Erdoğan’ın bağımsız yargı korkusu (1) [Mehmet Yıldız, yazdı]

Proje Mahkemeler ve Yürütmeye Bağlı Yargı

17 Aralık 2013 sabahı Ankara’da bulunan dönemin başbakanı Erdoğan, Büyük Yolsuzluk Operasyonu’nun ilk dalgasını haber alır almaz korku ve paniğe kapılır. O panikle sarıldığı telefonda endişeli bir sesle oğlu Bilal Erdoğan’a yapması gerekenleri tek tek anlatır.

Bilal’den yapmasını istediği şeylerden biri de o günlerde THY Yönetim Kurulu Başkanı olan Hamdi Topçu’ya acilen ulaşıp, Topçu’nun yakın arkadaşı olduğunu düşündüğü Savcı Zekeriya Öz’le görüşüp dosyaya müdahale etmesini istemektir. Öğleden sonraki görüşmeden anlıyoruz ki Savcı Öz pek oralı olmamıştır.

İlerleyen günlerde Erdoğan’ın önce emniyet sonra adliyede yaptırdığı atama ve görevden almalarla, (ve tabii ki havuz medyasının da muazzam desteğiyle) olay bastırıldı. Bugünlerde uğruna bütün bir ülkeyi ateşe vermeyi göze aldığı Reza Zarrab için o günlerde İstanbul Emniyeti ve Çağlayan Adliyesini tarumar etti.

HSYK’ya Hükümet Darbesi

17-25 Aralık soruşturmalarını ilk anda durdurmayı başaran Erdoğan’ın ikinci hedefi Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) oldu. 2014 yılının ilk aylarında, Adalet Bakanının yaptığı teklif üzerine, HSYK’da bazı üyelerin görev yerleri değiştirildi. Özellikle hâkim ve savcı atamalarının yapıldığı 1. Daire’de yapılan değişiklikle karar çoğunluk sayısı olan 4 üyenin (4/7) iddiaya göre Hükümet yanlısı üyelerden oluştuğu görüldü ve Hükümetin bundan sonra istediği hâkim ve savcıyı istediği göreve atayabilmesinin yolu açıldı.

Yeni Düzenin İlk Adımı: Proje Mahkemeler

2014 Haziran’ında bir gazetecinin sorusuna, “Yürütmenin adımlarını paralel yargı köstekliyor. Şimdi yaptığımız bazı yasal düzenlemeler Cumhurbaşkanının önünde. Onun tarafından onaylanınca hızlı adımlar atılacak.” cevabını veren Erdoğan, aynı gün “Bir proje geliştiriyoruz. Bu işin alt yapısını oluşturuyoruz” beyanında bulundu. O dönem Cumhurbaşkanı olan Abdullah Gül’ün önünde bekleyen ve proje olduğu açıklanan yasal düzenleme ile Türkiye genelinde sınırlı sayıda özel olarak sulh ceza hâkimlikleri kuruldu. Söz konusu yasa, 28 Haziran 2014 tarihinde yürürlüğe girdi. Böylece adliyelerde istediği kararları aldıramayan dönemin başbakanı, bundan sonra istediği kararları aldırabileceği yeni bir yargı düzeni kurmuş oldu.

Not: 15 Temmuz sonrasında bugün sayıları 4000’den fazla hakim ve savcı meslekten ihraç edildi. Peki bu sayının içinde kaç tane sulh ceza hakimi vardır? Halen görev yapan 719 sulh ceza hakiminden sadece biri ihraç edilmiş. Anlaşılan o ki, proje mahkemelerin kadroları nokta atışı belirlenmiş.

Bunların Defterini Düreceğim

2014 Ağustos ayında yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi Büyük Birlik Partisi’ni (BBP) ziyaret eden Erdoğan, yukarıdaki düşüncesini daha açık bir şekilde BBP temsilcileri ile de paylaştı. Ziyarette hazır olan BBP Genel Başkan Yardımcısı Remzi Çayır, Erdoğan’ın kendilerine, “Sulh ceza hâkimlikleri ile ilgili düzenleme yaptık. Şu an Abdullah Bey’in önünde. Bir hafta, 10 gün içerisinde çıktığında bunların defterini düreceğimdediğini bir televizyon kanalında da anlattı. Bugüne kadar da bu sözler yalanlanmadı.

Yasalara Değil, İktidara Göre Karar Veren Sulh Ceza Hakimleri

Sulh ceza hâkimlerine ilişkin yasa değişikliğinin yürürlüğe girmesinden sonra, İstanbul Adliyesine toplam 6 sulh ceza hâkimi atandı. 20 Temmuz 2014 tarihinde, Başbakan Ordu’da yaptığı konuşmada, Yargı süreci başlıyor; (bu süreci) sulh ceza hâkimlikleri götürecek şeklinde açıklama yaptı. 21 Temmuz 2014 tarihinde ise, “Paralel yapıyla mücadele için, biliyorsunuz bu atamaların yanında, sulh ceza hâkimliği ile alakalı da atamalar yapıldı. Bunların hepsi yarından itibaren görevlerini yapmaya başlayacaklar. Gerek emniyet, gerek yargıda nelerin olacağını göreceğiz dedi. Özellikle bu açıklama, sulh ceza hâkimliklerinin gerçek kurulma amacını açıkça göstermektedir. Nitekim bir gün sonra başta 17 Aralık operasyonunu yapan polisler olmak üzere çok sayıda emniyet görevlisi için başlayan “Sahur Operasyonu” bu sözleri doğruladı.

2014 HSYK Seçimleri

Aynı yılın Ekim ayında, 12 binden fazla hakim ve savcının oy kullandığı HSYK seçimleri yapıldı. Bu seçimlerde Hükümet “yürütme ile uyumlu çalışma” sözünü veren Yargıda Birlik Platformu, (YBP)’yi destekledi.

Her vesileyle sandığı kutsayan iktidar, seçimlerden kısa bir süre önce, destekledikleri adayların kazanamaması durumunda, seçim sonuçlarını tanımayacaklarını açıkladı. AKP’li Hukuk profesörü Mustafa Şentop, istedikleri sonucun çıkmaması halinde konuyu referanduma götüreceklerini söyledi.

En önemli seçim vaadlerinden birisi de , YBP listenin kazanması, durumunda, yasal değişiklik gerektiren maaş zammı ve disiplin affı oldu.

Sonuçlar açıklandı, Hükümetin açıkça destek verdiği YBP, 10 üyeden 8’ini kazanarak seçimin galibi oldu. YBP adaylarının seçim vaadi olan 1000 liralık maaş zammı ile (1500 civarındaki hâkim ve savcı için) disiplin affı sözü hızla yerine getirildi.

Not: Bugünlerde çeşitli suçlarla isimleri gündeme gelen yargı mensuplarının tamamının YBP üyesi olduğunu söylememize bilmem gerek var mı?

Oy Pusulaları Üzerinde Parmak İzi İncelemesi ve Fişleme iddiaları

yargi karikatürHSYK seçimlerinde YBP’ye oy vermeyenlerle ilgili ilginç bir iddia ortaya atıldı. Buna göre YBP’ye çıkmayan oy pusulaları üzerinde tek tek parmak izi incelemesi yapıldı! Bu sayede kim muhalif kim değil parmak izlerinden tek tek tespit edilerek fişlendi. Bu fişlemelere göre hakim ve savcılar hallaç pamuğu gibi savruldu, çok sayıda atama ve görevlendirmeler yapıldı.

Not: 15 Temmuz sonrasında hazırlanan meslekten ihraç listelerinin bu fişlemelere göre yapıldığı iddia ediliyor. Bir hesap yaparsak, YBP adaylarının 12 bin civarında hakim savcının yarısından daha azının oyunu aldığına göre, hala ihraç riski taşıyan 2000’den fazla yargı mensubu var demektir.  

Beraber Yürüttük Biz Bu yollarda

2014 Ekim ayının ortasında oluşturulan yeni HSYK, “yürütme ile uyumlu çalışma” sözünü fazlasıyla yerine getirdi. 2015 ve 2016’nın ilk yarısında atama, görevden alma, sürgün etme, soruşturma açma gibi yetkilerini sonuna kadar kullanarak bütün bir yargı camiasını kontrol altına aldı.

Artık Erdoğan, kendi sözünden çıkmayan, bir işaretiyle adam tutuklayan, bir işaretiyle serbest bırakan, gözüne kestirdiği şirketlere bir işaretiyle kayyım atayan, dediği dedik bir yargı yapısına kavuştu.

Ancak.. Erdoğan’ın hala kontrol edemediği bazı yerler vardı. Yüksek Yargıdan bir türlü istediği performansı (!) alamayan Erdoğan, 2016 Temmuz başında meclisten geçirdiği bir yasa ile bu konuyu da çözdü. Yüksek Yargının tamamı bir gecede yeniden dizayn edildi. Yargıtay ve Danıştay’da daire başkanları hariç tüm üyelerin görevlerine son verildi. Görevi sona eren Yargıtay ve Danıştay üyeleri bir “havuza” aktarıldı.

***

Sonraki Yazı:

  • Anayasa Mahkemesi
  • Savunmanın çökertilmesi
  • AİHM
  • ABD’de devam eden Zarrab davası

 

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin