Haşhaşi sülükler!

YORUM | MAHMUT AKPINAR

M. Nedim Hazar‘ın dünkü “Sülük” yazısını okumadan önce iktidar ve sülük ilişkisi üzerine yazayım diye düşünmüştüm. Başlığı görünce, “Yazılarını zevkle okuduğumuz bir üstat yazmış, benim yazmama gerek kalmadı” diye geçirdim içimden. Okuyunca onun farklı bir pencereden baktığını gördüm ve bu yazıyı kaleme aldım.

İnsanları senden farklı düşünüyor, inanıyor, giyiniyor diye iğrenilecek vasıflarla anmak, hayvanlarla, böceklerle özdeşleştirmek soykırımın aşamalarından. Bu, bazı insanları nefret objesi haline getirmeye giriyor. Sıradan insanların  da bu tür hakaretleri yapması kabul edilebilir değil. Ama siyasetçi, devlet adamı, sanatçı, sporcu, din adamı, gazeteci gibi toplumu etkileme potansiyeli olanlar yapınca bu açıkça nefret suçu oluyor. Medeni dünyada pek çok hukuk sistemi bunu cezalandırmaya dair yasalara sahip. Keza Türk ceza kanunu 216’da “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama suçu” şeklinde karşılığı var.

BU YAZIYI YOUTUBE’DA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️

Erdoğan’ın Gezicilere “çürük” ve “sürtük” demesi, eylemcileri “teröristler” olarak etiketlemesi gündem oldu. Cumhurbaşkanlığı makamında oturan, (güya) “devletin bütünlüğünü” ve “milletin birliğini” temsil eden Erdoğan maalesef bunu hep yapıyor. Bırakın bir devlet başkanını, bu kelimeler kahve ortamında, sokak ortasında dahi kullanılmaz. Ortalama bir ahlak ve nezaket anlayışı böylesi bir kabalığı, küstahlığı, ölçüsüzlüğü kaldırmaz. Ama Erdoğan bunu hep yaptı ve kendisi bizzat hakaret, küfür yemeyenler problem etmedi, sindirdi.

Şimdilerde Kemalistler, sekülerler Erdoğan’ın ne kadar kaba, banal ve seviyesiz olduğunu tekrar hatırlıyor. Elbette bu sevimsiz davranışları, seviyesiz sözleri kınamak, sahibine iade etmek lazım. Gezi’ye katılan kadınları kasteden fahişe anlamına kullanılan “sürtük” kelimesi asla kabul edilemez. Konuşmanın tamamı ele alındığında sonraki adımlarda Gezicilerin de Cemaatin yaşadıklarına benzer bir sürece girmeleri ihtimalden uzak görünmüyor. Zira Erdoğan Cemaati önce böyle hakaretlerle itibarsızlaştırdı, insandışılaştırdı. Sonra da “terörist” ilan edip kitleler halinde kadın, yaşlı, çoluk çocuk demeden hapislere doldurdu. Umarız Geziciler için benzer süreç başlamaz, umarız Erdoğan aynı canavarlığa Kürtlerden, Cemaat’ten sonra başka bir toplum kesimi için cüret edemez. Ama maalesef bizim toplum başkasına yapılana kör ve sağır. Kemalistler, sekülerler kendilerine “sürtük” denince doğal olarak alındılar ve müdafaaya geçtiler. Lakin aynı kesim Erdoğan’ın Cemaate “haşhaşi”, “sülük”, “ajan” “kan emici”, “sapkın”, “vatan haini” gibi lügat dolusu hakaretlerini çok da önemsemediler. Bugünlere başkalarına yapılanı yok sayan insan tipiyle geldik. Erdoğan’ın milyonlarca insanı “terörist” ilan etmesini toplumun büyük kısmı problem etmedi. “FETÖ” yaftasıyla 1,200 okula, 16 üniversiteye, milyarlarca dolarlık özel mülke çöküldüğünü görmek istemediler. Mağdurları müdafaa etmek -çok azı hariç- akıllarına gelmedi. 

Geriye doğru gittiğimizde Erdoğan’ın “sürtük” iftirasından alınganlık yapan Kemalist, seküler mahallenin 28 Şubat sürecinde İslamcılara yapılan hakaretlere sessiz kaldığını görüyoruz. O dönem radikal laikçi yargıçlar ve askerler dindarları hedef alıyor “kan emici vampirler”, “yarasalar” demekten çekinmiyordu. Bu kesim yıllarca dindarları “mürteci”, “ilkel” “geri kafalı” olarak yaftaladı, başörtülülere “hamam böceği” dedi, müminleri mağarayla, yarasayla tanımladı. Şimdilerde usul, adap ve edep bilmez biri eliyle kader kendilerine eski iftiralarını ve suskunluklarını hatırlatıyor.

Kaderin intikamı demişken AKP’lilerin ve Erdoğan cenahının düştüğü durumu görmezden gelmek olmaz. Hatırlarsanız Erdoğan Hizmet insanlarına “Haşhaşi” demiş, Hasan Sabbah’ın müritlerine benzetmişti. Bir süredir AKP’lilerin her tarafından uyuşturucu, afyon, kokain fışkırıyor. AKP Türkiye’yi  dünya uyuşturucu ticaretinin en önemli aktörleri arasına soktu. Hava alanlarıyla, limanlarıyla gümrük kapılarıyla ülke dünya uyuşturucu ağının ana durağı ve transit yolu oldu. Gemilerle, uçaklarla, tırlarla, hatta makam araçlarıyla uyuşturucu sevkiyatı yapıyorlar. “AKP çocukları” denilen haram parayla beslenmiş gençler, sıkça uyuşturucu alemlerinde, bohem kutlamalarda görülüyor. En son Gürcistan polisi AKP’nin “muteber” adamlarından Galip Öztürk’ü evinde kilolarca uyuşturucu ile yakaladı.

Erdoğan’ın kullandığı insandışılaştırma etiketlerinden biri de “Sülük” idi. Şimdilerde Erdoğan ve AKP memleketin sırtına yapışmış, ayrılmak istemeyen kan emici sülük olma yolunda. Dün AKP’ye oy verenler, Erdoğan’ı “dünya lideri” görenler dahi ekonomik kriz ve çöküşten sonra bunları memleketin bünyesine yapışmış sülükler olarak görmeye başladı. Sülüklerin faydalı tarafı da vardır, kirli kanı emdikleri söylenir. Tedavi de kullanılır ama Erdoğan ve avanesi memleketin vücuda ihtiyacı olan kanını emiyorlar ve doymak da bilmiyorlar. Sülük bir süre sonra emmeyi bırakır, vücuttan düşer ama Erdoğan ve etrafı artık iktidarı da bırakmak istemediğini ifade ediyor. Bunun için türlü yeni numaralara hazırlanıyorlar. Son zamanlarda toplum bunların milletin yakasından düşeceği, koltuklardan kalkacağı konusunda ümidini kaybediyor. İnsanlar AKP’nin seçim yaptıracağı, kaybederse gideceği konusunda dahi kötümser.

AKP iktidarı gün geçtikçe daha çok kimse tarafından ülke için “haşhaşi” ve “sülük” olarak görülüyor. Erdoğan ve avanesinin Türkiye’nin yakasından ne zaman ve nasıl düşeceğini herkes merak ediyor!

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

2 YORUMLAR

  1. Cemaati gezicilerle birlikte insansızlaştırmışlardı. Sanki kendileri insanlık makamının farkındalar. İnsansızlaştırmanın amacı yok etmeye hazırlıktır. Bunların insanlık seviyesi insan yok etmek seviyesi işte. O yüzden anayasayı, hukuku hatta meclisi rafa kaldırdılar. Sırf dürtülerini gerçekleştirmek istemeleri nedeniyle devleti bile tanımayan sözde insanlar işte. İnsanlıkları dürtü seviyesindedir. Üst benlikleri ihmal edildiği için güölenmemiş. Halbuki hıristiyanlarda az olan ışık bile onlara belli değer yargılârı edindirmektedir. Ama müslümanın ışiği bir kere söndümü aydınlıktan mahrum olur. Karardıkça kararır ve vahşi bir canavara dönüşür. İnsanlar bir canavar olduklarını bir ideoloji arkasına saklanarak gizlerler. Bu sayede sanki ideolojik bir kavga veriyormuş gibi görünürler. Halbuki ne gezici solcuların ne tayyipçi müslümanların bir ideolojisi yok. İdeolojisizdirler. O yüzden soykırımı birlikte yaparken en ufak bir insani değer barındırdıklarını gösterememişlerdir. Hiçbir değer yargısı edinmedikleri ortaya çıkmıştır. Ne kadar sahipsiz oldukları ortaya çıkmıştır. Sokağa atılmış bir çocuk gibi kimse bir değer öğretmemiştir. İnsanlar kavgayı değer sanıyorlar. Küfür etmeyi değerini savunuyormuş gibi sanıyor. Tayyipte solculara sürtük diyerek aslında aynı tabloyu çizmektedir. Hem kendi seviyesini düşürüyor aslında özüne dönüyor hem karşı tarafın seviyesini kendi seviyesine düşürmeye çalışıyor. Yani eski kavgaya geri dönmek istiyor. Ergenliğinde islamı başkalarına sataşarak yaşadığı gibi yine en iyi bildiği geçmişine dönüyor. Entellektuel seviyeyi özüne rağmen daha fazla taşıyamayacak zaten taşıyamıyordu ama şimdi kaygısızca eskiye dönüyor. Yani regrese oluyor. En güçlü hissettiği döneme dönüyor. Zaten faiz haram demeside bu döneme döndüğünü gösteriyordu. Gençliğindeki islam anlayışına yani solcularla kapışmayı islam sanma anlayışına dönüyor. Bunu da kendisi gibi karadenizli olan kadir mısıroğluna borçlular. Tayyipin nefretini islam ideolojisi diye pazarlamasını öğretti. Özellikle kemalist ideolojiyi hedef gösterdi mısıroğlu ve müslümanların içine öfke, nefret ile doldurup atatürk şahsında onların islamlarını çaldı. Geriye sadece nefret bıraktı onlarda. Şimdi tayyipin sürtük demesi de bu açıdan okunabilir. Yani demek istiyor ki solcular özgür yaşıyorlar, haram, zina bilmiyorlar. Yani konuyu ‘dini’ ideolojiye getiriyor. Yani kendisi gibi yaşamayanlara sataşıyor, hakaret ediyor ve onları kışkırtıyor. Kendini en güçlü hissettiği konumda onlara bu tacizi yaptı. Çünkü gücüne güveniyor. Yani harekete geçiyor. Bunun onları insansızlaştırmakla alakası yok. Onların hayatına müdahale ederek taciz ediyor. Yani kadir mısıroğlunun öğrettiği islamı kinleştirme, nefretleştirmeye çalışıyor. Burada karşı taraftan ziyade kendi müslümanlarını nefret ile doldurmaya çalışıyor. Eskiden bu dürtülerini gerçekleştiremezdi. İçinde tutardı. Ama içindeki nefret ile devleti yani kendi dürtülerini engelleyen devleti yok etti. Ve bu süreçte solcular oh olsun diyerek onlarda kendi içlerindeki intikam duygusunun yani dürtülerinin esiri olarak tayyipe destek çıktılar. Dikkat edilirse ne tayyipçi müslümanlar ne solcular dürtülerinin ötesine adım atamıyorlar. Çünkü noksanlar. Dünyadaki hiçbir değer yargısını temsil edemezler ve şimdiye kadar hiç bir değer yargısını savunmadılar. Sadece dürtülerine solcu yada islam ideolojisi giydirdiler. Aslında bunlar sokakta yürüyen yarım insanlar.

  2. Yarım insanlar tam insanları hem anlayamaz hemde onları aşağı çekmeye çalışıyor. İşte düşmanlığın temelinde bu yatıyor. Kötülüklere ses çıkarmamaları, oh olsun, kardeş katli vaciptir demelerinin temelinde bu yatıyor. Sözde iki farklı grup. Biri islamcı biri solcu. Ama onları aynı noktada birleştiren temel şey hasetleri, eksiklikleri ile yüzleşmeleridir. Bu kadar korkunç kin ve nefretin içlerinden fışkırması hatta bedeni ele geçirmesinin temelinde bu yüzleşme var. Yok edersek yani öldürürsek kurtuluruz diye düşündüler. Milyonlarca insanın aynı anda içinde katil duygular beslediğini düşünsenize. Bu noktadan sonra artık o insanlara kendilerini haklı olabilecekleri bir senaryo sunmak yeterli olacak. Gecekondu gibi derme çatma bir darbe girişimine insanların inanmasının nedeni budur. Yani aslında kendilerini kandırıyorlar. Ve suçu tek başlarına işlemediklerinin rahatlığı var.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin