Belediye başkanları ve Erdoğan

YORUM | PROF. DR. MEHMET EFE ÇAMAN

Hayır, kolayına kaçarak, ‘Canım fiilen anayasasız yönetilen ülkede belediye başkanının görevden alınması de konu mu olurmuş ki!’ türünden bir yazı olmayacak bu. Ya da, ‘Kürtlerin belediye başkanlarını birbiri ardından hukuksuzca azledilirken ve yerlerine Erdoğan’ın kayyumları atanırken neredeydiniz?’ diye de sormayacağım, korkmayın! Veya, ‘HDP’li Selahattin Demirtaş gibi Cumhurbaşkanlığı adayı olmuş, partisi yüzde on barajını aşmış bir bölgesel partinin eş başkanı aylardır hapiste kardeşim, neredeydiniz aylardır?’ da demeyeceğim! Yine, ‘Onlarca HDP’li milletvekili ve CHP’li vekil Enis Berberoğlu’nun hapiste olduğu bir diktatörlükte olur kardeşim böyle şeyler, canınızı sıkmayın,’ türünden bir kinayeyle de karşınıza dikilmeyeceğim. Kadir Topbaş’ın, Melih Gökçek’in ve daha birçok belediye başkanının Erdoğan ile yaşadığı sorunu tekil olaylar ve örnekler ekseninde açıklamaya çalışmanın hiçbir yararı olmadığı kanısındayım çünkü.

HERKESİ KENDİ GİBİ BİLDİĞİ İÇİN KORKUYOR

Bakın, Erdoğan’ın AKP’deki ağır toplardan yalnızca biri olduğu yıllar çok gerilerde kaldı. AKP’nin demokratikleşme dinamiği olduğu dönem de çoktan kapandı. Bunların yerine, tek adamın kontrolüne geçen bir parti ve teşkilatı, demokratik teamüllerle arasındaki bağı kökünden kopartan bir tahakküm ve güç yoğunlaşması var. AKP içinde Erdoğan dışında hiçbir isim kalmayana kadar devam edecek bu gidiş. Kardeş hukuku bağıyla bağlı olduğunu söylediği kim varsa, onunla yola çıkan, zorluklara göğüs geren kimlerse, “dava” dedikleri ideale inanan ve onunla mücadele veren ne kadar dostu varsa, hepsinin ipini çekene dek durmayacaktır. Çünkü korkuyor. Herkesi kendi gibi bildiği için korkuyor. Partisinin iç dinamiklerine yön verebilecek, ileride bir şekilde karşısına dikilebilecek tüm isimleri siyasetten silmek istiyor.

AKP, Erdoğan’ın gazabına uğrayanlarla dolu bir siyasi mezarlık adeta. Abdüllatif Şener, Abdullah Gül, Bülent Arınç, Ahmet Davutoğlu, Kadir Topbaş, Melih Gökçek gibi aralarında cumhurbaşkanı, başbakan, mini-devlet İstanbul gibi bir metropolün büyük şehir belediye başkanı, başkent Ankara belediye başkanı gibi isimlerin bulunduğu liste uzun. Bu isimler Erdoğan’la eşitler arası bir ilişki seviyesinde yola çıkmışlardı. Sonra ikinci planda kaldılar. İtilip kakıldıkça durumu kabullendiler, ses çıkartmadılar. Garip bir kol kırılır yen içinde türü davranış sergilediler. Bir tanesi de çıkıp uğradığı haksızlığa ses çıkardı mı? Erdoğan’ın neden kendisine cephe aldığını, neden siyaset sahnesinden adını silmeye çalıştığını sorguladı mı? Beyler: Erdoğan’a bu gücü siz verdiniz! Erdoğan’ın partinizi eritmesine ve sizi yok etmesine göz yumdunuz. Dahası, Erdoğan’ın AKP’yi kendi emellerini meşrulaştırıcı bir araç haline getirmesine sesinizi çıkartmadınız. İstişare demokratik kültürü yerini yalancıktan “parti üst kurullarında çıkan teamül” adı altındaki lider sultasına bıraktığında, sus pus oturdunuz! Tek bir itiraz cümlesi çıktı mı ağzınızdan?

KENDİ DÜŞEN AĞLAMAZ

Erdoğan böylelikle tüm AKP’yi kontrolü altına aldı. Parti içi demokrasi kanalları tıkandı. Zaten her bir demokratik kurumda – buna siyasi partiler de dâhil – demokratik sürecin sürdürülebilir olması, beşeri sermayeye, yani partililerin davranışlarına bağlıdır. Sizler Erdoğan’a ipinizi çekmesi için gerek duyduğu gücü verenlersiniz, o yüzden ağlamayın! Kendi düşen ağlamaz!

Erdoğan’ı AKP’nin insani bir bedende vücut bulmuş yek ve tek liderine dönüştürürken, sadece AKP’yi siyasi bir cesede çevirmekle kalmadınız, ya da sadece kendi politik kariyerlerinizi bitirmediniz. Aynı zamanda bugün Türkiye siyasetinin içine düştüğü otoriterlik, diktatörlük, İslamo-faşizm, anayasasızlık, güçler birliği, insan hak ve özgürlüklerinin fiilen sona ermesi gibi tüm olumsuzlukların da önünü açtınız. Sizler, beyler, arabanın frenlerini sabote edenlersiniz. O yüzden, kimse arabanın frenlerinin bir kaza sonucu boşaldığına inanmıyor, inanmayacak! Sizin siyasi sorumluluğunuz vardı. Şahsiyetsizliğiniz, sizleri aklamaya yetmez. Tarih, sizi Erdoğan’a boyun eğen zayıf çapsızlar olarak yazacak.

TÜRKİYE’DE HUKUKUN SEVİYESİ BU!

Bakın, şu anda tartışma dosyalar üzerinden yürüyor. En saf, en masum, en idealist yorumlarda bile, ortada sistemsel düzeyde bir mücadele olduğundan kimse söz edemiyor. Oyunun kuralları yok. Kimse Cumhurbaşkanı’nın ya da bir siyasi partinin görev süreleri devam eden belediye başkanlarını görevden alıp almama hakkı olup olmadığını tartışmıyor. Hiç kimse yapılan siyasi baskının ve şantajın anayasa ve yasalara göre suç olduğundan dem vurmuyor. Hiç kimse Erdoğan’ın “Neticesi ağır olur!” cümlesinin arka planını, hukukiliğini, ahlakiliğini, siyasi teamüllere uygunluğunu falan konu etmiyor. O günler geride kaldı, uyanın! Konu edilen tek şey, Gökçek’in elinde olan dosyalar sayesinde gücü dengeleyip dengeleyemeyeceği. Ya da Erdoğan’ın fiili dikta rejiminin enstrümanları sayesinde Gökçek’i nasıl alaşağı edeceği. Herkes hukuk olmadığını, Erdoğan’ın bir işaretine bakan “yargı” erkinin tut komutunu beklediğini konuşuyor. Kimin kaseti var, kimin dosyası güçlü? Efendim, siz ki 17/25 Aralık sürecini dahi kontrol edebildiniz, Gökçek’in dosyaları da ne ki, icabında “Fetö’cü” der geçersiniz! Türkiye’de hukukun, siyasetin, ahlakın seviyesi bu!

CHP DE, MHP DE GİDİŞATTAN MEMNUN HERHALDE

Bu tabloda, Kılıçdaroğlu’nun çıkıp Gökçek’i savunur bir pozisyon alması ve hukuktan, demokratik teamüllerden falan bahsetmesinin iki olasılığı var: Ya siyasi zekâ eksikliği temelinde değerlendireceğiz bu söylemi, ya da Erdoğan’ın AKP’nin içini boşaltmasını ve AKP içi figürleri ekarte etmesini kendi mahallesinin beklentileri bakımından çok olumlu görmesi ile ilintilendireceğiz. Birincisi ile ilgili çok yaygın bir kanı mevcut – CHP tabanı da dâhil olmak üzere. İkincisi ile ilgili olarak bu satırların yazarı Türk toplumunda ilk kez Avrasyacı ulusalcı derin yapıyı gündeme getiren kişi biliyorsunuz, bu noktada yine Avrasyacı derin yapının Erdoğan’ın tek kalana dek AKP ve İslamcı siyaseti tarumar etmesi üzerine plan yaptığı varsayımımızı yineleyeceğiz ve Kılıçdaroğlu’nun bu plandaki olası rolüne işaret etmekle yetineceğiz. Her halükârda, CHP de MHP de bu gidişattan memnun. Herkes “metal yorgunluğu” söyleminin, aslında Erdoğan’ın işini topluma kabul ettirmek için kullandığı bir bahane olduğunun farkında.

Aslında AKP için denklem o kadar basit ki! Çoğunluğu yolsuzluklara bulaşmamış isimlerin, yolsuzlukların merkezi bir güç odağının güdümüne girmeyi kabullendikleri bir mekanizma var. Bir kişi çıkıp gerçekleri açıklasa, gerisi çorap söküğü gibi gelir! Fakat mesele de burada. Diktatörlük kritik momentumu geride bıraktı. Bu nokradan sonra kim ortaya çıkarsa ve konuşursa, karşısında Saray’ın “yargısını”, Saray’ın “polisini” bulacak. On binlerce masumun terörist ilan edildiği bir haydut devletin ve onun başındaki diktatörün karşısına dikilmek için şahsiyet ve cesaret lazım. Eğer bu olsaydı, Gökçek’in elinde olan dosyalar üzerinden mi tartışılırdı bugün olan biten yüz karası tablo?

DEVLET, ORGANİZE SUÇ ÖRGÜTÜ GİBİ İŞLİYOR

Türkiye’de devlet organize suç örgütü gibi işliyor. Şantaj, çıkar ilişkileri, ahlaksızlık, hukuksuzluk, gayrı meşru güç kullanımı, gayrihukuki ve artık sıradanlaşmış olan uygulamalar, işkence ve adam kaçırma gibi “siyaset enstrümanları” (!) Türkiye’de olağan kabul ediliyor. Hiçbir yolsuzluk artık gazetelere haber dahi olmuyor. Toplumun büyük çoğunluğu siyaseti pislikle, üçkâğıtla, abrakadabra ve çirkeflikle özdeşleştiriyor. Buna bir de korkuyu ekleyin.

Ben belediye başkanlarının harcanmasına hayret etmiyorum, çünkü gerçekçiyim, çünkü yaşanan sürecin bir istisnai durum olmadığının ayırtındayım ve bu sistemin normalinin bu olduğunu biliyorum. Demokrasi ve hukuk yoksa normal budur beyler! Ortadaki utanılası durum, Türkiye’nin arınmaya ne kadar gereksinimi olduğunu ortaya koyuyor sadece.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. Bence kendilerine yapilan hukuksuzluga, haksizliga istedikleri asil sey olan para , mal ve mulku fazlasiyla aldiklari icin ses cikarmiyorlar. Malum ne de olsa siyasette niyet para havuzuna dalmak degil mi? Iktidar, guc elde etmek icin girilmez mi siyasete? Kucuk tanri olmak isteyenler icin en iyi yol. Insanlar da kul olmayi hic bilmezler zaten. Hele parayi, gucu bi gorsunler

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin