Ben aslında yoğum!

YORUM | ALPER ENDER FIRAT

Meğer Burhan Altıntop ne kadar da haklıymış, ‘ben aslında yoğum’ deyince gerçekten de ‘yoğ’ olunuyormuş. Devletin derin kısmı da gözlerimizin içine baka baka ‘ben yoğum yoğ’ dedi bir kez daha.

Siyasetin köpeği, kafamıza çaka çaka öğretti ki meğer bu memlekette hiçbir şey ‘yoğumuş’, ne faili meçhuller, ne şartların olgunlaştırılması, ne de beyaz Toroslar! Hepsi ve hepsi bir şehir efsanesi, ‘Fetö’ uydurmasıymış. Bunu bir kere daha anladık. Ve bir kere daha anladık ki ‘iyi çocukları’ devlet çok iyi tanıyormuş.

En son JİTEM davası da çöp oldu. 1992-1996 yılları arasında Mardin’in Kızıltepe ilçesinde 22 kişinin zorla kaybedilmesine ilişkin açılan ve kamuoyunda JİTEM davası olarak bilinen dava sanıkların beratıyla sonuçlandı. Albay Hasan Atilla Uğur tıpkı Ergenekon davasında olduğu gibi bu davadan da beraat etti. Onunla birlikte dönemin Diyarbakır İl Jandarma Komutanı Albay Eşref Hatipoğlu, Jandarma Komando Bölük Komutanı Ahmet Boncuk, Başçavuş Ünal Alkan ve bazı köy korucuları da haklarında açılan “silahlı örgüt kurmak veya yönetmek, silahlı örgüte üye olmak ve tasarlayarak öldürmek” suçlamalarının yersiz olduğuna kanaat getirilerek aklandılar.

28 Şubat ve Ergenekon dosyalarının temizlenmesinden sonra JİTEM dosyası da devletin temiz raflarından indirilip çöpe atıldı. Yine güneydoğudaki faili meçhul cinayetlerle ilgili açılan Cemal Temizöz davası da beraatla sonuçlanmıştı. Türkiye kurbanların da yardım ve yataklığıyla bütün kirli geçmişini birer birer ‘aklıyor’

Ancak bu temizlik çalışmalarında asıl sorgulanması gereken siyasetin köpeği olan yargıdan çok onlara yardım ve yataklık edenler.

Biliyorsunuz, 28 Şubat’ın gayrı meşru yapılanması BÇG’nin adamlarını tutuklayıp yaptıklarının hesabını soran hakim ve savcıların hepsi tutuklanıp meslekten ihraç edildi. Buna müteakip 28 Şubat’ın aktörleri olan üst rütbeli askerler de paşa paşa özgürlüğüne kavuştu. 20 yıl boyunca 28 Şubat’ın travmasını yaşayan, o dönemde itilip kakılıp aşağılananlar da bütün bu olanları alkışlarla izledi. 28 Şubat’a ağıtlarla yatıp kalkan milli görüşçülerin en muhalifleri bile tek laf etmedi.

Ya Ankara Gar’nda, Suruç’ta katledilen yüzlerce insanın yakınlarına ve yoldaşlarına ne demeli? Ergenekon diye bir örgütün hayal ürünü olduğunu söyleyen, delilleri saçma bulup Veli Küçüklerin, Perinçeklerin, Kerinçsizlerin avukatlığını yapanlar, Gar saldırısının, Suruç bombalanmasının bu adamların tekrar sahaya çıkmasından sonra gerçekleştiğini görmezden gelmeye devam ediyor. Sadece Gar ve Suruç bombalamaları değil Türkiye’yi bir terör sarmalına alan sürecin Ergenekon-AKP evliliğinden sonra başladığını görmeyen gözler sadece kör değil aynı zamanda art niyetlidir?

Bütün bunları birkaç tane sakallı tetikçinin tasarladığına binlerce kilometre hiçbir kontrole takılmadan gelip bombayı patlattığına inanmaya fazlasıyla hazırlar.  O sakallı tetikçilere en ağır cezayı verince bütün sorunlar bitmiş, bütün sorular cevaplanmış, defter de böylece kapanmış olacak. Gözleri o tetikçilerin cezalandırmanın üzerineyken ağızlarıyla avazları çıktığı kadar Ergenekon bir kumpastı diye bağırmaya devam ediyor.

Karısını öldürmeye giderken ikinci kere yakalanan adamı yine de serbest bırakan ama doğum yapan kadına kelepçe takan yargı, Türkiye’nin 90’lı yıllarda hiçbir rutin dışı işinin olmadığına hükmetti. Sadece 90’lı yıllarda değil Türkiye’de hiçbir yerde ve zamanda rutin dışı bir şeyin olmadığında ısrarlı. Varsa yoksa cemaat. Siyasi ihtiyaca göre PKK da zaman zaman cemaate ekleniyor. Cemaatteki o sarma yapan teyzelerin de anayasal düzeni yıkacak tehlikeli bir faaliyette olduğuna inanmamızı istiyor.

Katilin bütün kurbanları fısıldamaya devam ediyor ‘yoğumuş yoğumuş’

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin