Bir imparatorluğun mimari ve sosyal dönüşüm serüveni: Kavalalı ailesi

HAFTASONU | M. NEDİM HAZAR

Özellikle Osman Kavala dolayısıyla neredeyse yüzyıl sonra biz sıradan insanların önüne düştü Kavalalı soy ismi. Özellikle Netflix, Blu TV gibi dijital platformlarda yayınlanan Yeşilçam, Kulüp ve nihayet Pera’da Bir Gece Yarısı dizileriyle bu ailenin doğrudan ilişkisi var. Çünkü bu diziler fonlarında, bir imparatorluğun bakiyesi üzerine kurulan modern cumhuriyetin değişim ve dönüşüm serüvenini de anlatıyordu.

Değişen yaşam tarzı, mimari, eğlence ve kültürel aktivitelerin başlangıcı ve zirvesi oyan 1925-1970 yılları arası özellikle İstanbul Pera önemli bir rol oynar.

Bunun pek çok yönü ve unsuru var elbette.

Hidivlik müessesesi ve hassaten Kavalalı ailesi bu anlamda çok önemlidir.

Önce hidivlik nedir ona bir bakalım:

Hidiv Farsça kökenli bir kelime ve genel anlamda Vezir anlamına geliyor. Kelimeyi açılımlarsak şöyle: (Bu kısmı Wikipedia’dan alıyorum) Kavalalılara mensup Mısır valilerine babadan oğula geçmek üzere 1867’de verilen resmi unvan.

Hidiv, Arapça’da da büyük vezir, baş vezir, hakim demektir. Önceleri yazışmalarda sadrazamlar için büyük vezir anlamında kullanılan hidiv unvanı, 8 Haziran 1866’da, bir irade-i seniyeyle (padişah izni) Mısır valisi İsmail Paşa’ya sadaret payesiyle birlikte verildi. Mısır valileri, sadaret pâyesini haiz oldukları için, bu unvan verilmişti. Sadrazamlar hakkında hidiv-i efham kullanıldığı gibi, Mısır valilerine Hidiv-i Mısır da denilirdi.

Mısır valileri, 8 Haziran 1867’de İsmail Paşa’nın Sultan Abdülaziz’den aldığı fermana dayanarak, 1914’e kadar bu unvanı taşıdılar. Mısır hidivleri; İsmail Paşa ile oğlu Tevfik Paşa ve torunu İkinci Abbas Hilmi Paşa olmak üzere üç kişidir. 19 Aralık 1914’te, hidivlik son buldu. Hidivin Osmanlı protokolündeki yeri, sadrazam ve şeyhülislâm ile eşit olmakla beraber, bu ikisinden sonra idi.

İsmail Paşa ilk Mısır hidivi olurken, Mısır valiliğine de Hıdiviyet-i Mısır dendi. İsmail Paşa’nın oğlu Tevfik Paşa (hd 1879-1892) ile Abbas Hilmi Paşa da (hd 1892-1914) II. Abdülhamid’in fermanlarıyla hidiv unvanını kullandılar. İngilizlerin 1914’te Mısır’ı işgal etmesinden sonra yerine amcası Hüseyin Kamil geçirildi ve hidiv yerine sultan unvanı kullanılmaya başladı. Bununla birlikte Osmanlı hükûmeti Abbas Hilmi Paşa’yı 1920’ye değin hidiv olarak tanıdı. 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Antlaşması’yla Abbas Hilmi Paşa’nın hidivliği resmen sona erdi.

Başka bir perspektifle bakıldığında Hidivlik Osmanlı sultanların yönetiminde olan güçlü toplumların başlarına iş açmasın diye dağıttıkları bir unvan. Bir tür lokal sultanlık makamı.

Bu meyanda Kavalalı ailesinin hikayesi çok enteresandır.

The location of Galata and Pera in 1905 Goad maps (L'Institut Français... |  Download Scientific Diagram

Ancak yine bir kısa arka plan vermek gerekirse Galata-Pera lokasyonunun tarihsel seyrine sosyolojik açıdan bakmak gerekiyor.

Haliç’in diğer tarafı, (bu yüzden Pera; yani öteki taraf ismini aldı)  Tarihi Yarımada’nın tam karşısında yer alan Galata, kültürel ve dini çeşitliliğiyle İstanbul’un en renkli yerlerinden biriydi. 18. yüzyılda önce Avrupalı devletlerin sefaretlerini Galata civarına inşa etmeleri, akabinde 19. yüzyılda imparatorluğun da desteklediği batılılaşma hamleleri ve Levantenlerin bölgedeki varlığı ile Galata’nın uzantısı olan Pera’da yeni bir kentli yaşam ve eğlence kültürü oluşmuştu.

Odeon Sahnesi’nin çok dilli afişleri

Zaman içinde Pera’nın kültürel ve sosyal dokusu bölgenin eğlence kültürünü de şekillendirmiş ve özellikle 19. yüzyılın ikinci yarısında kurulmaya başlanan tiyatrolar, kafeler ile İstanbul’da yeni bir kent kültürünün oluşmasının zeminini hazırlamıştı.

Mavi Boncuk: Memories of Grand Rue de Pera

19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başında Pera’ya damgasını vuran bir başka unsur da yeni oluşan eğlence kültürü ve bunların başını çeken tiyatrolardı. Farklı kültürlerden gelen şık giyimli insanlar cadde üzerinde vakit geçirirler, bu dönemde ortaya çıkan bir tabirle caddeye “piyasa etmeye” giderlerdi. Jardin du Taxim ve Jardin du Petit-Champs insanların Pera’da dışarıda vakit geçirdikleri bahçelerdendi. 1840 yılında da ilk özel tiyatro girişimi olan Naum Tiyatrosu ise bugün Çiçek Pasajı’nın olduğu yerde kurulmuştu. Naum tiyatrosunu Odeon, Concordia, Crystal, Elhamra, Cercle D’Orient birçok tiyatro salonunun açılması takip etmişti. Naum tiyatrosu ilk tiyatro olmasıyla Sultanları izleyicileri arasında ağırlamasının yanında sarayın desteğini de çok defa görmüş, bir nevi imparatorluk tiyatrosu unvanını almıştır. Her sezon Avrupa’dan oyunlar getirilmiş ve bu şekilde dönemin gazetelerinde haber olmuştur. Temsil edilen oyunlarda Sarah Bernhardt, Jacques Damala gibi dönemin uluslararası düzeyde tanınan yıldızları sahne alıyordu.

Galata’nın bir uzantısı olan Pera bu dönemde yeni oluşmaya başlayan bir kentli eğlence mefhumunun merkezi haline gelmişti. 19. yüzyılda modernleşme hamleleriyle Pera, eskisinden farklı bir eksene doğru evrilirken de çok kültürlü yapısını kaybetmemiş ve melez yapısını korumuştu. Ermenilerin, Rumların, Yahudilerin, Müslümanların ve Avrupalı Levantenlerin beraber vakit geçirdikleri Galata, melez yapısıyla küresel anlamda da prestij sahibi olmuştu.

On dokuzuncu yüzyıl, Osmanlı İmparatorluğu için bir değişim yüzyılı oldu. Osmanlılar asırlardır sürdürdükleri yaşam tarzlarından, geleneklerinden hatta giyim-kuşamlarından vazgeçip daha asri, yeni bir tarzı benimsediler. Bu değişimin en büyük nişaneleri ise hiç şüphesiz İstanbul’un dört bir yanında inşa edilen birbirinden görkemli saraylar, kasırlar, konaklar ve yalılar oldu.

Lüküs Hayat opereti bunu şahane anlatır mesela.

Eski mütevazı ahşap evlerin, avluların yerini, birbirinden görkemli betonarme binalar alırken, İstanbullular da Batı tarzı mimariyle tanışmaya başladılar. Devrin önde gelen tarihçisi Ahmet Cevdet Paşa, ‘Tezakir’ isimli eserinde; bu tarihsel dönüşümün ve İstanbul’da hız kazanan bu yeni hayat tarzının Mısır Valisi Mehmed Ali Paşa Hanedanı’nın İstanbul’a gelmesiyle başladığını savunur ve şöyle der:

“Bir aralık Mehmed Ali Paşa Hanedanı’ndan pek çok paşalar, beyler ve hanımlar Mısır’dan savuşup İstanbul’a döküldüler ve külliyetli akçeler getirip bol bol harc ederek İstanbul’un keyif ehline yol gösterdiler. Safahat vadisinde yeni çığırlar açtılar. Hele Mısırlı hanımlar, alafranga elbiselere ve diğer kıymetli eşyalara rağbet edip, İstanbullu hanımlar, hatta saraylı hanımlar dahi onları taklit eder oldular. Mısırlıların çoğu kıymetinin çok üstünde paralar sarf ederek köşkler, yalılar ve araziler satın aldılar. Bu yüzden İstanbul’da emlak fiyatları fevkalade arttı ve yalandan bir servet doğdu. Ticarette ithalatın ve ihracatın dengesi bozuldu. Devamlı olarak Avrupa ülkelerine yüklü miktarda paralar gitmeye başladı.”

Sakıp Sabancı Müzesi on Twitter: "19. yüzyıl Osmanlı İmparatorluğu'nda,  Kavalalı Hanedanı'nın yaşamına ışık tutan "Boğaziçi'nde Bir Hanedan:  Kavalalı Mehmed Ali Paşa Ailesi" başlıklı konferans serisi Nisan ayı  programı üç oturumla devam ediyor!

Cevdet Paşa’nın da dikkat çektiği gibi Mısırlı paşaların, prenslerin ve prenseslerin özellikle Kavalalı Mehmed Ali Paşa ailesinin İstanbul’a gelişi, şehrin sosyal hayatında önemli bir yer tutmuş ve değişimlerin hız kazanmasına öncülük etmişti.

İşte Pera merkezli eğlence hayatının özünü de bu kesim ve çevresi oluşturuyordu.

Mehmed Ali Paşa’nın ailesinin aslen Konyalı olduğu ve ailenin 18. yüzyıl başlarında Edirne’ye ve bugün Yunanistan’ın bir şehri olan Kavala’ya göç ettikleri tahmin edilmekte.

Mehmed Ali Paşa da, Kavala’da tütün ticaretinde çalışırken 1787’de Napolyon Bonapart’ın Mısır’ı işgal etmesi üzerine Mart 1801’de Mısır’a sevk edilen 300 asker arasında yer alanlardan biri olmuş. Mısır’da gösterdiği yararlılıklar ve başarıları sayesinde kısa sürede yükselen Mehmed Ali Paşa, Mısır’daki Osmanlı kuvvetlerinin ana bölüğünü oluşturan Arnavut birliklerinin kumandanlığına getirilmiş, Mısır’a geldikten dört sene kadar sonra, 3 Temmuz 1805’te ise Bâbıâli tarafından Mısır valisi tayin edilmiş.

Osmanlı tarihinde adı ‘merkeze isyan eden vali’ olarak geçen, Sultan Mahmud’a karşı çıkıp ordusuyla Kütahya’ya kadar ilerleyen ve nihayetinde Osmanlı’nın Rusya ile ittifak masasına oturmasına neden olan Mehmed Ali Paşa’nın durumu, 1839 Tanzimat Fermanı ile netliğe kavuşturulmuş ve kendisinin diğer Osmanlı valilerinden farklı bir statüsünün olmadığı kabul edilmiş. 24 Mayıs 1841’de yayımlanan bir uzlaşma fermanı ile Mehmed Ali Paşa’nın diğer Osmanlı valileri ile aynı haklara sahip olduğu belirtilmiş, fakat Mısır’ın ayrıcalıklı bir eyalet statüsü ile Mehmed Ali Paşa ailesinden gelen en büyük erkek tarafından yönetilmesine karar verilmiş ve böylelikle yeni bir Müslüman hanedanın doğuşuna zemin hazırlanmış.

Gelecek hafta bu konuya devam edeceğiz…

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin