Bir zerreciğim ki arşa gebeyim!

YORUM | M. NEDİM HAZAR

“Atomlarda cümbüş, donanma şenlik.
Ve çevre çevre nur, çevre çevre nur. 
İç içe mimari, iç içe benlik.
Bildim seni ey Rab, bilinmez meşhur!”

Şair ekliyor sonra:

“Ne yalanlarda var, ne hakikatte, gözümü yumdukça gördüğüm nakış. Boşuna gezmişim yok tabiatta, içimdeki kadar iniş ve yokuş.”

Birkaç gün önce (30 Eylül) Kopenhag’daki Kunsthal Charlottenborg’de sergilenmeye başladı “The World is in You – Dünya Senin İçinde” isimli sergi. 

Evet, Kunsthal Charlottenborg, Danimarka Kraliyet Sanat Akademisi’nin resmi sergi galerisidir. Hani insan gerçekten hayret ediyor; parayı, vakti, emeği istihbarata, nefrete, düşmanlığa harcamak varken, hani ne gerek var, sanat akademisi, sergi filan. 

Elin devleti bunlarla uğraşıyor işte. 

Bu kadarcık dokundurmayla yetinelim ve esas konumuza avdet edelim. 

1787’den kalma orijinal haliyle Medical Museion

Danimarka’da sağlık ve hastalık tarihine kültürel bir bakış açısıyla adanmış bir müze olan Medical Museion ile ortak düzenleniyor bu sezonun büyük sonbahar sergisi. 

Sonbahar Sergisi (Efterårsudstilling) tam 120 yıllık bir gelenek Danimarka’da. Bu süre zarfında 6 binden fazla sanatçı eserlerini sergilemiş burada. Bununla ilgili bir de kitap yayınladılar. Merak edenler şuradan inceleyebilir, hatta satın da alabilir. 

Biz bu seneki sergiye dönelim.

Genel ifadeyle, “Bilimi, çağdaş sanatı ve tarihi nesneleri harmanlayan, bedenlerimizin içimizdeki ve etrafımızdaki dünyayla nasıl bağlantılı olduğunu araştıran bir sergi” diye nitelendirebileceğimiz bu organizasyon, modern insana dair pek çok önemli noktaya değiniyor.

1672’de inşa edilen Kunsthal Charlottenborg

Antroposen kelimesi muhtemelen farklı çağrışımlar yapacaktır sizlerde de. 

Aslında şu demek: 

“İnsanoğlunun Dünya’ya olan etkisinin en üst düzeylere çıktığı Sanayi Devrimi’nden bugüne olan süreç ve devam edecek bu duruma, İnsan Çağı da denen döneme verilen isim.”

Şöyle gerekçelendiriyor vakanüvisler; “Çünkü Dünya artık geri döndürülmesi çok zor bir sürece girmiştir. Yani bir anlamda insanlık önceleri Dünya’dan etkilenirken bu etkileşimi Dünya üzerinde baskın hale gelmiştir. Nitekim Dünya’nın tarihsel sürecine baktığımızda milyon yıllarla ifade edilirken Antroposen’in son üç yüzyıllık bir sürece tekabül ettiğini görmemiz gerçekten de müthiş bir değişimin var olduğunun göstergesidir.”

Bilim insanları, insanlığın tarih boyunca evrene yaptığı her müdahalenin geri döndürülebilir olduğunu ancak Antroposen’den sonra artık bunun mümkün olmadığını iler sürerler. Yani, kaçınılmaz akıbete doğru yol alıyoruz artık. 

Şöyle de bir görseli var ama mevzuyu dağıtmayalım şimdilik. 

Biz sanata dönelim tekrar. 

Evet, günümüz insanının belki de en can sıkıcı ama aynı zamanda can alıcı sorusudur: Biz dünyaya ne yapıyoruz?

İnsanoğlunun elinin altında bir oyun hamuru gibi savunmasız duran dünya, son derece hoyrat, hatta vahşice deforme edildikçe ediliyor. 

Fakat bu müdahaleler bir bumerang gibi dönüp tekrar bizi vuruyor ve vuracaktır şüphesiz. Bu sebeple çevremiz aynı zamanda bedenlerimizi ve yaşamlarımızı iyi ve kötü yönde şekillendiriyor.

Mikro alemden makro aleme uzanan bir geniş bantta yaşıyoruz. Mikro aleme baktığımızda hücrelerimiz gündüzden geceye geçişi algılayıp beden saatlerimizi gezegenlerin dönüş istikametine ve ritmine göre ayarlıyor. 

Yediğimiz, kokladığımız, tattığımız ve dokunduğumuz her şey içimizde taşıdığımız milyarlarca mikrobiyal paydaşı etkiliyor. Geçmişten gelen DNA ile güncel iletişim sınırlarımız, hayallerimizin hudutlarını da belirliyor aslında. 

İşte “Dünya Senin İçinde” sergisi, başlangıç ​​noktasını bedenlerimizi, sağlığımızı ve dünyamızı anlamaya çalışan yeni biyomedikal araştırmalardan alıyor. Ancak bilimsel araştırmaların ulaştığı içgörüler hakkındaki konuşmalar ayrı disiplinlerle sınırlandırılamaz şüphesiz. Sanat, tarih, kültür, felsefe, politika ve daha pek çok alana akar. Birlikte, bedenlerimizin çevremizdeki dünyayla nasıl bağlantılı olduğuna dair yeni anlayışların yolunu açarlar.

“Zaman, Mekan, Mikroplar ve Nesiller” diye 4 tema seçen sergi, yeni sipariş edilen sanat eserlerinin, Medical Museion koleksiyonlarından nesnelerin, tabloların, video enstalasyonlarının, bilimsel ve tarihi eserlerin bir karışımını içeriyor. 

Sanatseverler,  Danimarka’da ilk kez sergilenen İngiliz Luke Jerram tarafından oluşturulan yedi metrelik bir küre olan Gaia’yı; sanatçı Sonja Bäumel’in vücudunun, derisindeki mikropların büyümesine izin verilen bir petri kabındaki mikrobiyal izi; ve Andrew Carnie’nin  nehirler, ormanlar, binalar ve bedenleri içeren manzaralar oluşturmak için sinir ağlarının bilimsel görüntülerini kullanan Blue Matter adlı video eserini, İngiliz Biyo-sanatçı Anna Dumitriu’nun,  geleceğin canlı Prozac’ı olan, bağırsaklardaki E. coli bakterilerinde yaşayan ve serotonin üreten plazmitleri içeren bir ilaç dolabı olan Hipersimbiyotikleri gibi ilginç eserleri deneyimleyebiliyorlar. 

Sergide ayrıca Ay ve Mars’tan gelen tozları içeren tabletler de yer alıyor. 

Eserler arasında Ralo Mayer’in Un-Earthing (pharmakon)  adlı, onları yutarak ve sindirerek yabancı dünyalarla bir olup olamayacağımızı sorgulayan, enteresan bir çalışması var mesela. Bu sanat eserleri, Kopenhag Müzesi, İşçi Müzesi, NASA, Niels Bohr Enstitüsü, UCLA Film ve Televizyon Arşivi ve Rusya Bilimler Akademisi gibi kurumların nesnelerinin yanında da sergilenecek.

Sergiye şu sanatçılar katılıyor:

Mediated Matter Group/Neri Oxman, Ralo Mayer, Katie Paterson, Bradley Pitts, Lucy McRae, Kathy High, Jiwon Woo, Sonja Bäumel, Baum & Leahy, Guston Sondin-Kung, Marcus Coates, Susan Morris, Till Rabus, Heath Bunting, Isabella Martin, Maya Sialuk Jacobsen, Kaitlynn Redell, Mary Maggic, Pinar Yoldas, Mogens Jacobsen, Anna Dumitriu, Andrew Carnie, Jenna Sutela, Luke Jerram, Revital Cohen & Tuur Van Balen, Tine Friis & Eduardo Abrantes, Sofie Louise Dam.

Bu ilginç serginin küratörleri ise;  Adam Bencard, Jacob Lillemose, Kristin Hussey, Malthe Kouassi Bjerregaard.

Tasarımcılığını Anne Schnettler’in yaptığı “The World is in You – Dünya Senin İçinde” sergisine,  Kopenhag Üniversitesi’ndeki Medical Museion (Halk Sağlığı Departmanının bir parçası ve Novo Nordisk Temel Metabolik Araştırmalar Vakfı Merkezi – CBMR) tarafından Kunsthal Charlottenborg ile birlikte kurumsal küratörlük de yapılıyor.

Bu enteresan serginin sponsorları da çeşitli ve cömert. Novo Nordisk Vakfı’nın eğitim ve sosyal yardım konulu tematik programı, Velux Vakfı, Bikuben Vakfı, Beckett Vakfı, Aage ve Johanne Louis-Hansen Vakfı ve Espen ve Tanja Neergaard Dinesen Vakfı’nın cömert desteği göze çarpıyor.

16 Ocak 2023’e kadar şayet yolunuz Kopenhag dolaylarına düşerse bu enteresan sergiyi ziyaret edin bence. 

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin