Ergenekon’un kirli fantezileri

YORUM | Av. OSMAN ERTÜRK

Son üç yazımızda Ergenekon’un profesyonelce yaptığı kara propaganda çalışmalarını inceledik. Bugünde kaldığımız yerden devam edelim.

Ergenekon’u zemzemle yıkamaya çalışanlar, diğer taraftan onun varlığını unutturarak bu hedefe ulaşma çabasında. Bugün cemaate vururken belki de bu sırlarının buharlaştığını düşünüyorlar. En çok da “Fuhuş” iddiaları ve delilleri karizmalarını çizdi. Yıllarca yapılan yargılamalarda ahlaksızlıklarının birçok delili gün yüzüne çıktı. Üstünü ne kadar örtmeye çalışırlarsa çalışsınlar, dosyalar halen kapanmadığı için deliller mahkeme salonlarında bekliyor. Arşiv katına daha inmedi. Çok güçlü olmasa da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir sözüne bakıyor şüphelilerin tekrar tutuklanması. Neden olmasın? Güçlü ortağın Rizeliliği tutup, tepesi atınca her şey olabilir. Türkiye gibi bir coğrafyada yarının ne getireceğini bilmek mümkün değil.

Evet, Ergenekon Silahlı Terör Örgütü bir suç örgütü olduğu gibi temellerinde ahlaksız bir yapılanmayı da barındırıyor. Bu yapılanma amaçlarına ulaşmak için kadın ve cinselliği bir araç olarak kullandı. Soruşturmalar sonucu ortaya saçılan delillerden bu melanetleri apaçık gördük. Günümüzün mağdurlarına “Neden Kuran okudun,  bankaya para yatırdın, çocuğunu okula gönderdin gibi akıl almaz sorular sorulurken diğer tarafta ülkeyi siyasi ve içtimai olarak şekillendirmeye çalışanlar silahı, öldürmeyi, adam kaldırmayı, fuhuşu bir araç olarak kullanıyordu. Suça konu faaliyetler arasındaki muazzam farka bakar mısınız? Bir tarafta Danıştay cinayeti, fuhuşla komuta kademesinde insanların ayağını kaydırma, Hrant Dink cinayeti ve yüzlerce benzer hadise, diğer tarafta sendikaya üye olma, legal bankaya para yatırma sorgulanıp yargılama konusu edildi. Hukuk ve adalet adına ağlanacak halde olduğumuzu buradan çıkarabilirsiniz.

Ergenekon ve günümüz muktedirlerinin kadını bir meta olarak kullanmasını garipsememeli. Neden derseniz, Deniz Baykal’ın bir kasetle düşürülmesi, aynı dönemde MHP’li vekillerin istifaları, Akif Hamzaçebi örneği, Cübbeli Ahmet’in kasetlerinin piyasaya düşmesi de bu cümleden düşünülmelidir. Öyle bir ülke ki, kimin eli kimin cebinde bilemiyoruz. Hatırlarsınız, Tayyip Erdoğan’ın “Ne özeli, bunlar genel genel” diye meydanlarda bangır bangır bağırmıştı. Kasetle muhataplarını baskı altında tutmak en basit pasifize etme yolu. Bunu çok iyi yapan iki güç şu an devleti yönetiyor. Kılıçdaroğlu,  Erdoğan için “O kadar ilginç bir suratla izliyor ki, ‘Yazıklar olsun’ demek geçiyor insanın içinden. İnsanda biraz ahlak olur. Daha sonra, pek çok iftiralar atıldı CHP’ye. Gözlerimle gördüm, gözlüğünü takıp o kasetleri izlediğini. Birden fazla kaseti izlediğini gördüm.” diyecekti. Yakın siyasi tarihimizi şekillendiren bu ahlaksızlıkları “Sır küpü” denilen şahsı ve onun kirli kurumunu soruşturmadan çözmek mümkün olmayacaktır. Hiç ummadığınız kişilerden ummadığınız hareketler görünce arkasında bir şeyler aramak basit bir akıl yürütme olacak ve projektörlerinizi Yenimahalle’ye çevirmek mantıksız olmayacaktır.

Ergenekon’da deliller buz gibiydi

Yerimiz yetmeyeceği için Ergenekon’la ilgili tüm delilleri buraya taşımamız mümkün değil. Diğer taraftan da bu satırların okuyucusu belirli bir edep seviyesine sahip. Onların kırmızı noktalı fantezileri buraya getirip satırlarımızı kirletmeyelim. Bu delillerin bir kısmını inceleyerek “AKlayıp pakladıkları” Ergenekon’un içyüzünü tekrar hatırlamış olacağız. Yüz kızartıcı şeyler onlar için adiyattan bir işti. Örneğin, Tümamiral Özer Karabulut’un bilgisayarında çıkan “Ergenekon Belgesi’nde eleman ve Organizasyon kısmında ‘istihbarat sanatında en çok yarar sağlayan fahişeler olmuştur. Çünkü insanlar çoğu kez ruhsal problemlerin etkisiyle ve bilinçsiz bir karşı konulmazlıkla, sırlarını fahişelerle paylaşırlar. Bu bilimsel bir tespittir ve 2000 yıldır yararlanılan bir metottur. Bu bağlamda Deniz Kuvvetleri Komutanlığı içerisinde istihbarat amaçlı organize fuhuş çetesinin varlığının araştırılması yapılmıştır” deniliyordu.

Diğer taraftan “Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Kadıköy Şubesi’nde ele geçirilen MAXTOR marka hard diskin yapılan incelemesinde, “2008 toplantı özeti.doc” isimli belge bulunmuştu.  Derneğin 2008 yılı Yönetim Kurulu Toplantısı sonrası hazırlanan belgede özetle şu ifadelere yer verilecekti:

1-Kız ve erkek arkadaşlarımızın rahatlıkla birlikte kalacakları semtlerin ve konutların seçilmesine özen gösterilsin.

2-Askeri okullara yakın çevrede oluşturulan kız evlerine en uygun kızlar seçilerek bu evlere aktarılacak.

3-Çalışmanın hassasiyeti sıklıkla vurgulanacak. Kızlara her türlü fedakârlık yapmaları için yönlendirmelerde bulunulacak.

4-Faaliyetlerimizi engelleyebilecek dinsel-şoven-kültürel dogmaların giderilmesine yönelik olarak eğitimlerde doğal cinsellik ön plana çıkartılacak.”

Fuhuşu kullanarak ülkeyi dizayn etmeye çalışanlar suçüstü yakalanmıştı. Gayri ahlaki ilişkilerde olan kişilerin organize bir yapı adına çalıştıkları tüm dosya kapsamından ortaya çıkmaktaydı. Fuhuş çetesinin varlığını, bizzat Koramiral Ahmet Feyyaz Öğütçü itiraf etti. Öğütçü, ifadesinde “Amaç, komutanlar dahil, subay ve astsubayları lekeleyerek, Deniz Kuvvetleri bünyesinde bir çöküntü yaşanmasını sağlamaktır. Nitekim, Tümamiral Baha Eren, istifa etti. Kurmay Albay Berk Erden de intihar etti” demişti. “Gündemdekiler 2” adlı bir dokümanda ise şöyle bir cümle göze çarpıyordu: “Kafes Eylem Planı onaylanmak üzere Kasımpaşa’ya gönderilecek. Feyyaz Paşa bizi zorda bırakırsa, görüntüleri önüne koyalım.” Bülent Bozdere isminin karşılığında ise, “Feyyaz ile Özer amirallere özel Rus ayarla. 1500 dolar” notu yer alıyordu.

Diğer taraftan dönemin İstihbarat Müdürü Ali Fuat Yılmazer de İstanbul Casusluk Fuhuş Operasyonu’nda ele geçen belgeleri şöyle sıralıyordu: “Deniz Kuvvetlerindeki rütbeli subaylara ait (kendi çekimleri) pornografik fuhuş görüntüleri; ‘Swinger’ uygulamaları ve bunun için kendilerince hazırlandığı açıkça belli olan eşli pornografik tanıtım videoları; ‘Jigolo’lar için ödenen paralar, bu paraların kimler tarafından ödendiği; Deniz Harp Okulu bayan öğrencilerin çektikleri (kendileri poz vermek suretiyle) erotik fotoğraflar, bu fotoğrafların altında yer alan tanıtım bilgilerinde hangi cinsel fantezilere yatkın oldukları ve tanıtım fotoğraflarının hangi komutanlara gönderilmek üzere hazırlandığı” yer alıyordu. Bu dosyayı dönemin Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın, Vali Muammer Güler ile birlikte İlker Başbuğ’a aktarmış, Notebook üzerinden pornografik görüntüleri İlker Başbuğ’a izlettirmişlerdi.

Ergenekon sanığı Levent Bektaş

Levent Bektaş’ın bilgisayarından çıkan “fuhuş çetesi” başlıklı şifreli bir pdf dosyasında Deniz Kuvvetleri içerisinde görevli kadın sivil memur, subay ve astsubaylardan oluşan organize bir yapının mevcut olduğu, bu yapı içerisinde yer alan şahıslarda Deniz Kuvvetleri Komutanlığı iç kurallarına aykırı askeri ilişkileri aşan bir yaklaşmanın varlığının gözlendiği, sivil memur olarak görev yapan kadın personelin subay ve astsubaylarla gayri ahlaki ilişkilerinin tespit edildiği yer alacaktı.  Yukarıda değindiğimiz, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Değerlendirme Denetleme Başkanlığı’nın komutanı Tümamiral Mustafa Baha Eren’in istifası olay olmuştu. Yapılan operasyonda gözaltına alınan İÖ’ye Tümamiral Baha Eren’le gönül ilişkisinin olup olmadığı soruldu. İÖ susma hakkını kullandı. Aslında bu kadının susma hakkını kullanmayıp, Ergenekon’un klasik taktiğiyle suçu polise atması gerekirdi! Acemiliğine geldi demek ki! Yoksa tüm kirli, pis işleri polisin üzerine atmak Ergenekon sanıklarının klasik taktiğiydi. O kadar delil var ki, inkar daha da batmalarını sağladı hep!

Hayatları yolsuzluk, para, kadın olanların halleri çok açık ortada değil mi? Bir tarafta  -göreceli olarak- para içinde krallar gibi yaşayıp siyaseti dizayn edip, metresleriyle gününü gün edenler (!) diğer tarafta ay sonunu getirmeye çalışan, bir evi olmayan, hapishaneye eşini ziyarete gidecek parası ve Dünya’da bir dikili ağacı olmayan, devletin kalemine tenezzül etmeyen polisler ve günümüz mağdurları. Şunu net ifade edelim, herkesin özel hayatı kendisini bağlar. İstediği gibi o alanda hareket edebilir. Ama üzerindeki büyük çamuru, kiri görmeyen, pisliklerini örtmek için başkalarına iftira atanlara haddini bildirmezsek bunu bir hak olarak görmeye devam edeceklerdir. Günümüzde sesi soluğu kesilmiş polislere, o günün yargı camiasına kuduz gibi saldıranlar yukarıda çok küçük bir kısmına değindiğimiz pisliklerini örtemeyecekler. Kirli fantezileri onların peşini bırakmayacak. Çağın hırsızları ile Ergenekoncular ciddi bir psikolojik harekât ile masumları karalayarak onları suçlu diye lanse ediyorlar. Mağdurlarımızla ve onların ihtiyaçları ile uğraşıp ses çıkarmadığımız için günah defterlerinin kapandığını sanıyorlar. Bizim de buna inanmamızı istiyorlar. Çok beklerler.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

2 YORUMLAR

  1. Sayın Osman Ertürk,yazı dizinizi okudum.Öncelikle kaleminize yüreğinize sağlık.Güzel bi karşılaştırma ve özet olmuş.Yargı ve emniyet mensubu kişilerin daha çok gerçekleri anlatmasını bekliyoruz,sizler anlatın ki bizim de kafamızdaki soru işaretleri dağılsın.Şahsen bu yazı dizinizi okuyunca birçok konu kafamda daha da netleşti.Çok teşekkür ederim.Bu tarz yazıların artması temennisiyle.Allah a emanet olun.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin