MHP’liler şikâyeti üzerine 1 Eylül’de tutuklanan Ceza Hukukçusu Avukat Dr. Dilek Ekmekçi, ”Sinan Ateş cinayetinin sulandırılan ve cılız bırakılan dosyalarını gerçek mecrasına oturtmak için “asrın suç duyurusunu” yapmaya hazırlandığım dönemde tutuklandım. Benim gibi 1,5 metrelik yetim bir kadın, doğar doğmaz terk edilmiş bir çocuk bu ülkeye fazla geldi.” dedi.
Bianet’ten Evrim Kepenek’in sorularını tutuklu bulunduğu Bakırköy Cezaevi’nden cevaplayan Ekmekçi, 25 günde 2 kere Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ne götürüldüğüne dikkat çekti. ”Bu süreçte hem Fetö üyeliği iftirasına, hem biyolojik ablasına ilgi duyup cinsel saldırıda bulunmak iftirasına, hem de Tevfik Ertürk’ün mezarlarına, na’şına zarar vermek iftirasına uğradım. O kadar ki “bel altı sapık kumpas devrede” beni cezai ehliyet tespiti için akıl muayenesine bile göndermek istiyorlar.” ifadelerini kullandı.
Gözaltı işlemleri sırasında uğradığı hak ihlallerine işaret eden Ekmekçi, şunları anlattı: ”Öncelikle gözaltı için gelmemişlerdi. Yakalama kararı için avukatın konut ve işyeri dokunulmazlığını ihlal ederek site resepsiyonunun da hatalı davranması ve beni aramaması sebebiyle daire kapıma kadar geldiler. Kapıya kadar gelmelerinin suç olduğu konusunda uyardım. Uyarılarını sesli ve görüntülü olarak göz deliğinden kaydedip arkadaşlarıma gönderdim. Buna rağmen suç işlemeye devam edip, apartman ortak alanında, asansörlerin önünde saatlerce beklediler; çıkıp gitmedikleri her saniye suç işlemeye devam ettiler. Site özel güvenliği de buna göz yumdu. Sonunda sadece soru sorduğum, hafif eleştiri bile olmayan bir paylaşımla ilgili avukat bürosuna özel arama ve gözaltı kararıyla geldiler. Twitter(x) hesabının şahsımın olduğunu hiçbir zaman inkâr etmediğim için ikisi eski, 3 telefonuma el konulması da başlı başına hukuka aykırı. Avukat bürolarından ve konutlarından arama ve el koymaya büro başkanının temsilen bir avukatın ve ayrıca savcının bizzat katılması zorunlu. Baromuz maalesef çok pasif, ülkelerdeki insan hakları, kadın hakları, avukat hakları ihlallerine karşı çok etkisiz. Baro temsilcisi olarak gelen avukat MHP’ye yakın bir isim olarak bilindiğini tutuklandıktan sonra yine meslektaşlarımdan öğrendim. Gözaltına alındığım halde; biz polislerle arama yapılan ofisten ayrılmadan çoktan gitmişti. Gittiğinde haberim bile olmadı. Bir kadın avukat olarak yıllardır ölüm tehditleriyle, adli kumpaslarla mücadele ettiğim halde; “meslektaşım bir ihtiyacınız var mı” demedi, bana polis aracına kadar eşlik etmedi. Kendisinden rica ettiğim halde Vatan Emniyet’e hiçbir avukat meslektaşımı yönlendirmedi. İnanın daha arama tutanağını görebilmiş değilim. Avukat olarak müvekkillerimizin özellerinden de sorumluyuz. İstanbul Barosu’nun ilk kadın başkanı Filiz Saraç’ın da tutuklanmamla ilgili olarak yıllardır bir parti veya sivil toplum örgütü gibi tek başıma verdiğim mücadeleyi “avukatlık faaliyetiyle ilgili görmediğini” söylediğini duydum. Oysaki “hukuk üstünlüğünü savunmak, devletin çetelerden temizlenmesi için mücadele etmek” avukat olarak, yargının kurucu unsuru olarak hem görevimiz, hem de hakkımız. Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan’a da “benim siyasi talimatla tutuklandığımı” meslektaşlarımız ifade etmiş. Ancak belli ki etkisizliği içselleştirmiş meslek örgütümüz.”
Dilek Ekmekçi, ”Hapishane günleriniz nasıl geçiyor?” sorusuna ise şu karşılığı verdi: ”Koğuşta çok az zaman geçiriyorum. Gözaltına alındığımda 2,5 senedir “ifade özgürlüğümü kullanabilmek için ifade vermeye gitmediğim” kumpası, SLAPP dosyalarından kaynaklı 21 tane yakalama kararı vardı. Bu yüzden günlerim çoğunlukla hakkımda açılmış susturma amaçlı soruşturmaların ifade ve sorgularına katılmakla geçiyor.”