Gizli tanık “Taşkent”

ahmet-davutoglu-tr724

YORUM | LEVENT KENEZ

Ahmet Davutoğlu, suret-i haktan görünüp AKP tabanında hain olarak damgalanmamak için ilk başlarda kullandığı dikkatli dili terk ediyor. Erdoğan’dan bahsederken bütün saygı sözcüklerini kullanan, onu direk hedef almak yerine pelikan gibi metaforları tercih eden, partinin uğradığı güç kaybına ciddi ciddi üzülen, fabrika ayarlarına dönmesini arzulayan bir profil olarak varlığını sürdürmesi kolay değildi. Bir yerde olmasını gereken noktaya tahminlerden önce ulaştı.

Hatta Erdoğan’ın itmek istediği mindere kendisini erkenden atıverdi. Çünkü içeriden konuşup tabana seslenen dertli, gözü yaşlı partili olarak etkisi çok daha fazla olacak iken ilk defa tehdit ve şantaj dilini kullanarak AKP muhaliflerine argüman verdi, partililere de antipatik göründü. Artık buradan ne kadar hamasi konuşursa konuşsun tekrar eski noktasına dönmesi kolay değil.

Bunu yaparken de stratejik bir hata yaparak kendisinin başbakan olduğu bir dönem hakkında konuştu ki sorumluluk sahibi olduğu bir dönemde bir yanlışlık yapılmışsa neden önlemediği ya da neden razı olup sustuğu söylediklerinin önüne geçti.

7 Haziran’da çoğunluğu kaybettikten kanla tekrar iktidar koltuğuna oturan partinin hem genel başkanı hem de başbakanıydı. Kendi zamanında yapılan hukuksuzlukların hepsine biraz daha koltukta oturmak için sessiz kaldı. Ülkeye ve demokrasiye yapılan bir çok ihaneti bizzat kendisi işledi ya da seyretti. Erdoğan’ın günahlarında temizlenecek en son kişi kendisi.

Ancak bir mafya haline gelen AKP’de bu tür çıkışların olması ve geçmişe yönelik ifşaatlar, karanlıkta kalmış birçok olay ile ilgili yeni bilgilerin su yüzüne çıkması adına önemli ancak bir yere kadar bunu olabileceğini düşünüyorum. Erdoğan’ın yönetim tarzı suça bulaştırmak ve suç ortağı yapmak. Bu sebeple Erdoğan ile yolları ayrılan birçok insan ya kendine verilen tenzili rütbe bir görevi kabul ederek testiye ne kadar su girerse kardır diye düşünüyor ya da Erdoğan’a çakayım derken kendisi de topun ağzına gideceği için susmayı tercih ediyor.

Partide bir tabanı da hiç olmadı 

Erdoğan’ın Davutoğlu’ndan korktuğunu sanmıyorum. Gül, partiyi kurarken bir aktör olarak hep vardı ve güçlü bir figürdü. Arınç’la beraber tüketilmiş bir kavram olsa da özgül bir ağırlığı vardı. Davutoğlu ise geldiği bütün makamlara tayin oldu. Partide bir tabanı da hiç olmadı. Zaten onursuzca azledilirken direnememesinin en büyük sebebi bu idi. Eğer biraz destek göreceğini bilseydi mutlaka bunu denerdi. Her ne kadar Davutoğlu’ndan korkmasa da yeni sistem ile beraber neredeyse binde bir alan partilerin temsilcilerinin bile acaba bizim de kapımızı çalar mı diye beklediği ülkede hanedanlık için bir tehdit. Kişisel olarak hazzetmeğini de hesaba katarsak Davutoğlu için elindeki yargı sopası ile bir şeyler düşündüğünü tahmin edebiliriz. Bir bakmışsınız Davutoğlu’na yakınlığı ile bilinen isimler bir sabah emniyetteler.  Bir de paranoyak olduğu için Davutoğlu’nun bu cesareti kimden aldığı ile ilgili komploları da hesaba katacağını düşünürsek onu öyle kendi haline bırakacağını sanmıyorum.

Erdoğan’ın günahlarında arınamazlar ancak Erdoğan sonrası siyasette var olmak için Erdoğan tarafından mağdur edilmeleri belki de en büyük duaları olması gerekir. Erdoğan döneminde hapse girmek hiç istemeyecekleri bir şey olsa da belki de tek kurtuluşları. Çünkü giderek çok rezil ve ülkeyi felakete sürükleyerek bitecek filmde aynı kareden ayrılmanın belki de tek yolu bu.

Davutoğlu’nun açıklarından sonra ‘Bir tane savcı yok mu Davutoğlu’nu çağıracak?’ diyenlerin bir kısmının naifliğine bir kısmının da ikiyüzlülüğüne çok şaşırıyorum.

Çok naifler, çünkü hangi savcı çağırabilir? Çağıran savcı daha telefonunu kapatmadan görevden alınacağını ve ‘Fetö’den içeri tıkılacağını bilmiyor olamaz. Böyle bir harakiri yapacak bir ortam da henüz oluşmadı.

İki yüzlüler çünkü Davutoğlu’nun geçen günkü laflarına gelene kadar neler yaşandı bu ülkede ve hep sustular.  Sanki görevini yapan savcıya, polise, askere sahip çıkmışlar da şimdi duyar kasıyorlar.

Mesela ‘MİT Tırları’ hadisesi. MİT, Suriye’de savaşan eli kanlı çetelere silah götürüyor, jandarma durduruyor, savcı işlem yapıyor. O kadar suçüstü bir yakalanma ki devlet, tırların içerisinde insani yardım malzemesi olduğunu söylüyor. Hatta küçük enişte Bayırbucak Türkmenlerine gidiyor diyor. Daha sonra kendisinin de başbakan yardımcısı olacak Türkeş de vallahi, billahi, tallahi yalan diyor. Daha sonra tırların içinde ne olduğu belgeleriyle, fotoğrafları ile açığa çıkınca bugün bunun ekmeğini doya doya yiyen ‘Fetö’ sanığı ‘firari’ gazeteci başta olmak üzere herkes derdest ediliyor. E hani bir savcı yok mu diyenler! Bu savcılara, tırları görevi gereği durduran askerlere sahip çıksanıza. Hepsi şu an cezaevinde çürüyor.

Davutoğlu ya da başka bir AKP içinden çıkan muhalif ne açıklayacak? Nasıl rüşvetler alındığını, yetimin malının nasıl yendiğini mi anlatacak belgeleriyle. Ülkenin İran’a nasıl peşkeş çekildiğini mi? Bunu anlatan çıktı. 17-25 polis ve savcıları bunu ortaya çıkardı başlarına ne geldiği malum. Parti grup toplantılarında ve meydanlarda 17-25’i sonuna kadar sömürenler görevlilerle ile ilgili kıllarını kıpırdattı mı? İşte Selam Tevhid dosyası. İranlı ajanların ülkede nasıl cirit attıkları ayan beyan ortada, kim sahip çıkmış da şimdi diyorsunuz bir tane savcı yok mu? Sanki ülkede savcı hakim bırakmışlar gibi.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin