Darbe öncelikle yargıya yapıldı!

YORUM | RAMAZAN F. GÜZEL

15 Temmuz’un tamamlanmış bir operasyon olduğu, özellikle yargı ve TSK’daki kadroların önceden fişlendiği sonra da buna göre tasfiye edildikleri belgeleriyle ortaya çıkıyor.

“Tenkil”e müdahale edebilecek, yargılamalarda adil kararlar vererek bu süreci sekteye uğratabilecek yargı mensupları da ivedilikle ekarte edildi. Böylece adalet sistemi etkisiz hale getirilerek darbe tamamlanmış oldu.

Bu yazımızda, yaşanan sürece kısa bir projeksiyon sunmak istiyoruz.

YARGIYA DARBE YOLUNDA FİŞLER…

“Darbe belgeleriyle fişleme listelerinin örtüşmesi ne demek? başlıklı yazımızda, darbe yargılamalarındaki mahkeme tutanaklarından ve somut durumlardan yola çıkarak; asıl darbenin yargıya karşı yapıldığını irdelemiştik.

Yine o yazımızda, gazeteci Adem Yavuz Arslan’ın da aktarımlarından yola çıkarak, fişlemelerin üç grup tarafından yapıldığını, bunlardan birisinin  ‘Yüksek yargı ekibi’ olduğunu belirtmiştik. Ve de ‘İzmir ekibi’nin sivil uzantıları arasında AKP’li Mustafa Şentop, HSK Genel Sekreteri Bilgin Başaran, DDK üyesi Metin Kıratlı ve Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter yardımcısı Talip Uzun’un olduğunu ifade etmiştik.

Nitekim ihracımdan 3 ay kadar önce (2015 Haziran’ı) özlük işlerime dair bir işlem için uğradığım HSYK’da Bilgin Başaran’ın Hakyol Vakfı cemaatine mensup bir yardımcısı ve onun ekibi tarafından özel bir görüşmeye alınmıştım. Ve orada bana “hakkımda bir takım fişleme bilgileri olduğu, eğer kendileri ile uyumlu çalışmam halinde yardımcı olabilecekleri” ifade edilmişti. “Uyumlu çalışma”dan kasıt da; fişlemelere yardımcı olma ve devam eden davalarda iktidarın iradesine uygun kararlar verme… Uyumlu olmayanlar ise ya benim gibi hemen atıldı ya da toplu listeler halinde (Bu görüşmeden yaklaşık 1 yıl sonra) 15 Temmuz’da birden ihraç edildiler.

Bu yoldaki kilometre taşlarına bir göz atacak olursak:

– Darbe girişimin yaşandığı 2016 yılında 15 Temmuz’u 16’ya bağlayan gece saat 01:00’de Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, “darbe girişimi hakkında soruşturma başlattığı”na dair tutanak düzenlemişti. Bu tutanakta hâkim ve savcılarla ilgili herhangi bir ibare bulunmamakta idi.

– Aynı saatlerde Ankara savcısı Musa Yücel, Türkiye genelindeki tüm Ağır Ceza Başsavcılıklarına yazdığı 16.07.2016 tarihli -sayısı olmayan- bir yazı göndermişti. Bu yazıya ekli ve ne şekilde oluşturulduğu belli olmayan bir listede adı yer alan toplam 2745 hâkim ve savcının “darbe girişimini gerçekleştirdiği iddia edilen FETÖ/PDY mensubu askerlerle aynı terör örgütü üyesi olduklarının değerlendirildiği” belirtiliyordu! Yazıda, “Bu şahısların görev bölgesinde bulunması halinde gözaltına alınmaları ve haklarında mahallinde soruşturma yapılması” istenmişti.

– Bu listenin 2013 ve 2014 yıllarında yapılan fişlemelerle oluşturulduğu İbrahim Okur, Ahmet Hamsici ve Birol Erdem’in tanık ve sanık sıfatıyla dinlendiği dosyalarda ortaya çıkmıştı.

Mahkeme tutanaklarından ve gazete köşelerine yansıyan ifadelerden anlıyoruz ki bu hâkim-savcı fişlemelerinin merkezinde Birol Erdem bulunmakta idi. Hakkında Yargıtay 9. Ceza Dairesi´nde “silahlı terör örgütü yöneticisi olmak” suçundan dava açılmış olan Erdem lehine tanıklık yapan Ankara eski Cumhuriyet Başsavcısı Harun Kodalak, aynen şunları söylemişti:

“2013 yılı bahar ve yaz ayları itibarıyla zamanın Adalet Bakanlığı Müsteşarı olan Birol Erdem’in FETÖ’cü örgütlenmeyi kurumlardan temizlemek amacıyla Yargıtay, Danıştay, Akademi ve HSYK Kanun Tasarılarını hazırladığına şahidim.

Bu tasarılar 17/25 süreci yaşanınca hızla meclise sevk edilerek hatırladığım kadarıyla 2014’ün şubat ayında yasalaşmıştır. Tabii ki bu dönemde yapılan tasarruf üzerine Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem görevden alınmıştı, yerine Kenan İpek atanmıştı. Kenan İpek, müsteşar olur olmaz yaşanan 17/25 süreci sebebiyle Birol Erdem’in ekibiyle hazırladığı bu tasarıları hazır şekilde önünde bulup hızla yasalaşmasını sağlamıştır.”

Birol Erdem de basına yansıyan ifadelerinde nasıl fişleme yaptığını şöyle anlatıyordu:

“Bu yapıyla mücadeleye, devletin hiçbir kurumunda en ufak bir adli soruşturma başlamamışken, herhangi bir çatışma da yaşanmıyorken 2012’de başladım. Bakanlıktaki, yüksek yargıdaki üyelerini tek tek tespit ettim. Listeyi, Başbakana, eski bakanlara, MİT Müsteşarına ilettim.”

HSYK: FİŞLEME MERKEZİ 

Ortaya çıkan beyanlardan ve tutanaklardan anlıyoruz ki fişlemelerin merkezlerinden birisi de HSYK.

Haklarında hukuki işlem başlatılmış 2745 hâkim ve savcının bir çoğunun yargılanması esnasında 2 ismin tanıklık ve itirafçılık yapmış olduğunu görüyoruz.

Bunlardan birisi, Ahmet Hamsici idi. Kendisi 25 Ekim 2010 tarihinde HSYK üyeliği görevine başlamış ve geçici başkanvekili olmuş ve 21 Aralık 2010 tarihinde HSYK Başkanvekilliği ve 3. daire başkanlığı yapmış birisi idi.

Ahmet Hamsici’nin tanık beyanı

İtirafçı olarak ismi geçen diğer isim ise İbrahim Okur…

21 Aralık 2010’dan 25 Ekim 2014’e dek HSYK Birinci Daire Başkanı olarak görevine devam etmiş olan Okur, 15 Temmuz 2016 Kurgu Darbe sonrasında tutuklandı.

İbrahim Okur’un tanık beyanı

Okur’un yargılaması devam ediyor halen ve 4 Aralık’ta karar duruşması var. Onun lehine tanıklık yapan eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Okur’un toplantılarına iştirakini şöyle anlatıyordu son duruşmada:

“17-25 Aralık 2013 operasyonundan altı ay önce, Yargıtay ve Danıştay’ın örgüt mensubu olmadığını düşündüğümüz, bu yapıya mensup olmadığını düşündüğümüz üyeleri ile Müsteşarımız Birol Erdem ve İbrahim Okur yemekli toplantılar yaparak bu örgüt mensuplarına karşı güç birliği oluşturma çalışmasını yaptılar. Bu toplantıların bir kısmına ben de katıldım. Toplantıların tek gündemi bu yapının nasıl etkisiz hale getirileceği, gerekli olan yasal değişikliklerin neler olduğu ve mücadelenin hangi enstrümanlarla yapılması gerektiğiydi. 100’ün üzerinde yüksek yargıç bu toplantılara katıldı. Görüş alınan yüksek yargıçların bugün itibariyle tamamına yakını Yargıtay’da ve Danıştay’da üyeliğe devam ediyor.”

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin