Akıl Sokağı Vicdan Mahallesi

YORUM | GÜLŞAH ÇAVUŞOĞLU

Duygulu harfler yan yana gelsin ağdalı kelimeler yapsın. Sonra kelimeler kolkola nağmeli cümlelere dönüşsün. İnsan dinlediği bu nağmelerin mi etkisinde kalır yoksa konu dediğimiz büyük resme mi gözlerini diker?

Başlayalım o zaman konuşmaya! Yazımızın konusu ‘süpürge’. Hatta biz konuşmayalım o anlatsın kendisini. Bakalım, büyük resmin görüntüsü yüzünden yazının devamını okumayacak mısınız yoksa son parağrafa kadar sabredip ortalığı nasıl süpürdüğüme şahit mi olacaksınız? 

Süpürgeyi tanıtıp aradan çekileyim diyorum. Çamaşır makinası kadar dua almayan evin vefalı, yaşlı uşağıdır kendisi. ‘İsim-şehir -hayvan’ oynarken ‘eşya’ bölümünde akla ilk “s” ile başlayanlarda gelendir. O da yıllar içinde evrim geçirdi. Bir süpürge 11 plus olmasa da siz evde yokken ortalığı süpüren, koltuk altlarına girebilen, merdivenden aşağı düşmeyen yusyuvarlak akıllı modelleri var. Ama konuğumuz elleri un kokan, oyalı yazmasını arkadan bağlamış, çiçekli şalvarı belinde, eğilip kalktıkça alnından terleri silen, yetmedi evin önünü, sokağı süpürmeye devam eden yaşlı anamızın kullandığı süpürge. ‘Süpürgenin atası’; Edirnelilerin gayet iyi bildiği süpürgenin dünyasına misafir olup biraz kulak verelim gözyaşlarına, beklentilerine, arzularına!

Sarı saçlarım yerde, uzun boynum boğum boğum ince gerdanlıklar şeklinde. Kalabalığın tozunu toprağını alır evinden, bahçenden, avlundan uzaklaştırırım. Herkes kapısının önünü temizlese dünya temizlenir dersiniz ya işte onu benimle yaparsınız. Ve biliyor musunuz hiç de dünyayı kurtaran süper eşya egom yok benim. Genelde kapı arkasında ya da gölgelerin oturduğu odalarda, merdiven altlarında konaklarım. 

Saçlarımı kelimenin tam anlamıyla süpürge etsem de beklentim ve kırgınlığım yoktur kimseye. Fıtratımın gereğini yapıyorum. Elimden geleni ardıma koymadan temizliyorum da temizliyorum. Vücudumu sıkıca tutan nasırlaşmış ellerin, saç telimdeki yaralarımı saracağını bile ummuyorum. Ummuyorum ki küsmüyorum. Yalnızlığı üstüme ayna diye takıyorum. Beni tutan ellerin temizlerken sağı solu, söylediği türkülerin nakaratlarına katılarak tozu dumana katıyorum.

Vardır bilirim süpürgenin de iyisi kötüsü! Büyük büyük büyük anneannem, bir cadı süpürgesiymiş. Alır götürürmüş cadıyı kötüden kötüye, zifiri karanlıktan kararan sabaha! Anlıyorum ki basit bir süpürge nelere alet edilebilirmiş. Ey insan, sana bir süpürge atasözü  ‘Kimin elinde olduğun, ne iş görebileceğinden daha önemli!’ Düşünmediğinde kimlere ait olabileceğini düşün. 

Madem dinlemek istediniz, benim bir de hicranlı tarafım var. Bulunduğum asrın en iyisi değilim diye merdiven altında tozlanarak yaşlandığıma çok üzülüyorum. Düşün ki bambaşka bir coğrafyaya yüzdün. Dil, yön bilmiyorsun. Belki cerrahdın, önemli ameliyatların kahramanıydın ama bu yeni toprakta bastığın yer gıcırdıyor. Yerim yurdum yok hiçbir yere ait değilim hissi. Sen eskiden çok işe yarardın be süpürge ama şimdi yaşlı bir babaanne gibi köşende değerli hissetmenin ümidi ile dile yabancı kulaklarınla kısık sesleri duymaya çalışıyorsun. Avucumda kalan eski alkış sesleri ve geride bıraktıklarım rengimi solduruyor.

Gördüğüm, gerçek olmasını dilediğim düşlerimden bahsetmeden olmaz.  Boyuma-posuma, gücüme kuvvetime bakmadan sevgilimi de koynuma alıp ‘faraşcığımla’ birlikte çocuk katillerini, kadına sinsice dokunan kalın derili elleri, özgürlük arayanları boğan nehirleri, kürt/engelli çocukları arkadan vuran şerefsizleri, türkü söylemek istedi diye hürriyete aç öldüren fikirleri süpürmek istiyorum.

Yazının bu kısmına geldiyseniz birazdan süpürgeyi kucaklayıp sarılıp öpeceğinize eminim. Alelade bir eşya ile dünya barışı nasıl gelir gördünüz değil mi! Unutmayalım ki maharet süpürmekte değil. O kadar çok insan, süpürge var ki kasırgaları halının altına süpüren. Tüm olay şeffaflıkta. Süpürmeye kalbinin önünden başla. Akıl sokağını iyice temizleyip vicdan mahalleni mis gibi yap. Hadi kolay gelsin. 

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

3 YORUMLAR

  1. Gülşah Hocam, çok güzel yazınız. “Süpürgenin Atası” nı o kadar güzel anlatmışsınız ki rahmetli babaaanneciğimi tekrat avluları süpürürken görmüş oldum yıllar sonra.
    Hiç düşünmemiştim ama yazınızla kabul ettim ki, süpürgenin gözyaşı,beklentisi ve arzuları var. Bizim de süpürgeye ihtiyacımız var. Sizin deyiminizle akıl sokağımız ve vicdan mahallemiz için….
    Elinize, yüreğinize sağlık.

  2. ‘Süpürgenin atası’na çalı süpürgesi derdi annem, benim gözümde ise uzun boylu zayıf ama kabarık etekli bir genç kızdı. Yeni alındığında kendine has bir kokusu vardı. Kullandıkça etekleri kirlenirdi..

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin