Çanakkale zaferini anlatma gayretleri başarılı oldu mu?

Yorum | Dr. Yüksel Nizamoğlu

Osmanlı Devleti’nin yıkılış döneminin en önemli başarılarından birisi kuşkusuz İstanbul’u işgal etmek isteyen “Düvel-i Muazzama” kuvvetlerinin denizde ve karada kazanılan zaferlerle geri püskürtülmesidir.

O sırada Harbiye Nazırı ve Başkumandan Vekili olan Enver Paşa, kazanılan zaferleri duyurmayı amaçlayan bir dizi faaliyet planlamış ve bu faaliyetlerle şiir, hikâye, anı, gezi yazısı, resim, film gibi çeşitli alanlardan oluşan bir “Çanakkale Külliyatı” ortaya çıkması amaçlanmıştı.

Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşı’na girdiğinde “savaşın” önemli bir yönünü oluşturan propaganda konusunda çok hazırlıksızdı. Diğer taraftan da maddi yetersizlikler ve teknik yönden geri kalmışlık, bu faaliyetler için önemli bir problem oluşturuyordu.

İtilaf devletleri ise propagandaya çok büyük kaynaklar ayırmış ve savaştığı cephelerde uçaklarla Osmanlı askerlerine yönelik olarak birçok broşürü ulaştırmaya çalışmışlardır. Özellikle İngilizlerin bu konuda profesyonel çalışmalar yaptıkları görülmektedir. 1916 Haziran’ında Osmanlı Devleti’ne karşı isyan eden Mekke Emiri Şerif Hüseyin’in isyan etme gerekçelerini açıklayan broşürler bile şehirlere İngiliz uçakları tarafından atılmıştır.

Osmanlı Devleti’nin sınırlı olarak yaptığı propaganda çalışmaları daha çok Almanların yönlendirmesiyle ve Almanlar örnek alınarak yapılmıştır. Bu çalışmaların önemli bir hedefi de cephe gerisindeki halkın moralini yükseltmek ve savaş boyunca önemli bir problem olan “firari askerler” meselesini de çözmekti.

HEYET-İ EDEBİYE’NİN GEZİSİ

İtilaf kuvvetlerinin Çanakkale Boğazı’na önce denizden sonra da karadan başlattıkları taarruzlar İstanbul’da büyük bir endişeye neden olmuş, başkentin ve Padişahın Anadolu’ya taşınması gündeme gelmişti. Ancak 18 Mart 1915’deki deniz zaferi ve 25 Nisan 1915’den itibaren kara muharebelerinde elde edilen başarılar İstanbul’daki kasveti dağıtmıştı.

Enver Paşa, bu başarıyı kamuoyuna aktarabilmek amacıyla bir heyetin Çanakkale’deki muharebe alanına götürülerek gezdirilmesini planladı. Amaç, bu heyetin gezide yaşadıklarını ve duygularını, ortaya koyacakları eserlerle bütün ülkeye yansıtmalarıydı.

Gezi, Harbiye Nezareti tarafından organize edilmiş ve heyettekilerin masrafları, Nezaret tarafından karşılanmıştı. Birkaç gün önce de İttihat ve Terakki’nin yayın organı Tanin gazetesinin başyazarı Hüseyin Cahit cepheye götürülmüş ve gezi izlenimlerini gazetesinde yayınlamıştı.

Harbiye Nezareti davet mektubunda gezinin amacını; askerlerin fedakârlığını milli hafızada yaşatmak ve yeni nesilleri de bu hislerle yetiştirmek olarak belirtiyordu. Gezi sonrasında kaleme alınacak eserlerle Çanakkale kahramanlıkları kayda geçecek ve bu kahramanlıklar, başta diğer cepheler olmak üzere ülkenin her yanına ulaştırılacaktı. Bu faaliyetlerin temel sloganı “Çanakkale Kahramanlığını Yaşatmak İçin” şeklinde belirlenmişti.

Bu heyete “Heyet-i Edebiye” adı verilmiştir. Heyete refakat edecek üç subay içinde İttihatçılığı ile bilinen Binbaşı Edip Servet (Tör) dikkat çekmektedir. Heyetin gideceği güzergâhtaki askeri ve mülki amirlere gereken direktifler verilerek yolculuğun iyi geçmesi için bütün tedbirler alınmıştı.

Belirlenen listedeki kişilere gönderilen davet yazıları sonrasında heyette; Hamdullah Suphi, Ağaoğlu Ahmet, İbrahim Alaaddin, Ali Canip, Celal Sahir, Enis Behiç, Mehmet Emin Yurdakul, Orhan Seyfi, Hakkı Süha, bestekâr Yekta, Yusuf Razi, Hıfzı Tevfik, Muhiddin (Birgen), Ömer Seyfeddin ve Selahaddin (Öksüzcü) yer almıştır. Ayrıca ressamlar İbrahim Çallı ve Nazmi Ziya da heyete dâhil edilmiştir. Geziye Tevfik Fikret’in katılması gündeme gelmişse de Fikret, hastalığı nedeniyle iştirak edememiştir.

Heyete bakıldığında Mehmet Akif, Abdülhak Hamit, Yahya Kemal ve Ahmet Haşim gibi dönemin meşhur şairlerinin Çanakkale’ye götürülmediği görülmekte ve heyetin genellikle genç ve İttihat ve Terakki’ye yakın kişilerden oluştuğu dikkat çekmektedir. Bir iddiaya göre de heyettekilerin “Türk” unsurlardan oluşması arzu edilmiş; “Arnavut kökenli Mehmet Akif” ve “Arap kökenli Ahmet Haşim” heyete dâhil edilmemiştir.

HEYET-İ EDEBİYE’NİN ESERLERİ

Heyetin gezisi 11 Temmuz 1915’de başlamış ve güzergâh, V. Ordu’nun nakliyesinin yapıldığı karayolu olmuştur. V. Ordu tarafından Heyet-i Edebiye için çalılarla kamufle edilmiş büyük bir çadır tahsis edilmiş ve heyettekiler, akşamları karargâhta komutanların harp hikâyelerini dinlemiştir. Gündüzleri ise cephenin çeşitli yerlerine gidilerek harbin seyri yerinde gözlemlenmiştir.

Heyet, 15 Temmuz’da V. Ordu komutanı Liman Von Sanders’la kısa bir görüşme yapmıştır. On gün süren gezide Esat Paşa, kardeşi Vehip Paşa ve Cevat Paşa da ziyaret edilmiştir. Komutanlar, kendilerini ziyaret eden heyet mensuplarına gezinin ruhuna uygun olarak daha çok “düşmandan ele geçirilen askeri mühimmat” hediye etmişlerdir.

Gezi sonrasında sıra heyet üyelerinin görüp yaşadıklarını aktarmalarına gelmiş, ancak ortaya konulan eserler beklentilerin altında kalmıştır. Hamdullah Suphi İkdam’da “Gördüklerimiz” başlığı ile sekiz tefrika olarak gözlemlerini aktarmış, henüz 26 yaşında olan İbrahim Alaaddin (Gövsa) “Çanakkale İzleri”  adlı eserinde geniş bir şekilde geziyi anlatmışsa da bu eser ancak 1922’de basılabilmiştir.

Yusuf Razi ve Ali Canip gazete ve mecmualarda geziye dair yazılar kaleme almış, M. Emin Bey “Ordunun Selamı” adlı şiir kitabını aynı yıl yayınlamış, hatta kitap 43.000 adet basılarak orduya dağıtılmıştır.

Heyette yer alan Orhan Seyfi Çanakkale ile ilgili dört şiir yazarken, Enis Behiç ve Celal Sahir sadece birer şiir kaleme almışlardır. Ağaoğlu Ahmet hiçbir eserinde geziden bahsetmemiş, Ömer Seyfettin ise gördüğü ve dinlediklerinden hareketle dört hikâye yazmış, fakat bunlar belli bir seviyeyi aşamamıştır.

Harbiye Nezareti ve kamuoyunun büyük beklentilerine rağmen Heyet-i Edebiye’nin gezi sonrasında ortaya koyduğu eserlerin yeterli olmaması, gezinin amacının gerçekleşmediğini göstermektedir. Gezide yer alan Muhiddin Birgen “Çanakkale müdafaası o kadar heybetli idi ki onun heybeti karşısında adeta herkesin dili tutuldu. Çok bir şey yazan olmadı” şeklinde savunma yapsa da böyle bir seyahatin semeresi bu olmamalıydı.

MEHMET AKİF VE ÇANAKKALE

Şair Mehmet Akif ise Çanakkale Muharebelerinin devam ettiği sırada Enver Paşa’nın isteğiyle önce Almanya’ya, ardından muhtemel bir Arap isyanını engellemek için Hicaz ve Necid’e gitmişti. Nitekim Akif, Eşref Sencer Kuşçubaşı’nın anlatımına göre “Çanakkale Şehitlerine” şiirini Medine yakınlarındaki El-Muazzam istasyonunda kaleme almıştı.

Akif’e bu görevleri veren İttihatçıların kendisini Çanakkale cephesine göndermemiş olmaları ilginç bir durumdur. Şu anki bilgilerimizle bunun nedenini bilemiyoruz. Akif’in cepheye götürülmemesine rağmen bugüne kadar zaferi anlatan en güzel ve en anlamlı şiiri kaleme almış olması her yönden ilginçtir.

NİYE KALİTELİ BİR ÇANAKKALE FİLMİ YOK?

Heyetin gezisi esnasında fotoğraf ve film çekilebilmesi için bir fotoğrafçı ve bir sinematograf heyete refakat etmiş, birçok fotoğraf ve film çekilmiştir. Ayrıca Eylül ayında Necati Bey adında bir öğretmen Çanakkale’ye gönderilerek film ve fotoğraf çektirilmiştir. Daha sonra da Alman istihbaratından Urich cephede çekim yapmış ve bunlar iki belgesel film olarak o dönemde gösterilmiştir. Fotoğrafların bir kısmı da Harp Mecmuası’nda yayınlanmıştır.

Bugün üzerinden yüz yıldan fazla zaman geçmesine rağmen Çanakkale Muharebelerini tam olarak yansıtan edebi eserlerin ortaya konulamadığı görülmektedir. Özellikle, dünya genelinde olmasa bile Türk sinemacılığında bile ses getirecek nitelikte bir “Çanakkale” filminin çekilememiş olması üzücü bir durumdur.

Bunun önemli bir nedeni, muharebelerin bilimsel bir temel yerine “hamaset ve hurafe” ağırlıklı olarak ele alınmasıdır. Daha kötüsü, kamuoyunun bilimsel çalışmalar yerine “çocuk askerler, yağlı buğday çorbası, 250.000 şehit” gibi yalan bilgileri kabullenmiş olmasıdır.

Her yıl büyük törenlerle kutlanmasına rağmen Çanakkale ile ilgili kaliteli bir filmin çekilememiş olması, Türkiye’nin büyük bir ayıbıdır. Hele son dönemde tamamen devletin imkânlarıyla ve çok büyük bütçeyle çekilen popüler nitelikli “Diriliş Ertuğrul ve Payitaht Abdülhamit” gibi gerçeklerden uzak “tarihi” filmleri görünce böyle bir film için yakın zamanda bir “ümit ışığı” görülmemektedir.

 

Kaynaklar: M. Selçuk, “Birinci Dünya Savaşı Sürecinde Harbiye Nezareti’nin “Çanakkale Kahramanlığını Yaşatma” Amaçlı Faaliyetleri”, AVİD, S. 2, 2012; G. O. Geçer, “Türk Ediplerinin Çanakkale Cephesini Ziyareti ve Yansımaları”, Türkbilig, S. 31, 2016.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin