Godot’yu beklerken

YORUM | ALPER ENDER FIRAT

Sedat Peker anlatıyor, belgeleri ortaya döküyor, rüşveti, yolsuzluğu, uyuşturucu ticaretini ifşa ediyor, Kemal Kılıçdaroğlu soruyor savcılar nerede? Oradan Davutoğlu sesleniyor savcılar nerede? Sonra sazı İYİ Parti alıyor Aytun Çıray savcıların nerede olduğunu soruyor. Hükümetle işbirliği yaparak HSK’ya üzerinde uzlaşılmış üye atayan CHP’nin parti sözcüsü Faik Öztrak da Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu gibi ortaya dökülen iddiaları araştıracak savcıların nerede olduğunu soruyor.

Bugünlerde en çok gündeme gelen soru ‘savcılar nerede?’ Muhalefet partili siyasiler gibi ortalama bir vatandaş olarak ben de soruyorum, ülkede her şeyin çivisi çıkarken oturup izlemek yerine, bütün bu kanunsuzlukları ucundan kıyısından bile olsa soracak savcı ya da savcılar nerede?

Herkesin bildiği o konuyu tekrar etmiş olmayayım. Örgütlü suçla mücadele eden, ülkedeki hırsızların, katillerin, darbecilerin, çetelerin, şikecilerin peşine düşen namuslu hakim ve savcılar, iktidar ve muhalefetin elbirliğiyle meslekten atılıp tutukladı. Bunu zaten bütün ülke biliyor. Peki ya geri kalanlar? Ülkedeki bütün hakim ve savcılar hükümetin düşüncesinde, onlar tarafından mesleğe atanmış değiller, AKP’ye ters hatta ona hasmane duygular besleyen hakim ve savcı sayısının en az hükümetin atadığı hakim ve savcılar kadar olduğunu bilmeyen yok. Atatürkçü, Kemalist, Solcu, Dersimli binlerce kişi hakim ve savcı titriyle devletten maaş almaya, yetki taşımaya devam ediyor. 

Bir kaç hafta önce deniz kenarında oturmuş karşı kıyıyı izlerken, Türkiye’den gezmeye gelmiş birisiyle tanışmıştım. Memleketi Dersim üzerine uzun uzun konuştuktan sonra kardeşinin filan şehre başsavcı olarak atanmasını da gururla anlatmıştı. Yani bugün tamamen siyasi tercihlerle atanan başsavcılık makamına da bahsettiğim Atatürkçü, Solcu, Dersimli savcılar pekala atanıyor. Nasıl bir ittifak ve işbirliğinin sonucu olarak bu atamalar yapılıyor bilemiyorum ama yargıda tek borusu ötenin Saray olmadığını bilmeyen yok. Hatta geçtiğimiz günlerde Mine Kırıkkanat bile soruyordu ‘’Muhalefetin oylarıyla atanan HSK üyeleri, savcılar nerede?

Biz de ortalama bir vatandaş olarak Mine Kırıkkanat gibi soruyoruz muhalefetin oylarıyla atanan HSK üyeleri neden devreye girip görevdeki savcılara cesaret vermiyor?

Hadi diyelim ki, KHK’lı savcıların yerlerine parti teşkilatından topladıklarını savcı olarak işe başlattılar, onlar da talimat gelmeden kılını kıpırdatmıyor. Burada açıklanamayan şey parti teşkilatından devşirilmemiş, Moğultay ve Seyfi Oktay dönemlerinde olduğu gibi, kitleler halinde hakim savcı yapılanlar neden tek bir hareket yapmıyorlar. 

Bu durum, 2014 HSYK seçimlerinde Yargıda Birlik platformunu oluşturan kesimlerin gizli ittifakı, al gülüm ver gülüm ilişkisinin devamına işarettir ya da siyasi iktidardan korkudan kaynaklanıyor olabilir. Kemalist, Laik, solcu savcılar eyleme geçmek için belki de siyasi iktidarın ve siyasi havanın değişmesini bekliyorlardır. Seçimleri muhalefetin yine kaybetmesi halinde, yargıda değişen bir şey olmayacak demektir; çetelerin hükümranlığı devam edecek, insanlar Godot’yu bekler gibi hukuku, adaleti beklemeye devam edecekler. Herkes o nakaratı tekrar edip duracak, ‘savcılar nerede’.

Ama her şeyin temelindeki sorun, hukuku amasız, fakatsız, bila şart isteyen bir toplumsal ve siyasi alt yapının olmamasından kaynaklanıyor. Herkes adaleti sadece kendisine istiyor. 

Bir göl düşünün, kıyısındaki bütün tesisler ve evler kanalizasyonu arıtmadan göle akıtıyor. Göl pislendikçe insanlar, feryat figan bağırıyor, gölün neden kirlendiğini soruyor, şikayette bulunuyor. Ama kendi akıttığı pisliğin sorulmasını, sorgulanmasını asla istemiyor. Benim tanıdıklarımın, dostlarımın ve benim evimin kanalizasyonu göle aksın ama göl tertemiz olsun. Sizin rakiplerinizin göle kirli su akıtmaması gölün temiz olmasına yetmiyor. Sizin evin de oraya pis su akıtmaması gerekiyor. 

İktidarın ve muhalefetin neredeyse hiç bir talebi hukuka, adalete, evrensel değerlere uygun değil ama kendilerinin hiç bir hukuksuzluğa maruz kalmasını istemiyorlar. Sürekli lağım akıttığınız gölde sizin kıyılarınızın pislik içinde kalmaması mümkün mü?

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. Kılıçdaroğlu ile Pekerin paslaştıklarını düşünüyorum. Pekeri görevlendirenin ergenekon olduğunu düşünüyorum.

    Kılıçdaroğlu önce Pekerin açıklama yapmasını bekliyor sonra sıra kendisine geldiğinde devreye giriyor. Ve savcılar nerede diye soruyor.

    Bu soruyu sormasının nedeni birileri çıksın dava açsın değil. Burada asıl amacı bu soruyu sorarak yani savcılar nerede diyerek aslında devletin nerede olduğunu sormaktadır. Ve devletin olmadığını insanlara düşündürtmektir. Yani asıl amaç devletin nerede olduğunu sorgulatmak suretiyle aslında devletin olmadığını insanlara öğretmek.

    Peker ‘iktidarın’ kirli işlerini ortaya dökerek iktidarı hedef almaktır. Sanki savcının ortaya dökmesi gereken şeyleri Peker dökmektedir. Çünkü devlet yoktur. İşte Peker bu “devlet yoktur” yani devletin olmadığını inandırmak için iktidarın karanlık işlerini ortaya döker.

    Peker kirliyi ortaya döker, kim bunu temizleyecek diye seslenen kılıçdaroğlu da bu kiri temizleyecek kimsenin yani devletin olmadığını insanlara gösterir. Bu bir takım çalışmasıdır. Yani insanlar kiri görüyor ama devletin olmadığının farkına varmış oluyorlar. Yani amaç imsanlara devletin olmadığını göstermektir.

    Peki devlet yoksa ne var? İşte ergenekon burada seçimini yine iyi yaptı. Sonuçta eski devlet kendisi, hatta şu anda da islamcı görünümde işlerine devam ediyorlar.

    Ergenekon mafyayı Tayyip rejiminin karşısına çıkardı. Yani mafyayı mafyanın karşısına çıkardı. Pekerin suçlamalarıyla devletin olmadığının ortaya çıkması rejimi mafya örgütü gibi göstermektedir. Madem devlet yok, ortada ciddi suçlar var, o zaman sende mafyasın demektir. Zaten Pekeri mafyayı mafyaya muhatap etmek için dinci rejimin karşısına çıkardılar.

    Bu sürecin temel amacı yani savcılar nerede sorusunun amacı insanlara devletin olmadığını göstermeye çalışmaktır. İkinci amacı rejimin aslında mafya olduğunu göstermektir. Yoksa asıl amaç soruşturulmasını istemek değildir.

    Bu süreç insanların devletin olmadığının iknası ve din maskeli rejimin bir mafya olduğunun kabul edilmesi ile sonuçlanacak. Ondan sonra zaten kendi savcıları devreye girer.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin