Dünyayı unutmak ve çilesizlerin tehlikesi [Hızır çeşmesine doğru-6]

Yorum | Veysel Ayhan

Hızır çeşmesine doğru – 6

Hz. Mevlana’nın açtığı kapıdan girince Kehf Suresi, pek çok hakikatin anahtarı olarak karşımıza çıkıyor. Hz. Musa aklı, Hz. Hızır vahyi temsil eder. Hz. Musa’nın şaşırma ve hayreti vahiy karşısında aklın şaşkınlığını ifade eder. Hz. Musa, Hz. Hızır’ı bulmak istemektedir. Ona balığı yitirdiği yerde Hızır’ı bulacağı, söylenmiştir. “Balık” bir semboldür. Zahiri olarak ne olduğu açık ve muhkem değildir. Müteşabih olarak adlandırılabilir. “Balık” ile ilgili Lem’alar’da şöyle denir: “Arz iki kısımdır: biri su, biri toprak. Su kısmını şenlendiren balıktır… İnsanın ehl-i sevâhil kısmının kısm-ı âzamının medar-ı taayyüşleri balıktır.” Yani dünyayı ve hayatı ifade eden önemli bir semboldür.

Bu konu Kur’ân’dan İdrake Yansıyanlar’nda şöyle ifade edilir:

“Mantık ve rasyonalizm, kalbe ve ruha teslim olmak zorundadır. Burada masum gibi görünen çocuk öldürülüyor, yıkılması gereken duvar tamir ediliyor ve teşekkür edilmesi gereken yerde iyi insanların gemisi deliniyor. Böylece anlıyoruz ki, akıl, ledünden açılmış bir pencere karşısında her zaman yeterli olmayabiliyor. Onun için esas olan, dinin ruhuna teslim olmaktır. İnsan, dünya ve mâfîhâdan tecerrüt edip tam soyunmadıkça ledünnî hakikatleri alabilme melekesini de elde edemez. Onun için, kalben dünyadan uzaklaşıp, ukbâya yaklaştırıcı bir seyre ihtiyaç vardır.”

“- Gördün mü? dedi, o kayanın yanında mola verdiğimizde, ben balığı unutmuşum! Muhakkak ki onu sana söylememi unutturan da şeytandan başkası değildir. Doğrusu balık, çok acayip bir şekilde canlanarak denizde yolunu tutup gittiydi.” (18/63)

Bu bakış açısıyla Hızır çeşmesinden ab-ı hayat içmek için yola çıkanların “balık” (dünya, mal, mülk) eşliğinde Hz. Hızır’a ulaşmaları mümkün değil. Onu “unuttuklarında” Hz. Hızır’a giden yol açılıyor. Ve unuttukları o ölü “balık” canlanıyor. Deryaya karışıyor. Veya “balık/mal, mülk”, “sadaka” olup denize yol buluyor ve gerçek hayatiyete kavuşuyor. Temel olarak dünya malı, para ve servet, tıpkı kıssadaki tuzlanmış ölü balık gibidir. Fani ve ölümlü dünya malına ebediyet kazandıran onu “unutmaktır”. “Terk-i dünya” ile unutulunca canlanır, yolunu bulur ve deryalara karışır.

İşari olarak böyle yorumlayınca “dünya”yı unutma Hz. Hızır’a kavuşmanın bir anahtarı oluyor. Ve bu “unutmanın”,“kaybedişin” Şeytan’dan olduğunu düşünen yol arkadaşı yolculuğun sonraki kısmına katılmıyor veya katılamıyor. Sadece Hz. Musa, Hz. Hızır’a mülaki oluyor.

Bu sebeple Hz. Musa emanet bir sepette taşıdığı dünyayı/ölü balığı “unutuyor” geride bırakıyor ve yolculuğa hak kazanıyor.

HIZIR’LA MÜLAKAT

Biz de o yola düşüp Hızır’a mülaki oluyoruz. Hikmetini çözemediğimiz hadiseler, yıkımlar, ölümler dalga dalga geliyor.

“İhata edemediğin şeye (arka planını bilmediğin hadiseye) nasıl sabredeceksin?” (18/68) soruları art arda önümüze geliyor. Gemiden bir tahta eksilmiyor. Kader geminin tüm tahtalarını söküyor. Kaderin hükmüne razı oluyoruz. Masum gençler, çocuklar zindanlarda göz göre göre ölüme mahkum ediliyor. İşkence ile öldürülüyor. Tam mesleklerine kavuşacakken binlerce masum okullarından atılıyor. Kadere taş atmıyoruz. Hızırî hikmetlere râm oluyoruz.

“Tekrar yola devam ettiler. Nihayet bir şehre varıp o şehir halkından yiyecek istediler, ama ahali bunları misafir etmemekte diretti. Bu sırada (Hızır) orada yıkılmaya yüz tutmuş bir duvar görür görmez onu düzeltiverdi. Mûsâ: “İsteseydin” dedi, “elbette buna karşı iyi bir ücret alabilirdin.” (18/77)

‘KÖTÜLÜĞE İYİLİKLE MUKABELE’ DERSİ

Bu ayetle Hz Hızır ile verilen bir başka ders “kötülüğe iyilikle mukabele” etmek.

“Kötülüklere karşı iyilikle mukabelede bulunun. İyiliğe karşı iyilikle mukabelede bulunmak ihsan değildir. Kötülüklere karşı iyilikte bulunmak ihsandır. Kötülükleri iyilikle savma ahlak-ı âliye-yi İslamiye’dendir.” (Bamteli)

“Dünyaya o Hızır çeşmesini götürüyorsunuz, ulaştırıyorsunuz. Ona vesile olan tazyikler, Cenâb-ı Hakk’ın değişik tecelli dalga boyunda rahmetinin ifadesidir. Siz o baskıları görmeseniz, dünyanın çok muhtaç olduğu âb-ı hayata dünya ulaşamazdı, mum tutuşturmaya ulaşamazdı. Bir mesaj götürüyorsunuz, bütün dünya insanlığı, başkalarıyla da yaşamanın mümkün olduğunu görüyor, bir huzur dünyasının emarelerini görüyor, okuyor. Bu da zannediyorum Enbiyaların mesajının gölgesinde (gölgesi kaydı çok önemli) insanlık için yapılması gerekli olan en önemli şey. Bir huzur dünyası, bir selam-ı âlem. Olumsuz şeyler yapanlara karşı bile “selam” deyip, onlara esenlik çakmak. Dünyanın böyle bir atmosfere, böyle bir oluşuma ihtiyacı var. Kim bilir belki de bugün muvakkaten ve lokal olan bir yerdeki tazyikler, döl yatağında bu mübarek oluşumları besliyor.” (Bamteli)

Bu düşünceyi rehber ediniyoruz. Gittiğimiz ülkelerde, hatta kovulduğumuz mekanlarda gönülsüzce işimize bakıyoruz. Kalpleri imara devam ediyoruz. Hz. Hızır’ın bila ücret yıkılmaya yüz tutmuş duvarı tamir ettiği gibi biz de “Bila ücret” yıkılan yuvaları/yıkılan köprüleri onarmayı sürdürüyoruz. El üstünde tutulmasak da hüsn-ü kabule mazhar olmasak da “imar”a azmediyoruz.

ÜCRET İSTEMEK…

İlk iki olayda Hz. Musa’nın iki soru ve itirazı var: “E harakte? E katelte?” (Türkçe “(Gemiyi) nasıl delersin, (Çocuğu) nasıl öldürürsün” anlamında)

“…İçindeki yolcuları denizde boğmak için mi yaptın bunu? Vallahi çok korkunç bir iş yaptın!”(18/71)

“…masum ve günahsız bir canı, kısas hükmü ile bir can karşılığında olmaksızın mı öldürdün? (18/74)

İlk iki olaydaki soru ve itiraz kamu hukuku ve kul hakkı ile ilgili. Yapılan itiraz hakperestlik namına. Hz. Hızır bunlarda nisyan ve özrü kabul ediyor.

Son olayda ise sitem ve merak var. Çünkü Hz. Musa, Hz. Hızır’da  o ana kadar gördüğü “menfi” hareketlerin rağmına bir davranış görüyor. Hayret ve merak uyanıyor. Aslında soru yok.

“Mûsâ: -İsteseydin, dedi, elbette buna karşı iyi bir ücret alabilirdin.” (18/77)

Hz. Musa hemen üstteki “Sana bir daha soracak olursam, bundan böyle benimle hiç arkadaşlık etme! Artık özür dileyemeyecek hale geldim.” Sözünü aslında çiğnemiyor. Sözünde duruyor.

Üçüncü olayda itiraz yok. Fakat bu istifsar (tefsirini öğrenme isteği) şer-i şerif ve hukuk endişesi içermiyor. İtiraz olmamasına rağmen sadece “Ücret alabilirdin!” sitemi var.

Kur’an’da peygamberler on üç yerde “Vemâ es-elukum ‘aleyhi min ecr(in) in ecriye illâ ‘alâ rabbi-l’âlemîn” ayetini seslendirir. “Bu hizmetten ötürü sizden hiç bir ücret istemiyorum. Benim ücretimi verecek olan ancak Rabbülâlemin’dir.” Bu peygamberlerin önemli bir vasfını ifade eder.

Hz. Hızır, itiraz ve soru olmamasına rağmen Hz. Musa’nın bu merak ve istifsarından bu sebeple mi rahatsız oldu bilmiyoruz.

Ama Efendimiz (sav) bu vakayla ilgili şöyle buyurur: “Allah’ın rahmeti bizim ve Musa’nın üzerine olsun. Arkadaşına biraz daha dayanabilseydi daha ne acayip şeyler görecekti.”

Fakat sonuç olarak surenin başlarında Ashab-ı Kehf’i yakalatan “bi verıkı-kum” (18/19) (para) meselesi burada da ortaya çıkıyor. Hz. Musa ile Hz. Hızır’ın yolculuğunu bitiriyor. Demek ki Hızır çeşmesi’ne ulaşmayı düşünenler için “davası” için saray hayatını terk etmiş istiğna kahramanı Hz. Musa ders olmalı. Onun istifsarı aracılığıyla bize bir ders veriliyor. Peygamberlerin hayalinden men edildikleri bir husus “dava-yı nübüvvetin vârisleri” için gerçeğinden kaçılması gereken biz imtihana dönüyor.

SON DERS: İNCİNMEMEK

Bu, “İlk dersi incitmemek, son dersi incinmemek olan mânevî tahsil”imizin gereği. Allah’ın “ihlas”lı amellerimizi hangi büyük semerelere çekirdek yapabileceğini Hz. Hızır’dan öğrendik. Şimdi bilmeseler de hicret edilen ülkelerin nesilleri ileride onlara sunduğumuz “hazineleri” (18/82) keşfedecektir.

Kaderi sorgulamayarak sabırla Hızır’la yolculuğumuza devam ediyoruz.

Hızır, “hadr”dan gelir. Manası yeşildir ve sonsuz hayatı ifade eder. Hz. Hızır’ın geçtiği yerler yeşillenir. Bu sebeple “Hızır” bir bahar sembolü olarak da kabul edilir. Bu yola çıkacaklara açılan bir sonraki merhalede “Zülkarneyn” vardır. Açılacak kapıları ve “bahar”ı yani “Zülkarneyn faslını” Kur’an şöyle va’dediyor:

“Biz ona dünyada geniş imkânlar verdik ve onun ihtiyaç duyduğu her konuda (akıl, ilim, kuvvet, servet ve idarecilik gibi) sebep ve vasıtalar ihsan ettik. Gün geldi, gerekli imkânla donanmış olarak batı yönünde sefere çıktı.” (18/84,85)

Hocaefendi “Kehf” sürecini anlattıktan sonra ümidini eski yıllarda şöyle ifade eder: “Şimdi ise dünyanın dört bir yanında İslâm adına gösterilen gayretlerin semere vereceği günlere bir yürüyüş var. Mağarada kalma müddeti tamamlandıktan sonra bahar ve gül devri bütün debdebesiyle tülleniyor gibi…” (Prizma)

ÇİLESİZLER TEHLİKESİ

Hızır çeşmesine gitmek zordur. Hizmet etmek çilelidir. Her türlü hatadan âri olarak mahkeme kurmak ve insanları yargılamak ise kolaydır. Konforlu ve rahat olan budur. Genelde bu ruh hali  hamlıktan, Hizmet’in çilesini çekmemiş olmaktan kaynaklanır. Hayatı boyunca taş üstüne taş koymamış olanlar suret-i haktan gözükerek deprem sonrası bir anda inşaat mühendisi ve mimar kesilebilirler.

En doğrusu bunlardan da incinmemeyi başarmak ve onlara muhatap olmamaktır.

Zihin Harmanı bu tiplere karşı bizi uyarır:

“Ancak şu da bir gerçek ki, yeryüzünde bütün inanan insanlar doğransa ve sadece ben kalsam, bu durum beni hiç mi hiç ümitsizliğe düşürmez. –Hafizanallah– böyle bir şey olsa ben yine: ‘Çalışır, tekrar çoğalırız.’ der, yoluma devam ederim. Ancak inanmış insanların, hayatın bütün sahalarında oldukları devrede dahi işe çilesizlerin müdahale etmesi ve mazisinde hiçbir sıkıntı bulunmayanların işi ellerinde tutmaya çalışmaları… İşte beni ve benim gibi düşünenleri ümitsiz edecek en büyük musibet budur. Zira Saadet Asrı’nı dahi bu tür çilesizler karıştırmış ve İslâm âlemini kan gölü hâline getirmişlerdir.

Evet, o aydınlık çağı ifsat edenler, Habbab’lar, Ammar’lar ve Bilal’ler değildir. Nerede, nevzuhur ve sonradan iltihak etmişler varsa – elbette hepsi değil, sözüm sadece bir kısım çilesizleredir- bu ifsat ve anarşinin başını hep onlar çekmiştir. Bu hususu düşündükçe bazen ümidime gölge düştüğünü ve ellerimi açıp Rabbim’e şöyle niyaz ettiğimi itiraf etmeliyim: ‘Rabbim, art fikirli insanları Sen bertaraf et. İnanan insanları hiçbir zaman inkisara uğratma!’ Âmin.”

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin