Bir savcının hezeyanları (5) – Müftü-i Umumi Kadı Serdar Efendi! [Veysel Ayhan]

(Not: Metinlerdeki bold yazılar iddianameden alınmıştır.)

Savcı her bölümde delil sıkıntısı yaşıyor. Suçladığı hiç kimseyi hukuki bir çerçeveye sokamıyor. O zaman suç araştırmayı bırakıp başka mesleklere soyunuyor. Aşağıdaki cümleyi okuyan, bunu bir cumhuriyet savcısı değil de diyanet işleri fetva kurulu başkanı yazmış sanır:

“Himmetten elde edilen paranın elde ediliş şekli helal olmadığından zekât veya dini bir vecibe yerine geçemez.”

“…himmet toplamak için haram helal ayrıma gitmemektedir. Öncelikle himmet alınan kişilerin bunu hangi kaynaktan elde ettikleri araştırılmamaktadır.”

Savcı değil sanki tahsilâta çıkmış zekat âmili!

AKİT MUHABİRİ SERDAR COŞKUN!

Savcının tuhaf suçlamalarına devam edelim:

“Yurt dışında şirin görünmek için örgüt, kelime-i şahadetten peygamberin adını çıkarmıştır. Peygamber ve hayatı bu örgütte gerçek bir referans değeri taşımaz. İslam dininin tarihine diğer din büyüklerinin hiçbir görüşüne yer verilmez.

İkinci olarak vahyin uygulaması olan hadisler ve peygamberin hayatı da bu dini cemaat görünümlü örgütlenmenin öğretmediği ve önemsiz gördüğü diğer ilmi İslami bir kaynaktır.”

Müftü Serdar Efendi çok dertli! Devam ediyor:

“Cemaat içinde genellikle kutsal kitap okunup okutulmamaktadır. Peygamberin uygulamalarını (sünnetlerini) çağın gerekliliği olarak artık kabul etmeyen şüpheli Fetullah Gülen, rüya üzerine inşa ettiği kafasına göre yorumlarla yeni bir iman geliştirmiştir.”

“İman geliştirmek” ne? Bilmediği mevzulara cahilane dalmış yine!

Savcı bunları diyor ama kendi iddianamesinden habersiz. Bu iftirasını Gülen’den yaptığı alıntı ile başka sayfada yalanlamış:

“Avami telakkilerle, esassız düşüncelerle hiçbir mesele halledilemez. Yıkılması gereken 1000 tane bidat; yerleşmesi gereken, 1000 tane sünnet vardır. Ama bidatlar birer birer yıkılacak ve sünnetler birer birer toplumun hayatına mal edilecektir.”

Fethullah Gülen’in 3 ciltlik Sonsuz Nur kitabında ve yıllarca verdiği vaazlarda Hz. Muhammed’i (SAV) anlattığını görmezden geliyor.

KELİME-İ TEVHİD’İ SAVUNUYOR!

Cumhuriyet savcısı hizmeti suçlamak için Neo Harici Akit gömleği giyip şunu diyor:

“Kelime-i tevhit F. Gülen tarafından tadil edilmiş ve “Muhammed-ün Resulullah” çıkarılmıştır. Bunu F. Gülen 06.03.2003 günü duyurmuştur.”

Okuyan o tarihte resmi bir açıklama yapılmış ve deklarasyon yayınlanmış sanır.

İftira atılan sözlerin orijinal metnini okuyalım:

“… Herkes kelime-i tevhidi esas alarak çevresine bakışını yeniden gözden geçirmeli ve ıslah etmelidir. Hatta kelime-i tevhidin ikinci bölümünü, yani ‘Muhammed Allah’ın rasûlüdür’ kısmını söylemeksizin sadece ilk kısmını ikrar eden kimselere rahmet ve merhamet bakışıyla bakmalıdır. Zira, hadislere göre, kıyamet günü Allah’ın sonsuz rahmeti öyle bir tecelli edecek ki şeytan bile umuda kapılacak ve bu rahmetten istifade edip edemeyeceğini merak edecek. Böylesine âlicenap bir merhamet karşısında, bizim cimrilik etmemiz ve bu cimriliği temsil etmemiz tasavvur edilemez. Hem sonra bunun bizimle alâkası ne? Hükümranlık O’nun, hazine O’nun, hepsi O’nun kulları… Öyleyse herkes haddi aşmaktan sakınmalıdır.”

IŞİD KAFASI

Türkçe okuma yazmayı bilen biri bu metinden Kelime-i tevhit’ten “Muhammed-ün Resulullah” çıkarılmış anlamını okumaz. Metin şunu diyor: “Sadece ‘La ilahe illAllah’ diyen yani Allah’a inanan insanlara da rahmet ve merhamet bakışıyla bakılmalıdır”

Özetle dünyaya IŞİD kafasıyla bakmayın, diyor. Gülen, “siz cennetlik ama tüm âlem cehennemlik” bakışını eleştiriyor. ‘Allah’ın sonsuz rahmeti karşısında haddinizi aşmayın’ diyor. Savcı bu gözlüğü Neo Harici Akit taifesinden alıyor. Akit ve çevresine göre kendileri cennetlik geri kalan kim varsa dünya üstünde cehennemliktir. Öfkeyi hak eder, ölümü hak eder. Tüm dünya düşman, “Muhammed-ün Resulullah” demeyen herkes kesip öldürülecek cehennemliklerdir.

Komik bir başka derdi ise cemaat yöneticilerinin yeterince dini bilgiye sahip olmamaları:

“Örgütün imamlarının dini bilgin olma şartı yoktur. Dini bilgisi olmayanlar imam olmak için özellikle tercih sebebidir.”

SERDAR COŞKUN VE DİNİN MANTIĞI

Savcının hukuk dışında her hassasiyeti var:

“Safsata, mantıksız anlamsız bir takım duygusal konuşma ve hiç bir edebi değeri olmadığı gibi sağlam bir dini mantığı ve anlamı da olmayan FG kitapları ve konuşmalarıyla hiç kimse ne bu dünyasını ne de ahiretini kurtarabilir.”

Kendisi belki Sübhaneke’yi tecvidli bilmez ama “dinin mantığını” biliyor! Ahiret kurtarmaktan da haberdar. İşi Türkiye Cumhuriyeti hukukuna göre suç araştırmak olan savcı, boyuna posuna bakmadan müftülüğe soyunmuş. Yazdığı iddianameden yüzlerce anlatım bozukluğu, de-da yanlışı, imla hatası var ama “edebi değer”den bahsediyor!

ROMANLARLA NİYE İLGİLENMİYORSUNUZ!

Savcının bir başka derdi “cemaat niye Romanlarla ilgilenmiyor.” Cemaat ilgilense suç, ilgilenmiyorsa yine suç! Şöyle diyor:

“Örneğin Trakya genelinde yaygın bir şekilde yerleşik bulunan Roman vatandaşları, …’nin çok da ilgilenmediği bir kitledir. Oysa dini yönlerinin çok kuvvetli olmaması, ekonomik ve sosyal hayattaki zayıf pozisyonları, …’nin insanlara kazandırmayı amaçladıklarını iddia ettikleri maddi ve manevi değerlerin ekilip yetiştirilmesi, şahısların topluma kazandırılması için ideal bir alandır.”

Savcı yine hariçten sallıyor. Romanların dini yönleri zayıf sanıyor. Türkiye’de her toplum kesimi ne ölçüde dindarsa Romanlar da o kadar dindardır. Kendilerinin yaptığı pek çok cami vardır. Keşke sayın savcı özellikle Trakya’yı Keşan’ı falan gezseydi! Neyse üzülmesin Cemaat romanlarla da ilgileniyordur. İtirafçılarına “off the record” sorsa iyi olur!

SAVCI ZEKÂT PEŞİNDE

Savcının delilsiz bir başka çıkarımı:

“Fetullah Gülen yıllar öncesinden pratik bir çözüm bulmuştur. Onun çözümü, vergi mükellefinin (örgüt müntesibi uyanık Müslüman) Allah rızası için laik (kafir) devletten vergiyi mümkün olduğunca kaçırıp, zekat, sadaka, fitre, kurban olarak, cemaate himmete yatırmaktır. Bu formülü başarıyla uygulayan cemaate kısa sürede şirketlere holdinglere, bankalara, binlerce yurt dışı organizasyona sahip olmuştur.”

Böyle bir paragraf yazınca birkaç örnek vermek gerekir ama yok. Hatta Hizmet’le ilişkili iddiasıyla çökülen hiçbir firmaya “vergi kaçırma” iddiasıyla el konulmamıştır. Akın İpek’e ait Koza holdinge el konulurken savcılar aylarca inceleme yapmış, tek bir eksik bulamamış sonra “İpek Koza’nın mali defterleri mükemmel ama bu Türkiye’de hayatın olağan akışına uygun değil” demişlerdir.

HİZMET SEKTÖRÜ TOPLUMU SÖMÜRÜYOR

Serdar Coşkun’un ekonomi bilgisi “Ben ekonomi okudum” diye iddia eden Erdoğan’dan geri değil! Akıllara ziyan bir ekonomi tezi icat etmiş. Hizmet’le ilgili-ilgisiz on binlerce şirketi “toplumu sömürmekle” itham etmiş. Şöyle diyor:

“Örgüt, ülke ekonomisine faydalı sanayi ve ticaret alanlarına pek girmemiş, yüksek istihdam sağlayan, teknoloji üreten ve devlete yüksek vergi veren sanayi ve ticaret kollarıyla ilgilenmemiştir. Örgüt tarafından genellikle milleti sömürecek, vergi vermeyi gerektirmeyen veya istendiği gibi vergi kaçırılması mümkün, haksız para girişine elverişli, denetlense bile haksız para girişinin tespiti daha zor olan, az istihdam sağlayan, sermayeye ihtiyaç duyulmayan “hizmet sektörü” tercih edilmiştir.”

Savcı 2023 yılında kadar yıllık 150 milyar dolarlık ihracat hedefleyen, gelişmekte olan ülke ekonomilerin GSYİH’sinin yüzde 60’ından fazlasını oluşturan, ülkemizdeyse toplam milli gelirdeki payın yüzde 57,1 seviyesinde olan hizmet sektörünü “sömürü” ile karalıyor.

Savcının takdir ettiği tek bir işadamı daha var. Şöyle diyor:

“Antalyalı bir girişimcinin, Fetullah Gülen ismiyle bira, rakı, şarap, prezervatif, cinsel ürün üretmek için patent alması, cemaati kızdırmıştır.”

Serdar Coşkun bu patent alma işini sevmiş. Ve adam ona göre provokatör değil girişimci imiş! Keşke son birkaç yıllık birikimini verse de ortak olsa! Beraber “Serdar Coşkun yüzüğü, Serdar Coşkun şişme …” patenti alır, üretir Berat Albayrak’a ve devlet hazinelerine çökmüş hazır bekleyen yandaşlara satar!

KAMU İHALELERİNİ KİM ALIYOR?

Ne kadar yandaş AKP müteahhidi ve işadamı varsa yaptıklarını Hizmet mensuplarına yamamış:

“IV-) ÖRGÜTÜN GELİR KAYNAKLARI:

1-) Kamu Kaynaklarından Elde Edilen Gelirler: (Borsa Spekülasyonları, Devlet İhaleleri, Teşvik ve Hibeler) a-) Kamu ihalelerinin örgütle bağlantılı firmalara verilmesi, (mutat uygulama)”

“Örgütün en önemli gelir kalemlerinden birini kamu ihaleleri ve devletin elindeki imkanlar oluşturmaktadır. İhaleler ise örgüt gelirleri için vazgeçilmezdir… haraç vermeyen hiç kimse kamu ihalelerinden birini kazanamamıştır.”

Savcı bu iftiralarını tabi ki delillendirememiş. Kim spekülasyon yapmış, kim devletten ihale almış? Savcı farkında değil ama yarın bir gün Saray merkezli bir mali ve siyasi terör örgütü davası açıldığında kimlerin nasıl devleti hortumladığı, ihalelerden komisyonların 10’ar milyon Euro halinde kime gittiği, rüşvetini vermeyenlerin nasıl ihalelerden diskalifiye edildiği ortaya çıkacaktır. (Tapeleri hatırlayalım)

Savcı sık sık misafir olup talimat aldığı Saray çevresinin hayatıyla Fethullah Gülen’in hayatını karıştırmış:

“Himmet olarak toplanan para ile örgüt liderinin yurt dışında krallar gibi malikânelerde masraflarını bu yolla karşıladığı…”

“… akraba çevresinin bu paralarla zenginleştiği, … akrabalarına servet olarak verildiği”

Hayallerini yazmış. Olsa kendisinin ve akrabalarının banka kayıtları çarşaf çarşaf Havuz gazetelerinde çıkardı. Hiçbir iddiasıyla ilgili belgesi yok.

KOZA’DA SUÇ BULAMAYINCA

Akın İpek’in şirketlerinde tek bir suç bulamayınca ne diyeceğini şaşırmış:

“Halka açık bir şirket olan Koza Altın AŞ’nin gelirlerinden usulsüz olarak limitlerin çok üzerinde (Cemaat) kuruluşu olan İpek Üniversitesine bağışlar yapılmıştır.”

Koza’nın mülkiyeti kendine ait üniversitesini desteklemesi savcıya göre suç! Bu kafaya göre Sabancı Holding, Sabancı Üniversitesini; Koç Holding, Koç
Üniversitesini destekleyerek suç işliyor!

universite

BANKASYA’YI KİM BATIRMAYA ÇALIŞTI?

Savcı Bankasya’nın mali durumu en güçlü katılım bankası olduğunu özenle gizliyor. Erdoğan tarafından batırılmaya çalışıldığını unutmuş. Hayret etmeye çalışıyor. Şöyle diyor:

“[1] -) Gerçekte aklı başında hiç kimse gerçekte batan bir bankaya para yatırmaz.”

Oysa doğru cümle şu: Aklı başında hiçbir devlet adamı sağlam bir bankayı batırıp ülke ekonomisine ihanet etmez. Savcı ya gerçekten kör veya salağa yatıyor:

“Bu mantık nedeniyle Bankasya batan bir kurum olmuş ve zararını örgütün desteğine rağmen kapatıp kara geçememiştir.”

Erdoğan’ın Bankasya’yı devlet  gücü ve medyasıyla anayasayı paspas ederek yıkmaya çalıştığını gizliyor.

SAVCI SEVGİ AVCISI OLMUŞ!

Savcı somut bir suç bulmayı başaramayınca soyut suç avcılığına başlamış.

“Hamdi Akın İpek’in Fetullah Gülen ve örgütüne beslediği sevginin kaynağı araştırılmaktadır.”

Oysa Erdoğan’a ilan-ı aşk eden bazı iş adamlarının silinen yüz milyonlarca borcunu, aldıkları ihaleleri, gazete ve TV’leri inceleseydi menfaat aşkına dair bayağı malzeme bulurdu.

(Yarın son bölüm: KİTAPLARI GÜLEN YAZMADI)

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin