Zarrab paniği fena sırıtıyor

Yorum | Erhan Başyurt

ABD’de tutuklu ‘17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasının baş aktörü’ İran asıllı Reza Zarrab duruşması yaklaştıkça hükümette panik havası büyüyor.

Daha başlamayan davayı ‘siyasi’ ve ‘kumpas’ olarak ilan ettiler bile…

Zarrab’ın yüklü ceza almaktan kurtulmak için ‘itirafçı’ olduğu, ‘koruma programına’ alındığı anlaşılıyor.

Ancak hükümet daha Zarrab’ın neler dediği ortaya çıkmadan, ‘rehin alındı’, ‘iftiraya zorluyorlar’ gibi akla zarar beyanlar da bulunuyor.

Hükümetin tepki gösterdiği bir diğer husus mahkemeye sunulan 3 bine yakın dinleme kayıtlarına ilişkin…

Daha dinlemelerin neler olduğu ortaya çıkmadı ama ‘kaynağı bilinmiyor’ ve ‘montaj’ olduğunu ileri sürüyorlar.

Saray’a yakın kaynaklar işi bir adım daha ileri götürüp, Zarrab’ın 2010’dan bu yana hükümete kurulan bir tuzak olduğunu iddia ediyorlar.

Hükümet destekli medya ‘milli mesele’ ve ‘yeni kurtuluş savaşı’ gibi gerçeklikle ve mantıkla bağdaşmayan bir kampanyaya şimdiden başladı.

ZARRAB CEZALANDIRILSA BUNLAR YAŞANMAZDI

Gelelim gerçeklere…

Birincisi, Reza Zarrab’ın 4 bakana rüşvet verdiği doğrulandı.

4 bakan görevden el çektirildi ve bir daha da milletvekili adayı gösterilmedi.

Ancak hükümet soruşturmayı derinleştirmek, rüşvet veren ve alanları cezalandırmak yerine skandalı ortaya çıkaran savcıları, savcıların talimatı ve mahkeme kararıyla teknik takip yapıp suçüstü delilleri ortaya çıkaran polisleri acımasız ve hukuksuzca cezalandırmayı tercih etti.

Rüşveti alan ve verenleri salıp, hukuk içerisinde suçu ortaya çıkaran devletin kanun adamlarını ve polisleri hapse attı.

17/25 Aralık soruşturmalarını ‘yargı darbesi’ ilan edip, hakkında yapılan haberleri bile suç ilan edip, halka ulaştırılmasını engelledi.

Reza Zarrab’ı ‘hayırsever’ ilan edip, yalan olduğunu bildikleri halde yandaş kanallarda ‘‘Türkiye’nin cari açığını kapatan adam’’ diye Türk bayrağının önünde röportajlar yayınladı.

Hesap vermesi gereken Zarrab, soruşturmayı yürüten savcılar ve polislerden, haber yapan gazetecilerden davacı oldu…

Zarrab şayet Türkiye’de hukuka uygun adil şekilde yargılansa ve suç ortaklarıyla birlikte cezaya çarptırılsaydı, bugün ABD’de yaşanan ve iktidarı zora sokan gelişmeler yaşanmayacaktı.

İktidar hukuku yok ederek, kendisine en büyük zararı verdi ve uluslararası yargılanmaların yolunu kendi eliyle açtı.

ZARRAB OLSA OLSA İRAN’IN KUMPASI OLABİLİR

Zarrab şayet iktidarın iddia ettiği gibi bir ‘kumpas’ ise, ABD’nin değil İran’ın iktidara bir kumpası olabilir.

İktidarı rüşvet ve yolsuzluk batağına sürükleyen ve uluslararası ambargoyu deldiren Ahmedinejad dönemi İran yönetimi ve İran derin devletidir…

İran, Ahmedinejad’ı yargılayıp cezaya çarptırıp, ortağı ‘karanlıklar prensi’ Zencani’yi de idama mahkûm ederek ellerini yıkadı ve kenarı çekildi.

Türkiye’de iktidar ise, suçu örtbas edeyim derken daha da derin bir batağa saplandı, hukuku yok etti ve acı bir şekilde demokrasiden dönüş yaptı.

Zarrab, İran’daki soruşturmada adı geçen birisi olarak, yüksek ihtimalle ABD’ye bilinçli olarak gitti ve itirafçı olarak idama mahkûm olan ortağının aksine kendisini kurtardı.

Tabii Türkiye’deki suç ortaklarını da gönüllü ve bilinçli bir kararlılıkla yaktı…

KENDİ YAPTIKLARINI ABD’YE İSNAT EDİYORLAR

İktidar şu an Türkiye’de ne tür hukuksuzluklar yapıyorsa, ‘kişi herkesi kendisi gibi bilirmiş…’ düsturunca ABD’ye isnat ediyor.

ABD’de soruşturmayı yürüten savcı ve hakimlere, İstanbul’da anlamsız ve komik bir soruşturma açtılar.

Türkiye’de herkese ‘kumpas’ kurdukları için ABD’yi de kumpasla suçluyorlar.

Savcıları, polisleri, eşlerini, çocuklarını konuşmasınlar diye ‘rehin’ aldıkları için, ABD’yi de rehin almakla eleştiriyorlar.

Tutuklulara işkence edip, iftiraya zorladıkları için, ABD’nin de aynı yöntemi uyguladığını sanıyorlar.

Türkiye’de hukukun bağımsızlığını yok edip, tamamen siyasi talimatla yargı kararları aldırdıkları için, ABD’de süren soruşturmayı da siyasi olmakla itham ediyorlar.

Kendileri montajla yazışma ve görüşme üretip, kanunsuz delille on binlerce insanı hapse attıkları için ABD’yi de aynısını yapmakla suçluyorlar.

Hukukun üstünlüğü, hukuk önünde eşitlik, yargı bağımsızlığını kendileri yok ettiği içim tüm dünyada ve ABD’de olmadığı kanaati taşıyorlar.

Oysa Türkiye’de yok ettikleri hukukun bir gün dünyada ayaklarına dolaşması kaçınılmaz akıbetti…

MİLLET DEĞİL SUÇLULAR BEDELİNİ ÖDESİN!

Peki iktidarın iddia ettiği gibi ‘Zarrab’ın itirafları’ bir ‘milli mesele’ ya da ‘yeni kurtuluş savaşı’ mı?

Cevap tek kelime ile ‘Hayır’!

Çin’deki bankaların İran ambargosunu deldiği için ABD’den ceza aldığını bile bile Halk Bankası’nı bu rolü üstlenmeye zorlayanların ve karşılığında rüşvet alanların suçunu niye millet üstlensin…

Birileri ‘zarara razı olarak’ işledikleri suçtan bir kez daha hesap vermesin diye, Türk halkı neden dünyadan soyutlansın, ağır faturayı ödesin…

Hukukta ‘suçun şahsiliği’ ilkesi evrensel bir prensiptir. Suçu işleyen birileri varsa, adil bir yargılama yapılmış ise, bedelini de öder. Türk milleti ekonomik ve siyasi olarak neden ödesin…

Reza’nın önüne yatanlar, bavullarla ve ayakkabı kutularında rüşvet alanlar, rüşvet lüks takım elbiseleri giyip pahalı saatleri koluna takanlar kimlerse, bedelini de onlar öder.

Hesap vermemek için kontrollü yandaş medya üzerinden ‘yalan rüzgârı’ estirip, algı operasyonlarıyla milletin beynini yıkayıp, Türkiye’yi ileri demokrasilerden daha da uzaklaştırmaya kalkışmak, Türkiye’ye ve Türk halkına en büyük kötülük olur!

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin