Binalar değil insanlar çürük!

YORUM | MAHMUT AKPINAR

Kahramanmaraş depremi bir deprem ülkesi olan Türkiye’de binaların nasıl özensiz, plansız, rant odaklı yapıldığını bir kez daha ortaya çıkardı. Anayasal ve yasal pek çok mevzuatta olduğu üzere bu konudaki düzenlemelerde ciddi problem yoktu. Hatta Japon bir deprem uzmanının depremle ilgili yasal düzenlemeleri görünce “gayet iyi” dediği yönünde tevatürler var. Ama maalesef her konuda olduğu gibi deprem için yapılan düzenlemeler, kurallar da kağıt üzerinde kalmış. Oysa büyük yıkıma ve 17.000 ölüme sebep olan Marmara depremi sonrası siyasi partilerden vatandaşa kadar hepimiz deprem gerçeğinin acı yüzünü görmüş ve tedbirler alma, bir daha benzer hatalara düşmeme konusunda azmetmiştik.

“İnsan nisyan ile malüldür” sözünü aradan 23 sene gibi uzun olmayan bir zaman geçtikten sonra daha acı bir şekilde tekrar tecrübe ettik. Deprem vergilerinin, depreme hazırlık için oluşturulan kaynakların çarçur edildiğini, gerekli önlemlerin alınmadığını, fay üzerindeki kentlerimizin ranta, kısa vadeli kazanımlara, müteahhitlere feda edildiğini anladık. Yasalar sağlamdı, düzenlemeler yeterliydi. Hatta denetim mekanizmaları ve yaptırım araçları da vardı ama uygulanmamıştı. Zira insanımız çürüktü.  

Çürük insanların hayata hakim olması, karar mercilerini tutması ve yaptıklarının bedelini ödememesi dürüst, namuslu insanları yıldırıyor. AKP döneminde ise çürükler yaptıklarından utanç duyma bir yana dürüstleri tehdit eder, hapse atar, “hain”, “ajan” ilan eder oldu. Yaptığı binalar dimdik ayakta olan Malatyalı Aydın Elmas bugünlerde sürgün yaşadığı Norveç’te, daire sattığı insanlar tarafından aranıp tebrik ediliyor. Ama Aydın Elmas gibi kaliteli iş yapan on binlerce esnafın malına mülküne çöküldü, hapislere atıldılar ve “hain” olarak etiketlendiler.

Neden?

Çürükler rahat at oynatabilsin, rantçılar kolay para kazanabilsin diye. 

Aydın Elmas gibi dürüst vatansever insanlar torun sevecek yaşta sürgün hayatında. Aileden, çoluk çocuğundan uzakta yaşıyor. Emekli maaşına bile el konulmuş. Öte yandan yaptığı binalar yıkılıp ceza alan çürük müteahhitler, rantçı inşaatçılar cumhurbaşkanlığında danışmanlık yapıyor. İktidar partisinde siyasete devam ediyor.

Çürük insanlar siyasete, hayata, bürokrasiye, sektörlere hakim olunca düzgün, dürüst, işini yapan insanlara ülkeyi terk edip gitmek dışında çare kalmıyor. Her dönemde çürük insanlar bir şekilde gemisini yüzdürüyordu. Ama son yüzyıl içinde devlet, siyaset, bürokrasi ilk defa bu derece ve alenen yozlaştı. Liyakat tamamen bitiririldi, makamlar, konumlar, işler göstere göstere çürük insanlara verilir oldu. Çünkü AKP-MHP iktidarı her türlü suç ve suçluyla, çürük insanla iş tutuyor. Dolayısıyla dürüst insanlara ülkede nefes aldırmıyor. Düzgün, nitelikli insanlar ya susup kenara çekilmek ya da ülkeyi terk etmek zorunda bırakılıyor. Türkiye’de bir yapı denetim şirketinde mühendis olarak çalışan kişi kontrole gidiyor, her kolonda iki demirin eksik olduğunu ortaya koyunca inşaat sahibi: “iki çubuktan ne olur? Bununla mı yıkılacak!” diyor.  Gördüğü eksikleri rapor etmek isteyince patronu tarafından: “seni betona gömerim” diye tehdit ediliyor. O da bu kadar çürük insanın ortasında barınamayıp, ülkeyi terk ediyor.

İnsanlar sadece çürük değil, aynı zamanda cahil, insafsız ve yobaz. Yasal hiçbir suçu olmadığı halde siyasetçilerin attığı itham ve iftiralar nedeniyle hapislere doldurulan insanlar depremzedeler için bir şeyler yapmak istiyorlar. Cezaevi yönetimine kan vermek istediklerini söyleyince yönetim: “sizin kanınızla oradakilerin kanını bozmaya gerek yok!” diye cevap veriyor. 

Şimdilerde herkes depremde Erdoğan’ın ihmalleri üzerine konuşuyor. İlk iki gün askeri, polisi, devleti harekete geçirmeyerek insanları soğukta, enkaz altında nasıl ölüme terk ettiğini anlatıyor. Bunlar tamamen doğru ve konuşulmalı. Ama Erdoğan ülkede asıl ağır bir karakter yıkımına neden oldu. Ne kadar düzgün, karakterli, işini iyi yapan insan varsa tasfiye etti, kenara itti. Yerlerine liyakatsız, çürük, tamahkar ve kirli insanları doldurdu. Dolayısıyla hem toplum, hem devlet çürük adamların at koşturduğu, karakterli insanların ise susmak veya pusmak zorunda kaldığı çakallar ülkesine döndü.

Bu dönem insanların karakterini test etmek için çok iyi turnusol oldu. Kerli ferli, “adam” sandığımız kimseler Erdoğan’ın tehditleri, teklifleri karşısında demiri-çimentosu az, alüvyonlu topraktan yapılmış binalar gibi ufalandılar. Anlı-şanlı kişiler makamın, çıkarın, şöhretin, gelecek korkusunun, bazen iktidar tehdidin altında kalıp enkaza dönüştüler!

Problem binaların çürük olması değil. Adamların çürük olması. İnsan çürük olunca sadece binalar değil hayatın tüm alanları çöküyor. Erdoğan namuslu, dürüst, liyakat sahibi insanlara düşman. Çürük insanlara düşkün. Çevresine bir bakın! Her görüşten, yaklaşımdan çürük kişiler etrafında konuşlanmış fır dönüyor. Yine her görüşten dürüst, liyakatlı, namuslu kimse ise onun husumetinden, nefretinden zarar görüyor. Bence mesele ideolojik değil. Mücadele dürüstlerle çürükler arasında geçiyor. 

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

3 YORUMLAR

  1. Baslık olmamış. Çünkü binalar gercekten cürük burda insanın cürüklügü vurgulanacaksa, “Insanlar da binalar gibi cürük” denebilirdi. Velhasįl baslik kulağa hoş gelmiyor.

  2. Toplumun ekseriyeti çürük olduğu için Erdogan, Ergenekon taifesi karabasan gibi çökmüş üzerimize.

    Çürük olamayanların da ekseriyeti korkak olduğunda bu karabasandan kurtulamıyoruz.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin