Gurbette bayram

YORUM | RAMAZAN FARUK GÜZEL

Uzak bir gurbet elinde, dünyanın bir öte ucunda bir Ramazan Bayramı daha… Bayram; özünde mutluluk demek, dostlarla, aile ile o mutluluğu –bir arada- paylaşmak demek…

Şu son 3-4 yıl var ki ülke içindekiler kadar, ülke dışındakiler için de bayramlar farklı çağrışımlar, hisler uyandırıyor! Bireylerin savrulduğu, ailelerin dağıldığı, yüzlerce/ binlerce kadın ve çocuğun hapislerde olduğu bir ülkeden gelmişseniz, dünyanın neresine gitseniz de onların acı tortusunu taşıyorsunuz içinizde, yüreğinizin en kuytu köşesinde…

ESKİLERİ ÖZLEM…

Memleketindeki çocukluğu, çocukluğundaki bayramlar geliyor insanın aklına… (Belki getirmeye çalışıyor insan beyni, akıl oyunları yapıp seni formatlamaya çalışıyor.)

“Mutlu olmalıyız, neşelenmeliyiz” diyorsun. Zira adı üstünde bu bayram, Ramazan Bayramı.. ki, bizim oralarda ona Şeker Bayramı da derler; bu günlerde gelene geçene, misafire şeker ikram edildiğinden. Ama insan ağzını şekerle tatlandırmaya çalışsa da dilinin ucunda hep bir kekremsi tat işte!

Sonra istemsiz dudaklar kıpırdanıyor… (Urfa civarına ait olduğunu sandığım bir türkü):

“Bayram gelmiş neyime/ Kan damlar yüreğime

Yaralarım sızlıyor/ Doktor benim neyime..”

Evet, insan uzaklara düştüğünde bayramların tadını kaybetmeye başlıyor ama, yurdum insanının amansızca yaşayıp durduğu, böylesi yürek sızılarını boşalttığı türküleri daha iyi anlamaya, içselleştirmeye başlıyor da… (Belki de o “kekremsi” deyip geçtiğimiz tat ondan!)

YOLUN GURBETE DÜŞMEYE GÖR…

Aşık Beyhanî’nin seslendirdiği bir Erzincan türküsünde denildiği gibi “Yolumuz gurbete düştü” ondandır, bu bayram demlerindeki suskunluğumuz. Evet, o türküde “Yolumuz gurbete düştü” diyor ve devam ediyor:

“Hazin hazin ağlar gönül/ Araya hasretlik girdi

Hazin hazin ağlar gönül/ Garip garip ağlar gönül

Dertli dertli ağlar gönül…”

Sahi, gurbeti en derin kim hisseder acep bağrının ortasında?

Mesafede en uzak olan mı, yoksa özlediklerine en yangın olan mı?..

Ya gurbet içinde gurbet yaşayanlar:

“Gurbet içinde gurbet,/ Yandım bîhuzûr oldum.

Hasret içinde hasret,/ Hem boşaldım, hem doldum.”

Bir Keskin türküsünde dillendirildiği gibi:

“Bir yiğit gurbete gitse/ Gör başına neler gelir

Garip sılayı andıkça/ Yaş gözüne dolar gelir…”

Kalmak bir dert, gitmek ayrı bir dert… Ve herkesin yaşadığı başkasına hikaye gelir.

Sonra bazen tahammülsüzlük sarıyor; gideceksin ama nereye, bütün gemilerin yakıldıysa..?!

İnsansın neticede, hislerden mürekkepsin; baskın geliyor, yaşadığın, tattığın memleket hatıraları, hoyratça çekiveriyor yaka paça seni bağrına…

O gel-git anlarında bir Sivas türküsü devinir durur kalbinde, susturamazsın:

“Gine gam yükünün kervanı geldi/ Çekemem bu derdi bölek seninle,

Eremem Lokman’a çaresiz kaldım/ Çekemem bu derdi bölek seninle.”

GURBETLERDEN KURBET ÇIKAR MI?

Hayıflanmaya kalktığında Aşık Mahsunî’nin bir dörtlüğü ile teselli edersin kendini, “Gelişim boş değildi, kalışım bari hoş olaydı” mırıltıları arada:

“Kâmil olan kalmaz naçar/ Gam yeme gönül gam yeme

Kara gündür gelir geçer/ Gam yeme gönül gam yeme.”

Gurbet de olsa, yaban da olsa bulunduğun yerler; bir fark katabilme, adaletsizliğin otağ kurduğu yerdeki insanlara ilerisi için gerçek bayramlar yaşatabilme umudu ile ayakta kalabilmek…

Her ne yapıyorsan bulunduğun yerde “Sebât”… Yoksa:

“Çarkedip durma öyle maksûde eremezsin/ Yerinde kalmayınca, meyveyi deremezsin!”

Evet, bir Ramazan Bayramı’nda uzak bir gurbet elinde;

Şiirlerin, türkülerin her mısrasında, ağızda bazen buruk, bazen hoş bir tat ve rayiha…

Memleketindeki çocukluğun, çocukluğundaki bayramlar gelirken aklına, belki rahmetli dedenin aldığı pamuk helvasının hoş tadı düşer dimağına, yüzün gözün ıpıslak olur…

Belki de zorunlu olarak geride bıraktığım ülkenin zindanlarında yüz binlerce insanlar kaldığından…

Bedenin binlerce kilometre uzakta, kalbin ve kafan oralarda; gerçek bayramları arzularsın Alvarli Efe Hazretleri gibi:

“Hüzn-ü keder def ola/ Dilde hicap ref ola/

Cümle günah af ola/ Bayram o bayram ola.”

Kendisi de zorunlu ayrılıklar, sürgünler yaşamış olan rahmetli Cem Karaca’nın o güzel şarkı sözleri ile bitireyim… güzel şeyler duyma, iyi haberler alma çağırısı ile… güzel ve keyifli bir bayram dilekleriyle:

“Dur, bırak. Kaynasın kahvenin suyu 
Bana İstanbul’u anlat, nasıldı 
Bana boğazı anlat, nasıldı 
Haziran titreyişleri kaçak yağmurlar ardı 
Yıkanmış kurunur muydu yine o yedi tepe 
Ana şefkati gibi sıcak güneşte….
İnsanlar gülüyordu de 
Trende vapurda otobüste 
Yalanda olsa hoşuma gidiyor söyle 
Hep kahır hep kahır hep kahır hep kahır 

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin