Dört yıldır 4 duvar arasında: En son durağı mülteci kampı oldu

KHK ile ihraç edilen mühendis ve üst düzey Enerji Bakanlığı bürokratı Mehmet Köksal yaklaşık dört yıldır dört duvar arasında. Önce kendi evini güvenli görmediği için arkadaşların evine sığındı. Sonrasında ise yakalanarak cezaevine konuldu. Ülke dışına çıkarak Yunanistan’da ve Almanya’da mülteci kamplarında yaşadı. Dört kişilik ailesiyle şimdi de koronavirüs salgını nedeniyle yine eve hapis.

Kronos News’ten Selahattin Sevi’ye konuşan Köksal, ihraç öğretmen eşi Habibe Köksal (44), çocukları Mehmet Ömer (12) ve Murat (10) ile birlikte Almanya’da ilticasının kabul edilmesini bekliyor. İşte küçük bir kasabada Pakistanlı bir aile ile aynı katı paylaşan Köksal ailesinin ‘dört duvar’ arasında kalma öyküsü…

Bugünlerde bütün dünya eve kapandı. Sizin de KHK’lı bir bürokrat olarak mecburi dört duvar arasında yaşama tecrübeleriniz var. Önce aileniz olmadan başka bir evde, ardından cezaevinde, şimdi de koronavirüs nedeniyle Almanya’da… Evde kalma hissiyatınızı yaşadıklarınızdan yola çıkarak anlatır mısınız?

Evet, bugünlerde bir virüs salgını nedeniyle insanların evde kalmakta ne kadar zorlandığını düşünürseniz, çok uzun süre dışarı çıkamadan evde kalmanın ne kadar zor olduğunu anlarsınız. Ben KHK ile ihraç edildikten ve hakkımda adli süreç başlatılınca kendi evimin güvenli olmadığını düşündüm. Arkadaşlarımın, tanıdıklarımın yanına sığınmak zorunda kaldım. Bazen de kendi evim dışında başka bir evde tek başıma kaldım. Çalışmaya, hareket etmeye alışmış insanın bir yere kapanması ve aylarca oradan çıkmaması gerçekten çok zor bir durum. Öncelikle kalacak bir yer bulmakta o kadar zorlandım ki bilemezsiniz. Kimi arayacağını, kimden yardım isteyeceğini bilememek.. Tanıdığım ve güvenebileceğim ne kadar insan varsa hepsi KHK’larla ihraç edilmişti. Ben de halen çalışan arkadaşlarımı ve bazı akrabalarımı aradım. Ama telefonlarıma çıkan olmadı. Ya korktuklarından ya da bizim gibiler hakkında o günkü kamuoyunda oluşturulan ve halen devam eden kötü algıdan etkilendiklerinden… Neticede yaşanabilir bir ortam bulmakta cidden çok zorlandım. Bazen bir arkadaşın ofisinde bazen de bir atölyenin arka tarafındaki kuytu yerde uyumak zorunda kaldım.

TEMİZLİK, KİTAP VE YEMEK…

Nasıl vakit geçiriyordunuz zorunlu eve kapanma günlerinde?

Vakit geçmek bilmiyordu ilk günlerde. Bu şekilde bir yere kapanmak ve hiç dışarı çıkmamak bazen beni çıldırtıyordu. Kendimi meşgul etmenin bir yolunu bulmalıydım. Yaşamak zorunda kaldığım yeri yaşanabilir bir hale getirmek için günlerce temizlik yaptığımı hatırlıyorum. Tabii dışarı çıkamadığım için berbere de gidemiyordum. Eski bir tıraş makinem vardı. Onunla aynanın karşısına geçip saatlerce kendi saçımı tıraş etmeye çalışıyordum. En iyi yaptığım şey kitap okumaktı elbette. Hayatımda hiç bu kadar kitap okumamıştım. Kapağını açmaya fırsat bulamadığım klasiklerin hepsini okuma fırsatım oldu. Bol bol Kur’an okudum elbette… O dönemde Peygamberimizin ve İmam-ı Azam gibi İslam tarihinin önemli isimlerinin hayatını çok detaylı okuma imkanım oldu. Başta Peygamberimiz olmak üzere o büyük insanların neler yaşadığını daha doğrusu onlara neler yaşatıldığını daha iyi anladım. Kur’an meali okurken peygamberlerin yaşamış olduğu zorluklar benim için yaşadıklarıma katlanmanın en etkili psikolojik terapisi oldu. Bir de aşçılığımı geliştirme olanağı buldum bu dönemde. Öyle günler oluyordu ki dört saat mutfaktan çıkmıyordum.

Peki, çalışamadığınız dönemde geçiminizi nasıl sağlıyordunuz?

Tabii bunun maddi boyutu var. Ailemin düzenli bir geliri yoktu. Eşim özel ders bulmuştu bir kaç tane. Genelde hazırdan yemek zorunda kaldık, küçük birikimlerimizi harcadık. Zaten birikimlerimizi çoğuna tedbir konulduğu için kullanmadık. Halen onları alabilmiş değiliz. Bu dönemde yaşadığımız maddi sıkıntıyı anlatamam.

En zor olanı ise eşinizden ve çocuklarınızdan ayrı kalmak olmalı…

Elbette ama bu dönemin çok zor iki yanı vardı. Biri ailemden ayrı olmak diğeri yakalanma ve işkence görme ihtimali. Eşim KHK ile kapatılan özel okullarda çalıştığı için hakkında hukuki bir sürecin olacağı kesin gibiydi. Ailemin başına bir iş gelir korkusu onlardan ayrı kalmanın en zor yani idi. Bir gün eşimi aradım ama akşama kadar ulaşamadım. O gün mahvoldum. Aklıma bin bir türlü şey geldi. Akşam olduğunda eşim beni başka bir numaradan aradı. Evin polislerce basıldığını, hakkımda gözaltı kararı olduğunu ve evdeki bütün elektronik cihazları aldıklarını söyledi. Evet üçüncüsünü unuttum. Bir de her kapı çaldığında aman basıldık psikolojisi var ki, inanın dayanılır gibi değil. Bir defasında arkadaşlarla kahvaltıya oturduk. Hemen karşımızda bir emniyet aracı. “Aman basıldık” korkusuyla yangın çıkışından evden ayrıldık ve etrafa dağıldık. Ankara’nın o kış soğuğunda saatlerce etrafta gezindik. Gidecek bir yer yok tabii. Sonra aracın gittiğini uzaktan görünce tedirgin tedirgin eve girdik. Meğerse bizim karşımızda yönetim binası varmış. Oraya gelmişler.

VEKALETEN DAİRE BAŞKANLIĞINDAN İHRACA GİDEN YOL

Türkiye dışına çıkmak zorunda kalan bir KHK’lı olarak neler söylersiniz? Ne zaman ihraç edildiniz ve ardından neler yaşadınız?

15 Temmuz gecesinin hemen sonrasında, pazartesi günü, yani 18 Temmuz’da gece 10.00’da bakanlığa çağrılıp açığa alındığımın tebligatı yapıldı. O gün idarecimiz izinde olduğu için onun yerine vekalet ediyordum. Yani açığa alacakları kişiye, vekaleten de olsa, koca daire başkanlığını emanet ediyorlar! Ertesi gün şahsi eşyalarımı almaya bakanlığa gittiğimde giriş izinlerim iptal edildiğinden iş yerine giremedim. İki günde medyada öyle bir hava oluşturulmuş ki bakanlığın güvenlikçileri bizim durumumuzda olanlara terörist muamelesi yapıyordu. Ben onlarla muhatap olmamak için ziyaretçi kartı alıp ziyaretçi gibi girdim iş yerime. Odamın önüne bir görevli konulmuş olduğunu gördüm. Tüm çalışma arkadaşlarımızın önünde şahsımıza zimmetli eşyaları teslim ettik ve şahsi eşyalarımızı alıp çıktık. İşin en acı tarafı yıllardır bizi tanıyan ve hukukumuzun iyi olduğu arkadaşlarımızdan hiç kimse bırakın geçmiş olsun demeyi yanımıza bile yaklaşmadılar.

O günlerde bunu geçici bir durum olarak mı algıladınız yoksa “tamam, buraya kadarmış” mı dediniz?

Bir müddet işime geri dönerim diye bekledim. O süre zarfında hakkımda idari bir soruşturma var mı, varsa gelip ifade vereyim diye bakanlığı aradım. Ama herhangi bir soruşturma yoktu. Daha sonra iş aramaya başladım. Tanıdıklara not bıraktım. Ben devlet memurluğuna mecbur değildim ki. Pek çok uzmanlık alanım vardı. Pek çok sertifika almıştım. Uzmanlık alanlarımı duyan işverenlerin öncelikle gözleri parlıyordu. Sonrasında KHK ile ihraç edildiğimi öğrenince bir hayal kırıklığı ifadesi oluşuyor ki insanların suratında, oluşan bu ifadeyi tasvir etmek çok zor. Yani KHK’lı olduğumu duyan cüzzamlı görmüş gibi benden kaçıyordu.

“RESMİ GAZETE İLE TERÖRİST İLAN EDİLDİK”

Ne zaman ihraç edildiniz?

Kurban bayramı için bulunduğum eşimin memleketinde 1 Eylül 2016 tarihinde yayınlanan KHK ile ihraç edildiğimi öğrendim. Hiçbir adli ve idari soruşturma geçirmeden Resmi Gazete‘de tüm şahsi bilgilerim yayınlanarak terörist ilan edildim. Artık iş de bulamadığımdan nereye sığınacağımı düşünmeye başladım. Yıllardır her işlerine koştuğum, çok emek verdiğim ailemin bana sahip çıkacağından o kadar emindim ki evimi bile topladım. Babamın aramasını, gel oğlum demesini bekledim. Aramadı. Eşimle konuşup Ankara’da kalmaya karar verdik. Bir şekilde geçiririz, Allah Kerim dedik.

HABERİN TAMAMI İÇİN TIKLAYIN

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin