AK Parti girdiği her seçimi kazanıyor algısı

HABER ANALİZ | MUHSİN AHMET KARABAY

AK Parti’nin başarılı olduğu alanların başında algı yönetimi geliyor. Bu konudaki başarısı, Millet İttifakı’na ve onun liderine taktığı isimlerin bizzat muhataplarınca benimsenmiş olmasından belli. Ama asıl başarısı, “20 yıldan bu yana girdiği her seçimi kazanıyor” algısı. Peki gerçekten girdiği her seçimi kazanıyor mu? Gelin bir hafızamızı yoklayalım.

AK Parti demenin Tayyip Erdoğan demek olduğunu en geç fark edenler, 14 Ağustos 2001 tarihinde partinin kuruluşu açıklandığında sağ ve solunda oturan Abdullah Gül ve Bülent Arınç oldu. 

Oysa Tayyip Erdoğan’ın, Milli Görüş hareketinin lideri Necmettin Erbakan’ın yerine hazırlanması, daha İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olmasını takip eden aylara rastlıyor. 

ABD’nin Türkiye Büyükelçisi Morton Abramovitz, o günlerde Erdoğan ile irtibata geçmiş ve İstanbul’un değil, Türkiye’nin lideri olması gerektiği konusunda muhatabını ikna etmişti. Bu görüşme ve yapılan teklif, o dönemin istihbarat birimlerinin halka açık mecrası olan Aydınlık Gazetesi’nde yayınlanmıştı.

Gazetenin, 20 Ekim 1996 tarihli nüshası, “Merak edilen gizli mesajı açıklıyoruz. Abramovitz Tayyip’i Erbakan’ın yerine hazırlıyor” manşetiyle çıktı. 

Özgül ağırlığının olduğunu sanan Arınç ve aslında kendisinin birinci adam olduğunu zanneden Gül’ün sadece resmi tamamlayan unsurlar olduğu zamanla anlaşıldı. İlerleyen zamanda Erdoğan, bu ikiliyle birlikte kendini önemli sananların hepsini ya pasifize etti veya saf dışı bıraktı. 

ABD’nin kendisine karşıymış gibi görünen siyasetçilerle çalışmayı sevdiğini bu köşeyi takip edenler, defalarca okudular. Erdoğan’ın görevinin ise ABD’ye karşı çıkarak hizmette bulunmak olduğunu unutmayın. 

Yazımın girişinde verdiğim ana fikirden uzaklaşmış değilim. 

Erdoğan etrafında kümelendirdiği isimlerle kuruluş günlerindeki Abramovitz ile oluşturduğu ana hedefinden uzaklaşmış değil. Zorda kaldığı her dönemde bir şekilde önünün açılması, AK Parti kurmaylarının engin stratejik bilgisinden olmadı. 

Şimdi yapılan seçimlere birlikte göz atalım.

3 Kasım 2002’de kendilerini “merkez” diye tanımlayan partiler seçimlere darmadağınık girdi. 

Tansu Çiller liderliğindeki DYP yüzde 9,54
Devlet Bahçeli liderliğindeki MHP 8,36
Cem Uzan liderliğindeki Genç Parti 7,25
Mehmet Abbasoğlu liderliğindeki DEHAP 6,22
Mesut Yılmaz liderliğindeki ANAP 5,13 oy aldı. Bu partilerin hepsi yüzde 10 barajına takıldı.

Yüzde 34,3 oy alan AK Parti ise 550 milletvekilliği bulunan Meclis’te 363 sandalye kazandı. Yüzde 20 oy alan CHP ise 178 milletvekili çıkardı. 

Sonrasında 367 tartışmasının yaşandığı 27 Nisan 2007’deki Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinde ortaya çıkan tablo sonrasında tepki oylarını toplayıp hemen gidilen 22 Temmuz 2007 seçimlerinde AK Parti yüzde 46,6 ile 341 milletvekili elde etti. (CHP yüzde 20,9 ile 112, MHP yüzde 14,3 ile 71 sandalye aldı.)

AK Parti’nin kazandığı bir başka seçim ise 11 Haziran 2011 Genel Seçimleri oldu. İktidardaki parti yüzde 49,8 oy alarak 327 milletvekilliği elde etti. (CHP yüzde 26 ile 135, MHP yüzde 13 ile 128, bağımsız olarak katılan HDP ise Meclis’e 35 milletvekili gönderdi)

YA AK PARTİ’NİN KAYBETTİĞİ SEÇİMLER?

AK Parti, 7 Haziran 2015 seçimlerinde Meclis çoğunluğunu kaybetti. Cumhurbaşkanı koltuğunda oturan Erdoğan, partinin başında olan Başbakan Ahmet Davutoğlu’nu pasifize ederek seçim kampanyası yürüttü. 

AK Parti oyları yüzde 40,9’a geriledi. Meclis’te salt çoğunluk olan 276 sandalyeyi kazanamadı. (AK Parti 258, CHP 132, MHP 80, HDP 80 milletvekiliyle temsil hakkı kazandı.)

Aslında MHP ile AK Parti arasındaki derin işbirliği, AK Parti’nin tek başına iktidarı kaybettiği 7 Haziran akşamı fiilen hayata geçirildi. MHP lideri sandıkların açıklandığı sıralarda kameralar karşısına geçip MHP’nin koalisyonda yer almayacağını belirterek kapıları kapattı. 

Farklı koalisyon alternatifleri ortaya koyan Bahçeli, kendilerinin hiçbir koalisyonda yer almayacağını söyledi ve en kısa zamanda erken seçim istedi. 

O kritik gece, Bahçeli’nin çıkışıyla Türk siyasetinde dönüm noktası oldu. 

BAHÇELİ-ERDOĞAN İTTİFAKININ TEMELİNİN ATILDIĞI GECE

7 Haziran seçimlerine MHP Genel Başkan Yardımcısı olarak giren ve Parlamentoya milletvekili olarak yeniden seçilen Tuğrul Türkeş, o kritik geceye ilişkin sonraki aylarda önemli açıklamalar yaptı.

MHP lideri Devlet Bahçeli’nin o gece, parti yönetiminden hiç kimseye herhangi bir bilgi vermeden 3 ayrı kritik telefon görüşmesi yaptıktan sonra yeniden seçim istediğini açıkladı.

Tek başına iktidarı kaybeden AK Parti ve Erdoğan’ın imdadına, “En erken seçim ne zaman olacaksa o zaman seçim” diyen Bahçeli yetişti. 

Bahçeli’nin Erdoğan’ın yardımına yetiştiği ikinci hamlesi, 11 Ekim 2016’da partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmasıyla oldu. Erdoğan’ın Anayasaya aykırı biçimde başkanlık yetkilerini kullandığını öne süren Bahçeli, “Cumhurbaşkanı’nın fiili başkanlık zorlamasından vazgeçmesi gerektiğini, vazgeçmeyecekse fiili durumun hukuki boyut kazanabilmesinin süratle yol ve yöntemlerinin aranması gerektiğini” söyledi.

Erdoğan’ın istediği, Bahçeli’nin ise söylediği hayata geçirildi ve Türkiye 16 Nisan 2017’de Anayasa değişikliği için referanduma gitti. 

MHP’nin desteğine rağmen sandıktan istenilen sonuç çıkmadı. Yüksek Seçim Kurulu, tarihinde ilk kez mühürsüz oyların geçerli olduğunu açıkladı, Erdoğan da kameralar karşısına çıkıp, “Atı alan Üsküdar’a geçti” açıklamasını yaptı.

24 HAZİRAN SEÇİMLERİNDE MHP İLE BİRLİKTELİĞE MECBUR KALDI

İstediği bütün yasal değişiklikleri yaptıran Erdoğan, 24 Haziran 2018’de yapılacak seçimlerde tek başına iktidar olamayacağını gördü. Bunun için seçim sistemi değiştirildi ve partilerin ittifak oluşturarak seçimlere katılmasına zemin hazırlandı.

AK Parti, asıl yenilgisini 31 Mart 2019 yerel seçimlerinde yaşadı. Bursa hariç önemli büyükşehir belediye başkanlığı seçimlerinin büyük çoğunluğunu kaybetti. İstanbul, Ankara, Adana, Antalya, Mersin büyükşehir belediye başkanlıkları AK Parti’den Millet İttifakı’nı oluşturan partilere geçti.

İstanbul seçimlerini az farkla kaybettiğini gören AK Parti, YSK eliyle bütün yasal sınırları çiğneyerek seçimleri yeniletti. 23 Haziran’da tekrarlanan seçimlerde oy farkı 13 binden 800 binin üzerine çıktı. 

AK Parti, algı yönetimiyle bugüne geldi. Şimdi algı yönetiminin de iş yapmayacağı bir döneme girildi. Millet İttifakı, ciddi yanlış yapmadığı, umut olmayı başardığı ve sandıklara sahip çıktığı takdirde 14 Mayıs’ta yapılacağı açıklanan seçimlerden zaferle çıkar…

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin