Gelecek Partisi: ‘Hasta mahpusların cezaevinde ölümü kamuoyunun vicdanını kanatıyor’

Türkiye’de Adli Tıp Kurumu eliyle tahliyeleri engellenen hasta mahpusların ya tabutta ya da ölüm döşeğinde tahliye edilmesi nedeniyle yaşanan trajediye dikkat çeken Gelecek Partisi, ağır hasta siyasi tutuklu ve hükümlülerin tahliyesini sağlayacak bir dizi öneride bulundu.

Gelecek Partisi İnsan Hakları Başkanlığı tarafından yayınlanan ‘Türkiye’nin Görünmeyen Yarası: Hasta Hükümlü/Tutuklular Sorunu’ başlıklı raporda cezaevlerinde yaşanan ölümlere dikkat çekildi. Avrupa Konseyi’nin 2020 Cezaevi İstatistik Raporu’na (SPACE) göre, Avrupa’da nüfusa oranla en çok tutuklu ve mahkûmun Türkiye’de bulunduğuna işaret eden Gelecek Partisi İnsan Hakları Başkanlığı, 2020 yılı Ekim ayı itibariyle cezaevlerinde 600’ü ağır olmak üzere 1580 hasta mahpus bulunduğunu kaydetti.

HASTA MAHPUSLARIN TAHLİYELERİ SUBJEKTİF KARARLARA BIRAKILMIŞTIR

Kanser hastaları, kalp hastaları gibi riski yüksek ve cezaevinde kalması mümkün olamayan mahpusların tahliye edilmelerine ilişkin usul ve esasların Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfaz Hakkında Kanunu’nun 16’ncı maddesinin 6’ncı fıkrasında “Maruz kaldığı ağır bir hastalık veya engellilik nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettiremeyen ve toplum güvenliği bakımından tehlike oluşturmayacağı değerlendirilen mahkûmun cezasının infazı üçüncü fıkrada belirlenen usule göre iyileşinceye kadar geri bırakılabilir.” şeklinde düzenlendiğini hatırlatan Gelecek Partisi, kanun maddesi metninde “toplum güvenliği” kıstası getirilerek hasta mahpusların tahliyeleri subjektif kararlara bırakıldığına işaret etti.

ADLİ TIP KURUMU TAHLİYE KARARLARINDA SİYASİ BİR TUTUM İZLİYOR

Adli Tıp Kurumu’nun tahliye kararlarını siyasi bir tutum izleyerek vermediği yönünde ciddi şüpheler bulunduğunu belirten Gelecek Partisi İnsan Hakları Başkanlığı, ‘‘Bilindiği üzere tam teşekküllü hastanelerin vermiş oldukları raporlar Adli Tıp Kurumu tarafından kabul görmemektedir. Hapishaneler ve infaz sistemi, kapatılmanın doğasında zaten var olan acı ve ezayı arttırmamalı, ayrı bir cezalandırma aracına dönüştürmemeliler. Cezalandırma sistemi insan haklarıyla bir bütünlük içinde olmalıdır. Demokratik sistemlerde mahkûmlar, yaşamlarıyla ilgili hiçbir söz hakkına sahip olmayan, sindirilmeleri, değersizleştirilmeleri gereken bireyler olarak görülemez. Mahpuslar insani ölçüler içinde belirlenmiş kurallara uyarak, zamanlarını hapishanede geçirmek zorunda olan, toplumsal özgürlüğü kısıtlanmış bireylerdir. Mahpusların kendilerini geliştirme, dış dünya ile iletişim kurma, diğer mahpuslarla sosyal bağlar kurma, sağlıklı yaşama gibi bireysel hak ve özgürlüklerine dokunulamaz. Aksine, bu özgürlüklerin kullanımı rehabilitasyon anlayışı çerçevesinde desteklenir.’’ İfadelerini kullandı.

HASTA MAHPUSLARIN DURUMU KAMUOYUNUN VİCDANINI KANATIYOR

Adalet Bakanlığı’nın güncel verileri kamuoyuyla paylaşmadığını belirten Gelecek Partisi İnsan Hakları Başkanlığı, büyük bir sorun olan ve kamuoyunun vicdanını kanatan hasta mahpusların yaşamış oldukları sorunlara çözüm üretilmediğini belirtti. Teşhis ve tedavisi yapılmadan adeta işkence çektirilen, hapishanede hayatını kaybeden ya da ölümüne ramak kala bırakılıp kısa sürede hayatını kaybeden insanların olduğu bir toplumun adalete olan inancını da kaybedeceği vurgusu yapılan raporda Gelecek Partisi’nin önerisi şu şekilde sıralandı:

*Halen hapishanelerde bulunan ağır hasta mahpusların tümü tam teşekkülü herhangi bir hastane raporuna istinaden derhâl salıverilmeli, tedavileri ailelerinin yanında sürdürülmeli ve sağlık sigortası devlet tarafından karşılanmalıdır.

*Adli Tıp Kurumu sağlık sebebiyle infazın ertelenmesi raporlarında son ve tek merci olmaktan çıkarılmalıdır.

*Sağlık sebebiyle infazın ertelenmesi kararlarında cumhuriyet savcılarının ve kolluk güçlerinin takdir yetkisi kaldırılmalı, hastanelerin verdiği raporlar esas alınarak cezaların infazları ertelenmelidir.

*Hasta mahpusların infaz ertelemesi önündeki “toplum güvenliği bakımından tehlike” kriteri kanundan çıkarılmalıdır.

ESKİ HSYK ÜYESİ TEOMAN GÖKÇE’NİN TEK KİŞİLİK HÜCREDE ÖLÜMÜ

Sincan T Tipi Cezaevi’nin 8 Nolu hücresinde kanuna aykırı olmasına rağmen 16 ay tutulduğu hücresinden kalp krizi geçiren eski HSYK üyesi Teoman Gökçe’nin (49) vefat etmesini örnek gösteren Gelecek Partisi İnsan Hakları Başkanlığı, raporda ayrıca şu ifadelere yer verdi:

‘‘Türkiye hapishanelerinde;

  • aşırı kalabalık koğuşlar,
    • sağlığa erişim hakkının engellenmesi,
    • tek kişilik insanlık onuruna aykırı nakil araçları,
    • kelepçeli muayene,
    • revire geç çıkarılmaları,
    • hastane sevklerinin ya geç yapılması ya da hiç yapılamaması,
    • yetersiz iaşe bedelleri,
    • ısıtılmayan ve havalandırılmayan koğuşlar,
    • gün ışığından yeterince faydalandırılmaması,
    • hapishanelerde yeterli doktor ve sağlık personeli bulundurulmaması,
    • diyet yemeklerinin verilmemesi,
    • temiz suya erişimde yaşanan problemler,
    • atak geçirmesi riski yüksek ve kendi ihtiyaçlarını karşılayamayan mahpusları tek kişilik yerlerde tutulması vb. maddi problemleri içeren uygulamalar hasta mahpusların yaşam hakkının ihlal edilmesine yol açabilecek uygulamalar arasında yer almaktadır.

Ayrıca, mahpuslar bu uygulamalar nedeniyle ile kronik hastalıklarla baş başa kalabilmekte, tedavileri gerektiği gibi yapılamadığında çoklu hastalıklara yakalanabilmektedir.

(Bu olumsuz koşulların en bariz örneği eski Yargıtay Üyesi Teoman Gökçe’nin tek kişilik koğuşta hayatını kaybetmesidir. Bilindiği üzere eski HSYK üyesi Teoman Gökçe, 15 Temmuz 2016’dan sonra tutuklanmış ve tek kişilik koğuşta ağır bir tecride maruz kalmıştı. Cezaevinde iken 6 ay arayla anne ve babasını kaybeden Gökçe, maruz kaldığı stres nedeniyle kalp krizi geçirmişti. Cezaevi idaresinin oldukça geç müdahale ettiği Gökçe kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetmişti)

Türkiye hapishanelerinde geçmişten günümüze var olan sorunlara son olarak Coronavirüs Pandemisi de eklenmiştir.

‘‘MAHPUSLARIN 14 GÜN BOYUNCA KARANTİNA KOĞUŞUNDA KALMALARI YAŞAMSAL TEHLİKE OLUŞTURUYOR’’

Kovid-19 karşısında korumasız olan başta ağır hasta mahpuslar olmak üzere tüm mahpusların sağlık hakkının korunması Anayasal bir zorunluluktur. Salgın hastalık karşısında halk sağlığının korunması için hükümet tarafından bir dizi önlemler alınmıştır. Önlem alınması gereken alanlardan birinin hapishaneler olduğu dikkate alınmış olsa da hapishanelere ilişkin Adalet Bakanlığı tarafından art arda açıklanan önlemler pandemi karşısında yetersiz kalmış, son zamanlarda hapishanelerde Kovid-19 sayılarında artış yaşanmış ve yeterli tedbirlerin alınmadığı gözlemlenmiştir. Karantina koğuşlarında yaşamını tek başına devam ettiremeyecek mahpusların 14 gün boyunca kalmaları da ayrıca yaşamsal tehlike oluşturmaktadır.

İNFAZ KANUNU’NDA AYIRIMCI VE EŞİTSİZ DÜZENLEMELER YAPILDI

Koronavirüs gerekçe gösterilerek 15 Nisan 2020 tarihinde yürürlüğe konulan 7242 sayıl İnfaz Kanunu değişikliği ise özellikle hasta ve yaşlı mahpuslar bakımından AYIRIMCI VE EŞİTSİZ düzenlemeler içermiş, Terörle Mücadele Kanunu kapsamında olanları hapishanelerde tutan, diğerlerini ise özel af niteliğinde salıveren bir özeliği olmuştur. Pandemi daha uzun süre devam edeceği belli olmuşken, halen hasta mahpusların salıverilmemesi hasta haklarının açıkça ihlalini ve AİHM’in belirttiği gibi işkence ve kötü muamele yasağının ihlal edildiğini göstermektedir. (Bkz Gülay Çetin/Türkiye kararı)

AĞIR HASTA MAHPUSLARIN TAHLİYE EDİLMEMESİ TRAJİK SONUÇLARA YOL AÇTI

Mahpusların hasta haklarına ilişkin bir diğer konu ise tedavileri gerektiği gibi yapılmayan mahpusların hapishanelerde yaşamını yitirmesi. Ağır hasta mahpusların, hastalıklarının son dönemlerine gelmelerine rağmen tahliye edilmemeleri cezaevlerinde trajik sonuçlara yok açmakta ve birçok ölüm meydana gelmektedir.’’

 

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin