Aslı ve Nevşin’e itiraz niçin bu kadar ses getirdi?

HABER ANALİZ | MUHSİN AHMET KARABAY

İki gazeteci geçtiğimiz günlerde bir konuyu ele aldılar. O günden bugüne ise hem ele alınan konu hem de iki gazeteci tartışma konusu. Gazeteci Aslı Aydıntaşbaş’ın, gazeteci Nevşin Mengü’ye söylediği, Türkiye’de sistematik işkence kalmadığı yolundaki sözleri bir süre daha gündem olacak. Eteklerdeki taşlar döküldü, daha da dökülecek.

Gözünüzdün kaçtı ise önce bu kısa videoyu izlemeye zaman ayırın. Tam 61 saniyelik bir video.

Yüzeysel izlediğinizde iki kadın gazetecinin birbiriyle memleket meselesi üzerine yaptıkları zarif bir sohbet gibi görünüyor. Kamuoyunda “muhalif” kimliğiyle tanınan Aslı Aydıntaşbaş ve yine “muhalif” tavrı ile bilinen Nevşin Mengü’ye Türkiye’de sistematik işkencenin olmadığını anlatıyor.

Muhalif gazeteci Nevşin Mengü de onun bu görüşlerine dolaylı değil, “aynen katılıyorum” ifadesi kullanmadan nasıl aynı görüşte olduğunu anlatarak katılıyor.

Türkiye’de on binlerce hiçbir hukuki temeli olmayan KHK zulmünün sürüyor olması sistematik işkence değil mi?

604 ağır hastanın cezaevinde tutulması, 345 bebeğin cezaevinde büyüyor olması işkence değil mi?

Sırf iktidarın savunduğu fikirlere ters düşen tavırlar içinde oldukları gerekçesiyle binlerce insanın cezaevinde tutuluyor olması işkence değil mi?

Aslı Aydıntaşbaş, “Sözlerim çarpıtılıyor” şerhi düşerek de olsa özür dilemesi bir erdem oldu.

NEVŞİN MENGÜ İLE İLGİLİ ERDEM L. BİREL’İN PAYLAŞTIĞI ANEKDOT

Nevşin Mengü, geçen aylarda siyasetçi kimliği ile tanınan babası Şahin Mengü’yü kaybetti. Şahin Mengü, siyasete damgasını vuran isimlerden. Son yıllarda siyaset yaptığı CHP yönetimi ile ters düşmüştü. Ama bu onun iddialı bir siyasetçi olduğuna hiçbir zaman halel getirmedi.

Erdem L. Birel, kullandığı @28elebi1 hesabından ilginç bir anekdot paylaştı. Paylaşılan anekdot hayli ilginç. Ama bu uzunca flood, aslında bir Türkiye fotoğrafı. Geçmişten bugüne, özellikle de son 10 yılda zirveye çıkan sorunları anlamak açısından önemli diye düşünüyorum.

Bunun için de kim olduğunu bilmediğim Erdem L. Birel’in paylaşımlarını buraya aynen aktaracağım. Paylaşımda adı geçen Berber Hasan’ı ve Tevfik Mengü’yü tanıyanlar anlatılanları doğruladığı için de paylaşmakta sakınca görmedim.

BU BİR TÜRKİYE HİKAYESİ ASLINDA

“1- @nevsinmengu’nün “sistematik işkence yoktur” sözüne katılıyor olması bana Mengü ailesi ile alakalı bir anımı hatırlattı.

Son günlerde Dışişleri özelinde de tartışılan ayrıcalıklı ailelerin perspektifini anlamak için de faydalı bir örnek olduğunu düşünüyorum.

Bu kişi komisyon üyesi olarak girdiği Başkatiplik mülakatlarında birçok adaya anne-baba mesleğini sorup, açık açık “Senin ne işin var bu bakanlıkta” diyen kişidir. Kayıtlara bakabilirler… Tabi silmemişlerse….. twitter.com/28elebi1/statu…

2- Nevşin Mengü’yü tanımam ama amcası Tevfik Mengü’yü iyi bilirim.

Nevşin’in babası rahmetli Şahin Mengü‘nün nişan töreninden bu fotoğrafta ortada oturan Tevfik Mengü.

3- Dış Ticaret Müsteşarlığı’nda Anlaşmalar Genel Müdürü ve daha sonra da Brüksel’de AB nezdinde daimi temsilci yardımcısı olarak çalışan Tevfik Mengü hoş sohbet bir amirdi. Resmi ortamlarda sinkaflı cümleleri kurmaktan çekinmezdi. Elinden de tespihini hiç düşünmezdi.

4- Kırıkkaleli Berber Hasan ise, Hazine Dış Ticaret müsteşarlığı binasında kurum berberi olarak çalışıyordu. Bütün kurum tarafından sevilen sayılan birisiydi. En yakın arkadaşları Berber Hasan’ın hayatta en önem verdiği şeyin çocuklarını okutmak olduğunu bilirdi.

5- Tevfik Bey Ankara’dayken hep Berber Hasan‘a tıraş olurdu. Berber Hasan ve Tevfik Bey‘in karşılıklı muhabbetlerinin çok iyi olduğu söylenirdi.

6- Tevfik Bey uzun süren yurtdışı görevlerinden sonra Ankara’ya döndüğü bir gün yine Berber Hasan‘a tıraş olmak üzere gitmişti. Hal hatır sorup hasret giderdiler.

7- Tevfik Bey sorar

“Yahu Hasan senin oğlanlar vardı onlar ne yapıyor?”

Berber Hasan da aslında bu soruyu bekliyordur. Heyecanla cevap verir:

8- “Efendim büyük oğlun doktorasını tamamladı yardımcı doçent olarak göreve başladı. Küçük oğlum da bu yıl hukuk fakültesine girdi” der ve Tevfik Bey‘in takdir ve tebrikini beklerken, Tevfik Bey aldığı beklenmedik cevap karşısında bir anda bilinç altını hızlıca ortaya koyuverir:

9- “Yapma ya Hasan, şimdi bizim çocukları kim tıraş edecek?!” Laf ağızdan bir defa çıkmıştır ve Berber Hasan aldığı cevap karşısında çok üzülmüştür.

10- Hazine binasındaki berber, evrak bölümünün hemen yanındaydı, oradaki memurlarla ve arkadaşlarıyla üzüntüsünü paylaşmıştı. O gün bu olay kurumda dalga dalga yayılmıştı. Ben de o memur arkadaşlardan o gün dinlemiştim. Onlar da çok kızgındı.

11- Peki Berber Hasan‘ın oğullarına ne oldu???

12- Berber Hasan‘ın büyük oğlu, genç bir akademisyendi daha sonra Dünya Girişimcilik Ödülü kazandı, Türkiye’nin en genç profesörü ve rektörü oldu.

Sedat Laçiner 5 yıldır cezaevinde.

Ve anlaşılan o ki Mengü aileleri Laçiner ailelerini berber kaldıkları sürece seviyorlar.

Türkiye’de Berber Hasan‘ların oğulları ise cezaevlerinde kalmaya devam ediyor.

Not: evet doğru tahmin ettiğiniz. Berber Hasan‘ın küçük oğlu de cezaevine girdi…”

KEMALİSTLER VE İSLAMCILAR ‘DÖRT HARFLİ’ KELİMEYİ AYNI ŞEHVETLE KULLANDI

Kemalistler ve Beyaz Türkler denilen kesimlerin “dört harfli” kelimeyi büyük bir şehvetle kullanmalarının altında yatan nedeni anlatmak için Erdem L. Birel’in paylaşımları çok önemli.

Bu ülkede belki potansiyel suçlu olarak yakalanıp muamele yapılacak günah keçisi yoktu ama hep zenciler vardı. Bir dönemlerin sosyalist jargonu ile söylemek gerekirse, ters yaklaşımla “işçisin sen işçi kal” anlayışı.

Bugün ise kendilerini Kemalistlerin yerinde gören İslamcılar bu “dört harfli” kelimeyi aynı şehvetle kullanıyor.

Aslı Aydıntaşbaş ve Nevşin Mengü’nün gündeme getirdikleri bu konu ve sergiledikleri tavır, iki yıl önce olsa idi kamuoyunda pek konuşulup gündem olmazdı. Şimdi ise her şeyi ile tartışılıyor.

Bu tartışma etrafında ise pek çok konu gündeme getiriliyor. Alternatif medya, Türkiye kaynaklı basın yayın kuruluşlarından çok daha etkili olmaya başladı. Ülkede gündemi, alternatif medya belirler hale geldi.

Elleri tekelleştirip bir tür köleleştirdikleri milyar dolarlık medya kuruluşları, bir avuç vicdanının sesi insana yenik düşecek.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

2 YORUMLAR

  1. “…komisyon üyesi olarak girdiği Başkatiplik mülakatlarında birçok adaya anne-baba mesleğini sorup, açık açık “Senin ne işin var bu bakanlıkta” diyen…” benzer bir ifadeyi 17 yıl önce bir üniversitenin tanıtım günlerinde İİBF fakültesi asistanı lise mezunu bir öğrenciye kullanmıştı. O asistanın niyeti ülkedeki bazı gerçekleri ifâde etmek ve öğrencinin (asistans göre) boş bir hayal uğruna tercih yapmasını önlemekti.

    Gerçekten de bu ülkede “çorbaya ekmek banan” insanların Boğaziçi Üniversitesini kazanması birilerini çok rahatsız etti. Nasıl oldu da bu insanlar buralara kadar geldi diye çatlayacakken tutunacak sarılacak bir yılan buldular ve en büyük argümanları; “olsa olsa soru çalarak gelmişlerdir.” Yetişmiş onca insanın üzerine beton döktüler. Bu toprağın insanın hiç bir zamana insana yani kendine kıymet vermediği için gık çıkarmadı. Toplumun yarısı “bulgurdan olmayalım diyor”, diğer yarısıda “ikisini birden gömelim” diyor ve oturup gazeteci diye bu tip insanları kulak veriyor. Zarrab ABD mahkemesinde her şeyi anlatırken Adem Yavuz Arslan gibi Cüneyt Özdemir de mahkemeyi izliyordu. Cüneyt Özdemir dersten sıkılan öğrenci gibi çıkıp dışarıda “yav bu adamların eline neden koz verdiniz derken”, Özdemir’in kadrajında görünen Adem Yavuz oturumun bitmesini beklemiş ve tripotunu yeni kuruyordu. Cüneyt özdemir birden ne olduysa duruşmaları izlemeyi bıraktı ve onu takıp edenler neden bıraktı diye sormadı. Çünkü kimse “çorbaya ekmek bananların” geri dönmesini istemiyordu.

    Ama kader yazmışsa kimse engel olamaz ve bir gün tüm ihanetleriniz, zulümleriniz ve hasedinizle üzerinize toprak örtülecek.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin