Baston değneği..

YORUM | ALPER ENDER FIRAT

Demir, plastik ve çeşitli madenlerden yapılmış bir makina gibi. Yüzü dümdüz, hiç mimik yok, düğmesine basıldığında çalışan, kendisine yüklenen kelimeleri söyleyen, durulması istenen yerde duran ve düğmesi elinde olan ne istiyorsa onu yapan bir robot gibi. Hiç duygu yok, gerçekte ne düşünüyor, bir düşünme yeteneği var mı anlayamıyorsunuz. Gamsız insanlarda görülen duygusuz bir haz halinde yaşıyor.

Ona baktığınızda kesinlikle ruhani bir duyguya kapılmıyorsunuz. Hatta, Papa ya da Tibetli bir keşişe baktığınızdaki kadar bile uhrevi bir duygu uyandırmıyor. Dünyadaki herhangi bir kişinin ya da bir topluluğun, acıları, kederi, kaygısı, çektiği zorluklar umrundaymış gibi görünmüyor. Otururken, konuşurken, kürsüdeyken insanlığın acılarına kafa yoran, bunun için kaygılanan ya da insanlık huzur bulsun diye dert çeken, en azından bunun için Allah’a yakaran bir insan profili asla çizmiyor. Kan, revan, savaş halindeki insanlığın düştüğü durumdan rahatsızlığını izhar edecek hiçbir belirti gözlenmiyor. Diyanet İşleri Başkanı ama asla ruhani bir hali yok. 

İç dünyasını bilemeyiz diye bir şerh koyalım, dışarıdan göründüğü kadarıyla ilkelerini ve doğrularını belirleyen merci kitap değil de siyasi iktidar gibi görünüyor. Kendisi Allah’a karşı değil de hükümete karşı sorumluymuş görüntüsü veriyor. Bunu siyasi iktidarın doğrularını, amaçlarını, arzularını din paketine sarıp servis etmesinden anlıyorsunuz. İktidar avaz avaz ve aleni yalan söylerken, başında kavuğu pardon sarığıyla hemen yanı başında duruyor. Sadece tek bir kişinin kendisinden razı olması için yapabileceği her şeyi yapıyor. Görünüşe bakılırsa razı olması için ihlasla çabaladığı Allah değil.

Diyanet İşleri Başkanlığı, devletin dini kontrol etmesi kastıyla kurulmuş ve kurulduğundan beri de iktidar sahiplerinin elleri hep burada olmuştur ama hiç bu kadar aleni, hiç bu kadar göstere göstere ve itici bir şekilde iktidarın önünde paspas edilmemişti. İnsanın iktidar sahiplerine güç yetirememesini anlıyorum, hatta korkuyu da anlıyorum da bundaki bunlarla açıklanamayan bir durum. 

İnsanların iç dünyalarını bilemeyiz. Günahını görür tövbesine muttali olmayız, hiç kimsenin Allah ile irtibatını yargılayacak konumda olmadığımın farkındayım. 

Ben Diyanet İşleri Başkanı olarak çizilen bir imajdan söz ediyorum. Dini, siyasi iktidarın baston değneğine dönüştüren çok pespaye bir imaj bu. Deizmin en büyük misyoneri de işte bu pespaye imaj. 

Siz hayatı yeni yeni tanımaya başlayan bir genç olsaydınız ve dünyada yaşananları, nelerin döndüğünü  anlamaya çalışsaydınız ve dini figür olarak karşısınızda Ali Erbaş’ı görseydiniz İslam’la ilgili nasıl bir hisse kapılırdınız? Televizyonu her açtığınızda karşınıza çıkan Recep T. Erdoğan’ı gördüğünüzde hemen yanı başında onun için dua eden bir figür belirseydi? Zırhlı araçla gezen, peşin satan bakkal gibi gürbüz, neredeyse, iktidarımızı sen koru Allah’ım, onu elimizden almak isteyenleri kahr-u perişan et diye dua edecek bir imge sizde ne tür çağrışımlar yapardı? 

Kendimi 17 ya da 20 yaşında bir gencin yerine koyuyorum, dini Ali Erbaş’ın imajıyla anlamak zorunda kalsaydım İslam hakkında ne düşünürdüm bilemiyorum.  

İşte bunlar sayesinde Deizm, Ateizm tarih boyunca hiç olmadığı kadar yaygın hale geldi Anadolu topraklarında, ancak kendisini böyle tanımlayanları dinlediğinizde aslında İslam’ın değil AKP dininin Ateistleri olduğunu fark ediyorsunuz.  

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. yazının başında gamsız ifadesini görünce yıllar önce samimi bir arkadaşın söylediği “gamsız kimdir? k.cina çivi cakildiginda bu tıkırtı da nereden geliyor” diyendir dediği aklıma geldi. ülkemizde ne kadar çok gamsız var. sadece erbaş mı?

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin