2020: Çöküş mü çıkış mı?

YORUM | ADEM YAVUZ ARSLAN

Yeni yılın ilk yazısında bir önceki yılın değerlendirmesini yapıp geleceğe dair projeksiyon yapmak adettendir. Bu yüzden 15 Temmuz, Roboski ve Ergenekon’a dair analizleri, sorgulamam gereken dosyaları ve diğer başlıkları sonraki yazılara bırakacağım.

Önce 2019’a dair notlara bakalım.

Geride bıraktığımız yıl, 2010’larla başlayan ‘çöküş süreci’nin devamıydı. Hem yerel de hem dış politika da ‘dikey düşüş’ devam etti. Erdoğan ve Havuz medyasına bakarsanız ‘Türkiye dünyaya nizam veriyor, Erdoğan dünyanın en güçlü lideri’ ama realite tam tersi.

Ekonomi -şişirilmiş rakamlara rağmen- batık.

Türkiye’nin köklü firmaları bir bir iflas ediyor. Erdoğan yılın son günlerine ‘yerli oto’ gazıyla girdi ama onun da seçim hazırlığı, yandaş zengin etme projesi olduğu sır değil. Erdoğan rejiminin yandaş işadamlarını ve dolayısıyla kendini zengin etme projeleri hazineye korkunç bir yük getiriyor.

Bu yük 2020 içinde katlanarak artacak.

Geçiş garantisi verilen köprüler, yolcu garantisi verilen havalimanları ve kullanım garantisi verilen yollar nedeniyle Hazine’ye bağlanan hortum sadece 2020’de değil önümüzdeki 25 yıl boyunca kamu kaynaklarını ‘hüpletmeye’ devam edecek.

BU YAZIYI YOUTUBE’TA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⬇️

ERDOĞAN GERGİNLİK ARIYOR 

Erdoğan için her zaman sandık önceliklidir.

Bütün mücadele ve müzakere süreçlerini sandık endeksli yapar. İhtiyaç hissederse Kürtlerle ‘Müzakere Süreci’ başlatır, tersine ihtiyacı olduğuna inanırsa ‘Mücadele Süreci’ne geçer.

2019’da bu gelenek bozulmadı.

Erdoğan iç politikada ihtiyaç hissettiği zaman gerginliği tırmandırdı. Suriye’nin kuzeyine yapılan operasyonlar bu kapsamdaydı. Amerika ve Rusya’nın izin verdiği oranda ve coğrafyada yapılan Barış Pınarı Operasyonu saman alevi gibi parlayıp geçti.

Önceki operasyonları hatırlayan bile yok.

Erdoğan ve Havuz Medyası Suriye’ye yönelik yapılan Barış Pınarı Operasyonuna dair destanlar yazsa da elde daha çok krizden başka bir şey yok. Öyle ki bugün iktidar cenahında bile Barış Pınarı operasyonundan bahseden yok.

Kürt meselesinde kördüğüm geçen yıl daha da sıkılaştı. Kürt siyasi hareketi ‘kayyımlar’ marifetiyle boğuldu. Seçilmiş başkanlar bir bir tutuklandı. Bu durumun neden olduğu öfke birikmesini görmek için ‘Kürt uzmanı’ olmaya gerek yok.

Erdoğan Suriye ve Irak’ta yaşanan hezimetlere rağmen Libya ile yeni bir maceraya açılıyor. Yılın son günü apar topar meclise getirilen tezkere nedeniyle 2020’nin hayli gergin geçeceği ortada. Başka hiç bir şey olmasa bile hükümetin Libya politikaları nedeniyle çok büyük sıkıntılar yaşayacağımız açık.

2020’de risk kaynağı olabilecek diğer bir konu da Kanal İstanbul.

Diğer projeler gibi bu mesele de rant odaklı bir proje. Burada da Erdoğan ve ailesinin ‘aslan payı’nın sahibi olduğunu sağır sultanlar bile duydu.

Aklı başında hiç kimsenin mantıklı bir gerekçe sunamadığı Kanal İstanbul projesi Erdoğan’ın 2020 ajandasında önemli bir yer tutuyor. Muhalefetin ‘yaptırmayacağız’ çıkışlarına karşı ‘ne pahasına olursa olsun yapacağız’ resti çeken Erdoğan , Kanal İstanbul üzerinden gerginliği-kutuplaşmayı arttırıp yeni bir Gezi Süreci peşinde olabilir.

Çünkü artan gerginlik, kutuplaşma en çok Erdoğan’ın işine geliyor. Bu yüzden Kanal İstanbul üzerinden ‘provokasyon hazırlığı’ olduğu duyumları var.

Tıpkı bir önceki yıl gibi, 2019 acı ve zulüm yılı oldu. 15 Temmuz sahte darbesi ile rejimi değiştiren Erdoğan, KHK’lar eliyle ülkeyi yeniden dizayn etti. 17-25 Aralık 2013 yolsuzluk operasyonunda suçüstü yakalanınca ‘eski Türkiye’nin kirli aktörleri’yle ittifak yapan Erdoğan Türkiye’yi 1930’ların Almanya’sına çevirdi.

Ancak 2020 Erdoğan ile Ergenekon (ya da adına derin devlet deyin) arasında çatışma potansiyeli taşıyor.

Çünkü iki tarafta bu ittifaka konjonktürel yaklaşıyor. Erdoğan nasıl Cemaati iktidarını pekiştirmek için kullanıp atmışsa aynı şeyi Ergenekon’a yapıyor. Ergenekon ise ‘Erdoğan Cemaati bitirsin, sonra biz de onu götürürüz’ hesabında.

Son dönemde Ergenekon ekibinin Erdoğan’dan rahatsızlığının arttığına dair işaretler var. Dolayısıyla 2020’de bu çatışmalar sebebiyle Türkiye kanlı olaylara sahne olabilir.

ABD İLE İPLER DAHA DA GERİLECEK 

2019 Türk Amerikan ilişkileri açısından bol krizli bir yıldı.

S-400’lerden F-35 savaş uçaklarına, YPG’den Suriye operasyonu nedeniyle alınan yaptırım kararına kadar çok sayıda kriz yaşadık. Erdoğan’ın ABD Başkenti’nde tek dostu Başkan Trump. Ancak Trump’ın dostluğu da bir yere kadar ve 2020 ABD’de seçim yılı.

Dolayısıyla 2020 Türk Amerikan ilişkilerinde bol krizli bir yıl olacak.

Halkbank dosyasından CAATSA yaptırımlarına kadar Türk Amerikan ilişkilerini daha da kötüleştirecek başlıklar var. Dahası Erdoğan ve ailesinin mal varlığının araştırılmasına yönelik karar Erdoğan’ın uykularını kaçırıyor. Üstelik Erdoğan’ın eli hiç olmadığı kadar zayıf.

İncirlik ve Kürecik üslerinin kapatılması resti ise bu zayıflığı örtme girişiminden başka bir şey değil.

Hem 2019’un analizi, hem 2020’nin projeksiyonuna dair çok sayıda başlık açmak mümkün. Ancak sorun ve kriz başlıklarını çoğaltmak genel tabloyu değiştirmiyor.

Türkiye her alanda büyük bir çöküş yaşıyor ve bu düşüş 2020’de de tam gaz sürecek. Ne zaman dibi bulacağız bilinmiyor ama kesin olan bir şey var; gelen 2020 giden 2019’u aratacak.

Peki bu olumsuz gidişi durdurmanın, pozitife çevirmenin bir yolu yok mu?

Aslında var.

Hem de çok basit. Hukuka geri dönüp demokratik standartları uygularsanız bu sorunların bir çoğu çözülebilir. Ama Erdoğan’ın hukuka dönmek gibi bir niyeti yok.

Kendi ikbali için ülkeyi ateşe attı ve kendi güvenliği için o ateşe odun atmaktan geri durmayacak.

O yüzden 2020 için kendi adıma pek umut göremiyorum.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin