Cinsel istismar meşrulaşıyor [Haber-İnceleme: Ali Mirza Yazar]

Cinsel istismar suçunda mağdur ile failin evlenmesi halinde fail hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması veya cezanın ertelenmesine imkan veren düzenleme tartışmalara rağmen Meclis’te oylandı. Ancak CHP’lilerin ‘açık oylama’ talebi sebebiyle yeterli oya ulaşılamadığı için henüz Meclis’ten geçmedi.

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, “Tecavüzcüleri kesinlikle kapsamamaktadır… Düzenleme; sadece evlenmiş; ama yaş şartı nedeniyle nikah yapamamış olanların, resmî nikahla evlenmeleri halinde uygulanacaktır. Düzenleme; sadece dışarıdaki kadının, içerdeki kocanın, bu evlilikten doğmuş çocukların ve ailelerin mağduriyetini gidermeye yöneliktir” diyor.

Peki ‘yaş şartı nedeniyle nikah yapamamış olmak’ ne demek? Medeni kanun zaten 16 yaşından itibaren evliliğe belli şartlar dahilinde kapıyı aralamış. 15 yaş ve altında bir çocuk için ‘rıza’nın anlamı var mı? Ayrıca tecavüz suçunu işleyerek hapse düşmüş birisi ailelerin araya girmesi ve toplumsal baskı sonucu ‘rızası var’ denilip bu düzenleme ile tahliye olacak.

Bu düzenlemenin amacı rızası olup olmadığına bakılmaksızın 15 yaşından küçük bir çocukla nikahlı veya nikahsız birlikte olduğu için TCK 103’e göre cezalandırılan 4000 kişinin cezadan kurtulmasını sağlamaktır.

15 yaşından küçük çocuklarla ilgili yargıdaki ilk skandal değil bu maalesef.

Daha önce de Türk Ceza Kanunu’nun 103. Maddesinde 15 yaş ayrımı vardı. 15 yaştan önce cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir neden olmasa da yaşı küçük çocuğa karşı cinsel istismarda bulunan kişiye 3 yıldan 8 yıla kadar hapis cezası verilmesi yer alıyordu. Mağdurun ruh ve beden sağlığı etkilenmesi durumunda ise ceza 15 yıldan az olamıyor. 15 yaşından büyüklere karşı işlenmesi durumunda suçun oluşması için cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir neden aranıyor, bu unsurlar yoksa ceza verilemiyor, çünkü rıza ile meşru bir ilişki kurulduğu varsayılıyordu.

Taslakta 15 yaş sınırı kaldırılıyor ve aslında 15 yaşına kadar olan mağdurlara karşı cinsel istismar suçu işlenmesi durumunda da suçun oluşması için cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir neden aranıyor. Yani cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir neden yoksa, 13, 14 yaşındaki çocuklara karşı cinsel istismar, cinsel ilişki suç olmaktan çıkarılıyor.

Özellikle internet ortamında, yaşı küçük çocukların sorunlu kişiler tarafından istismara hedef olması düşünüldüğünde tehlikenin boyutunun büyüklüğü ortaya çıkıyor. İnternet üzerinden sosyal medya kullanan her çocuk, açık hedef haline geliyor. 13, 14 Yaşındaki çocuklar, cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir neden olmaksızın istismara uğradığında rıza ile gerçekleştiği için, eylem suç olmaktan çıkıyor. Yani bir şekilde, ikna edilmek suretiyle çocuklar ilişkiye zorlandığında, ceza ortadan kalkıyor.  

Bu kapsamdaki çocuklar için mahkemeler, cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir neden olup olmadığını araştıracaktır. Bu tip suçların niteliği itibariyle genellikle insanların olmadığı mahallerde, mağdur ve failin baş başa olduğu mekanlarda işlendiği düşünüldüğünde, ispatlanması zor olacağını söyleyebiliriz.

Bir kısım öğrenci yurtlarında ya da okullarda istismara uğrayan çocuklar haber olmuştu. Maalesef bizim toplumumuzda küçük yaştaki bir çocuğu istismar eden kişi, çocuğun ve ailesinin bir şekilde çaresizlikle evliliğe ikna edilmesi durumunda ceza almaktan kurtuluyor. Mevcut yasal düzenlemede 15 yaşından küçük bir çocuğun cinsel istismara uğraması halinde ailenin veya çocuğun rızası olup olmadığına bakılmaksızın ceza veriliyordu. Yeni düzenleme ile bu fiili işleyen biri aile ve çocuğun rızası var denilerek cezadan kurtuluyor.

tecavuzcuyu-aklayan-onerge

Peki bu tasarı nereden çıktı?

Bafra’da bir çocuğun cinsel istismarı iddiasıyla açılan davaya bakan Bafra Ağır Ceza Mahkemesi, TCK’nın 103. maddesinin birinci fıkrasının Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuştu.

Anayasa Mahkemesi, Türk Ceza Kanunu’nun (TCK), çocuğun cinsel yönden istismarını düzenleyen 103. maddesinin birinci fıkrasındaki “15 yaşını tamamlamamış her çocuğa karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranışın cinsel istismar sayılacağına” ilişkin hükmü iptal etti. Yüksek Mahkeme, bu tür davalara ilişkin yargılamada, her bir somut olayın özelliklerinin dikkate alınmasını ve buna göre ceza tayin edilmesini istedi. AYM, iptal kararı doğrultusunda yeni bir yasal düzenleme yapılması için hükümete 6 ay süre verdi. İptal kararına bazı üyeler muhalefet etti.

AYM KARŞI OY GEREKÇELERİ

Üyeler Emin Kuz, Engin Yıldırım ve Rıdvan Güleç, Anayasa Mahkemesinin daha önce verdiği TCK’nın 103/2. maddesinin iptaline ilişkin kararına katılmadıklarını, aynı gerekçelerle bu çoğunluk görüşüne de katılmadıklarını belirtti.

Üye Osman Alifeyyaz Paksüt, karşı oy gerekçesinde, çoğunluğun gerekçesinde, cinsel istismar suçuna verilecek cezaların gerek faillerin gerek mağdurların yaşı yönünden bir farklılaşmaya tabi tutulması görüşünün benimsendiğini belirtti. Bu benimsenmişse de salt iptal kararının, yaşı küçük faillere yönelik genel ve hakkaniyete uygun bir çözüm getirilmesini sağlamadığını savunan Paksüt, “İptal kararı, örneğin, 12-13 yaşındaki çocuğa yönelik 40-50 yaşlarındaki failin işleyebileceği bir cinsel istismar suçuna da 8 yıl hapsi çok görmek suretiyle toplumda infial yaratacak sonuçların önünü açmaktadır. Anayasa Mahkemesinin muradının bu olmadığına şüphe duymamaktayım. Nitekim bu tür sakıncaların önlenmesi için iptal hükmünün 6 ay sonra yürürlüğe girmesi öngörülmüştür.” değerlendirmesini yaptı.

Cinsel suçlarda somut ve özel durumlara ilişkin yeni kurallar konulması gerektiğine işaret eden Paksüt, ancak bu konunun iptal hükmü ile sağlanamayacağını kaydetti.

Üyeler Alparslan Altan ve Erdal Tercan’ın ortak hazırladığı karşı oy gerekçesinde de kanun koyucunun, 9 yıl önce bu düzenlemeyi yaparken, “bilinçli olarak bu suçlar için öngörülen cezaların önemli ölçüde artırdığını belirttiği” aktarıldı.

Altan ve Tercan’ın karşı oy gerekçesinde, kanun koyucunun bu düzenlemelerle 15 yaş altındaki çocukları mutlak bir koruma altına aldığı, kuralların, cinsiyet ayrımı gözetmeksizin tüm çocukların cinsel dokunulmazlığı ile beden ve ruh bütünlüğünün etkin şekilde korunmasını sağlamayı amaçladığı vurgulanarak, şu görüşlere yer verildi:

“Kanun koyucunun takdir yetkisi kapsamında, fiilin yol açması muhtemel zararları da göz önünde bulundurarak düzenlediği itiraz konusu kuralın, amaç ve araç arasında makul ve uygun bir ilişki kurduğu ve düzenlemenin amacına ulaşmaya elverişli ve orantılı olduğu anlaşıldığından kuralda hukuk devletine ilkesine aykırı bir yön bulunmamaktadır. Çoğunluk gerekçesinde ifade edilen ‘ceza ile ulaşılmak istenen amacı her somut olayda gerçekleştirilebilecek orantıda ve ölçüde’ bir düzenlemenin nasıl yapılabileceği de ayrı bir tartışma konusudur. Kanun koyucudan uygulamada ve somut olaylarda ortaya çıkması muhtemel tüm olasılıklar için en ince ayrıntısına kadar düzenleme yapmasının istenmesi kanun kavramına aykırı olacağı gibi insan davranışlarının öngörülmezliği dikkate alındığında pek mümkün de değildir.”

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin