Deprem ve insan insana yardım…

YORUM | AHMET KURUCAN

İkisini bizzat yaşadığım 5 deprem tecrübem var şu ana kadar olan hayatımda. Birincisi 1970 yılında. 9 yaşındayım. Tavşanlı’ya 95 km uzaklıkta olan Gediz’de deprem oldu. Tavşanlı’da da çok yoğun olarak hissedildi. Beni uykudan uyardılar. 2-3 gün evimizin yakınındaki parkta çadırda yattık-kalktık komşularımızla birlikte. Dedem, depremzedelere götürülmek üzere dükkan komşuları ile beraber yardım topladı. Toplanan yardımlar bizim dükkanın önünden bir kamyona yüklenip götürüldü. Bugünkü gibi hatırlıyorum, dedem de o kamyonun kasasına binip gitti.

İkinci deprem 1992 Erzincan depremi. Ramazan ayı. Diyanet İşleri Başkanlığı, Ramazan’ın son 15 günü beni Van’a vaaz etmek üzere gönderdi. Deprem olalı bir hafta olmuştu. Erzurum’a indim uçakla. Değerli arkadaşım ve dostum Adem Kalaç beni Erzincan’a götürdü. Acının, ıstırabın somutlaşmış halini ben orada gördüm. Depremin üzerinden bir hafta geçmiş olmasına rağmen enkaz kaldırma çalışmaları hızla devam ediyor ve insanlar acaba bir canlıya daha ulaşabilir miyiz mucizesinin peşinden koşuyordu. Çaresizlik ete kemiğe bürünmüş, Erzincan sokaklarında dolaşıyordu adeta. Yapılan yardımlar ise hiçbir şekilde gideni geri getirmiyordu.

Üçüncü deprem 1999 Adapazarı/Gölcük depremi idi. Amerika’daydım o zamanlar kısa bir seyahat için. Deprem haberini aldığımızda telefonlara sarıldık kaldığımız yerde. Herkes acaba eşimiz, çocuğumuz, akrabalarımız nasıl etkilendi depremden diye haber almaya çalışıyordu. Ailem o zaman İstanbul’da yaşıyordu. Çevresinde akrabaları da vardı. Çok kısa bir zaman sonra telefonla ailesine ulaşan bir insandan bizimkilerin de iyi olduğu haberini aldım. Bahçeye çıktıklarını ve geceyi bahçede geçireceklerini söylemişler. İlerleyen saatlerde ben de konuştum eşimle. Dakikaların saatler hükmünde olduğu o zaman diliminde öldüm öldüm dirildim.

İstanbul’a döndüm kısa bir zaman sonra. Artçı depremler bir yıl devam edecek demişlerdi uzmanlar. Bir tanesini Zaman Gazetesinin Çobançeşme sokağındaki eski binasında yaşadım. Beşik gibi sallandı binamız. Kaç saniye sürdü deprem bilmiyorum ama bana saatler gibi gelmişti.

Dördüncü depremi Japonya’da yaşadım. Arkadaşım Mustafa Bey ile gece programından sonra otele doğru gidiyoruz. Kırmızı ışıkta durduk. Deprem oldu Ağabey dedi. Ben hiçbir şey hissetmemiştim. Hem de yanlış hatırımda kalmadıysa 6.7 şiddetinde dedi. Dalğa geçiyor benimle sandım. Hemen bir arkadaşına telefon açtı. Evet deprem olmuştu. Bir müddet sonra şiddet derecesini açıkladılar; 6.7. Maddi hasar meydana gelmemişti. Hiçbir şey olmamış gibi hayat kaldığı yerden devam ediyordu ve etti.

Beşinci deprem ise işte bu Kahramanmaraş ve Hatay depremi. Ne Adapazarı artçı depremi ne de Japonya gibi bizatihi yaşamadım ama geleneksel medya ve sosyal medyaya düşen görüntüleri izledikçe sanki yaşamış gibiyim şu an. Neden diye sordum kendime? Empati duygumun yoğunluğu mu? Zannetmiyorum. O kadar empati duygumun engin olduğunu söyleyemem.  Ülkeme ve insanımıza aidiyet hissimin beni sürüklediği bir durak mı? Buna da net bir şekilde evet cevabı veremem. Zira son 10 yıldır devletin ve hükümetin bizlere yapmış olduğu sosyal kırım nedeniyle ülkeme karşı duyduğum duygusal bağda kırılmalar oldu. İnsani, İslami, ahlaki ve vicdani bir vaziyet alış mı? İşte buna evet derim. Hem de gönül rahatlığı içinde. Yaşadığım depremleri ve kısa kısa hissiyatımı bunun için yazdım zaten. Deprem kelimenin tam anlamıyla gerçekten bir afet. İnsanın hiç ummadığı bir zamanda karşısına çıkan, hayata ait bütün planlarını ile mal varlıklarının hemen hepsini hak ile yeksan eden bir afet hem de. Bırakın bunları, canını-cananını kaybettiği afet. 

İşte tam bu an insan insana yardımlaşma, insan insana dayanışma zamanıdır. İnsanı insandan ayırt eden tüm özelliklerin bir kenara bırakılma zamanı bu zamandır. Musibetler ben’leri biz yapar. Ve tabii ki inanan insan perspektifinden baktığında dua zamanıdır. Zira dua sebepler üstü bir şekilde Allah’a yalvarmanın adıdır.

Bu duygu ve düşüncelerle Maraş depreminde hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar dilerim. Umarım depremin açmış olduğu maddi ve manevi yaralar en kısa zamanda sarılır ve insanımız hayatına kaldığı yerden devam eder.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. Tam yardimlasma zamani, kimbilir bu vesileyle birbirimize karsi kalblerimiz tekrar isinir, insanimiz ayriliklari birakir, Allah da hepimizi affeder. Iste yalan dunya bugun varsin yarin yoksun.

    Allah’in her isinde hikmetler vardir; bilemiyoruz ki hangi gariplerin ahi vurdu o bolgeye, insanin aklina geliyor acaba up puf ettik de gariban suriyelilerin mi ahini aldik? yardimda mi kusur ettik, devlet baksin mi dedik?

    Simdi de depremzede garibanlarin ahiyla inletmiyelim arsi, elimizden geldigince yardim edelim. Devletin kusurlulari verecek hesabini hem kullara hem Allaha. Biz de kendi imkanlarimizdan, yapmadiklarimizdan hesap verecegiz.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin