Ankara’yı Danimarka ile değişsek?

YORUM | VEYSEL AYHAN

“Kur’an konuşmaz, onu insanlar konuşturur.”
Hz. Ali

(Nübüvvet ve Devlet Yazıları- 11)

Devlet bir aygıttır. Yüz yıllar boyunca kral, firavun, şah, melik, padişah ünvanlı kişiler bu “aygıt”ı yönetti. Zaman geçtikçe devlet sistemleri evrildi. Monarşiler cumhuriyetlere dönüştü ve halen dönüşmekte. Nihayet isimlendirmelerin önemsizleştiği bir çağa geldik.

“Kuzey Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti” diyorsunuz. İsminde demokrasi var, halk var, cumhuriyet var. Ama etiketi kazıdığınızda altından diktatörlük çıkıyor. İran İslam Cumhuriyeti böyle, Çin Halk Cumhuriyeti böyle. Bunun yanında Belçika veya İsveç krallığı diyorsunuz ama karşınıza insanlığın ulaşabildiği en iyi demokratik yönetim biçimleri çıkıyor. Bu sebeple etiket ve tabeladan ziyade içeriğe göre karar vermek lazım.

BU YAZIYI YOUTUBE’TA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️

Kutuda biber yazıyor, ağzınıza aldığınızda şeker olduğunu anlıyorsunuz.

Pet şişenin etiketinde zemzem yazıyor, içtiğinizde sirke olduğu anlıyorsunuz.

Bugün bireysel ve ülke planında Müslümanlığın “garip” kaderi bu.

“İslam ülkesiyiz” diye öğünenlerin ve bir kısım “Müslümanım” diye geçinenlerin etiketini kaldırdığınızda altından bazen bir “kâtil” bazen bir “faşist” bazen de bir “diktatör” çıkabiliyor.

İNSAN MI SİSTEM Mİ?

Devlet-insan ilişkisini incelerken bir örnek üstünden gidelim:

Dünya üzerinde “Hukukun Egemenliği Endeksi”, “Yönetişim Endeksi” ve “Sosyal Gelişme Endeksi” verilerini göre en iyi idare edilen ülke Danimarka.

Danimarka’nın nüfusu 5.8 milyon.

Ankara’nın nüfusu ona yakın: 5.7 milyon.

Hayali bir test yapalım:

Ankara’yı da ülke varsayalım.

Bu iki coğrafyada devlet sistemi ve yasalar aynı kalsa ama idarecileri ve halkları değiştirsek ne olur?

Ankara halkını ve Ankara’daki tüm devlet yöneticilerini Danimarka’ya göndersek, oradakileri Ankara’ya taşısak?

Ama her iki ülkenin de yönetim sistemi ve kanunları değişmese?

Bence Danimarka, iki yıla kalmaz yolladığımız halk ve yöneticilerle jet hızında bir çöküş yaşar. Devlet sitemi ve yasalar bu çöküşü engelleyemez.

Taşınan “kamu kültürü” ile güzelim Danimarka, Ankara’ya döner, yolsuzluktaki “0” puanlık başarı hızla çiftli haneye çıkar.

Peki Ankara’ya ne olur?

Danimarka halkı ve yöneticilerinin gelip yerleştiği Ankara ise üç yıla kalmaz her şeyiyle bir Avrupa ülkesi-şehri olur. Yarım yamalak sistem ve yasalara rağmen ülke sınıf atlar.

Peki Ankara halkı yerinde kalsa, Danimarka yasalarını ve yöneticileri getirsek ne olur?

Bunun cevabından emin değilim.

Sistem ve yasalar tabii ki önemlidir, etkili olduğu alanlar olur ama asıl olan daima insandır.

Eski Yunan’dan küçük bir hikâye aktarayım:

“Bundan tam 2898 yıl önce, evet onlar değil, yüzler değil, birkaç bin yıl önce Serhas adında çok acımasız bir kral Yunanistan’a sefere çıkmıştı. Ordusuyla her yeri yıkıp geçti, önüne gelen insanları biçti. Kimileri dağlara kaçıp canlarını zor kurtardılar, bu gözü dönmüş Kral’dan. Ama Yunanlı askerler kaçmak şöyle dursun, yerlerinden kıpırdamadılar bile. Kral Serhas, bu duruma şaşıp kaldı ve ‘Az sonra öleceklerini bildikleri halde bu askerler neden kaçmıyorlar?’ diye sordu bir Yunanlıya. Yunanlı şöyle dedi Kral’a: Onlar ölmekten değil, askerlerin kaçmasını yasaklayan ‘YASA’dan korktukları için kaçmıyorlar. Demek, yasaları yapmak yetmiyor. Yasaları, hukuku ödünsüz uygulamak da gerekiyor. Önemli olan da bu… Çünkü yasalar karşısında seninle cumhurbaşkanları aynı hizadadırlar.” (Yargıtay Onursal Başkanı Sami Selçuk, Zaman, 6.11.2014)

Sistem tâlidir. En önemli değer insanların beraberlerinde taşıdığı alışkanlıklarından oluşan yaşam kültürü ve hukuka saygıdır.

Bu nedenle de İslam, yönetim sistemine değil insana odaklanır. Önemli olan “insan”ın niteliğidir, sistem veya devlet değildir. İnsan kalitesi düşükse dünyanın en iyi yönetim biçimini oraya kursanız üç güne kalmaz çürür.

Elinizde sağlam tuğlalar varsa her türlü mimari projede güvenle kullanırsınız.

Fakat tuğlalarınız çürükse dünyanın en iyi plan ve projelerini hazırlasanız başarılı olamazsınız. Hepsi çöker.

Kur’an; “Allah’ın ahlakı”nı içeren bir ahlak, kural ve kaideler kitabıdır. Bu öğütlerden ve bu tekliflerden, her insan bireysel olarak yararlanabilir. Bu çağrılardan, bu tekliflerden, bu öğütlerden herhangi bir devlet veya sistem de istifade edebilir. Bunlar evrensel kaidelerdir. Bu prensipleri uyguluyoruz o sebeple “Biz İslami bir devletiz” denmez.

Bu konuda bize ölçü olabilecek çok önemli bir hadis var:

Allah Rasul’ü bir kumandanına şöyle der:

“Bir kaleyi kuşattığında ahalisi, senden Allah ve Elçisi adına anlaşma yapmayı isterse, bunu kabul etme, kendin ve arkadaşların adına anlaşma yap. Çünkü kendin ve arkadaşlarının anlaşmasını ihlal etmen Allah ve Elçisinin taahhüdünü ihlal edilmiş duruma düşürmekten daha iyidir. Yine bir kaleyi kuşattığında ahalisi, senden kendileri hakkında Allah’ın hükmünü vermeni isterlerse, bunu kabul etme, kendi hükmünü ver. Çünkü onlar hakkında Allah’ın hükmünü isabet ettirip ettirmeyeceğini bilemezsin.” (Müslim, Cihad, 3).

Hadiste vurgulanan husus çok önemli bir kriter. Siz insanların zaaflarıyla, hissi ve keyfi idareleriyle yönetecekleri bir devleti Allah’a veya İslam’a izafe ederseniz en büyük zararı Müslümanlığa verirsiniz.

“Bir ara ‘tahkim (hakem tayin etme)’ dolayısıyla çokça kan dökülmesinden kendisi de rahatsızlık duyan Haricilerden biri Hz. Ali’ye sorar: ‘Bunca kanın heder olduğu bir meselede insanoğlunu hakem tayin etmek adalet midir? Biz susalım Kur’an konuşsun!’ der. Hz. Ali, Hariciye şu cevabı verir: “Kur’an konuşmaz, onu insanlar konuşturur.” (Medine Sözleşmesi, Ali Bulaç)

Hiçbir tüzel kişilik veya sosyal bünye İslam etiketi taşıyacak kadar berrak ve duru olamaz. İslam’ın devleti olmaz. İslam’ın sunduğu kaidelerden az faydalanan-çok faydalanan devletler olabilir. Hiç İslamla temas etmeden de evrensel ilkelerden faydalanıp bir medeniyet kurulabilir. Ki örnekleri ortada.

Mehmet Efe Çaman bu konuyu şöyle ifade ediyor:

“Finlandiya İslam toplumu değildir. Kanada Müslüman etiğinden esinlenerek etnik dengeleri kurmadı. Almanya Kur’an’daki sosyal adaleti örnek alarak sosyal piyasa ekonomisi gerçekleştirmedi.”

“…Birinci hata, devletlerin Müslüman olduğu varsayımı. Devletler sosyal bir kurumdur. Dinleri olamaz. Eğer kast edilen bu devletlerin rejimiyse, her rejim kendisine istediği ismi verir ve bu ismin altını istediği ideolojik diskurla ve ekonomi-politik, yasal, yönetsel vs. uygulamalarla doldurur. Bu, o devletleri Müslüman veya İslamî yapmaz. Devletler (ve onların rejimleri, ideolojileri veya ekonomi-politikleri) İslami referanslar veya İslam’dan esinlenmelerle bezenebilir. Fakat bu devletlerin ideoloji veya uygulamalarının ne derece İslami olduğu meselesi, öznel bir değerlendirme olacaktır. Oysa toplumlar Müslüman olabilir. Çünkü bireylerden oluşur. Bir devletin halkının büyük bölümü kendisini Müslüman olarak tanımlıyorsa, o devletin politik kültüründe bunun yansımaları olacaktır. Nitekim birçok siyasal ve sosyal konsept politik kültürle yakın bağa sahiptir.”

Evet, Müslümanların içinde yer aldığı devletler olabilir. Ama İslam devleti olmaz. Kur’an, yönetim biçimi önermez. Her türlü yönetim sistemi için üç esasa vurgu yapar.

Bu üç prensibin hakkıyla hâkim olduğu her sistemde insanlar mutluluk ve huzur içinde yaşayabilir. Tabii bu uygulanabilirlik insan kalitesine bağlı.

Bu üç sacayağı, sistemi değil insanı hedef alır.

Kur’an’ın bir arada yaşama ve sağlıklı bir toplumsal hayat için vurgu yaptığı 3 temel prensip şunlardır:

“Adalet”, “Meşveret” ve “Ehliyet” (İşi uzmanına bırakmak.)

Bunları Müslüman olsun-olmasın herkes uygulayabilir. Ki uyguluyor zaten.

Danimarka halkı ve yöneticileri Müslüman değil fakat insan kalitesi bu prensipleri destekleyince dünyanın en iyi yönetim sistemine ulaşabiliyor.

Bugün bir Müslüman, Danimarka’da dinini rahatça yaşar ve temsil edebilir.

Londra belediye başkanı Müslüman kimlikli bir yönetici. Ve Müslümanlar her şeylerini bu ülkede hür olarak yaşamaktalar. Bunun ötesinde yönetim ve devlet peşinde koşmak sadece nefsi bir taleptir.

İslam’ın hatta temel olarak nübüvvetin tek bir amacı vardır:

Barış içindeki bir ortamda dini temsil etmek ve anlatmak.

Dinin anlatılması ve hakkıyla temsili dışındaki her teşebbüs maalesef dine zarar verir.

Derdi davası İslam olan insanlar tüm enerjileriyle tebliğ ve temsile odaklanmalı.

Adalet, meşveret ve ehliyet kaidelerine toplumsal uzlaşıyla uyulursa her türlü devlet sisteminde insanlar âdil bir biçimde yaşar.

Önemli olan bireyin olgunluğuyla adalete, istişareye ve ehliyete saygısıdır.

Bu saygıya sahip olmayan bireyleri cennete koysanız orada insanlar birbirini yer. Cennet, dünyaya döner.

Bu durum sadece devlet sisteminde değil her türlü sosyal yapıda geçerlidir.

Dernekler, vakıf yönetimleri, sivil toplum kuruluşları hatta en küçük yapı olan aile.

Bu esasların cari olmadığı her yapı fitne ve huzursuzluk üretir.

Bu nedenle önemli olan “sistem” değil “insan”dır.

Sonraki yazı: Isırıcı saltanat ve Yezitler çağı

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

8 YORUMLAR

  1. Devletlerin de insanlar gibi karakterleri olur. Iclerinde namert olanlari vardir, yardimsever gibi görünenleri vardir, baskasina hakkina göz dikenleri vardir vesaire. Bugün akliniza getirebileceginiz en iyi ülke bile kendi ocagini tüttürmek icin baska ocaklari yikan veya yikilmasini seyreden, coluguna-cocuguna güzel davranirken is hayatinda meslektaslarina kök söktüren babalara benzemektedir. Bu bakimdan Mehmet Efe Caman´dan ögrenecek bi seyimiz yok.

    Islamin insan odakli olmamasi evet büyük bir problem. Fakat bu Islam´in yönetime karismayacagini göstermek icin yeterli bir veri degil. Elimizde hala Islam´in yönetime dahil oldugunu gösteren dini emirler, tavsiyeler var.

    Insan karakterini Islamilestirerek devletlerin karakterini düzeltme fikrine soguk degilim. Ancak din söyle surda dursun demek icin cok erken, sizin bununla alakali bi tecrübeniz yok. Din modern zamanlarda samimi müslüman siyasiler tarafindan temsil edilmedigi sürece de olmayacak. Hali hazirdaki tecrübeler Islami istismar eden popülistlerin tecrübesi, onlar bizim tecrübemiz degil. Ayrica biz etiket istemiyoruz, icerik istiyoruz.

    Peki sizin dediginiz gibi yapalim. Ekonomiyi, cevreyi korumayi, aileyi korumayi adaleti Danimarkalilara teslim edelim. Bakalim dünya nasil bir yer olacak! Dünyayi freni patlamis kamyoncasina tüketek Danimarka, Norvec Almanya ne ise, iscinin, mahkumun güvenligini hice sayan Ankara da odur. Ikisi de düsünmez yarinini

    • Bu yoruma katılmıyorum. Bu saydığınız ülkelerin çocukluk yıllarından başlayarak, gençlerine nasıl yatırımlar yaptıkları ortada. Geri dönüşüm ♻️ konusunda ülkece attıkları adımlar ortada (oralarda yaşayanlar bilecektir), kent yaşamında yeşile, doğaya verdikleri önem ortadayken, nasıl oluyorda bu ülkeleri, yarınlarını sorumsuzca her anlamda tüketen Ankara’yla bir tutarsınız? Düşünce özgürlüğü, çogulcu demokrasiye filan girmiyorum bile…

      • Kendi ocagini tüttürmek icin baska ocaklari yikan veya yikilmasini seyreden, kendi cocuklari icin ölürken, disarda, isyerindeki arkadaslarina kök söktüren baba benzetmemi tekrar okuyunuz. Danimarka ve benzeri ülkeler iste o igrenc babalara benzerler. Kendi aileleri icin yapmadiklari yoktur, ama disarida kirip dökmedikleri bi sey kalmaz. Bizim ülkemizde kendine müslüman diye bi tabir vardir, bu ülkeler de kendine demokrat. Ülkeler her ne kadar sinirlara sahip olsalar da bütün sinirlar sonucta suni. Bati deli gibi üretip deli gibi tüketiyor, hepimizin havasini, hepimizin denizini, hepimizin nesillerini, huylarini, geleneklerini, karakterlerini mahvediyor. Onlarin cocuklari refah icinde yasasin diye baska ülkelerde cocuklar ac kaliyor, ölüyor. Bu mu adalet, bu mu demokrasi? Simdi durum böyleyken ben mi Danimarkaya bi sey katacagim, Danimarka mi bana bi sey katacak? Bizi ne bilim, ne teknoloji ne de is-as kurtarir. Bizi kurtaracak tek sey insanlik ve bu konuda Danimarkanin bana ögretecek hicbi seyi yok. Düsünce özgürlügü, cogulcu demokrasi, bunlar bize uzak, bilmedigimiz seyler degil. O cogulcu demokrasi dediginiz sey bütün dünyayi tektiplestirdi, hepimiz ayni giyinmek, ayni yemek, ayni düsünmek zorundayiz. Hadi aksini söyleyin bakalim, mahkemeyi, siyaseti isin icine katmadan sirf medya yoluyla sizi linc edip ortaya koyarlar. Oralarda yasiyorum, biliyorum

  2. Sayin Veysel Ayhan´i durusu itibariyle cok begeniyorum, ama bu yazisinda savundugu teze katilmiyorum. “Sistem mi, insan mi?” sorusuna “Tabii ki insan” diye cevap veriyor. Belki bunlar birbirinin alternatifi degil, simdi isin o kadar derinine girmeyecegim. Ama burada benim kafama takilan su örnekler:
    Ikinci Dünya Savasi´ndan sonra Almanya ikiye bölündü. Batisi demokrasi ile, dogusu ise sözde demokrasi, ama gercekte diktatörlük ile yönetildi. Yaklasik 40 sene sonra dogudaki devlet cöktü, Bati Almanya orayi devraldi. Fazla uzatmayayim, hikayeyi herkes biliyor. Peki bu iki devlet arasindaki fark sistem disinda neydi? Insan ayni, kültür ayni, tarih ayni… Tek fark sistem ve bundan dogan farkli gelecek.
    Ikinci örnek Kore, kuzeyi ve güneyi ile. 1950´lerde birbirinden ayrilmislar. Kuzeyi diktatörlük, halki fiilen köle statüsünde ve ac. Güneyi ise ekonomisi ile, teknolojisi ile almis basini gitmis. Ben orada da sistem disinda fark göremiyorum.
    Dolayisi ile: Bu örnekler insan degil, sistem cevabini öneriyor.
    Buradan Türkiye örnegine gececek olursak… Sistem mi, insan mi? Bunun cevabini Türkiye örnegi icin bilmiyorum. Gecenlerde Mahmut Akpinar´in yazdigi gibi oranin gündemi artik bikkinlik disinda bir sey vermiyor. Yine de bir tahminde bulunacak olursam, herhalde oranin insani o kadar yozlasmis ki, o kadar cok yüzlü ki, o kadar taasup icinde ki, sanki hangi sistemi getirsen dikis tutmayacak gibi.

    • Bi karsilastirma yapalim: Dogu Almanya! Sovyetlerin uydusu, ondan izinsiz bi sey yapamaz, halki da bi sey yapamaz, rejim kati. Günahi da yok, sevabi da!
      Bati Almanya! Halkini doyuruyor, genis özgürlükler var, milyonlarca göc almis, baska ülkelerin insanlarina kucak acmis. Sevap! Ama günahi da var: Halk doyuyor da nasil doyuyor, herkes calisiyor diye mi? Asla! Deli gibi tüketiyor, israfin bini bir para, akil verdigi ülkelere ertesi gün silah satiyor, cöpünü satiyor, kucak actigi insanlarin daha 60 yil sonra dinini resmi olarakkabul etmis degil, milliyetlerini asla kabul etmiyor ve herkesi Almanlastirma derdinde. Komsuluk ölmüs, akrabalik ölmüs, bencillik almis basini gitmis. Efendim düsünce özgürlügü! Hadi escinsellerle ilgili bi laf et bakalim noluyor!

      Simdi bu dünya hayatini baz alacaksak Bati Almanya bi cennet. Tamam da bizim cennet anlayisimiz biraz farkli degil miydi. Eger farkliysa, bu dünyanin bi de öteki tarafi varsa, hangisi daha masum? Dogu Almanya mi, Bati Almanya mi?

  3. Bugün pazar, vaktim de bol, Yilmaz Deniz isimli okuyucuya cevap vereyim dedim.
    Önce sunu belirteyim: Eskiden ben de sizin gibi düsünürdüm büyük ölcüde. Ama son yillarda düsüncelerim bir hayli degisti. Iyi de oldu.
    Simdi yorumunuzdaki savundugunuz noktalara gelince: Yazidiklarinizin toplami sistem mi, insan mi sorusuna yine de sistem cevabini veriyor. Dogu Almanya bagimsizdi, degildi, her neyse. Sonucta sistem onlari Bati Almanya´nin gerisine düsürdü. Sonucta halk ayni idi, kültür, egitim vs. de öyle.
    Simdi gelelim bazi detaylara:
    1. “Silah, cöp satisi”: Bu konuyu en son elestirecek Türkiye kökenli kökenli insanlar olmali. Türkiye silah satinca gurur vesilesi oluyor, bununla siyasetcisi, medyasi, kahvedeki vatandasi övünüyor, baskasi satinca kötü oluyor öyle mi? Kaldi ki, Almanya´da silah satisini elestiren yapilar da vardir. Türkiye´de silah satisini elestirebilen hatiri sayilir yapilar var mi?
    2. “Halk doyuyor da nasil doyuyor, herkes calisiyor mu?”: Ne zamandir sosyal devlet bir ülke icin ayip sayilir oldu?
    3. “Komsuluk ölmüs, akrabalik ölmüs, bencillik almis basini gitmis”: Bunu nereden biliyor sunuz, kac Alman taniyorsunuz, kaci ile insani iliskiniz var? Bu konuda degerlendirme yapacak kadar bu ülkenin toplumsal yapisni, gelisimini, kültürünü biliyor musunuz?
    4. “Efendim düsünce özgürlügü! Hadi escinsellerle ilgili bir laf et bakalim ne oluyor”: Keske bu konuya hic girmeseydiniz. Sizi bu konuda rahatsiz eden nedir? Kimse kimseye escinsel ol demiyor. Ama kendini öyle hissedenler varsa, onlarin kendileri ile ilgili tercihleri sizi neden bu kadar rahatsiz ediyor? Sizin kafanizda özgürlük kisiye göre degisir mi? Ya baskasi da Müslümanlari tehlikeli görüp haklarinin verilmemesini savunsa ne dersiniz? Bize verin, onlara vermeyin mi diyeceksiniz? Dini inanciniza göre escinsellik iyi bir sey olmayabilir. Ama bu toplumda herkes Müslüman degil ki! Hatta siz kücük bir azinliksiniz. Peki escinlellerle ilgili öneriniz nedir? Psikologlara tedaviye mi göndereceksiniz? Birileri de Müslümanlar demokrasi kuramiyor, buraya uyum saglayamiyor, cocuklarini ailelerinden alip özel egitimden gercirmeliyiz dese ne diyeceksiniz? Escinsellere de özgürlük hakki taniyan bu toplum ahlaksiz, ama Türkiye toplumu, özellikle de kirsalardaki muhafazakar kesimi ahlakli öyle mi? Ben size istesem kirsaldaki muhafazakarlar ile ilgili öyle yüz kizartici olaylar anlatirim ama, simdi burasi onun yeri degil. Bir de benim Almanya´da yaptigim bir gözlem söyle: Escinseller Müslümanlarin haklarini savunur, ama bunun tersi olmaz.
    6. “Ahireti düsünürsek, Bati Almanya mi, Dogu Almanya mi daha masum?”: Bu sorunuzun Dogu Almanya icin pek bir anlami olmasa gerek. Cünkü Dogu Almanya halki sosyalist sistemin de etkisi ile büyük cogunlugu itibariyle ateisttir, inanclilar Bati`da daha fazladir.
    7. “Islam dinini resmi olarak kabul ettiler, etmediler hikayesi”: Bu konuda kanunlar ortada. Ditib ile ilgili Türkiye baglantisi problemi var deniyordu. Haksizlar mi? Ditib camilerinde imamlar casusluk yapmadi mi? Hutbelerde devlet politikasi anlatilmiyor mu, diktatörlük rejiminin uztantisi degiller mi? Siz böyle bir yapinin neyinin kabul edilmesini bekliyorsunuz? Diger cemaatlere gelince, Milli Görüs ve digerleri. Onlar da bu diktatörlük rejiminin uzantisi degiller mi?

    • „Bir okuyucu“ isimli okuyucu aklinca agzimin payini vermis. Pazar pazar cevap vereyim:
      Sanirim yazdiklarimdan sistemsizlik talebinde bulundugum anlasilmis. Sonucta insan sistem icin degil, sistem insan icin olmali, demek ki mesele sistem degil, hangi sistem? Iki örnek karsilastiriliyor: Danimarka mi Ankara mi? Bu cok sacma bi karsilastirma, cünkü her ikisi de sistem icin insani öngörüyor, dolayisiyla hareket ettigi yön ayni. Efenim biri önde kalmis biri arkada, o sizin pencerelerinizden öyle. Baska pencereler de var, acarsaniz Bati Almanya´nin Dogu Almanyadan geride kaldigi önemli yerleri de görürsünüz.

      Simdi gelelim bazi detaylara:
      1. Silah, cöp satisi: Danimarka ile Türkiye sistem icin insani öngördügü icin her iki ülkede de silahini, cöpünü kendi sistemi icin satar. Almanyada silah satisini elestiren yapilar olmasina ragmen silah satislari Türkiyenin fersah fersah ötesinde. Demek ki bu yapilarin sayilan bi hatiri falan yok. Ama tabii ben Türkiye kökenli oldugum icin bunu dile getirmeye hakkim yok. Cok demokratca ve demokratik bi tavir. Tesekkürler!
      2. “Halk doyuyor da nasil doyuyor, herkes calisiyor mu?”: Bati halklari haram lokma yiyor ve bunu sorgulamiyor, elbette ayip. Bence meseleyi tartisirken bunu görmemek de ayip. Iste tam da bu yüzdendir ki, Batili halklarin erdemi her zaman noksan kaliyor. Onlarin erdemi gözlerinin tok olmasindan kaynaklaniyor. Para bitince Türkiyeden de beter bi yere dönebilirler. Tekrar ediyorum: Batidaki sosyal devlet, Türkiyede cocuklarina iyi bir yasam saglamak icin disarida kirip dökmedigi insan kalmayan „müsfik baba-gaddar amir“e benzer. Ben bu babanin neresini seveyim?
      3. 31 yildir Almanyada yasiyorum, ortaokulu, liseyi burada bitirdim, burada üniversitede okudum, bu ülkeni toplumsal yapisini, gelisimini kültürünü bilirim, Türkler gibi Almanlarin da tipik defolari oldugu icin hepsine kucak acmam, her iki milletin insanina kafa yapima göre kendimi acarim. Sik sik mültecilere devlet dairelerinde yardim etmeye calisiyorum, kimi zaman sistemin insani, kimi zaman da insanin sistemi tikadigini görmüs biriyim. Dolayisiyla bu konuda degerlendirme yapacak kadar tecrübem var. Sizin olup olmadigini sorgulayacak bilginizin kaynagi acaba neresi oluyor? Almanyada amcalik, yegenlik, teyzelik müessesi hemen hemen bitmistir, hatta bu Almanyali Türklere kadar ulasmistir. Bunu uzun uzadiya izaha gerek bile yok.
      4. Elbette insanlara bol bol escincel ol tahsidati yapiliyor. Escinsellik artik Almanyada bir deger. Özellikle reklam sektöründe bu „deger“in insanlarin gözüne gözüne sokuldugunu görmemek icin kör olmak gerekir. Diger taraftan kendini öyle hissedenlerin tercihlerinin beni rahatsiz ettigini de nerden cikardiniz. Siz ne kadar niyet okuyucu ciktiniz böyle! Ama itiraf edeyim, rahatsiz oluyorum. Hararetle sizinle iletisime gecen bir erkegin asil amacini tartamayip sürekli temkinli davranmak diyalogu zorlastiran bi sey. Pompalanan reklamlardan bahsettim. Ben cocuklarimin bunlardan ve sürekli escinsel hakki propogandasindan nasil koruyacagim? Bu kadar propagandaya ihtiyac var mi? Almanya escinsellik konusunda bu kadar mi zor durumda? Hic sanmiyorum. Saglik bakanimiz escinsel, gecen yillarda ölen bir parti lideri escinseldi. Ben zaten bu gercekle yasiyorum, beni rahatsiz eden sanki her gün bi escinsel bicaklaniyormus, sanki her gün bi escinsel isinden oluyormus gibi davranilmasi. Danimarka demisken, bu ülkede Peygamberimizin karikatürünü cizmek bir nefret sucu degil, düsünce özgürlügü, ama ben escinsel askintiligi diye bi olgudan bahsetsem mesleki hayatim biter. Hani birbirimizi elestirebiliyorduk? Müslümanlar tehlikeli görülerek haklari verilmiyor zaten. Buna ilerde deginecegiz. Escinsellerle ilgili önerilerim var. Kimlik bunalimi yasayan, cok sayida kadinin yasadigi bir evde tek erkek cocuk olarak büyüyen cocuklar psikolog destegi alabilirler, escinsellerin yakalanma riski yüksek olan ve tedavisi karmasik olan hastaliklar (makat catlagi gibi) ve benzeri bilgiler cinsellik derslerinde anlatilabilir, yapsinlar, etsinler demiyorum, canlari isterse menfaatleri icabi, insanlik icabi bunu yapabilirler. Bence „sistemin devami“ icin göce izin vereceklerine, escinselligi göklere cikaracaklarina aileyi öne cikarsinlar, bol bol cocuk parasi, ebeveyn parasi vererek aileyi, dolayisiyla sistemi ayakta tutamayacaklarini görsünler. Iyi olur yani. Bana göre hava hos. Efenim escinsel Müslümanin hakkini savunuyormus, ben savunmuyormusum, yarin bugün Sedat Peker hakkimi savunsa ben de onun mafyatik iliskilerini turan ülküsüyle mi aciklayacagim, bu nasil bir mantik. Biri bana yardim etti diye ona oldugu gibi yardim edersem benden bana geriye ne kalir günün sonunda? Bunu anlamak cok mu güc? Ama toplumda herkes Müslüman degil ki? Hayirdir, bütün Hiristiyanlar escinselleri bagrina basiyor mu zannediyorsunuz? Almanyani Hiristiyan Demokratlar yönetiyor ve escinsellere giki cikamiyor, neden? Cünkü iktidara gelmek her seye muktedir olmak degildir. Bu size bi sey hatirlatti mi? Bi de yani siz her seyi siyah-beyaz anlamak zorunda misiniz? Yani su anda escinseller ahlak abidesi, Anadolu kirsalindaki muhafazakar ahlaksiz oldu böyle mi? Tekrar ediyorum: Batilinin tüm erdeminin kökeninde büyük bir felsefe veya toplumsal gelenek yok! Para var, parasi olan adam rahat oluyor, kavga gürültü istemiyor, kimseye yaranmak, tapinmak ihtiyaci duymuyor.
      5. Bu soru atlanmis
      6. “Ahireti düsünürsek, Bati Almanya mi, Dogu Almanya mi daha masum?”:Demagoji yapmasak mi? Biz Müslümanlar olarak kimi örnek alalim diye kahrolup durmuyor muyuz? Ne Dogu Almanya, Ne Bati Almanya ne de Türkiye insani düsünmedigi icin ahireti de düsünmüyor, hepsinin de gittigi nokta ayni. Bunu anlamak bu kadar mi zor?
      7. “Islam dinini resmi olarak kabul ettiler, etmediler hikayesi”: Acaba neresini düzeltmekten baslasam? Almanyada asagi yukari 5,5 milyon Müslüman yasiyor, bunlarin 3 milyon kadari Türkiye kökenli. Eger Almanya DITIB´in 4 sene önceki vukuatindan dolayi 60 yildir Islami tanimiyorsa matematigi kötü bi ülke olmasi lazim. Ve yine Almanya DITIBi Müslümanlarin tek temsilcisi gibi görüp bu yüzden Araplar, Pakistanlilar, Bosnaklar sorun yasiyorsa, bu ülkenin geri zekali olmasi lazim. Almanyanin DITIBle olan hikayesi bambaska.
      Almanya insan icin degil, sistem icin calisan, bu yüzden de bürokrasisi cok cok agir isleyen bi ülke. DITIB Avusturyada da var ama bak o ülke 1912 yilindan beri Islami resmi olarak taniyor. Neden, Bosnayi topraklarina kattigi icin. Ha kabul ediyor da cok mu matah seyler oluyor ayri konu.
      Almanya aile yerine escinselligin savunuculuguna giristigi icin Müslümanlarin sayisi giderek azaliyor. Bu yüzden de Islami resmi olarak tanimak zorunda oldugunu anladi. Bunu anlayali 15 yil oldu ama insan odakli degil de sistem odakli düsündügü icin hala kafasi karisik. Bu gidisle 15 sene daha bekler. Bu mu sosyal devlet?
      Bi de yetsin artik bu icinden ciktigi kabugu begenmeme halleri. DITIB de, Milli Görüs de, diger cemaatler de su an farkli kadrolarin ele gecirdigi, tabaninin manipüle edildigi yapilar. Türkiye ve Almanya ve Danimarka ve her nerede yasiyor ve yasatiliyorsa Dogu Almanya insani öne alan bir sistem kurarlarsa herkes asli karakterine rücu eder, en azindan militanliktan vazgecer. Bu Hizmet hareketi icin de gecerli. Su militanliktan bi vazgecin.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin