Allah hesapsız verir…

YORUM | HAKAN YEŞİLOVA 

Elinde avucunda ne varsa fakire fukaraya vermiş. Hayatının baharında, ama açlıktan yürümeye mecali kalmamış. Bir lokma ekmeği yok. Mağrur ve zalimlere minnet edeceğine açlığı tercih ediyor, Rabbine sığınıyor. Nihayetinde sürpriz turfanda meyveler ve ardından eşsiz bir “kelime”ye mazhar oluyor. İşte Meryem.

Çünkü Allah hesapsız verir.

Bütün umutları tükenmiş. Esbab sükût etmiş. Bahar, yaz çok geride kalmış; güz geçmek üzere, karakış eşikte. Ömrü son demlerinde. Her türlü hakaret ve aşağılanmaya maruz ve neredeyse hiçbir destekçisi yok. Ancak, Meryem’e ikram edilen mevsimsiz meyveleri görünce öyle bir inkişafa mazhar oluyor ki, kendi mevsimi geçse de her şeye gücü yeten Rabbine niyaz ediyor. İşte Yahya ile müjdelenen Zekeriya.

Çünkü Allah hesapsız verir.

Hıristiyanlığın en kutsal bayramlarından biri olan Noel’in bizdeki hikayesi kısaca böyle. Günümüzde bizler için de ibretler ve ilhamlarla dolu bir hikâye.

***

Zekeriya (Meryem’in) yanına Mabede ne zaman girse beraberinde yiyecekler bulurdu.

“Meryem, bu yiyecekleri nereden buluyorsun” deyince de o: “Bunlar Allah tarafından gönderiliyor. Muhakkak ki Allah dilediğine hesapsız (sayısız) rızıklar verir” (Al-i İmran 36).

Yaşadığım ülkede çocuklarımızın arkadaşlarının çoğu, komşularımızın da hemen hemen hepsi Hıristiyan olduğundan dolayı aile içindeki sohbetlerimizde zaman zaman Hz. İsa (as) hakkında konuşuyoruz. Müslümanlar olarak en büyük peygamberlerden bir tanesi kabul ettiğimiz Hz. İsa’yı (as) en azından belli ölçüde tanımak Hıristiyan komşularımızla ortak bir payda olması yönüyle çok önemli.

Çevremizde süslenen evler ve alınan hediyelerle Noel zamanı çok dikkat çekici bir tatil olduğu için biz de bu konuyu gündemimize aldık ve çocuklarla birlikte Hz. Meryem dizisini izledik. 20 küsur sene önce Türkiye’de merakla izlediğimiz bu dizi ağır temposu ve günümüz sinema tekniklerine göre zayıf olmasına rağmen Hz. Meryem’de et ve kemiğe bürünen masumiyeti ve ilahi ihsana mazhariyeti çok enfes tasvir ettiğinden dolayı çocukların da dikkatini çekti ve bütün bölümleri birkaç günde bitirdik.

Bu dizideki en çarpıcı sahnelerden birisi yukarıdaki ayet-i kerimede anlatılan sahne. Kendi yiyeceğini hep Mabed etrafındaki aç ve fakir halka dağıtan Hz. Meryem sürekli oruç tutmaktadır ve gıdasız kaldığı için de takatten düşmektedir. Meryem’in iaşesini üstlenen Hz. Zekeriya onu ziyaret ettiğinde ise odada turfanda meyve ve yiyeceklerle dolu bir sofranın bulunduğunu görünce bunun nereden geldiğini sorar. Meryem’in “Allah hesapsız verir” cevabı Hz. Zekeriya’da adeta bir uyanışa sebep olur.

Hz. Zekeriya geçimini marangozluk yaparak kazandığından ve Mabed’de halkın vergileriyle sefahat içinde yüzen diğer din adamlarına minnet etmediğinden dolayı hahamlar tarafından dışlanıyordu. Dini değiştirdiklerini yüzlerine açıktan söylüyor, hakikatleri haykırıyordu. Menfaat çarklarını bozacağı için kendisini yalancılıkla suçlayan hahamlar ve onlara itibar eden halkın çoğunluğu, Hz. Zekeriya’nın bir çocuğu olmamasını peygamberlik iddiasının doğru olmadığına delil olarak gösteriyor ve eşiyle birlikte kendisini sürekli ayıplıyorlardı. Kadınların mabede girmesi yasak olduğu halde Hz. Meryem’in mabede alınmasını sağladığı için Hz. Zekeriya’ya eskiden beri öfke duyuyorlardı. Hahamlar onu halkın nazarında küçük düşürmek için seferber oluyor, kasaba kasaba dolaşıp akla hayale gelmeyecek iftira ve karalama kampanyaları düzenliyorlardı. Kese kese parayla kiraladıkları çığırtkanlarla algı operasyonu yapıyor, algının yetmediği yerlerde tehdit, komplo ve provokasyonu devreye sokuyor, gerektiğinde can almaktan kaçınmıyorlardı. Zalim krala dalkavukluk yapıp zulüm rejiminin devamını temin etmeye çalışıyorlardı.

Bütün bu karanlığa mukabil, mevsimi olmadığı halde turfanda meyveleri Hz. Meryem’e ikram eden Allah, murad ederse yaşı-başı, mevsimi geçmiş olsa da Zekeriya ve eşine de bir erkek çocuk nasip edebilirdi.

İşte o sırada Zekeriya Rabbine niyaz edip “Ya Rabbi,” dedi, “bana Sen’in tarafından tertemiz, hayırlı zürriyet ihsan eyle! Şüphesiz ki Sen duaları işitip icabet edersin” (Al-i İmran 38).

Nitekim bu mübarek peygamberin duası kabul edilmiş, eşinin mucizevi hamileliği ile bütün dedikodular ve ithamlar bir anda ortadan kalkmıştı.

Diğer taraftan zalim ve iftiracı aynı güruh, bebekliğinden beri tanıdıkları halde, Mabed’de gözlerinin önünde büyüdüğü ve her haline şahit oldukları halde, asil bir nebevi soydan gelmiş olduğunu adları gibi bildikleri halde, Hz. Meryem gibi bir masuma iğrenç ithamlarda bulunmuşlar, halkın nazarında onun da itibarını sarsmak için her türlü karalamayı yapmışlardı. Ama yüce Allah, kundaktaki bebeğin ağzından bir manifesto ilan etmiş, hepsinin çenesini bir anda kapatmıştı.

***

Çağlayan’ın yeni sayısında yayınlanacak bir yazı hakkında bir editör arkadaşımla konuşuyorduk. Yazıda konu edilen “elastik limit” veya “gerilme dayanımı” kavramından hareketle bir eşya ne kadar esneyebilse de bir noktadan sonra kırılmanın kaçınılmaz olduğunu, birey ve toplumların da aynı şekilde değişik yük ve gerilimlerden sonra ciddi tahribata uğradığını konuştuk. Memleketimizde yaşanan onca zulümden sonra o eşik noktasının çoktan aşıldığını, aslına dönemeyecek kadar deformasyon yaşandığını anlattık birbirimize.

Aynı Zekeriya hazretlerinin ve Hz. Meryem’in döneminde olduğu gibi zalim bir yönetim bir takım din adamları ve onların uzantısı bir zift medyasıyla bir araya gelmiş asrımızın masumlarına akla hayale gelmeyecek iftiralar atıyorlar.

Sonra aklımıza baştaki ayet-i kerime geldi. Madem Allah hesapsız veriyor, O (cc) murad ettikten sonra mevsimin hazan, yaşın da geçmiş olması hiç fark etmiyor.

Allah hesapsız verir. Mühim olan bu iz’an’a ulaşma adına Meryem’in, Zekeriya’nın, İsa’nın, Yahya’nın, Musa ve Muhammed’in (aleyhimüsselam) yolunda sabırla sebat edebilmektir.

Evet, Allah hesapsız verir.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin