Allah’ın seçtiğinde hayır vardır; İstihare namazı

Yorum | Cemil Tokpınar

Bir işe girişmek istiyorsunuz, ama önünüzde birçok seçenek var. “Hangisini tercih etsem” diye düşünürken, kafanız karmakarışık bir hâle gelmiş.

Diyelim kendi başınıza veya ortak olarak yeni bir iş kuracaksınız, belki de bir firmada işe başlayacaksınız. Farklı şıklardan hangisini seçseniz daha hayırlı olur?

Ya da evleneceksiniz. Sordunuz soruşturdunuz, baktınız gördünüz, hakkında araştırma da yaptınız. Ama kafanızda bir sürü endişeler, tereddütler var. Son kararı nasıl versem diye çırpınıyorsunuz.

Hacca veya umreye gideceksiniz, yeni bir ev alacaksınız, üniversitenin bir bölümünü seçeceksiniz, çocuğunuzu bir okula yazdıracaksınız, belki de emekli olacaksınız…

Hangi şeye teşebbüs ederseniz edin, önünüzde birçok soru vardır: “Nasıl, ne zaman, kiminle, hangisi…” gibi bir dizi sorular zihninizde dolaşır durur.

İşte böylesi durumlarda sizi sıkıntıdan kurtaracak, kararınızı netleştirecek, içinize huzur ve ferahlık verecek, tevekkül ve rızanın rahatlığında sükûna erdirecek bir ibadet vardır: İstihare namazı ve duası.

İstiharenin anlamı, kendisi hakkında hayırlı olanı Allah’tan istemektir. İstihare namazı ve duası, bizzat Peygamber Efendimiz (s.a.v.) tarafından öğretilip tavsiye edildiği için sünnet-i seniyyedir.

Câbir bin Abdullah’ın (r.a.) rivayetine göre, istihareyi Kur’an’dan bir sure öğretir gibi büyük küçük işlerin hepsinde tavsiye eden Peygamber Efendimiz  (s.a.v.) “Biriniz bir iş yapmaya niyetlenince farzın dışında iki rekât namaz kılsın” buyurmuş ve istihare duasını zikretmiştir.

Buna göre, meşru bir işe niyet eden bir kimse, farklı şıklar arasında bir tercih yapıp bunun kendisi hakkında hayırlı olup olmadığını düşündüğü zaman iki rekât namaz kılar. Namazda dilediği sureyi okuyabileceği gibi, birinci rekâtta Kâfirun, ikinci rekâtta İhlâs Suresini okuması tavsiye edilmiştir.

Namazdan sonra hadis-i şerifte belirtilen şu duayı okur:

“Allâhümme innî estehîruke bi ılmike ve estakdiruke bi kudretike ve es’elüke min fadlike’l-azîm. Fe inneke takdiru ve lâ akdiru ve ta’lemu ve lâ a’lemu ve ente allâmü’l-ğuyûb. Allâhümme inkünte ta’lemu enne hâza’l-emre hayrun lî fî dînî ve meâşî ve âkıbeti emrî fekdurhü lî ve yessirhü lî sümme bârik lî fîh. Ve in künte ta’lemu enne hâza’l-emre şerrun lî fî dînî ve maâşî ve âkıbeti emrî fasrifhü annî va’srifnî anhü ve’kdur li’l-hayra haysü kâne. Sümme ardınî bih”

İnsanın içinde bulunduğu kararsızlığı ve problemi ortaya koyarken, her şeyi bilen ve takdir eden Cenab-ı Hakk’a sığınıp güvenmeyi bir çözüm olarak gösteren bu duanın meali şu şekildedir:

“Ey Allah’ım, ilmine güvenerek senden hakkımda hayırlısını istiyorum, gücüme güç katmanı istiyorum. Sınırsız lütfundan bana ihsan etmeni istiyorum. Ben bilmiyorum, ama sen biliyorsun; ben güç yetiremem, ama sen güç yetirirsin. Ey Allah’ım! Yapmayı düşündüğüm bu iş, benim dinim, dünyam ve geleceğim açısından hayırlı olacaksa, bu işi benim hakkımda takdir buyur, onu bana kolaylaştır, uğurlu ve bereketli eyle. Eğer benim dinim, dünyam ve geleceğim için kötü ise, onu benden, beni ondan uzaklaştır. Ve hayırlı olan her ne ise sen onu takdir et ve beni hoşnut ve mutlu eyle!” (Buhârî, Teheccüd: 25; Tirmizî, Vitr: 15)

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) hadisin devamında, “Bunu dedikten sonra istediği, dileği ne ise onu ifade etsin ve sonra ilk aklına geleni ve gönlüne yatanı yapsın” buyurmuştur.

Hadislerde geçmemekle birlikte büyük fıkıhçı İbn-i Âbidîn, istihare eden kimsenin dileğinin uygun olup olmadığına işaret olarak şöyle bir tavsiyede bulunur:

“Yatmadan önce dua okunur ve abdestli olarak kıbleye yönelerek yatılır. Rüyada beyaz veya yeşil görülürse o işin hayır olduğuna, siyah ve kırmızı görülürse de şer olduğuna işaret eder. Şerli olandan kaçınmak icap eder.” (İbn-i Âbidin, 1: 461)

Eğer bir kere yapıldığında tatmin edici bir işaret ortaya çıkmamışsa birden fazla istihare yapmak sünnettir. Bununla alakalı olarak Enes bin Mâlik’in (r.a.) rivayet ettiği bir hadiste Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Ey Enes, bir işi yapmayı niyet ettiğin zaman o iş hakkında yeniden yedi defa istihare et. Sonra kalbinden geçen temayüle bak. Çünkü hayır kalbinde doğan manadadır.”  (Tecrid Tercemesi, 4: 143)

İstihareyi başkasına yaptırma konusunda hadislerde açıklama olmadığı için bazı âlimler çekimser kalmışlar, çoğunluk ise başkasına da yaptırılabileceğini belirtmiştir.

İstişare mi, istihare mi?

İstihare konusu olan işin, öncelikle yapılması helal ve dinimize uygun olması gerekir. Yapılması caiz olmayan bir iş için, mesela faizli kredi almak, yenmesi haram olan bir gıdayı yemek için istihare yapılmaz. Ayrıca yapılması üzerimize farz olan bir ibadet için, mesela imkânı olan bir kimsenin hacca gidip gitmeme konusunda istihare yapması doğru değildir. Ancak haccın süresi, tarzı, gideceği grup hakkında istihare yapılabilir.

Yapmayı düşündüğümüz iş konusunda öncelikle o konuyu bilen kimselerle istişare yapmak gerekir. İstişare, ayet ve hadislerle emredilmiş, çok daha güçlü ve güvenilir bir sünnettir.

Rabbimiz,  “Onların işleri aralarında müşavere iledir” (Şûra Suresi, 38) buyurmuştur. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de savaş ve benzeri konularda ashabıyla istişare etmiş, onların görüşlerine başvurmuş ve çoğunluğun isteğine göre hareket etmiştir. Resûlullah, konuyla ilgili bir hadiste şöyle buyurmuştur:

“İstihare eden kimse zarar görmez, istişare eden pişmanlık duymaz, iktisada riayet eden geçim sıkıntısı çekmez.” (Tecrid Tercemesi, 4: 135)

İstişareyi yaptıktan sonra hâlâ rahatlamayan, yapacağı iş içine sinmeyen, bir türlü karar veremeyen veya biraz daha mutmain olmak isteyen kimse istihare yapabilir.

Eğer istişareyle istihare birbiriyle çelişirse, birinden hayır, diğerinden şer sonucu çıkarsa ne yapmak gerekir?

Elbette istişare daha önemli ve önceliklidir. Ancak ikisinin çeliştiği durumlarda, hangisinin daha kaliteli olduğuna ve gönlümüzü rahatlattığına bakmak gerekir. İstişare yaptığımız kimseler, gerçekten bilgili, dindar, tecrübeli ve güvenilir kimseler mi? İstiharedeki samimiyetimiz, görülen rüyanın sadıklık derecesi, tabir edenlerin ehliyeti bize güven veriyor mu?

Bu şekilde farklı yönleriyle her ikisini tartıp bir sonuca varmak, bundan sonra da tamamen Allah’a güvenmek, rahmetinden ümit beslemek ve takdirine boyun eğmek gerekir.

İstiharede görülen rüya nasıl tabir edilmeli?

Daha önce belirttiğimiz gibi, hadislerde istihare yapılırken rüya görme konusu işlenmese de, böyle bir uygulama ilmihal kitaplarımızda yer almakta ve Müslümanlar tarafından asırlardır uygulanmaktadır. Buna göre, istihare namazını kılıp duasını yapan kimse, abdestli olarak, kıbleyi sağına alıp uyumalıdır. Rüyasında siyah ve kırmızı görürse yapacağı işin şer olduğuna, beyaz ve yeşil görürse hayırlı olduğuna işaret eder.

Renklerden maksat, rüyada gördüğü eşyaların bu renkleri taşımasıdır. Söz gelişi, yemyeşil bir bahçe, bembeyaz karlarla kaplı bir çevre, siyah bir hayvan, kırmızı bir elbise görmek gibi hususlar, bu eşyaların taşıdıkları renklerle yorumlanır.

Rüyanın sadık olup olmadığı kesin olarak bilinmediğinden ve rüyayı doğru yorumlamak kolay olmadığından “rüyayla amel etmek” uygun bulunmamıştır. Ancak Kur’an ve hadislerde zikredilen bir “rüya gerçeği” vardır. Başta peygamber rüyaları olmak üzere, birçok İslam büyüğünün sadık rüya gördükleri ve bu rüyaların aynen veya az bir tabirle doğru çıktığı bilinmektedir. Bunun için rüyayı tamamen dünyamızın dışına atmak doğru değildir. Birisinin kendisi hakkında gördüğü rüya, başkalarına delil olmasa da, kendisi için bir işaret, bir ipucu ve kanaat oluşturabilir.

Bunun için kişi çok samimi ve ihlâslı olmalı, Rabbine tamamen teveccüh etmeli ve teslim olmalı, yürekten tevekkül etmeli ve Ondan gelecek işarete gönül huzuruyla itaat edeceğini düşünmelidir. Adeta “Hoştur bana senden gelen” diyen Allah dostları gibi, Cenab-ı Hakk’ın takdiri ne olursa olsun hoş görmeli, ondaki hikmet ve hayrı anlamaya çalışmalıdır. Bu bakımdan istihare, Allah’a olan iman ve teslimiyetin, tevekkül ve rızanın, ümit ve itaatin neticesidir. Bu hâlet-i rûhiyeyi tam hissedebilmek için istihare namazını tam bir huşû içinde kılmak, duanın hem Arapçasını, hem anlamını, inanarak, güvenerek, hissederek okumak önemlidir. Bu durum aynı zamanda, alacağımız işaretlerin netliğini de etkileyecektir.

Bazen görülen rüyanın mesajı çok net ve berraktır. Bir genç, evlenmek istediği kızın hayırlı olup olmadığı hususunda istihare yapmış. Rüyasında kızın annesi, kendisine bir tutam saç vermiş. O da bunu yapacağı evliliğin hayırlı olacağına yorumlamış. Bir başka genç planladığı evlilik için yaptığı istiharenin rüyasında, avucunun içinde göğe doğru yükselen yeşil bir bitki görmüş ve arzu ettiği evliliği yapmış.

Bazı rüyalar bunlardan da açık ve net olur. Mesela, yapacakları işin hayırlı veya şerli olduğunu bir maneviyat büyüğü, hatta Peygamber Efendimiz (s.a.v.) haber verir. Böylesi bir rüya insanlarda huzur ve güven oluşturur.

Bununla birlikte tüm rüyaları ehil bir kimseye yorumlatmak, bu mümkün değilse sahih ve başarılı rüya tabirleri kitaplarından yararlanmak gerekir. Rüyaların nasıl yorumlanacağı ilgili kitaplarda teferruatıyla anlatılır.

İstiharede hayırlı iken uygulayınca şer olabilir mi?

Burada şöyle bir soru akla gelebilir: “Bazı kimseler çok net istihareler sonucu bir işe girişiyor, ama başarılı olamıyor. Hatta rüyasında Peygamber Efendimizin (s.a.v.) tavsiyesini alarak evlenenler arasında mutlu olamayıp ayrılmanın eşiğine gelenler bile olabiliyor. Yoksa istihare güvenli bir yol değil mi? Bu örnekleri nasıl anlamamız gerekir?”

Öncelikle şu gerçeği yürekten kabul etmek icap eder: “Allah’ın seçtiğinde hayır vardır.” Ancak her tercihin, her hadisenin hayırlı yönünü görebilmek, feraset ve basiret işidir. Bir kimseye dünyanın en başarılı bir şirketi hediye edilse, onun tek sahibi olsa bile, ilerleyen süreçte iş ve ekonomi dünyasının kurallarına göre çalışması şartıyla başarılı olabilir. Yine bir kimse dünyanın en güzel, en ahlaklı, en bilgili insanıyla evlense bile mutlu olabilmek için iletişim ve paylaşımın gereklerini yerine getirmesi, haklarına ve vazifelerine duyarlı olması şarttır.

Bu bakımdan işinde başarılı olamayan veya ailede huzur bulamayan bir kimse, “Rüyada Peygamberimizi (s.a.v.) görmüştük, bu işi bize o tavsiye etmişti, eşimle evlenmemi o istemişti” diyerek bir tereddüt veya itham vaziyeti almamalıdır. İstihare sonucu görülen olumlu rüya veya o rüyada maneviyat büyüklerinin, hatta Efendimizin (s.a.v.) görülmesi, “tercihin hayırlı olduğunu” gösterir, ancak tercihimizin sürekli başarılı olabilmesi bizim gayretimize ve Allah’ın takdirine bağlıdır. Çünkü o işin patronu da, o eşin kocası veya karısı da istihareyi yapan kişidir, sorumluluk da ona aittir. Mesela, rüyasında alacağı arabanın hayırlı olacağı hissettirilebilir. Ancak sürüş ve trafik kurallarına uymadan araba kullanan kimse, istiharedeki işareti değil, kendini sorgulamalıdır.

Bir başka önemli husus da, bir tercihin hayırlı olup olmadığını nasıl belirlediğimizle ilgilidir. Bazen hayırsız zannettiğimiz bir iş veya evlilik, birçok hayırlara vesile olabilir. “Hoşlanmasanız da savaş size farz kılındı. Belki hoşlanmadığınız bir şey sizin için hayırlı olabilir. Belki sevip arzu ettiğiniz bir şey sizin için şerli olabilir. Gerçeği Allah bilir, siz bilmezsiniz” mealindeki ayet bu hakikate işaret eder. (Bakara Suresi: 216) Mühim olan iman gözüyle bakmak, Allah’ın bize vermek istediği mesajı ve hikmetleri anlamaya çalışmak, olayları gelip geçici dünya hayatıyla değil ahiret penceresinden değerlendirmektir.

Temel bakış açısı böyle olunca, belki de birçok hastalık, musibet, bela, fakirlik ve sıkıntı hakkımızda hayırlı olabilir. Bu tür imtihanları, sabır ve anlayışla karşılayan bir mümin, hem günahlarından arınır, hem olgunlaşır, hem de ibadetle elde edemeyeceği manevi makamları elde edebilir. Elbette geçici dünya hayatında az bir sıkıntı çekip sonsuz Cennet saraylarında saadete erişen bir kul, kaybetmiş olmaz, fazlasıyla kazanır.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin