Batı, bu Müslümanları daha ne kadar taşır?

YORUM | MAHMUT AKPINAR

Geçen hafta Almanya’da 2 ayrı nargile kafeye bir Alman tarafından ırkçı saldırı düzenlendi ve 5’i Türk, 11 kişi öldü. Bu saldırı yükselen ırkçılığı ve İslamofobiyi yeniden gündeme taşıdı. Batıda yaşayan Müslümanlar yeniden kaygılandılar.

İslamofobi, İslama ve Müslümanlara karşı nefret duyma, rahatsız olma halidir. Bunun tarihi kökenleri çok eskilere kadar gitse de 11 Eylül çağdaş anlamda İslamofobinin miladıdır. Bu tarihten sonra batı medyasının sorumsuz veya kasti yayınlarıyla dünyada İslam’a ve Müslümanlara karşı tepki, nefret gelişti. Müslüman, İslam ve terör kavramları sürekli yanyana kullanılarak Müslümanlar toptan şeytanlaştırıldı, mücrimleştirildi.

İslamofobinin yükselişinde pek çok harici faktör var. Kolonyal dönemde Batının Müslüman ülkeleri işgal edip sömürgeleştirmesi ve buna karşı gelişen cihadist tepkiler, İslam dünyasında ekstremist grupların, silahlı örgütlerin doğmasına neden oldu. Güya İslamcı terör gruplarıyla mücadele etmek için Batının Ortadoğu’yu istikrarsızlaştırması radikalizmi daha da büyüttü. Radikal gruplar batıdan intikam almak için asimetrik mücadele yöntemlerine, İslam’ın tasvip etmediği yollara tevessül ettiler. Batının işgalci, istikrarsızlaştırıcı yaklaşımı radikal İslami eğilimleri tetiklerken, Müslümanlara mal edilen şiddet, terör İslamofobiyi tetikledi ve kısır bir döngü oluştu. Bunları “İslamofobi Neden Yükseliyor?” başlıklı yazımızda ele almıştık, oraya bakılabilir.

BU YAZIYI YOUTUBE’TA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️

Bunların ötesinde İslamofobi’nin yükselmesine neden olan önemli bir faktör de batıda yaşayan Müslümanların tavır ve tutumları. Demokratik batı dünyasında ciddi oranlarda Müslüman nüfus var. Bunların bir kısmı Fransa, İngiltere gibi ülkelere eski koloniler üzerinden gelen Müslümanlar. Ancak son dönemde Batının yanlış müdahaleleriyle istikrarsızlaştırılan Afganistan, Irak, Suriye, Libya gibi ülkelerden çok sayıda insan, can güvenliği için, refah ve huzur aradığı için batı ülkelerine göçtü, göçüyor. Ayrıca İran, Mısır, Suudi Arabistan.. son dönemlerde Türkiye gibi otoriter ülkelerde baskıya, zulme maruz kalanlar kendini batıya atıyor. Ekonomik imkanı olanlar, eğitimliler legal yollarla gelirken, büyük kitleler insan tacirlerinin aracılığıyla ve çok zor şartlarda, denizlerde boğularak, ölümleri hiçe sayarak Batıya ulaşmaya çalışıyorlar. Sonuç itibariyle demokratik batıya, genelde üçüncü dünya ülkelerinden ama münhasıran Müslüman ülkelerden muazzam bir göç ve iltica var. Avrupa’ya iltica eden 10 mültecinin 9’u Müslümanlardan oluşuyor. İslam coğrafyalarındaki otoriter yönetimler, baskı, zulüm, geri kalmışlık, adaletsizlik, eşitsizlik devam ettiği sürece -bütün engellemelere rağmen- bu göç ve iltica akını devam edecek.

Göç ve ilticanın bizzat kendisi, Müslüman nüfusun ve İslam’a dair sembollerin görünür olması, göçün ekonomiye, işsizliğe olumsuz etkileri, sağ partilerin politik istismarı zaten İslamofobiyi yükseltiyor. Hepsinin ötesinde batıda yaşayan Müslümanların tavrı tetikliyor İslamofobiyi. Maalesef batıda yaşayan Müslümanlar olarak bizler bunun farkında bile değiliz veya kâle almıyoruz. Yaklaşan ve her geçen gün büyüyen bu tehdide tedbirler almıyoruz, çözüm için kafa yormuyoruz.

Müslümanların hangi tavır, davranış ve tutumları İslamofobiyi tetikliyor?

  • İş ahlakının olmayışı
  • Ortadoğu’nun veya ülkelerimizin kirli, çatışmacı siyasetini buralara taşımak ve buralarda anavatanın siyasetinin figüranları haline gelmek.
  • Gettolar halinde yaşamak ve bu gettolarımızda 3. dünya atmosferini sürdürmek
  • Dil öğrenmeye direnç. Kaç nesildir Almanya’da yaşayan Türklerden hala çok sayıda Almanca bilmeyen var
  • Çocuklarımızın eğitimine önem vermemek, onların entegrasyonunu da geciktirmek
  • Bulunduğumuz ülkede kuralları takmamak, yasalara aykırı iş ve işlemler içinde olmak
  • Suç eğilimin yüksek olması, pek çok suç şebekesi içinde Müslümanların yer alması.
  • Sosyal yardımların ve sosyal devlet anlayışının istismar edilmesi
  • Kul hakkını kendi aramızda da dikkate almama, ama muhatap “gavur” olunca kul hakkı yemeyi ibadet gibi görme. Oysa ateistin, Almanın veya İngilizin hakkı da kul hakkıdır ve ahirette herkese hesabı sorulacaktır.
  • Buralara sığındığımız, onların hukukundan, demokrasisinden, huzur ortamından yararlandığımız halde onlara hala “taharetsiz kafirler!” yaklaşımıyla tepeden bakmaya devam etmek.
  • Çalışmak, üretmek, anlamak, izah ve ikna etmek yerine komplo teorilerine, hikayelere sarılmak ve bunları tembelliğimize, geri kalmışlığımıza kılıf yapmak.
  • İçinde yaşadığımız toplumların kaygılarını dikkate almamak. Adeta onların ülkesinde onları yok sayarak yaşamak. Onlarla diyalog kurma, bizden onlara zarar gelmeyeceğine ikna etme gibi bir çabaya girişmeme.
  • Müslümanlardan kaynaklanan terör ve şiddeti amasız fakatsız kınayamama. Kınayanların bunu göstermede çekingen davranması.
  • İslamın güzel ahlak ve doğru muamele olduğundan gafil şekilde, Müslümanlığı domuz yememeye, sünnet olmaya, şekle indirgeme. Temsil etmediğimiz Müslümanlığı bir de zorla kabul ettirmeye çalışma.
  • Bütün batı toplumlarını homojen görüp “kafirler” olarak algılama ve öyle muamele etme. Batı dünyasındaki insan haklarını önceleyen, hukuku savunan kesimlere bile etiketleyici, dışlayıcı yaklaşma. Genellemeci ve yanlış bir batı-batılı anlayışına sahip olmak.
  • Batının tüm kaynak ve imkanlarından, sonuna kadar ve çoğu zaman hak etmediğimiz halde yararlanırken, bu toplumların problemlerine çözüm üretmek için kılımızı kıpırtdatmama. Bir katkı verme, değer üretme çabasında olmama.

Sağ politikacıların oportünist yaklaşımları nedeniyle, İslam’a mal edilen radikal örgütlerin eylemleri nedeniyle, tarihi kırılmalar, politik çatışmalar vb gibi nedenlerle zaten İslamofobi yükseliyor. Öte yandan bunlara çözüm bulması, endişeleri gidermesi, batılı dostlarını temin etmesi gereken batı Müslümanları yaklaşan tehlikeyi umursamaz şekilde hayatına devam ediyor. İslamafobiye neden olan sebepleri ortadan kaldırmaya, bu ülkelerdeki demokrat, insan haklarına inanan kesimlerle İslamofobiye karşı mücadele etmek için, etkili diyaloglar kurmaya matuf dikkate değer bir çaba göstermiyor.

Müslümanların batı dünyasındaki nüfusu ve oranı giderek artıyor, bundan sonra da artacak. Zira Müslüman ülkelerde hukuk, insan hakları, adalet konularında bir düzelme yok ve olacağa da benzemiyor. Bizde bu zalim yöneticiler ve onlara sukut, adaletsiz düzene ses vermeme oldukça, canı yanan Batıya göçecek, demokratik ülkelere sığınacak. Ancak nasıl vücut kendisine adapte edemediği şeyleri yabancı addedip atmaya çalışıyorsa, bir süre sonra sığındığımız, hukukuna, adaletine muhtaç olduğumuz bu toplumlar bizi “yabancı” görüp daha fazla taşımak istemeyecek. Demokratik ülkelerde de zaman zaman kırılmalar, kesintiler olur ve bu dönemlerde ilk zarar görenler göçmenler, yabancılardır.

Batıda yaşayan Müslümanlara doğru hızla yaklaşan bir cisim var. Eğer yükselen ırkçılığın dozajının düşmesine çabalamaz, artan İslamofobi ile mücadele etmez, gerçek İslamı ve Müslümanları temsil etme çabası gösteremezsek, korkarım ki uzun olmayan bir dönemde daha büyük sıkıntılarla karşılaşacağız. Bu toplumlar bizim gibi Müslümanlardan kurtulmak isteyecekler. En azından ırkçıların, İslamofobiklerin söylemlerine sessiz kalacaklar.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

18 YORUMLAR

  1. Bu dekileriniz dogru degil. Sorun bütün engellemelere ragmen Müslümanlarin bu ülkede yükselmeleri. Egitim, kendi is sahalarinda ve artik cevap verebilir duruma gelmeleri. 25 yildir Almanyada büyüyen Yük. Müh. olarak söylüyorum. 2 saat bu ülkelerde alman, ingiliz, fransizlarla … tesriki mesaisi olmayan yazmasin böyle yazilari.

  2. Yüzde 5-10 un yaptigini niye genelliyorsunuz (oda hangi sebebten Allah bilir, engellemeler, mobbing—)? Yahudiler Almanyada sizin degiminizle asalak oldugu icin mi ölürüldu bu Ülkede, tam tersi cok basarili idiler. Türkler bu ülkede eskisi gibi sirf tuvalet temizlemedigi veya Fabrika iscisi olmadigi icin sorun olarak gözüküyor. Burdaki Medyalarda yandas, bunu unutmayin, Türkler hakkinda sirf kötü haberleri verirler.

  3. Cözüm: Dik durmak, engellemelere ragmen daha da basarili olmak ve cogalmak. Örnegin Almanyada 25-30 milyon olmadan söz sahibi olamayiz bu ülkelerde. Müsbet harekete DEVAM, kendimizi kötülemeye DUR, yapici elestiriye EVET. Uhuvvet ve Ihlas ile kendi firmalarini, kendi sosyal kurumlarini, kendi üretimine ve egitimine artirarak devam …..

  4. Yeni gelenler bile sosyal sisteme yük degil tam tersi.

    Die 6,6 Millionen Menschen ohne deutschen Pass bringen dem Staat Milliarden, zeigt eine Studie. Die Einschätzung, dass Zuwanderung die Kassen belaste, sei unbegründet.
    Von Reuters

  5. Die deutschen Sozialkassen profitieren in beachtlichem Maße von den 6,6 Millionen Ausländern, die in Deutschland leben. Eine Studie der Bertelsmann-Stiftung zeigt, dass die Menschen ohne deutschen Pass in der Bundesrepublik deutlich mehr Steuern und Sozialbeiträge zahlen als sie umgekehrt vom Staat erhalten. Dadurch erziele der Staat Milliardeneinnahmen. Im Jahr 2012 betrug der Überschuss 22 Milliarden Euro – Tendenz steigend.

  6. Almanyada sosyal devletin toplam maliyeti yillik 147 Milyar dolar.
    Jeder Ausländer zahle pro Jahr durchschnittlich 3.300 Euro mehr Steuern und Sozialabgaben als er an staatlichen Leistungen erhalte. Das Plus pro Kopf sei in den vergangenen zehn Jahren um über die Hälfte gestiegen. Durchschnittlich würde jeder Mensch ohne deutschen Pass in seinem Leben 22.300 Euro mehr an den Staat überweisen, als er an Transfers erhalte. In Summe profitiere der Sozialstaat in einer Größenordnung von 147,9 Milliarden Euro von den bereits heute in Deutschland lebenden Ausländern.

  7. Evet mesela hapisteki Yabanci orani yaklasik yüzde 30 yabancilar arasinda, yabanci kökenlilerin Ülke nufusuna orani yüzde 15 olmasina ragmen. Ama burda bütün Avrupadan gelmis olanlar var. Mesela Polonyadan gelen Hirsiz, Bulgaristan, Sirbistan dan gelen vs………….

  8. 2018 itibariyle köken olarak:
    Alman kökenli sayisi 35.000 hapiste (Toplam 50.000). Bu yaklasik Alman nufusunun 65 milyon yaklasik % 0,05 e tekabül eder: Ispat
    Die Zahl der deutschen Häftlinge sank hingegen deutlich von 36.121 im vergangenen Jahr auf 34.690 Ende März dieses Jahres. Seit dem Jahr 2012, als die Zahl noch bei 44.841 lag, ging sie kontinuierlich zurück.
    Gelelim Türklere: Unter den ausländischen Häftlingen im Jahr 2018 stellten die Türken (2366), die Polen (1316), die Rumänen (1143) und die Marokkaner (648) die größten Nationalitätsgruppen.
    2.500 olsun esas 2366 yaklasik 5-6 milyon Türk kökenli var. % 0,05 bile degil, yani almandan düsük.
    El Insaf oyunlara gelmeyin. 11 Eylül ü biraz arastirin. 50 ABD akademisyeni hapiste. Algi yapmayalim

  9. ALmanya 82 Milyon, 65 milyon Alman 17 milyon diger milletler. Bir ara 2.500 yerine 25.000 türk hapiste diye yalan haber yayinladilar ortaya cikti yalanlari

  10. Buralarda yasamis bunlari arastirmis insanlara bir sorun suclama yapmadan lütfen !!!! Burdakilerin engellemelerine karsi yeterince enerjimizi harciyoruz birde size karsi harcamayalim.

  11. Biz burda yabanci degiliz. 5. Nesil burda büyüyor. Amerikada Siyahi neyse Almanyada Türk, Müslüman o. Mesele Siyahilerin durumuyla ayni. Kabul edilmeme, haksiz yere kötülenme vs.

    • Bence orta yolu seçmek lazım. Sizin Murat Çelik’in dediği Türklerin büyük çoğunluğu için geçerli olabilir. Ama bazı şeyler doğruyken, yanlışları da aklamamak lazım. Almanya’da Tr’deki köyünde gibi yaşayan ne kadar Türk insanımız var. Yaşamayanlara sözümüz yok zaten. Tr’deki gündemi Almanya’da bütün şiddetiyle yaşamak yansıtmak, dil öğrenmemek (bunları yapmayanlara sözümüz yok yine) yanlış. Murat Bey’e benim söylemek istediğim doğru ve güzel örneklere sözümüzün olmadığıdır. Entegre olmuş Avrupalı gibi aynı zamanda değerlerini kaybetmemiş Türklere sözümüz yok zaten amaç öyle olmak. İkincisi yazıda kastedilen Türkler değilki sadece. Müslümanlar. Özellikle son zamanlarda belki 5-10 yıl aralığında gelenler. Eskilerden de sorun olan, entegre olmayıp Avrupalılara kafir ve katli vacip gibi bakan İşid kafalı, selefi anlayışlı, Tr’deki İslamcı Akpli anlayış ile aynı anlayışta olan ve Avrupa’da ne kadar yaşadığı çok da önemli olmayan Türkler ya da diğer müslümanlar, işte bizim en büyük problemimiz onlar.
      Bir de şu anlayış yanlış, bazı şeyleri söylemek için illaki 25 yıl Avrupa’da doğup büyümek gerekir mi Allah aşkına?
      Yanlış ve doğru şeyleri anlamak için orada yıllarca yaşamaya gerek yok kanaatimce.

  12. Ben yazarla ya da yorum yazan kişilerle tartışmak taraftarı değilim. Fikirlerimizi kibarca söyleyelim. Fikirlerin kendisi çarpışsın.
    Yazarın söylediklerini toptan reddetmek de yanlış, eletirenleri de.
    Avrupalıların da tabiki defolu olanları vardır. Hapishane rakamları ile oynayıp Türklere baskı yapan, zenci muamelesi yapanlar var tabiki. Onlar da Müslümanlardaki İslamcı, İşid, Selefi, Akp kafalı insanların Avrupalı versiyonları. Yani onlar da radikal, Müslümanların ki de radikal. İkisi de sakat.
    Ama eksikleri kabul etmek, güzelliklerin de hakkını vermek lazım. Ben Akpli dedim ama içlerinde zihniyet olarak İşid, İslamcı, Selefi kafalı olmayanlar da var tabi ki bir sürü. Hepsini genellemiyorum.
    Aslında amaç zarflar ile değil mazruf ile yani sıfatlarla mücadele etme, onları iyileştirme olmalı.

  13. Murat Celik beyin kullandigi “sözumuzun gecmesi”, “engellemeler”, “zenci örnegi” gibi ifadeler, 25 yildir avrupada muhendis olarak yasayan bir turk tarafindan soylenmistir. Irkcidir, ayrilikcidir, kucumseyicidir. Dislanmislik sendromunun, entegre olamamanin urunudur. Zannimca yazarin kastettigi Tam da budur. Bu kabuktan kurtulup , bizlere kucak acan avrupali mustakbel kardeslerimize muhabbetle ve saygiyla bakmamiz gerekmektedir.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin