Arda Turan, Ara Güler ve Ross’un çözülmesi

Haber-Yorum | Naci Karadağ

Leni Riefenstahl ismini çok kişi bilmez. 2003 Eylül’ünde, 101 yaşında hayata gözlerini yuman bu Alman kadın çekilmiş en iyi propaganda filmlerinden biri olan Triumph des Willens- İradenin Zaferi filminin yapımcısı, senaristi ve yönetmenidir.  1935 yapımı bu filmle Hitler’in gözüne giren bu sanatçı kadın, 1936 Berlin Olimpiyatları belgeseliyle spor alanında hala aşılamayan bir eserin sahibidir. Ne ki hayatı boyunca Nazi ve Hitler hizmetine adadığı sanatı hep tartışmalı olmuş ve yeteneğini bir diktatörün hizmetine sunmanın burukluğunu hep yaşayarak gitmiştir bu fani dünyadan. Gerçi kendisine sorulduğunda, kendisi için önemli olanın sanatın kendisi olduğunu, içerikle ilgilenmediğini söylese de, çektiği filmlerin Hitler’in yükseliş dönemine büyük katkı sağladığı yadsınmaz bir gerçektir. Pek çok tarihçi, milyonlarca insanın ölümünden onu ve filmlerini de sorumlu tutmaya devam etmektedir. Haksız da sayılmazlar, çünkü bir sinema filmi için seçtiğiniz oyuncuların, çekimlerden hemen sonra Nazi toplama kamplarına gönderilmesine izin veriyorsanız ve bunu sanatçı kimliğiniz kabul ediyorsa, size sanatçı denmesi pek uygun değildir!

Sanat böyle bir şeydir. Siz neticeyle pek ilgilenmeyebilirsiniz ama kötülük eserinizi alıp kendine hizmet ettirebilir!

Şu sesleri bilim insanları kaydetmişler. Altına yazan yorumların eğlenceli olması bir yana, bana çok ibretlik geldi ve sadece “SübhanAllah” diyerek geçmek istemedim. Batı Antartika’da eriyen Ross buz kütlesinin binlerce metre alttan gelen sesleri. Tıpkı ateş üzerinde kızgın bir tava içindeki yağ sesi gibi çıtırtılar geliyor buz kütlesinden. İçten içe eriyor, çözülüyor devasa kütle.

Galiba toplumların da çözülmesi de böyle bir şey…

Tıpkı devasa buz kütlesi Ross’un görünürde hiçbir şey olmamış gibi içten içe erimesine benziyor toplumların çürümesi. Kızgın yağda sıçrayan su damlası misali… Büyük çatırdamalar duymuyoruz çoğu zaman, minik çıtırtılar geliyor bazen. Ve bu sesler kimseyi rahatsız etmiyor, hatta ninni gibi bile geliyor.

Ross buz kütlesi nasıl bir topluma benzetilebiliyorsa Arda Turan’ı da bir zihniyete, bir anlayışa örnek göstermek mümkün. Ki bana göre, AKP’yi insan olarak tasarlayacak olsak, kesinlikle Arda Turan gibi bir model çıkardı karşımıza.

Belli başlı yetenekleri olan, ancak duygularının esiri olmayı engelleyemeyen ve her fırsatı ayağıyla teptiği halde kendi ahlak-namus-inanç ve anlayışın kurbanı bir organizma…

Bu nedenle “Bir futbolcuda silah ne arar?” gibi saçma soruların akıl dışı zorlama cevaplar aramayın.

Barcelona’ya giderken milletin kesesinden 15 milyon Avro ödenen, sonra Başakşehir’e gelirken yine devlet kasasından bir o kadar para ödenen bir oyuncunun bugünlerde bir anda ötekileştirilip “hain” olarak yaftalanması da bir tür bedel ödetmeden başka bir şey değil sanırım.

Abdullah Gül’ü, Arınç’ı, Davutoğlu’nu bir günde hainleşterebilen bir zihniyetin Arda’ya acıyacağını düşünmek saçmalıktır esasen.

Yeteneği ideolojisine payanda yapmanın acı bir reçetesi oluyor bir şekilde.

Tıpkı Leni Riefenstahl gibi…

Büyük bir duayen, önemli bir fotoğrafçıydı Ara Güler…

Türk fotoğraf tarihinde şüphesiz büyük yeri vardır.

Ancak hayatının son deminde hiç gereği yokken Erdoğan’ın propaganda fotoğraflarını çekmesi onu da Riefenstahl seviyesine düşürmüştü maalesef.

Hayatının son demine kadar çalan telefonları “Ben foto muhabiri Ara Güler” diye açardı toprağı bol olsun büyük usta.

Her şeyden önce bir haberci olarak görürdü kendisini. Ve fotoğraf haberin, yani gerçekliğin en önemli unsurlarından biriydi.

“Kitap okumuyorum, arkadaşlarım özet çıkarıyor onlara bakıyorum” diye övünerek anlatan ve tarihte her şeyden çok zulmüyle hatırlanacak olan bir zalimin kütüphane içerisinde elinde kitapla fotoğrafını çekmek en azından gerçeğin kendisine ihanetti…

Elbette ölünün ardından konuşmak, aşağılamak, yerin dibine batırmak gibi bir derdi yok bu yazının. Ama rica ederim, lütfen öldü diye de hakikati bükmeye kimsenin hakkı olmamalıdır.

Onun ismini her anışımızda şunu söylemek durumundayız; evet çok büyük bir fotoğrafçıydı.

Türk fotoğraf sanatı ve haberciliği çok önemli bir ismini yitirdi.

Ama hayatının son deminde, hiç gereği yokken bir zalimin cilalanmasına, hakikatin ağzının burnunun yamultulmasına da katkıda bulunmuştu maalesef.

Allah taksiratını affetsin…

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin