17 Aralık’tan Beşiktaş’a uzanan çizgi…

YORUM | BÜLENT KORUCU 

İstanbul eski Cumhuriyet başsavcısı İrfan Fidan, TRT’ye verdiği demeçte 17-25 Aralık büyük yolsuzluk operasyonlarını Brezilya’daki Petrobras yargılamalarına benzetmişti. İki soruşturmanın da uluslararası bir istihbarat operasyonu olduğunu savunup şöyle demişti:

“Bu operasyonların bir ayağı Brezilya’dır. Hedef alınan kurumların Türkiye’deki karşılığı Halkbank ise Brezilya’da Petrobras’tır dünyanın en büyük 5. veya 6. petrol şirketidir. Sadece Türkiye Cumhuriyeti Devleti yöneticileri hedef alınmamıştır, Brezilya ülkesinin yöneticileri de hedef alınmıştır. Bu çok büyük bir istihbarat operasyonudur. Fetullahçı terör örgütü bunun Türkiye’deki uygulayıcısıdır, yürütücüsüdür. Sonraki adımı Brezilya örneğinden görebiliriz.”

Eski Başsavcı, yeni Anayasa Mahkemesi üyesi Fidan’ın kurduğu paralelliğin bir kısmı doğruydu. Bizdeki Beşli Çete’nin karşılığı Brezilya’da 13 müteahhidin oluşturduğu bir konsorsiyum vardı. Havuzda toplanan rüşvetlerle siyaseti finanse ediyor ama havuzun suyunu ceplerinden değil devlet ihalelerinden sağlıyorlardı. Ülkenin milli petrol şirketi Petrobras merkeze konularak kurulan ‘mekanizma’ ülkeyi metastaz yapmış bir ‘kanser’ gibi sarmıştı. Mekanizma ve kanser ifadeleri, Netflix’te yayınlanan ‘O Mecanismo’ dizisinin esin kaynağı ‘Lava Jato’ (Araba yıkama) kitabının yazarı Vladimir Netto’ya ait. Orta ölçekli bir kara para aklama çetesinin üstüne giderken bir anda karşısında devlet başkanı dahil 48 siyasetçi ve bürokratla birlikte ülkenin en büyük müteahhitlerini bulan polis şefi Marco Ruffo’nun dilinden sıkça bu kelimeleri duyuyorsunuz.

Beşiktaş Kulüp Başkanı Ahmet Nur Çebi’nin “200 milyonluk vergi borcunu Ankara’ya git gel 16 milyona indirdik” cümlelerini işitince dizinin replikleri zihnime üşüştü. Mekanizma ya da kanser… Aslında ikisi de. Kendimi, polis şefi Ruffo’nun patlayan kanalizasyonu tamir ettirmek için rüşvet vermeye zorlandığı sahnede gibi hissettim.

Bu, sadece Beşiktaş’la sınırlı bir durum değil. Dört büyük takımın toplam borcu 17 milyar liraya ulaşmış durumda. Fenerbahçe’nin 6,2, Beşiktaş’ın 4,8, Galatasaray’ın 4, Trabzonspor’un ise 2 milyar borcu birikmiş. Takımlar kötü yönetilmiyor, açıkça soyuluyor. Fatura ise kamuya kesiliyor. Beşiktaş’ın 9 milyona alıp 1 milyona elinden çıkardığı Tabata’ya benzer örnekleri her takımdan çok sayıda sayabiliriz. En başarılı döneminde borç batağına saplanıp iflas eden Erzurumspor’a benzer örnekleri düşündüğünüzde mekanizmanın her yerde işlediğini, kanserin bütün vücudu sardığını görüyorsunuz.

Bütün imtiyaz ve kayırmalara rağmen hatırı sayılır vergi borcu da oluşuyor. Yalnızca AKP değil neredeyse bütün hükümetler, yapılandırma adı altında her defasında söz konusu stoku eritiyor. Sonra “mekanizma” kaldığı yerden işlemeye devam ediyor. Beşiktaş Başkanı Çebi’nin bir başarı hikayesi olarak anlattığı şey aslında kendi taraftarları dahil bütün vergi mükelleflerinin cebinden çalınan para. Müteahhitlerin ya da futbol takımlarının vergilerini bonkörce silen devlet, acısını sokaktaki vatandaştan çıkarıyor. Avrupa’da 50 bin liraya alınan arabaya Türkiye’de 300 bin lira ödemek zorunda kalmanızın sebebi bu “mekanizmanın” yakıtını sağlamak, havuzları susuz bırakmamak.

Türkiye’de yerlerde sürünen bir futbol ligi var. Federasyon Başkanından Merkez Hakem Komitesi Başkanına, oradan teknik direktörlere sezon boyunca değişmeyen aktör kalmadı. Takımların patronları bu pespaye durumu kapatmak için ya Çebi gibi vergi affının arkasına sığınıyor ya da Fenerbahçe Başkanı Ali Koç gibi reality şovlarda ‘cambaza bak’ oynuyor. Canlı yayınında sinek yenilen programa ertesi hafta katılır mı koskoca Fenerbahçe’nin başkanı? Başka çareleri yok, kapatılması gereken sportif ve mali bozgun öyle böyle değil çünkü…

Diziyi izlediğinizde ‘biz bu filmde oynamıştık’ diyorsunuz istemsizce. Elbette iki ülke ve örnek arasında çok büyük farklar var. Orada siyasete darbe yapılıyor diyemediler. Her türlü engelleme girişimine karşın yargı süreci işledi. 31 senatör ve milletvekili ile 15 civarında eyalet valisi, eski bakan ve eski devlet başkanı mahkemeye çıktı. Onlarca yıl ceza kesildi. 13 müteahhidin oluşturduğu konsorsiyumun başı Marcelo Odebrecht yolsuzluktan 19 yıl yedi.

Brezilya’da kanser tamamen sökülüp atılamasa bile en azından geriletildi. Türkiye’de ise tahmin edilenden çok daha yaygın ve agresif bir türle yüzleşildi. Ne yazık ki bünye tedaviyi reddetti. Hastalığı imtiyaz sananlar acı gerçeği -açlığı- yaşıyor. Şimdi bir umut tedaviye razı olacaklar.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin