Birleşmiş Milletler: Gözaltı, tutuklama ve yargılama keyfi (Mestan Yayman Kararı-5)

Aziz Kâmil Can

BM Keyfi Tutuklamalar Çalışma Grubu (KTÇG), Mestan Yayman’ın başvurusu sonucunda, kendi iç mevzuatına uygun olarak Hükümet yetkilileri ile irtibata geçmiş kararında her iki tarafın görüşlerine de ayrıntılı olarak yer vermiş, neden kabul veya reddettiğini de gerekçeli olarak izah etmiştir.   

Çalışma Grubu’nun ortaya koyduğu önemli usul ilkelerinden birisi de kendisine yapılan başvurularda, iç hukuk yollarının tüketilmesi zorunluluğunun bulunmamasıdır. Başvurunun incelemesinde, Çalışma Grubu, Türkiye Hükümetinin, kamu güvenliği ve düzenine ilişkin ciddi tehlikelere karşılık olarak üç ay boyunca olağanüstü hal ilan etmesi ve bu bağlamda temel haklara sınırlama getirmesine ve sözleşmeleri askıya almasına ilişkin bildirisini de dikkate almıştır. Ancak Grup, hükümetin bu kısıtlamalardaki yetkisinin sınırsız olmadığını, böyle acil durumlardaki sınırlamanın, fiili durumun zarureti ile sıkı sıkıya bağlı olduğunu, ortaya çıkan kısıtlamada zaruretin tespit edilmemesi halinde ihlalin oluşacağını belirtmiştir.

Kararda, eğer bir tutukluluğun yasal dayanağı bulunmazsa, bu durumun keyfi bir tutuklama olarak değerlendirileceğine işaret ediliyor. Çalışma Grubu, Yayman’a gözaltı işlemi boyunca, tutuklanma için verilen emrin gösterilmediğini, tutulmaya dair herhangi bir nedenin sunulmadığını, serbest bırakılıp yeniden gözaltına alınması sırasında da savcıya gönderilmeden önce polis tarafından hiçbir gerekçe sunulmadığını dikkate almıştır.

Çalışma Grubu, Yayman’ın ilk gözaltı ile tutulma nedenleri hakkında bilgilendirildiği gün arasında altı gün ve ikinci tutulma ile bilgilendirme yapılmadan önce dört gün geçtiğini gözlemlemiştir. Hükümet, gözaltındayken, Yayman’ın haklarının tek tek okuduğunu iddia etmiştir ama Çalışma Grubu, hakların açıklanmasının, kişiye tutma nedenlerini ve / veya kendisine yöneltilen suçlamaları bildirmekle aynı olmadığını tespit etmiştir.

Grup, yetkililerin, Yayman’ın gözaltına alınmasını haklı ve yasal olarak temellendirmek için iki kez başarısız olduğunu belirlemiştir.

BM KTÇG’ye göre, bir tutukluluğun gerçekten de hukuki olduğunu tespit etmek için, gözaltına alınan herkesin, bir mahkemede tutukluluğun yasallığına itiraz etme hakkına sahip olması gerekir. Herhangi bir yerde özgürlüğün herhangi bir şekilde yoksun bırakılması, yargının etkin gözetimine ve kontrolüne tabi olmalıdır.

İtiraz hakkının etkin bir şekilde kullanılmasını sağlamak için, gözaltına alınan kişilerin, tutulma anından itibaren, seçtikleri bir avukattan yasal yardıma erişebilmeleri şarttır. Oysa en az tutulmanın ilk beş günü için Yayman’a bu hak verilmemiştir. Bunun, tutukluluğunun yasallığına itiraz etme hakkını etkin bir şekilde kullanabilme kabiliyeti üzerinde ciddi ve olumsuz bir etkisi bulunmaktadır.

Çalışma Grubu, bu nedenle, Yayman’ın tutulmasında ve alıkonulmasının ilk iki günü boyunca bir gözaltı emri verilmemesi/gösterilmemesi, ilk gözaltı ile ilgili olarak altı gün boyunca, ikinci gözaltıyla ilgili olarak dört gün boyunca hiçbir resmi suçlama yapılmaması ve tutukluluğun yasallığına itiraz etme hakkının etkili bir şekilde kullanılmaması nedeniyle, tutuklanmanın keyfi olduğuna hükmetmiştir.

Çalışma Grubu, Mahkeme’nin Bylock, tanık, istihbarat raporları, gerekçesiz alıkoymalar gibi tüm bu karmaşık kanıt ve durumları iki celsede sonuçlandırarak, ikinci celsede başvurucuyu uzun bir hapis cezası ile cezalandırmasına ve kurduğu gerekçeye de şaşkınlığını gizleyememiştir.

Grup, kararını verirken Türkiye’ye ilişkin insan hakları raporlarından da yararlandığını ve Türkiye Hükümeti tarafından çıkarılan çeşitli kararnameler ile her kesimden insanların etkilendiğini gözlemlemiştir.

Çalışma Grubu, ByLock ile ilgili değerlendirme yaparken, ifade özgürlüğünün, sınırlara bakılmaksızın politik görüşler de dahil olmak üzere her türlü bilgi ve fikir edinme, alma ve verme hakkını ve başkalarına aktarımı mümkün kılan her türlü fikir ve düşüncenin iletişiminin ifadesini ve alınmasını içerdiğini Sözleşme’nin 19 (2). maddesinin, tüm görsel ve işitsel, elektronik ve internet temelli ifade biçimleri de dahil olmak üzere her türlü ifade biçimini ve yayılma araçlarını koruduğunu söylemiştir.

Çalışma Grubu’na göre, ifade özgürlüğünün kullanılması konusunda kısıtlamalar sıkı koşullara tabi olmalıdır: Kısıtlamalar “kanunla sağlanmış olmalıdır”; sadece sözleşmede belirtilen amaçlardan biri için empoze edilmelidir ve zorunluluk ve orantılılık katı testlerine uymalıdırlar; özel ihtiyaç ile doğrudan ilişkili olmayan kısıtlamalara başvurulamaz.

Çalışma Grubu, Hükümet’in, Yayman’a verilen ifade özgürlüğüne getirilen kısıtlamaların 19 (3). madde hükümlerine nasıl uyduğunu açıklayamadığını ifade etmiştir.

Yayman’ın, Gülen grubu toplantılarına 2013 yılında katılmasıyla ilgili olarak, Çalışma Grubu, Hükümetin, o tarihte meşru olan toplantılara katılmış olunmasının bir hakkı nasıl ihlal ettiğini açıklayamadığını, bu nedenle barışçıl toplanma ve örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiğini belirtmiştir.

Yayman’ın özgürlüğünden mahrum bırakılmasının keyfi olduğu düşüncesinden hareketle, Çalışma Grubu, Yayman’ın yargılanmaması gerektiğini de vurgulamıştır. Buna rağmen yargılamanın yapıldığını ve adil yargılama haklarına yönelik ciddi ihlaller oluştuğunu, bu iki temel hakkın açıkça ihlal edilmiş olduğunu tespit etmiştir.

Yayman, mahkemelerin bağımsız olmadığını ileri sürmüş ise de Grup, Yayman’ın bu iddiayı ispatlayacak herhangi bir spesifik örnek sunmadığını, 15 Temmuz 2016 darbesi girişiminden bu yana Türkiye’deki yargıç ve savcıların dörtte birinin gözaltına alınıp tutuklanması şeklindeki geniş çaplı iddialara dayandığını, bu nedenle konuyla ilgili herhangi bir sonuca ulaşamadığını söylemiştir. Buna göre başvurucuların bu iddiasını kendi durumlarına ilişkin daha spesifik nedenlerle şikayete konu etmesi halinde muhtemelen Grup, bu yönden de bir ihlal belirleyebilecektir.

Çalışma Grubu, yargılama işlemlerinden önce Yayman’ın avukatıyla özel olarak görüşme imkanının reddedilmesi, toplantılar sırasında bir teyple birlikte bir polisin hazır bulunması, toplantıların sadece 20 dakika ile sınırlandırılması, yargılanma sürecinin başlamasından sonra ve ayrıca duruşmadan önce avukat ile konuşmasının engellenmiş olmasını da ihlal nedeni olarak görmüştür.

Başvurucu yokluğunda tanık dinlenme ve başvurucunun sunduğu tanığın dinlenmesinin reddedilmesi de ayrı bir ihlal nedeni olarak belirlenmiştir.

Çalışma Grubu sonuç olarak bu kararda, özgürlük ve güvenlik; adil yargılanma; suçta ve cezada kanunilik ve aleyhe geriye yürütmeme; özel hayat ve iletişim; inanç, düşünce ve ifade; toplanma ve örgütlenme özgürlük ve hakları yönünden çok önemli tespitler yapmış ve sayılan tüm haklardan ihlaller tespit etmiştir.

Buna göre, Mestan Yayman’ın keyfi olarak özgürlüğünden yoksun bırakılması, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 3, 9, 10, 19 ve 20. ve Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nin 14, 19, 21, 22 ve 26. maddelerini ihlal etmiştir.

Türkiye Hükümetinin, Yayman’ın durumunu düzeltmesi için gerekli adımları atması, derhal serbest bırakması, uluslararası hukuka uygun olarak tazminat ödemesi, keyfi özgürlükten mahrum bırakılması ile ilgili koşulları tam ve bağımsız bir şekilde soruşturması, haklarının ihlaline karşı sorumlu olanlara karşı uygun önlemler alması da ayrıca hüküm altına alınmıştır. Grup hükümete 6 aylık süre vererek işin takipçisi olacağını da belirtmiştir.

Şüphesiz Anayasanın 90. maddesine göre Türkiye bu karara mutlak anlamda uymak zorunda kalacaktır. Ama şu an hukuk askıda olduğu için hemen bu sonuç sağlanmazsa bile bu karar AİHM’e yapılacak başvuruyu da etkileyecektir. AİHM, BM kararlarını her zaman dikkate almaktadır.

Tüm mağdurların bu başvuruda olduğu gibi, özel durumlarını tüm yönleri ile ortaya koyup, kanıtları ile birlikte, yaşadıkları hak ihlallerini BM İnsan Hakları Konseyi’ne iletmeleri halinde haklılıkları uluslararası bir kurum kararıyla tescillenmiş olacak ve bugün olmasa da yarın iç hukukta da karşılığını görmüş olacaklardır. Bu nedenle yazı dizimizin birinci bölümünde anılan BM’nin Hizmet Hareketi mensupları ile ilgili yargılamalarda ulaştığı tespitlerin herkesçe okunup, buna göre başvuru yollarında ve şahsi savunmalarda kullanılması da ayrıca önemlidir.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin