Galip Öztürk’ü aklayan tanıdık hakim… [MEHMET YILDIZ]

Metro Turizm’in patronu Galip Öztürk, şüphesiz son dönemin en çok tartışılan isimlerinden… Bunun sebebi sadece patronu olduğu Metro Turizm’in karıştığı yüzlerce kaza ya da bu yazının konusu olmayan utanç verici bir takım olaylar değil elbette.

Bundan 11 yıl önce Galip Öztürk’ün ‘tetikçisi’, dönemin Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ına mektup yazarak hem işlediği cinayetleri hem de polis ve savcılara verilen ‘rüşvet çarkı’nı anlatmıştı. Bunun üzerine başlayan soruşturma ve yargılama süreci sonunda Galip Öztürk, adam öldürmeye azmettirmek suçundan müebbet hapse mahkum olmuş. Cezasının Yargıtay tarafından onanmasını müteakip soluğu yurt dışında almıştı.

Geçen hafta bir gelişme oldu. Avukatının başvurusu üzerine Öztürk hakkında kesinleşen cezanın infazı durduruldu ve yeniden yargılanmasına karar verildi. Şimdi sıra göstermelik bir yargılama ile Öztürk’ün aklanarak pîr-u-pâk hale gelmesinde… Kim bilir, çektikleri (!) karşılığında devletimizden yüklü bir tazminat bile koparabilir. O günler çok uzakta değildir eminim.

Hapisten kurtarılan Galip Öztürk Koza İpek Holding’e talip

Bu arada birkaç gün önce bir haber dolaşıma girdi. Metro Holding, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun (TMSF) el koyduğu Koza ipek Holding’in bütün hisselerinin alınması için görüşmelere başlayacağını bildirdi.

Hürriyet’te yer alan habere göre Metro Holding, TMSF’nin el koyduğu Koza İpek Holding AŞ’nin bütün hisselerinin alınması hususunda görüşmelere başlanmak üzere TARA Danışmanlık ve Finansal Projeler Ltd Şti’yi Metro Holding adına yetkili kıldığını KAP’a bildirmiş.

Bu gelişme üzerine Koza İpek Holding’in sahibi Akın İpek Değeri 10 milyon bile olmayan bir şirket, kasasında 600 milyon dolar nakdi, 20 milyar dolarlık SRK onaylı maden kaynağı olan bir grubu satın alamaz. Arkasında başka işler vardır. diyerek tepkisini gösterdi.

Burada ister istemez şu soru aklımıza geliyor: Aslında o kadar parası olmayan Galip Öztürk, Koza İpek Holding’e kimin parasıyla, kimin adına talip oldu? Bu husus belki başka bir yazının konusu olduğu için geçelim.

Galip Öztürk paçayı nasıl kurtardı?

Gelelim konumuza. Böylesine kirli işlere bulaşmış birisi nasıl oldu da paçayı kurtarabildi? Önce Galip Öztürk’ün siciline bakalım.

  • 5 Temmuz 2003 tarihinde çıkar amaçlı suç örgütü oluşturmak suçuyla yargılanmasına rağmen daha sonra serbest bırakılmış.
  • Nisan 2009’da İMKB’de manipülasyon yaptığı iddiasıyla gözaltına alınmış ancak daha sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmış.
  • 2009’un son aylarında ise bir iş adamına zorla 2 milyon liralık senet imzalattığı iddiasıyla gözaltına alınmış.
  • 29 Şubat 2012’de tehditle çek-senet tahsilatı yaptığı iddiasıyla gözaltına alındıktan sonra, tutuklanarak Metris Cezaevi’ne gönderilmiş.
  • 8 Ekim 2012’de Kuvvet Köseoğlu cinayetine azmettirdiği iddiasıyla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmış.

Galip Öztürk, İstanbul 19. Ağır Ceza Mahkemesinin 08.10.2012 tarihli kararıyla müebbet hapis cezası almış. Bu karar Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 17.09.2014 tarihli onayı ile kesinleşmiş.

Bu karar üzerine iyice köşeye sıkışan Galip Öztürk, ‘paralel mağduru masum vatandaş’ rolünü oynamayı deniyor ve yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunuyor.  Ancak dosyaya bakan 19. Ağır Ceza Mahkemesi -hatırlı kişilerden gelen baskılara rağmen- talebin reddi yönünde karar veriyor. Tabii ki bu kararın bedeli olarak mahkemenin o zamanki başkanı, tenzili rütbe ile sürgün edilmekten kurtulamıyor.

15 Temmuz’dan sonra Öztürk’ün avukatı yeniden infazın durdurulması ve yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunuyor. 30.09.2016 tarihinde talebi değerlendiren İstanbul 19. Ağır Ceza Mahkemesi, bir defa daha red kararı vererek, talebi bir üst mahkeme olan İstanbul 20. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderiyor. Nihayet İstanbul 20. Ağır Ceza Mahkemesi, avukatların talebini kabul ediyor ve Galip Öztürk’ü kurtaran süreci başlatıyor.

Öztürk’ü kurtaran hakim ‘tanıdık’ çıktı!

Şimdi Galip Öztürk’ü kurtaran kararın altındaki bugünkü imzaya dikkat edelim. Kararı veren 20. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Münevver Aksünger.

Kim bu Münevver Aksünger? Hakim Aksünger, Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz’ı şehit eden DHKP- C’li Şafak Yayla, Bahtiyar Doğruyol ile Vatan Emniyete silahlı saldırıda bulunan Elif Sultan Kalsen’i, TMK 10. Madde ile yetkili mahkemelerin kapatılmasının ardından, dosya kendi mahkemesine gelir gelmez aynı gün tahliye eden başkan!

Hatırlatalım, Savcı Mehmet Selim Kiraz’ın şehadetinden sonra bu ihmal çok konuşulmuştu. Kimi çevreler Savcı Kiraz’ın şehit edilmesinde bu hakimin da katkısı olduğunu ileri sürmüştü.

Sonuç:

15 Temmuz’dan sonra ‘adalet’ dağıttığı iddiasıyla yüz binlerce masuma tarihte eşine az rastlanacak zulümleri reva gören iktidarın, aslında tek yaptığı iş, katili, hırsızı ve yolsuzu aklamak. Bu uğurda cezaevlerinde bulunan kırk bine yakın suçluyu salıvermekten de çekinmedi. Arada olan AKP’nin serbest bıraktığı on binlerce suçlunun mağdur ettiği insanlarla o suçluların yerine zindanlara doldurulan masumlara oluyor.

Bize de ‘zalimler için yaşasın cehennem!’ demekten başka bir yol görünmüyor.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

2 YORUMLAR

  1. HUKUKİ ANALİZ

    ÖZET

    16 Temmuz’dan itibaren gözaltına alınan veya tutuklanan kişilerin ‘terör örgütü’ üyeliğinden bahsedilebilmesi için Hizmet’in 15 Temmuz öncesinde terör örgütü sıfatı taşıması gerekir.

    Terörün tüm modern hukuk sistemlerindeki tanımının zorunlu unsuru olan ‘şiddet’ bulunmadığından 15 Temmuz öncesinde Hizmet Hareketi ‘manevi cebir’ kullanan bir terör örgütü olarak tanımlanmaya çalışılmıştır.

    ‘Manevi cebir’ terör için yeterli midir? Hizmet hareketine atfedilen suçlamalar ‘manevi cebir’ olarak nitelendirilebilir mi?

    ‘Paralel Devlet Yapılanması İddianamesi’ nin analizi.

    Hizmet’e yüklenmeye çalışılan Sümeyye Suikasti ve Gazeteci Haydar Meriç Cinayeti Soruşturmalarının analizi.

    26 Şubat 2014 tarihinde yapılan MGK toplantısında ‘ulusal güvenliği tehdit eden yapı’ olarak tanımlanan Hizmet Hareketi o tarihten sonra hangi ‘terör eylemini’ gerçekleştirdi de 27 Mayıs 2016 tarihli MGK’da ‘terör örgütü’ olarak tanımlandı?

    27 Mayıs 2016 tarihli MGK kararı, 15 Temmuz kontrollü darbe girişiminden sonra yapılacak tutuklamalara hazırlık niteliğinde miydi?

    MGK Kararı ve Bakanlar Kurulu Kararı, hukuken terör örgütü olarak nitelemek için yeterli midir?

    YAZININ AMACI
    Yapılan atıflar gösterilerek yarı akademik şekilde hazırlanan bu yazıda, akademik kaynaklarda yer alan hukuki tanımlamalar ve hukukçuların görüşlerine de yer verilerek yapılan analizlerle Hizmet Hareketi’nin hukuken bir ‘terör örgütü’ olmadığı ispatlanmıştır.

    Hizmet aleyhinde yürütülen soruşturmaların tek ve temel dayanağı olan ‘terör örgütü olma’ iddiasının mesnetsizliği ortaya konulduğunda kubbeyi tutan kilit taşı alındığında kubbenin çökmesi gibi tüm soruşturmalar hukuken (hukuk uygulandığında) düşecektir.

    Hizmet mensuplarına yönelik toplu tutuklamalar, elkoymalar ve kamudan çıkarmalar temelde terör örgütü üyeliği veya örgüte yardım suçları üzerinden yapıldığından yazıda öncelikle terör ve terör örgütü kavramlarının akademik ve hukuki tanımlarına yer verilmiştir. Tanımlar kısmı biraz sıkıcı gözükse de tanımlar olmadan hukuki analiz yapılamamakta ve tanımlar bilinmeden olgular hukuken nitelendirilememektedir.

    Diğer yandan bu yazıda yer alan hukuki analizlerin hukukçular tarafından biraz daha geliştirilerek ve atıf yapılan örnekler çoğaltılarak günümüzde Hizmet hakkında yürütülen soruşturmalarda savunma olarak ileri sürülebileceği düşünülmektedir.

    Sık sık güncellenerek yazının zaman içinde yeni argümanlarla ve analizlerle donatılması hedeflenmektedir. Bu noktada sizlerden gelecek eleştiri ve öneriler faydalı olacaktır.

    Bir sonraki yazıda (10. yazı olması planlandı) ‘15 Temmuz kontrollü darbe teşebbüsüyle’ Hizmeti ilişkilendirmeye matuf tüm ‘deliller’ (aslında iddialar demek daha doğru olur) kategoriler halinde ve kaynaklarına atıf yapılarak incelenmiş, kaynağın güvenilirliği, hukuka uygunluk ve hüküm kurmaya yeterlilik açısında analiz edilmiştir. 9. yazı bir yönüyle 10. yazının teorik alt yapısını oluşturmaktadır.

    YAZININ BÖLÜMLERİ
    1. BÖLÜM
    TERÖR VE TERÖR ÖRGÜTÜ KAVRAMLARI HUKUKEN NE ANLAMA GELİR?

    2. BÖLÜM
    15 TEMMUZ ÖNCESİNDE HİZMET HAREKETİ TİPİK BİR TERÖR ÖRGÜTÜ MÜYDÜ?
    3. BÖLÜM

    15 TEMMUZ ÖNCESİNDE HİZMET MANEVİ CEBİR KULLANAN BİR TERÖR ÖRGÜTÜ MÜYDÜ?

    4. BÖLÜM

    HİZMET HAREKETİNİN 15 TEMMUZ ÖNCESİNDEKİ FİİLLERİ DARBE TEŞEBBÜSÜ NİTELİĞİNDE MİDİR?

    5.BÖLÜM
    ERDOĞAN’ın, MGK’YI VE KIRMIZI KİTABI BİR ARAÇ GİBİ KULLANARAK HİZMETİ TERÖR ÖRGÜTÜ KAPSAMINA SOKMA ÇABALARI

    GİRİŞ

    15 Temmuz kontrollü darbe girişiminin hemen sonrasında 16 Temmuz sabahından itibaren on binlerce kişi gözaltına alındı ve tutuklandı. Darbe girişimi sırasında sahada yakalanan askerler haricinde bu kişilerin hiçbirinin darbe girişiminde yer aldıkları veya bir şekilde katkı sağladıklarına ilişkin delil hatta iddia bile yoktu. Bu kişilere, darbe girişimi sırasında nerede oldukları ne yaptıkları gibi sorular da sorulmadı zaten. Veya evlerinde yapılan aramalarda darbe girişimiyle ilişkilendirilen bir delil bulunmadı.

    Peki bu kişiler temel olarak neyle suçlanıyordu? ‘FETÖ’ üyeliği veya üye olmaksızın yardım etme veya buna benzer bir takım alt suçlar. Delil olarak da gazete aboneliği, çocuğunu hizmete ait okula gönderme, ByLock programı indirme veya kullanma, Bank Asya’da hesabının olması vb. Esasında birçok kişi hakkında yukarıda sayılanlar dahi araştırılmaksızın istihbarat raporlarına dayanılarak gözaltı kararı verildi. 16 Temmuz sabahı, haklarında gözaltı kararı verilen 2.700 hâkim ve savcı bu konudaki örneklerden biridir.

    16 Temmuz’dan itibaren gözaltına alınan veya tutuklanan bu kişilerin terör örgütü üyeliğinden veya onunla irtibatlı suçlardan cezalandırılabilmesi için bu ‘örgütün’ 15 Temmuz öncesinde var olması gerekmektedir. Zira haklarındaki suçlamalar 15 Temmuz öncesine ait fiillerle ilgilidir. Dolayısıyla, ‘kontrollü’ darbe girişimini Hizmet’in yaptığı iddia edilse dahi (bence bu iddia tamamen dayanaksız) Hizmet’in 15 Temmuz öncesinde bir terör örgütü niteliğinde olduğu ispatlanmadıkça, fiilen darbeye katılan askerler hariç diğer tüm kişiler hakkındaki soruşturmaların düşmesi gerekmektedir. Çünkü 15 Temmuz öncesinde var olmayan bir terör örgütü nedeniyle 15 Temmuz sonrasında hiç kimse mahkum edilemez.

    Yazının tamamını aşağıdaki linkte bulabilirsiniz
    https://fetodarbeiddiasivegercekler.wordpress.com/

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin