Dikişler atarken!

YORUM | M. NEDİM HAZAR

“Savaşacaksan öfken ile savaş” buyuruyor cennet-mekan Edebalı. “Öfke ateş, öfke afet, öfke şeytandır oğul. İnsanoğlu dağları devirir; ama öfkesine mağlup olabilir.” diyor Osman Gazi’ye.

Öfkenin insanı ve toplumları düşürdüğü dehşetli durumlarla ilgili tablolarla doludur tarih galerisi.

Ve aynı zamanda bir yönüyle –tabiri caizse- ciddiyeti bertaraf edip, mizahın acıklı yönünü de sergiler öfkenin akla hakimiyeti.

Bugün yaşananlara bakıldığında çok şey mümkün ama ıskalanmaması gereken en önemli yüzü de bu kanaatimce.

İnsanlar artık gazete okumuyor. Çünkü adına gazete denilen şeyler bir zihniyetin algı aparatından başka bir şey değil. Gazeteci de kalmadı artık. Televizyoncu da…

Her anlamda bir “kaht-ı rical” yaşanıyor anlayacağınız.

TV haberleri propaganda bültenleri, ekranda aynı yüzler aynı şeyleri geveleyip duruyorlar. İzleyen filan da kalmadı artık. Bu sebeple halka değil doğrudan velinimetlerine göre konuşuyorlar…

Toplumsal kutuplaşma tarihin hiçbir döneminde bugünkü kadar keskin ve net olmamıştır sanırım.

Bu gündelik öfke hakimiyetinin anlık alıcıları da var şüphesiz. İtiraf etmek lazım ki, normal zamanlarda bir kıymet taşımayan zırvalar, saçmalıklar, boşboğazlıklar bu anlarda başköşeye konuluyor, adam muamelesi yapılıyor. Merhum Meriç, “Düşüncenin kuduz köpek gibi kovalandığı” diye tasvir edip kaht-i ricalden bahsettiği devirlerden olsa gerek bu zamanlar.

Yıllardır yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmeyen dostum, kafası epey karışık halde, ‘bu ülkeyi bu hale siz getirdiniz’ diye takıldı espri yollu. “Siz”den kastının ne olduğunu biliyorsunuz. ‘Ben de tam tersini düşünüyorum’ dedim. Güldük içimiz acıyarak. Başta sosyal medya olmak üzere bir dolu haber ve yorum sıraladı. Kesinlikle haklı olduğu yönler vardı. Öfkesinin esiri insanların günlük nefret hezeyanlarını zihninin en ön kısmına yerleştirmiş, misliyle mukabelede bulunanları, her türlü tezvirat, çamur, karalamayı görmezden gelmeyi beis görmüyordu nedense.

Kavramlar ortalık malı olunca, insafı ara ki bulasın!

Sadece gazeteciler mi?

Değil elbette. İsimlerinin önünde katar katar “titr” olan kocaman adamlar bile deli saçması şeyleri söylüyorlar önlerine uzatılan mikrofonlara. Bir parça pışpışlanmak, bir parça ekmek, ranttan bir kıtır filan…

Düşünce kuduz köpekten bile tehlikeli görülüyor artık toplumumuzda.

Manzara, Müslüman bir sivil yapının Müslüman bir resmi yapı tarafından tasfiyes olarak net bir şekilde görülürken, önce kuşanılan öfkeden sıyrılmak gerektiğine inandığımı söyledim dostuma. Siyasal İslamcının akıl almaz dönüşümü ve bir dönem “tağut” saydığı devleti hiçbir seküler kesimin ulaşamadığı bir kutsallığa dönüştürdüğü gerçeğini görmek istemiyorlar nedense. Söyleyenleri de doğrudan “hain” olarak yaftalıyorlar.

Bizzat Cumhurbaşkanı söyledi “Biz kafirlere karşı şiddetliyiz” diye. Onların küfür olarak gördükleri şey, kendileri dışındaki her şey.

İşi “Seferoğulları-Tellioğulları” kavgasına çevirip, meseleyi “Yeşil Vadi” boyutuna indirgeyen ‘Küçük enişteler’in bu kadar prim yapması, şüphesiz komik ama korkutucu da…

Kabul; belki tutamayız bu küçük enişteleri ama öfke konusunda herkesin aynaya bakıp, önce elindeki taşı yere bırakmasını, sıkılı yumruğunu gevşetmesini salık vermeliyiz, filan diye düşünürdüm ama galiba o eşiği çoktan geçtik.

Şimdi onulmaz ve tamir edilmez bir defoya dönüştü tüm erdemli sahipliklerimiz.

Toplum birbirine düşman edilirken, maddi ve manevi değerlerin neredeyse hepsi lime lime edildi.

Toplumun bütün dikişlerini attırdılar, tüm eklem yerlerini kopardılar…

Peki ne uğruna?

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin