Fosiller açıkça gösteriyor, bilim insanları açıkça söylüyor…

YORUM | BETÜL GÜL

Dr. Günter Bechly, daha önce Stuttgart’taki Doğal Tarih Eyalet Müzesi’nde idarecilik yapmış, 160’ın üzerinde akademik makalesi olan bir fosilbilimci. Bechly, Amerika’da bulunan Discovery Enstitüsü tarafından hazırlanan ve kısa süre önce Youtube’da yayımlanan “Fossils: Mysterious Origins” adlı programa katıldı ve şunları söyledi: “Çoğu kez fosil kayıtlarının Darwin’in teorisi için büyük bir destek olduğuna inanılır. Aslında durum hiç de öyle değil. Teori yavaş değişimleri öngörüyor, ancak fosil kayıtları hızlı değişimleri gösteriyor.”

Dr. Bechly, sözlerinin devamında fosil kayıtlarındaki hızlı ortaya çıkışların istisnai bir durum olmadığını belirtti ve fotosentezin, uçan böceklerin, çiçekli bitkilerin ortaya çıkışı gibi çok sayıda örnek verdi. Fosil kayıtları hızlı değişimleri ve uzun süreli durağanlık dönemlerini gösterse bile (milyonlarca yıldır neredeyse hiç değişmeden kalan birçok tür var), bazı bilim insanları, zamanla bulunacak fosillerin yavaş geçişleri göstereceğini söylüyordu. Ancak, araştırmalar bu açıklamaların geçerli olmadığını gösterdi…

İngiltere’nin önde gelen üniversitelerinden Queen Mary London Üniversitesi’nden Prof. Richard Buggs, 2020 yılında Inference adlı akademik dergide dikkat çekici bir makale yayımladı. Oxford Üniversitesi’nden Prof. Peter Holland, Bristol Üniversitesi’nden Dr. Jordi Paps ve meslektaşlarının dört akademik makalesini ele alan Buggs, bu çalışmaların, yeni genlerin soyoluşta (filogenide) Darwinci tedricilikle birikmediğini tespit ettiğini belirtiyor ve şöyle diyor: “Yazarlar inovasyon patlamalarını açıklıyor: Plasentalı memelilerin kökeninde 357 yeni gen; hayvanların kökeninde 1.189 yeni gen; kara bitkilerinin kökeninde 1.167 yeni gen ve çiçekli bitkilerin kökeninde 2.525 yeni gen. Doğal seçim ana itici güçse, patlamalarla evrim elbette beklenmez. ‘Doğal seçim, yalnızca küçük ardışık varyasyonlardan yararlanarak hareket eder’ diyordu Darwin, ‘Asla büyük ve ani bir sıçrama yapamaz, yavaş olsa da kısa ve emin adımlarla ilerlemeli,’ diyordu. Bu makalelerde sunulan bulgular aksini gösteriyor.”

518 yıllık eklembacaklı fosili (Fu et al., Science, 10.1126/science.aau8800)

CHENGJİANG KAMBRİYEN PATLAMASI’NIN KANITI

Fosil kayıtlarındaki hızlı ortaya çıkışların en iyi bilinen örneği Kambriyen Patlaması. Ana hayvan gruplarının çoğu yaklaşık 540 milyon yıl önce başlayan Kambriyen döneminin ilk zamanlarında ortaya çıktı. Omurgalılar, eklembacaklılar gibi çok sayıda hayvan şubesi… Çin’deki Chengjiang fosil alanı Kambriyen Patlaması’nın önemli bir kanıtı. Bu bölgede, aralarında yumuşak vücutlu hayvanların da olduğu 250’den fazla türün fosili bulundu. Çin’in Northwest Üniversitesi’nden Prof. Xingliang Zhang ve Chengjiang’de uzun yıllar boyunca çalışmalar yapan fosilbilimci Dr. Degan Shu, 2021 yılında PalZ adlı akademik dergide yayımlanan makalelerinde, tüm fosil kayıtlarının Kambriyen’in başlangıcına yakın (erken Kambriyen’de), hayvan yaşamında bir patlama olduğuna işaret ettiğini belirtiyor ve şöyle söylüyorlar: “Bulgular, hayvan yaşamının doğuşunu çok daha geriye götürmüyor. Hayvanların vücut kalıntıları, izleri ve kimyasal kalıntıları Darwin’in tahmin ettiği kadar eski zamanlarda değil, Kambriyen’den hemen önceki zaman diliminde, yani Edikara’nın son zamanlarında tespit edildi.”

Prof. Zhang ve Dr. Shu, Burgess Shale, Chengjiang ve Qingjiang gibi Kambriyen fosil alanlarında birçok yumuşak gövdelinin fosillerinin bulunduğunu, ayrıca fosillerin çok iyi korunduğu fosforlu çökellerde 533.8–529 yaşında yumuşak gövdeli küçük canlıların ve çeşitli küçük kabukluların fosillerinin bulunduğu, buna karşın Edikara dönemi fosforlu çökellerinde çok sayıda fosil tespit edildiği halde, hayvan fosilleri bulunduğuna dair kesin bir kanıt olmadığını belirtiyor. Devamında, Edikara döneminden kalma bazı yeni keşfedilen formların hayvanlar alemi içinde farklı soylar olarak yorumlandığını, mesela Kimberella’nın yumuşakça olarak, Yilingia’nın eklembacaklı olarak yorumlandığını, fakat bu tür yerleştirmelerin ortak özelliklerden ziyade çoğunlukla genel benzerliğe dayandığını söylüyorlar.

Kambriyen’ın başlarında ortaya çıkan eklembacaklı trilobitlerin fosillerini detaylı olarak analiz eden Oxford Üniversitesi’nden ve Lausanne Üniversitesi’nden araştırmacılar da, fosillerinin korunmamasından dolayı Kambriyen öncesi fosil kayıtlarında eklembacaklıların görülmediği fikrinin artık geçerli olmadığını ifade etti. Bilim insanları 2018’de PNAS’da yayımlanan makalelerinde Edikara’nın son dönemine ait fosil alanlarının (mesela 550 milyon yıllık Miaohe gibi), yosun fosilleriyle dolu olduğu halde hiç hayvan fosili içermediğini belirtiyor.

KALP, GÖZ, BEYİN…

Dr. Shu’nun Northwest Üniversitesi’nden Prof. Jian Han ile birlikte, 2020 yılında Earth Science Frontiers’da yayımladıkları makaleye göre, Chengjiang fosillerinin Kambriyen öncesi fosillerle karşılaştırılması göz, kalp, beyin gibi bazı organların Kambriyen öncesi fosillerde bulunmadığını gösterdi. 2017’de Almanya’nın Cologne Üniversitesi’nden Dr. Brigitte Schoenemann ve meslektaşları çok iyi korunmuş, yaklaşık 520 milyon yıllık Schmidtiellus reetae türü bir tribolitin fosilini inceleyerek bilinen en eski bileşik gözün yapısını ortaya koymuştu. (Trilobitler eski denizlerde yaşamış, soyu tükenmiş hayvanlar; günümüzde yaşayan böceklerin ve ıstakoz gibi kabukluların “bileşik gözleri” gibi gözleri var.) Dr. Schoenemann ve ekibinin PNAS’da yayımlanan araştırma sonuçlarına göre, günümüzdeki bileşik gözler yarım milyar yıl öncekilere çok benziyor. Cologne Üniversitesi’nden yapılan açıklamada bu gözün yaklaşık 100 alt birimden oluşan tipik bir bileşik göz olduğu belirtiliyor.

Çeşitli tribolit gözleri https://doi.org/10.1016/j.asd.2021.101032 (CC BY 4.0)

Şunu da belirtelim, 1999 yılında, Chengjiang’de yaklaşık 530 milyon yıllık balık fosilleri bulunmuştu. (Haikouichthys ercaicunensis ve Myllokunmingia fengjiaoa) Solungaçları ve sadece balıklarda bulunan miyotom adı verilen kasların zikzak dizilişi bunların balık fosilleri olduğunu açıkça gösteriyordu. Daha sonra erken Kambriyen Dönemi’nden kalma çok sayıda balık fosili daha keşfedildi. Cambridge Üniversitesi’nden Prof. Conway Morris ve ekibi bu fosillerde gözler, solungaçlar, yüzgeçler, kalp ve bağırsağı tespit etti.

Tüm bu bilgilerin ışığında hayvanların (ve tabii organların), geniş jeolojik zaman dilimleri boyunca, rastlantısal olarak meydana gelen çok sayıda ara form ve “başarısız biyolojik deneylerin” sonucunda ortaya çıkmadığı açıkça görülüyor. Dr. Günter Bechly, başta söz ettiğimiz konuşmasında fosil kayıtlarında anatomik açıdan ara form gibi görünen bazı fosiller de olduğunu, hatta bazılarının diziler halinde düzenlenebildiğini söylüyor. Bu tür fosillerin en fazla ortak soyu göstereceğini, Darwin’in iddia ettiği gibi rastgele değişim ve doğal seleksiyonla meydana gelmiş bir süreci göstermeyeceğini söylüyor.

ARTAN SAYIDA AKADEMİK YAYIN…

Kambriyen’de hayvanların hızlı ortaya çıkışını açıklamak için “hızlı evrim” tabirini kullananlar da var. Yani, rastlantısal değişimlerin hızla meydana geldiği iddia edenler. Canlıların molekülleri rastgele değişip dursaydı, vücut sistemleri nasıl çalışırdı? Hem, canlıların özellikleri, birbirlerinin faaliyetini düzenleyen birçok gen arasındaki etkileşim sonucunda ortaya çıkıyor. Tek hücrenin son derece kompleks bir organizmaya dönüşmesi gen faaliyetlerinin harika bir şekilde düzenlenmesiyle meydana geliyor. Belirli zamanlarda belirli genlerin aktif hale getirilmesiyle hücreleri birçok yönden değiştirebilen proteinler üretiliyor. (https://www.tr724.com/evrimin-rastlantisal-olmadiginin-ispati/)

Dr. Günter Bechly, “Fosil kayıtlarının Darwin’in teorisi için bir sorun teşkil ettiğini düşünenler sadece benim gibi Darwin’i tenkit edenler değil.” diyor. 2016 yılında prestijli Royal Society of London’un “Evrimsel Biyolojide Yeni Trendler” adlı konferansına katıldığını belirten Bechly, açılış konuşmacısı olan ünlü Avusturyalı evrim biyoloğu Prof. Gerd Müller’in Darwin’in teorisindeki açıklara değindiği konuşmasından söz ediyor. Royal Society of London’un akademik dergisi Interface Focus, konferanstaki konuşmalara dayanan makalelerden oluşan özel bir sayı yayımladı. Müller bu konuşmasında teorinin, organizmanın yapısı, fizyolojisi, gelişimi veya davranışı gibi kompleks oluşumların evrimle nasıl ortaya çıktığı sorusundan büyük ölçüde kaçındığını söyledi. Artan sayıda akademik yayının, standart evrim teorisinin büyük bir revizyonunu, hatta değiştirilmesini savunduğunu belirtti.

***

“Görüyoruz ki, eşya, bilhassa canlılar, birdenbire olur gibi ani bir şekilde vücuda gelir. Bununla beraber, basit bir maddeden aniden çıkan şeylerin gayet basit, şekilsiz ve sanatsız olması gerekir. Halbuki her şey çok maharet isteyen güzel bir sanatla, çok zamana muhtaç ihtimam gösterilen nakışlarla donatılmış olarak, pek çok âlet gerektiren hayret verici sanatlarla bezenmiş ve çok maddeye muhtaç bir surette yaratılıyor.” (Kısmen Sadeleştirilmiş Sözler, 33. Söz)

“… Evet, Kadîr-i Zülcelâlin iki tarzda icadı var:

Biri ihtirâ’ ve ibdâ’ iledir. Yani hiçten, yoktan vücut veriyor ve ona lâzım her şeyi de hiçten icad edip eline veriyor.

Diğeri inşa ile, san’at iledir. Yani, kemâl-i hikmetini ve çok esmâsının cilvelerini göstermek gibi çok dakik hikmetler için, kâinatın anâsırından bir kısım mevcudatı inşa ediyor; her emrine tâbi olan zerratları ve maddeleri, rezzâkiyet kanunuyla onlara gönderir ve onlarda çalıştırır.” (Risale-i Nur Külliyatı, 23. Lem’a)

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

3 YORUMLAR

  1. Sn. Yazar sizce canlilik nasil nesvu nema buldu? Insanlik Adem ve Havva ile bir anda Cennetten dunyaya transfer edilip mi vucud buldu? Hayvanlar arasindaki evrimsel donusumu daha iyi aciklamaniz gerekiyor. Hayvanlar da bir anda insanin yaratilisi gibi mi vucut buldu? Darwin kadar yeryuzunu dolasip yaratilis uzerine arastirma yapmis inananlara cok ihtiyac var. Risale-i Nur dan referans almadan veya risale-i nur a baglamadan bilimsel makale yazmanizi oneririm. Yaraticinin dunyadaki canliligi nasil baslattigina dair sizin goruslerinizi merak ediyorum.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin