Elde sadece bayrak kaldı

Yorum | Tarık Toros

 

Ankara, zorbalıkta sınır tanımıyor.

Bırakın insanlığı…

Hayvanlık dışı bir yol tutmuş gidiyor.

“Türkçe” lisanda bağırıp çağırıyoruz.

Zalimlere laf anlatmaya çalışan da var.

Tabanlarına etki etmeye çalışan da.

İşe yarıyor mu?

Şu güne kadar yaramadı.

Bilakis, haydutluğun dozu artarak devam etti.

 

**

Esasen…

Tepki paylaşımları, sadece “sorun çözmek” için yapılıyor değil.

Cezaevindekilerin uzatılacak her ele ihtiyacı var.

“Sıkıntılarını paylaştık diye çıkacaklarsa da çıkarmazlar” düşüncesi doğru değil.

Bunun bir iki istisnası var.

Onu da zaten çevresi rica ediyor: “Köstek olmayın!”

Halbuki kimsenin kimseye “köstek” olduğu yok.

Bunu da çok geçmeden anlıyorlar, anlayacaklar.

 

**

Elden geldiğinde “İngilizce” dilinde mağduriyetleri duyurmaya gayret ediyorum.

Bu dilde yapılan kıymetli haber ve anonsları, yaymaya gayret ediyorum.

Nedeni de şu:

Misal… Macaristan’da benzer dertler olsa. Macar hükümeti bir takım insanları hukuksuzca içeri tıksa veya Macar zulmünden kaçan bazıları sınır boyunda yaşamını yitirse… Macar basını sus pus olsa… Birileri de bunu Macarca anlatmaya çalışsa, feryat figan etse… Haberiniz olur mu?

Ancak biri bunu ana dilinize çevirirse anlayıp ses verebilirsiniz.

Uluslararası lisanda yazılır veya yayılırsa dünyanın dikkati çekilmiş olur.

Bugün internet ortamındaki içeriğin yarıdan çoğu İngilizce.

Onu Rusça takip ediyor, yüzde 6 ile.

Uçuruma bakar mısınız.

Türkçe içerik ise sadece yüzde 1.4

 

__________

DIŞARIDAKİLER TUTUKSUZ MU?

24 Haziran’da…

Ülkede muhalefetin nasıl iktidara eklemlendiği…

Meselenin sadece MHP olmadığı anlaşıldı.

CHP’de tek tutuklu vekil Enis Berberoğlu mu sizce…

Kemal Kılıçdaroğlu veya Muharrem İnce daha mı özgür?

 

**

Ya taban?

Muhaliflerin muhalefet yapma biçimine dair tek örnek vereyim, gerisini siz kıyas edin.

3 gün konuşulup unutuldu ama ben unutmadım.

Bir kadın, Anıtkabir’de bir video çekip Atatürk’e hakaret ettiği için tutuklandı.

Sol-laik camia, kadının tutuklanmaması için kampanya yaptı.

Görünürde hukuku öne çıkaran bir çabaydı.

Arkasında ise mealen şu duygu vardı:

“Bu kadının tutuklanmasını savunursak Erdoğan’a hakaretten tutuklanmayı meşrulaştırmış oluruz.”

Benzer pek çok paylaşım yapıldı.

Önermesi buydu.

Erdoğan’a hakaretten binlerce insan yargı önünde, bir o kadarı da sırada olmasa… Belki, bu kadını içeri attırmak için yapmadıkları kalmazdı.

“Atatürk’ü koruma yasası” bunun için var zaten.

Önce bunu tartışacaksın.

Bir tanesi bile çıkıp demedi, “Böyle yasa olmaz, Batı’da nerede görülmüş?”

Bilakis…

Bu tip olaylar oldukça “iyi ki var” diye mırıldanıyorlar.

Tek adama hakaretten tutuklama furyası olmasa… Anıtkabir olayında, “Bi dakka arkadaşlar, burada Saray’ın ekmeğine yağ sürmeyelim” tweet’leri olur muydu?

 

**

Kriter şu olmalı:

Herkes başkasının kutsalına itina göstermeli.

Misal…

Peygambere, Atatürk’e, Marks’a veya Bediüzzaman’a laf söylerken…

“Acaba muhatabım cevap verirken benim kutsalıma küfür eder mi” diye dikkatli olmalı insanlar.

Erdoğan’a gelince…

Erdoğan, seçimle gelen bir siyasi.

Ülkede demokrasi olduğunu iddia ediyorsa ağır eleştirilere tahammül edecek.

Demokrasi kaldıysa, Anayasa Mahkemesi içtihadı da böyle der.

Küfür veya hakaret lügatimizde yok, çok şükür.

Eden oluyor mu? Evet, gırla.

Batı’nın genelinde bir düzenleme yok.

Olan bazı ülkelerde, en fazla para cezası uygulanıyor.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de önüne gelen “hakarete para cezası” kararlarında rakamı düşürmüş. Ezbere söylemiyorum, bakılabilir.

 

_____________

DİKEN ÜSTÜNDE HAYATLAR

Hemen her gün akla hayale gelmeyen, gelmeyecek belayla başlıyoruz güne.

El açıp duaya ne hacet…

Zihinlerdeki öfke şimşek olup patlıyor göklerde.

Her gün, ayarlarımız tekrar sıfırlanıyor.

Gelmişimizi geçmişimizi sorguluyoruz yeniden.

Yaptıklarımızı, yapacaklarımızı gözden geçiriyoruz.

Süreç devam ettikçe de böyle olacak.

Kurulu bir düzen ise… Hele hele şahsi planda, uzak hayal.

 

______________

AY YILDIZ

Başına “tek” konulup…

Meydan meydan ezberletilen slogan vardı:

Vatan, millet, devlet ve bayrak.

Hatta buna bir mitingte “din” de eklenmişti de sonra “dil sürçmesi” denmişti.

Sene 2012’ydi.

O konuşmada “tek din”in altı satır satır doldurulmuştu, neyse..

Neyin dil sürçmesiydi bu:

“Tek dil” diyecekmiş, “din” çıkmış.

Özrü kabahatinden büyüktü.

“Tek dil”, alınan onca mesafeden sonra dayatılacak bir politika olamazdı.

Oldu nitekim, izliyoruz.

 

**

Sizi bilmem.

Vatan, millet, devlet, din ve dil konusunda…

Duygunuzu, düşüncenizi kestiremem.

Kişi hürdür. Dilediği gibi inanır.

Benim için elde kalan tek şey…

Galiba, ay yıldızlı bayrağım.

Nerede görsem, içim titriyor.

Kederli, horlanmış, geriye düşürülmüş, yalnız, başını çok kaldıramaz haline baktıkça hüzünleniyorum.

Tesellim:

Bitmeyen bir enerjiyle dalgalanıyor.

Dalgalansın.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. Değerli Tarık Toros. Rüzgarı bulduğu zaman her milletin bayrağı dalgalanır. Bu Türk bayrağına has birşey değildir. Türk milleti de diğer milletlerden üstün değildir ki bayrağı böyle ekstra enerjiyle dalgalansın. Bunca yaşanan zulümden sonra sizin gibi saygın bir gazetecinin böyle bayrak ve milliyetçilik edebiyatı yapmasına doğrusu şaşırdım. Allah iyi insanların önünü açsın, milleti kim olursa olsun farketmez. İsterse Moğolistanlı, isterse Yunanlı olsun farketmez. Saygılarımla

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin