Cehenneme hoş geldiniz!

YORUM | M. NEDİM HAZAR

Evet sevgili dostlar, bir seçimi daha geride bıraktık. 

Emin olun Allah beni yanıltsın diye çok dua ettim. 

Ancak adetullah ve tüm sosyal bilimlerin söylediği bir hakikat ile beraber, meselenin herkes tarafından ıskalanan bir yönü olduğunu Allah bilir kaç kere yazdım. 

Biliyorum, bunları yazmam pek çok kişinin hoşuna gitmiyor, “Ya hayır söyle ya sus” diye itirazlar geliyordu.

Şimdi oturup, şöyleydi, böyle oldu şeklinde çetele dökümü yapmayacağım. 

Gerçek şu; toplumlar hak edildiği şekilde yönetiliyorlar. 

Bizim paşa gönlümüz öyle istiyor diye bir şey değişmez, değişmiyor ve değişmedi. 

Hani işi tamamen siyasete döküp, yaptıkları hatalar için muhalefete, Muharrem İnce ve Sinan Oğan denen iki karakter yoksunu figüre ya da muhalefetin içindeki Brütüslere yüklenecek filan değilim. 

Emin olun bunlar hakkındaki en gerçek ve sarsılmaz hükmü tarih verecektir. 

Size söz verdiğim üzere bu andan itibaren, çok büyük olaylar yaşanmazsa siyaset yazmayacağım, çünkü anlamı olduğuna inanmıyorum. 

Hem sizleri üzüyorum hem de kendi vaktimi heba ediyorum. 

Size naçizane tavsiyem, siz de artık Tayyip Erdoğan ile yatıp kalkmayın. Bırakınız hem o, hem ülkeyi bu hale getirenler kaderin kendileri hakkındaki hükmü neyse onu bulana kadar çırpınsın. 

Belki 5 yıl önce yazmıştım. 

Bu filmin finalini görmek istiyorum, her ne kadar yerde cansız olarak yatıyor olsam da…

Muazzam bir zekaya ya da muhteşem bir bilgi birikimine sahip olduğum için sonuçların böyle olacağını yazmadım şüphesiz. 

Ama biraz aklı, azıcık da tarihi bilgisi olan herkes bu hikayenin bilindik bir öykü olduğunu hemen kavrardı. 

En önemlisi ise finalinin aşağı yukarı nasıl olacağı belli. 

Bu finallerin hiçbirine zalimin seçimle gitmesi yok arkadaşlar. 

Bunu kabul edelim. 

Sekerat iyiliği diye bir kavram var bilir misiniz?

İnsan ölmeden önce, ölüme ramak kala birdenbire zindeleşir ve çevresindekiler, “galiba iyileşti, ölmeyecek sanırım” derler. 

Bunu dedikleri anda, yaşlı ya da hasta veya her ikisi olan fani bir anda ruhunu teslim eder. 

Türkiye’yi bekleyen yakın gelecek kaderi de böyle. 

Erdoğan ve çetesi, “Seçimleri kazandık ülke uçuyor” izlenimi vermek için var güçleriyle çabalayacaklar. 

Sözgelimi bu hafta o kadar çok altın bozduracaklar ki, dolar belki de tarihteki son düşüşünü yaşayacak. 

Evet bu bir yatırım tavsiyesidir, döviz ve altın almak için en uygun zaman dilimindeyiz. 

Türkiye bir süre sekerat iyiliği yaşayacak. 

Saray ve çetesi, “Bakın her şey güllük gülistanlık” dediği anda, ama bir anda her şey bıçakla kesilir gibi kesilip, tablo tersine dönecek. 

Akıllılık edip önceden soluğu yurt dışında alırlar mı bilmiyorum ama almazlarsa daha kötü niyetliler demektir. 

Türkiye’yi gittikçe demir yumrukla yönetmeye başlayıp, sonunda işi iç savaş çıkarma noktasına getirip, ülkeyi tamamen bitirdikten sonra finali yapacaklar. 

Peki ben bu sırada ne yapacağım?

En iyi yaptığım şeyi; içli köfte elbette!

İğrenç siyaset ve siyasal İslamcılara ayıracak tek dakikam bile yok… 

Evet ibret-i alem için dün yeni bir kitap yazmaya başladım: Cehenneme Bir Adım. 

Gün gün cehenneme gidişi not alacağım, bir tür günlük gibi düşünün. 

Onun dışında işime gücüme bakacağım. 

Siyaseti zaten yazacaklar çıkacaktır. 

Ben onun dışında her şeyi yazmayı deneyeceğim. 

Arz ederim…

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

11 YORUMLAR

  1. Benim sevdiğim Nedim Hazar Tövbe etmiş kendine geri dönmüş

    Allahumme ecirna min şerrin siyaset

    Hocam Yazacak/ Çalışılcak / Emek Harcanması gereken milyonlarca konu var. Allahını seversen

    islam dünyası hariç dünyanın geri kalanı GÜL DEVRİ’nde, tadını çıkartalım, kulluğun zirvesini zorlayalım

    Kucak Dolusu selamlar sevgiler

  2. Uzun yıllardır bütün gazeteleri okumayı bırakmış, yalnızca Tr724 okurum.
    Son çıkan ışıkları kapatsın dediğinizde nedense tuaf oldum…
    Bugün hayatımda ilk defa oy kullandım.
    CHP Zihniyetine karşı olan ben bugün mührü Kılıçdaroğlu’nun resminin altına vurdum…
    Buna da tuaf oldum.
    Kazanmadı ama, dediğimiz gibi bir enkaz varsa Kılıçdaroğlu ile oy verenleri bu enkazı devralamayarak, müstehak olanların enkaz altında kalmasına fırsat vermiş oldular…

    Tahminimce yıl sonuna kadar zafer gibi görülen bu seçimin bir hezimet olduğu görülecek..

    Bir umut lazım..
    Ve güçlü umut aşılayanlara şiddetle ihtiyaç var..

  3. Cok dedik kofteci abi ve yazar takimi avanesi ve dahi tvitci tayfa. Bogaziniza kadar siyasete batmissiniz ve okurlari da kendi cenderenize cektiniz. Bizim his ve fikir dunyamiza katki sunmayacaksaniz dusun yakamizdan ya da kafa yapinizi degistirin. Don kisot gibi dusmanlarla savasmayi birakin. Biz cemaat olarak dusmanliktan degil sevgiden beslenirdik ne ittiniz bize. Gercekten tasvip etmiyorum tr724 tr koruklenen pompalanan rovansizmi grupizmi. Diger yazar takimi napar bilemem ama Nedim bey size acizane bi tavsiyem icli kofteleri yuvarlarken HE nin eski vaaz kasetlerini dinlemeniz. Vesselam kiymetli abim

    • Zeki beye katılıyorum. Anladı sonunda çok şükür, tr724 yazarlarından bir tanesi, siyasetin sahteliğini.. Kar kardır, bir yazar ve onun okuyucu takipçileri kurtulmuş oldu.. Önceden büyükler küçüklere yardım eder kurtarırken, şimdi küçükler (okuyucular, yorumcular diyelim) büyüklere ışık tutuyor. Ne mutlu küçüğüm diyenlere!

  4. Sevgili Nedim Hazar,
    Uzun yıllardır sizin yazılarınızı beğenerek okurum, okumaya da devam edeceğim. Gönül dünyanızdan ne geliyorsa yazın, yazmaya devam edin. Ama siyaset, ama sinema, ama spor, ama başka bir şey…

  5. Siyaset Avrupa’da gördüğüm kadar şudur: Ne iş yaparsan yap, işini daha iyi yapabilmen için siyaset mantıklı bir araç. Esnaf mısın? Girersin bir esnaflar birliğine, sektörünün problemlerini tartışırsın, bu problemleri yaşadığın belediyenin meclisine taşırsın, eyaletin veya ülkenin milletvekillerine, bakanlarına ulaştırırsın.

    Tüketici misin? Aynı şekilde bir organizasyona girer veya kendin bir dernek, hiç olmadı bir internet sitesi kurar, siyaseti etkilemeye çalışırsın.

    Eğitim kurumların mı var? Yaşadığın ülkeye, eyalete, şehre, hatta mahalleye has eğitim problemlerini keşfetmiş olman lazım. Doldur boşaltla olmaz sonuçta bu işler. İşte o problemleri başka eğitim kurumlarının temsilcileriyle görüşürsün, tartışırsın, birlikte çözümler üretir, birlikte yukarıda anlattığım şekilde siyasete mal edersin. Olmadı kendin pilot projeler üreterek örnek olursun, önerilerinin ne kadar mantıklı olduğunu canlı olarak göstermiş olursun.

    Siyaset, daha doğrusu demokrasi budur ve özellikle bizim açımızdan böyle olmalıdır. Bunu yaşamadan demokrasi beklemek zaten abes bi şey. Sonra onyıllardır sürekli birilerini yiyip içirmekle insan ağı oluşturacağımızı zannediyoruz. Bütün hedefimiz kendimizi sevdirmek. Çünkü kendimizi hakikatin merkezi olarak görüyoruz. Gerçekte ise hiçbir şeyden çaktığımız yok. Ne eğitimden, ne insan haklarından, ne diyalogdan ne de gazetecilikten haberdarız.

    En acı tarafı da şu: Yediğimiz dayaklar bizi kesinlikle uyandırmıyor.

    • Yedirip içirmek diye küçümsediğiniz şey hala en etkili yöntem. Çünkü insanın hayvani tarafı var. Bir araştırma okumuştum. Sunulan bir fikrin kabulünü artıran etkenlerden bahsediyordu. En etkili olan şey yedirmek, ne üst baş, ne fikri cafcaflı şekilde sunmanız. Peygamber efendimiz de yemekler düzenleyerek insanlara davetini öyle yapardı. Menfi bir örnek olarak, “makarna” ile seçmen toplamak da aynı özünde aynı yöntem. Misyonerlerin pilavla insanları hristiyan yapması da aynı. Bir yerden besleniyorsanız fikir olarak kabule daha açık olursunuz. Bu yüzden “yediği tasa s*çmak” diye tersine davranışı eleştiren bir deyim var. Yaratılış böyle. Yedirip içirmek kabul görmek isteyen her hareketin temel aktivitesi olmaya devam edecek.

      • Yemek yedirmeyi kücümsemiyorum. Yemek yedirmeyi hayvani bir dürtüye hitap etme metodu olarak da görmüyorum. Yemek meramini anlatmak icin bir vasita olabilir. Fakat bizde yemekler ne kadar abartiliysa, meram da o kadar güdük kaliyor. Cünkü gercekten de hayvani tarafa hitap ediyor sadece. Ikrami asiyor, samimiyet kesbetmeyi geciyor ve türlü türlü yemekler döktürmede takilip kaliyor. Bu arada kadinlarimizin ne kadar güzel yemekler yaptiklarini, hatta tek islerinin de bu oldugunu bir güzel anlatmis oluyoruz muhatabimiza. Böylelikle muhataba bi sey anlatmayi birakalim, ondan bir sey ögrenmek bile hikaye olup cikiyor. Herkes doymus, herkes mutlu ama devami yok. Cünkü bu insanlar ancak yemek yapabilir. Sen bu duyguyu birakirsan muhatabinda seninle ancak yemek yer baskaca da bi sey yapmaz.
        Cevre yapmak, tarafina insan cekmek, ne bileyim yeni Ebu Talipler kazanmak falan, bunlar sadece bizim yaptigimiz seyler degil. Bütün dünya yapiyor bunu. Lobiler yapiyor, isadamlari yapiyor, devlet adamlari yapiyor ve bircok önemli konuyu da yemekte konusuyorlar.
        Biz bir araya geldigimizde birlikte yemegin tadina variyoruz. Bu anlamda yiyip icirmeyi kücümsüyorum. Biriyle isbirligi yapacaginiz zaman elinizde olmasi gereken seyler bellidir: Knowhow, yetismis personel ve para. Eger bunlar sizde varsa sade bir yemekte her sey hallolur, yemege gerek bile kalmayabilir. Sayet bunlar yoksa, iste o yoklugun üzerini baklavalarla, imam bayildilarla, kebaplarla, sarmalarla, dolmalarla kapamaya calisirsiniz. Etraf yemekten gecilmez olur.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin