Zaman yazarları iddianamesi ve gerçekler

İstanbul Cumhuriyet Savcılarından İsmet Bozkurt tarafından yazılan ve 22’si tutuklu 30 gazeteci ve gazete çalışanı için 3 kez ağırlaştırılmış müebbet istenen iddianame tel tel dökülüyor. 64 sayfadan oluşan ve İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne sunulan metnin iddianame olarak kabul edilmesi hem hukuki hem tarihi gerçekler açısından imkansız. İçinde onlarca çelişkinin, yanlış ve yalan bilginin yer aldığı metin hukuk tarihine de basın tarihine de kara bir leke olarak geçti bile. TBMM ve hükümeti ortadan kaldırma ve görev yapamaz hale getirme, silahlı terör örgütü üyeliği ile suçladığı gazetecilerle ilgili hiçbir somut delil, 15 Temmuz darbe girişimiyle ilişkilerini gösteren tek bir satır bilgi yok. Kanaat, itham ve önyargılarını gerçek gibi sunan savcı, hangi sanığı neyle suçladığını yazacak asgari bir hukuk ve iddianame kültüründen dahi yoksun.

Savcının iddianame diye sunduğu metindeki skandal hataları tek tek sıralarsak şunlar dikkati çekiyor;

ŞÜPHELİ VE SANIKLARIN GÖZALTI TARİHLERİ VE NEYLE SUÇLANDIĞI BİLE YAZILMAMIŞ

Savcı Bozkurt, Türkiye’nin en büyük yayın grubunun 2 yıl gibi kısa sürede nasıl çökertildiğinin ve ortadan kaldırıldığının da tarihini yazmış 64 sayfalık metninde. İddianame diye sunulan metne yapısal olarak bakıldığında metin üç bölümden oluşuyor. İlk 7 sayfada 30 şüphelinin ismini arka arka yazan savcı, iddianamesinde yapısal olarak kimin hangi suçla suçlandığı, avukatlarının kimler olduğu, bazı şüphelilerin gözaltı ve salıverilme tarihlerini bile yazmaktan aciz bir savrukluk sergilemiş. Sanıklar Savcı İsmet Bozkurt’un kaleme aldığı iddianameyi okuduğunda neyle suçlandıklarını bile öğrenemeyecek.

Savcı 22’si tutuklu 30 sanığın ismini alfabetik olarak sıralamak dışında hiçbir şey yapmamış. Suçlamalara ilişkin (hükümeti yıkmak, TBMM’yi ortadan kaldırmak) ortaya konan delillerin tamamı köşe yazarlarının gazete yazıları ve gazetecilerin manşetleri. Sonra topluca dört ana suçlama yöneltiyor bu kişilere;

1) Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme, 2) TBMM’yi ortadan kaldırma ve görevini yapmaya engelleme teşebbüs, 3) TC Hükümetini ortadan kaldırma ve görevini yapmaya engelleme teşebbüs, 4) Silahlı Terör Örgütüne üye olma.

Peki nedir bu suçların işlendiğine dair deliller? Savcı deliller kısmına aynen şunları yazmış: Ekran ve gazete çıktıları, bilirkişi raporları, şüpheli ifadeleri, bağımsız denetçi raporu, kayyum tespit tutanakları, MASAK raporu, noterlik belgeleri, satış sözleşmeleri, Cumhuriyet Başsavcılığımızca yürütülen soruşturma dosyaları, ticaret sicili evrakları, tüm hazırlık evrakı. Gazete çıktıları ve köşe yazılarıyla, gizli tanık beyanlarıyla ağırlaştırılmış müebbet istiyor savcı. Hem de 3’er kez.

SAVCI İSMET BOZKURT, FUZULİ AYDOĞDU’DAN KOPYA ÇEKMİŞ   

Sonraki bölüm Fetö/PDY Silahlı Terör Örgütü başlığı atılan 23. sayfaya kadar süren metin. Bu bölüm de onlarca çelişkili ve gerçek dışı bilgi ile dolu. Şüphelileri darbe yapmak ve silahlı terör örgütü üyeliği ile suçlayan Savcı, Fethullah Gülen’in hayatını Hizmet Hareketi’nin ortaya çıkışını anlattığı metni, 3 Mart 2016’da İstanbul Başsavcı Vekili Fuzuli Aydoğdu’nun Zaman Gazetesi’ne kayyım atanmasını talep ettiği yazısından aynen kopyalamış. Sırasıyla Sızıntı Dergisi, Zaman Gazetesi, Cihan Haber Ajansı, Aksiyon Dergisi ve Meydan Gazetesi başta olmak üzere anayasal özgürlükler ve kanunlar çerçevesinde kurulmuş yayın kuruluşlarını terör örgütünün yayın organı olarak suçluyor.

MGK KARARIYLA GAZETE VE GAZETECİLERİ TERÖRİST İLAN ETMİŞ

Savcı, bu yayın yayın kuruluşu ve yapıların, Fetö/PDY kapsamına alınarak 26 Şubat 2014 tarihli Milli Güvenlik Kurulu kararıyla örgüt ilan edildiğini ileri sürüyor. Bozkurt, bununla da yetinmiyor. 26 Şubat 2014, 26 Mayıs 2016 tarihleri arasındaki MGK’larda Hizmet Hareketi ve yayın kuruluşlarının milli güvenliği tehdit eden terör örgütü ilan edildiğini dayanak kabul ediyor.

Halbuki yargılamayı yalnız hakim, dosyadaki delillere göre yapabilir, yargılama yapılmadan suç ve suçluluğa dair yapılan açıklamalar Anayasa’nın 138. maddesinde yer alan masumiyet karinesine aykırıdır.

SUÇ TARİHİ MGK KARARLARIYLA BAŞLIYORSA; ÖNCEKİ DÖNEM YAZILARI NASIL SUÇ OLUYOR?

Bozkurt, MGK kararıyla gazetecileri ve çalıştıkları kurumları terör örgütü ilan ediyor. Bağımsız mahkeme kararları ya da hukuki metinlerle değil. Eğer savcının bahsettiği gibi Şubat 2014’te MGK kararıyla başlamak üzere Zaman ve yazarların çalıştığı kurumlar suç örgütü ilan edildiyse, yazar ve gazetecilerin bu tarihten önceki yazı ve eylemleri nasıl terör suçu oluyor? Örneğin Ali Ünal, Ali Bulaç, Ahmet Turan Alkan , gibi isimlerin bu tarihten önceki birçok yazısı suç delili diye sıralanmış. Bu soru ve çelişkinin cevabı yok.

28 ŞUBATIN EN BÜYÜK MAĞDURU, MGK KARARLARI VE DAVALARI YOK SAYIYOR

İkinci MGK çelişkisi savcının tarih bilgisinden ve asgari Türkiye yakın tarihi ve basın tarihinden de bihaber olduğunu gösteriyor. Fethullah Gülen ve Hizmet Hareketi’nin 12 Eylül askeri darbesi ve 28 Şubatı desteklediğini ileri süren savcı Gülen hakkında dava açılmadığını ileri sürüyor. Sonraki satırlarda yanlışını düzeltse de Gülen hakkında açılan davanın hiçbir hukuki tarafı olmayan bir ifadeyle “askıya alındığı”nı iddia ediyor. DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel tarafından idam talebi ile açılan Haziran 2008’de Yargıtay’ın hiçbir suç bulunamadığını ortaya koyan nihai kararını görmezden geliyor. Cemaat ve Gülen’in zarar görmediği ve korunduğunu ileri sürüyor. Hali hazırda 28 Şubat rejiminir baskıları neticesinde Fethullah Gülen’in sürgün hayatı yaşadığını yok sayıyor. Hukukta askıya almak diye bir tabir yok. Kendileri hukuka askıya aldıklarından olsa gerek, işlediği hukuksuzluğu böylece ele veriyor.

ZARAR GÖRMEDİ DEDİĞİ 28 ŞUBAT DEVRİ İDDİANAMESİNDEN ALINTILAR YAPMIŞ

Bir başka skandal ayrıntı ise savcının örgüt iddiasını anlattığı bölümde kullandığı ‘imamlar, kainat imamı’ suçlamalarının tamamı 28 Şubat devrinin; yani Nuh Mete Yüksel’in iddianamesinden birebir kopyalanmış olması. Savcı Bozkurt, 28 Şubat’ta zarar görmedi hatta korundu demeye getirdiği Gülen ve Hizmet hareketine ilişkin en temel örgüt suçlamasını, 28 Şubat’ın en ağır iddianamesinden, Gülen aleyhindeki davadan almış. Daha büyük çelişki ise yakın tarihle ilgili 28 Şubat 1997 tarihli MGK kararlarının ikinci maddesi ‘tarikat okulları’ başlığıyla Hizmet Hareketi’ne yakın görülen okulların kapatılması kararıydı. Savcı yakın tarih ve 28 Şubat ile ilgili dönemin tetikçi gazetesi Sabah Gazetesi’nin manşetlerinde hem bu eğitim kurumlarının, hem Gülen’in ‘idam manşetleri’ ile nasıl hedef haline getirildiğini okuyabilir.

TEK PARAGRAF İLE SİLAHLI ÖRGÜT İLANI

Savcının metninde gazeteci ve yazarları silahlı terör örgütü ilan ederken kullandığı bölüm sadece bir paragraftan ibaret. Emniyet, TSK, Milli İstihbarat ve Özel güvenlik şirketlerindeki silahlar ve silah kullanma yetkisi savcının iddia ettiği örgütün silahlı kanadını oluşturuyor. Peki gazetecilerin bu silahlarla, kişilerle irtibatı ne? 15 Temmuz darbesinin içinde, önünde, sonunda hangi silahı kullanmış, hangi cebir eylemini uygulamış bu gazeteciler? Darbeci ve sözde silahlı kanatla ne gibi bir ilişkileri var? Cevap koca bir sıfır.

‘Şüphelilere Atfedilen Suçların Açıklanması’ başlığıyla savcının ikinci bölüm olarak yazdığı metin skandal bilgi hatalarıyla başlıyor.

HABERTÜRK VE RADİKAL MANŞETLERİ DE ZAMAN YAZARLARININ SUÇU!

Bu bölümde ilk olarak Zaman, Cihan Haber Ajansı, Aksiyon, Radyo Cihan, Irmak Tv, Püff Mizah dergisi gibi medya kuruluşlarının tarihçesi anlatılmış. Yeni Ümit, Sızıntı, Samanyolu gibi organik ve resmi bağı olmayan yayın kuruluşlarını Zaman’la aynı havuzda toplayan savcı, son bölümde hükümete karşı girişilen ‘gazeteci eylemlerini’ anlatırken hükümete yakın Star Gazetesi’ni de iddia ettiği örgütün yayın organı olarak ilan etmiş. Hatta yetmemiş, Habertürk ve Radikal gazetelerindeki haberleri bile hükümete karşı darbe girişimine iştirak suçlamasıyla iddianameye almış.

DÜNYA İSTİHBARAT AĞI MESELESİ…

Gülen ve Zaman grubunun uluslararası istihbarat ile ilişkili olduğu yalanını yazarken savcı üst üste hatalar yapıyor. 25. Sayfadaki, “Türkiye’den ayrılmadan önce üst düzeyde temaslar kuran Gülen, Amerikan gizli servisi CIA Başkanlığına getirilen Morton Abromowitz ile 1983 ve 1990 yılları arasında görüşerek dostluk kurmuş, Abraham Foxman ve Papa II. John Paul ile görüşmeler yapmıştır. Örgüt medyasında gerek kamuoyunda gerek Türkiye kamuoyunda gerek Uluslararası kamuoyunda ünlü (futbolcu, artist vs.) şahıslarla yapılan temaslar yoğun olarak işlenmiş propaganda malzemesi olarak kullanılmıştır.” cümleleri baştan aşağı skandal ve yanlış bilgilerle dolu.

Halbuki Amerikalı siyasetçi Morton Abromowitz hiçbir zaman CIA başkanı olmadı. Sadece Ronald Reagan döneminde Dışişleri Bakanlığı’nın İstihbarat Araştırma Bürosu başkan ve sekreterliğini yapmıştı. Basit bir google araştırmasıyla bile ortaya çıkan bu gerçeği bulamayan savcı, muhtemelen alıntı yaptığı Sabah, Takvim gibi yandaş medya kuruluşlarının haber metinlerini doğru varsayarak kayda geçirmiş.

ERDOĞAN’IN ELİNDEN ‘CESARET ÖDÜLÜ’ ALDIĞI FOXMAN İLE GÖRÜŞMEK SUÇ!

İkinci büyük skandal Abraham Foxman görüşmesi meselesi. Savcı görüşmeyi suç olarak sunuyor. Tayyip Erdoğan’a önce başbakanlığı döneminde “Musevi Cesaret Ödülü” veren daha sonra Erdoğan’ın anti-siyonist açıklamaları ve İsrail karşıtı politikaları nedeniyle bu ödülü geri alan kişi, Anti Defamation League (ADL) temsilcisi Abraham Foxman. Yine savcı, basit bir google araması yapmış olsa Erdoğan ile Foxman’ın 2008, 2009, 2013 ve 2016’da defalarca buluştuğunu görürdü. Gülen’in yıllar önce ABD’deki görüşmesi suç sayılıyorsa, Erdoğan’ın görüşmeleri ne oluyor acaba?

GAZETECİLERİN HANGİ HABERCİLİĞİ erdogan-foxmanVE YAZILARI SUÇ PEKİ?

Savcı Bozkurt’un yazar ve gazetecilere yönelttiği diğer suçlamalar ise,

1) İstanbul Emniyeti’nce gerçekleştirilen ve AKP’nin sonraki dönem İçişleri Bakanlığı yapan dönemin Valisi Muammer Güler’in talimatıyla yapılan Tahşiye operasyonlarına ilişkin haber ve köşe yazıları, 2) 17/25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturması sonrasında atılan manşetler ve yazılar, 3) MİT Tırları, 4) Selam Tevhid Kudüs ordusu operasyonuna ilişkin haber ve yazılar şeklinde  sıralamış.

TAHŞİYE OPERASYONU TALİMATI AKP’Lİ GÜLER’DEN, KÖŞE YAZILARI GÜLERCE VE ŞAHİN’DEN…

Savcının dosyasında Tahşiye ile ilgili suç olarak yazılan bir haber ve iki köşe yazısı bulunuyor. Tahşiye ile ilgili köşe yazılarından biri aynı zamanda bu iddianamede tanık olan Hüseyin Gülerce’ye, diğeri Ahmet Şahin’e ait. Haber olarak konan delil ise 9 Nisan 2009 tarihli Fethullah Gülen’in herkul.org’da yayınlanmış sohbetinin haberi. Aynı haber o dönemde Hürriyet dahil bir çok gazetede yer almış. Gülen’in mütedeyyin insanlara silahlı örgüt suçlaması yapılmak üzere tuzak kurulabileceği, El Kaide gibi örgütlerle irtibatlı göstermek isteyen bazı çevrelerin çıkabileceği uyarılarını anlattığı sohbet El Kaide ile irtibatı bizzat MİT raporlarıyla ortaya konmuş Tahşiye Örgütü’ne yönelik neredeyse bir sene sonra yapılmış polis operasyonlarının talimatı gibi sunuluyor. Zaman’ın bu konuda yaptığı haber ve yayınlara ilişkin tek bir dava açılmamış, tekzip yayınlanmamış. Üstelik köşe yazarı Gülerce ve Şahin’in iddianamede sanık ya da şüpheli olarak esamesi bile okunmuyor.

AYDINLIK, CUMHURİYET, RADİKAL, TARAF VE HABERTÜRK DE DARBECİ!

‘MİT Tırları haberleri’ başlığı altında kapatılan Radikal Gazetesi’nin 1 Ocak ve 3 Ocak tarihli manşetleri de Zaman yazarlarına suç olarak izafe edilmiş.Cumhuriyet Yazarı Can Dündar’ın bir köşe yazısı, yayınlanan haberler, Aydınlık Gazetesi’nin manşetindeki MİT Tırları haberleri bu kategoriye sokulmuş.

KAYYIM’IN YÖNETTİĞİ SIZINTI’NIN KAPAĞINDA DARBE MESAJI!

İddianamenin 53. Sayfasında tam bir skandal var. Savcı Bozkurt, 15 Temmuz’dan 8 ay önce kayyım atanan Kaynak Holding’in yayınladığı Sızıntı dergisinin 12 Eylül darbesini desteklediğini iddia etmekle yetinmemiş, kayyım yönetimindeyken kapağından 15 Temmuz darbesinin mesajını vermekle suçluyor’

“Sızıntı dergisinin 2016 yılı Mayıs ayı kapağında “asker elbiseli bir kolun açtığı kapının arkasında çiçek bahçeleri” görülmekte ve yayınlandığı dönem itibariyle başka anlam ve önemi olmayan bu kapak, askeri darbe beklentisini göstermektedir.” diye suçlama yöneltiyor. Belli ki daha önce Gülen’in giydiği haki renkli cübbesinden darbe mesajı çıkaran havuz medyasında fazla etkilenmiş.sizinti-mayis 2016 kapagi

NECİP FAZIL’A DA SIRA GELECEK Mİ?

Odatv’de yayınlanan haberlerin metinlerini delil gibi kayda geçiren savcı Bozkurt bu mantıkla, kapaktaki şiire bakıp Üstad Necip Fazıl’ı da örgüt yazarları listesine alabilir! Çünkü dergi kapağında şu cümleler var: “Aç kapıyı haber var, Ötenin ötesinden! Dudaklarda şarkılar, Kurtuluş bestesinden…”

YOLSUZLUK HABERLERİ ALGI MÜHENDİSLİĞİ OLMUŞ

Yine 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet skandalının gazetelere manşet olması da savcıya göre suç. Zaman gazetesinin yanısıra Habertürk, Taraf ve Bugün gazetelerinin manşetlerini de hükümete karşı darbenin unsurları arasında yazmış savcı Bozkurt: “18 Aralık 2013 tarihli Zaman gazetesi “Türkiye’yi Sarsan Rüşvet Ve Yolsuzluk Operasyonu”; Taraf gazetesi “Büyük Operasyon”; Bugün gazetesi “Şoke Eden Operasyon”; Habertürk gazetesi “3’lü Operasyon Yemekhanede Başladı” manşetleri ile çıkmış, birbirine benzer içerikli haberlerle, gerçekleştirilen kurgu ve kumpas, bir “yolsuzluk ve rüşvet operasyonuymuş” gibi kamuoyuna takdim edilerek bu yönde algı oluşturulmaya çalışılmıştır.”

“Ayakkabı kutularında 4.5 milyon dolar, evde yedi çelik kasa”; “Rüşvet ve örgütten tutuklandılar” manşetleri ise yargıya müdahaleymiş. Gazeteciler algı mühendisliği yapmış. İstifa eden bakanlar, ayakkabı kutularındaki dolarlar, para kasaları haberlerini niye yazdınız demeye getiriyor Savcı Bey!

YOLSUZLUKLARI ANLATAN 73 YAZI SUÇ DELİLİ

Yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarının tartışmalarının sürdüğü dönemde Abdülhamit Bilici, Sevgi Akarçeşme, Ahmet Turan Alkan, Ali Bulaç, Ali Akkuş, Büşra Erdal, Ahmet Kurucan, Mümtazer Türköne, Nuriye Akman, Mustafa Ünal, Ekrem Dumanlı, İhsan Dağı, Mehmet Kamış’ın da aralarında yer aldığı Zaman yazarlarının 21 Aralık 2013-24 Mart 2014 tarihleri arasındaki 73 yazısı suç delili olarak konmuş iddianameye. Zaman yazarı olmayan Orhan Kemal Cengiz’le Erkan Toğuşlu’nun yazıları da hükümeti karşı darbe yapmak ve algı oluşturmak için yazılan yazılar kategorisine alınmış.

GÜL’Ü GÖREVE DAVET, KURUMLAR ARASI ÇATIŞMA HEDEFİYMİŞ

Şahin Alpay’ın 6 yazısını delil diye iddianameye yazan savcı, 24 Aralık 2013 tarihli köşesinden “Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yaşananlara seyirci kalmaması gerektiğini” yazmasını ‘kurumlar arası çatışma yaratmayı hedeflemiştir’ diyerek fikir ve ifade özgürlüğü alanından çıkarıp suç gibi gösteriyor.

KILIÇDAROĞLU ROPÖRTAJI DA DELİL

Savcının 25 Aralık 2015 tarihinde Zaman gazetesi Ankara temsilcisi Mustafa Ünal tarafından CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile yapılan röportaj da darbe delilleri arasında yerini almış. Ünal’ın Kılıçdaroğlu ile yaptığı söyleşiyle,’cemaatin mazlum olduğu, cemaate zulmedildiğini ileri’ sürerek örgütü müdafaa ettiği, bu beyan ve haberlerle yargıya ve soruşturmayı yürüten kamu görevlilerine hedef haline getirdiği ve yine algı oluşturulduğu suçlamaları yöneltilmiş. Sıra Kılıçdaroğlu’na da gelebilir bu gidişle.

‘YEZİDLERE BOYUN EĞMEYECEĞİZ’ DÖVİZLERİ DE SUÇcaglayan

Savcı 22 Temmuz 2014’te yolsuzlukları ortaya çıkaran polis müdürleri ve emniyetçilerin gözaltına alındığı dönemlere ilişkin manşet ve haberleri de yakın takibe almış. O günlerde sadece polis yakınları değil, Fenerbahçe taraftarlarından tutun, CHP, MHP; BBP’li seçmenlerin de katıldığı gösterilerde, Adliye önünde atılan sloganlar da suç olarak kayda girmiş. Erdoğan’a yönelik vatandaşların ellerindeki dövizlerdeki ‘Tiran, Yezid’ gibi ifadelerin geçtiğini yazmış savcı. Yine 14 Aralık 2014’te Zaman Gazetesine baskın yapılarak genel yayın yönetmeni Ekrem Dumanlı’nın gözaltına alınmak istenmesini protesto ederken atılan sloganlar ve kullanılan dövizler de suç kabul edilmiş.

REKLAM FİLMLERİ DARBENİN EN BAŞ DELİLLERİ

Savcının bulduğu en sağlam darbe delili (!) ise havuz medyasında günlerce okuduğumuz Zaman’ın reklam filmleri! Zaman’ın Kasım 2013’teki ‘Kardeşlik Zamanı’ temalı reklamları Savcı Bozkurt’a göre tabana verilen darbe mesajıymış. Zaman’ın iki reklam filmiyle Aksiyon’un reklam filmi ve kapağı da darbe çağrışımı yapıyormuş.

kardeslik zamani 1

KAYYIM RAPORU İLE MALİ SUÇ UYDURMA

Savcı son bölümde aslında yazarları ve gazetecileri hiç ilgilendirmeyen bir konuya, reklam gelirleri ve şirket malvarlıklarının devrine yer vermiş. 4 Mart 2016 tarihinde atanan kayyımların mali raporlarına dayandığı görülen şirket bilançoları ve varlıklarıyla ilgili iddiaları gerçek olmayan bilgilerle dolu.

‘Tiraj Hileleri’ başlığı altında Savcı Bozkurt’un yazdığı iddialar komik. Zaman gazetesinin şişirme tirajlara sahip olduğunu iddia eden savcı, daha önce Akit gazetesinde yayınlanmış bir haberi dayanak yapmış. Kayyım raporlarına dayanarak, kayyım atanmadan önce gazetenin içinin boşatıldığını ileri sürmüş. Marka devirleri, matbaalar ve Cihan Medya AŞ ile ilgili tamamen ticari kurallar ve kanunlar çerçevesinde alınan yönetim kurulu kararlarını suç olarak iddianamesine almış. Ticaret hukukunu ilgilendiren konuları suç olarak sunan kayyımlar da savcı da vergi kaçakçılığı, kaçak işçi çalıştırılması, devletin zarara uğratıldığı hiçbir somut delil ve suçlamadan bahsetmezken, şirketin iç işleyişine dair alınan en doğal kararlarına mal kaçırma, hile yapma vb. suçlamaları yöneltmiş. Savcı ve kayyımlar haklı olsa bile, -ki öyle değil- çoğunluğu para cezası gerektiren, en ağır koşullarda 6 ay ile 3 yıl hapis cezası dışında ceza verilemeyen bu iddialarla Zaman yazarları ve yöneticilerinin hepsini birden ayrım yapmaksızın suçlamış.

DEMOKRATİK GÖZÜKSE DE DARBE ÇAĞRIŞIMI YAPAN YAZILAR!

Savcının iddianame boyunca ‘ilim irfan sahibi, dürüst ahlaklı, erdemli nesil yetiştirme’, devlet sırlarını ifşa etmiş, algı oluşturma, hükümeti çalışamaz hale getirme, hükümeti zor duruma düşürme, ‘ulusal güvenliği tehdit edebilecek, toplum huzurunu ve asayişi bozabilecek beyanlarda bulunma’ diye sıraladığı bir dizi yeni suç türü var.

Yine savcı, köşe yazıları ve haberleri ‘töhmet, ima, tehdit yollu gönderme yapmak, görünürde normal bir eleştiri gibi görünen düşünce, demokratik gözükse de darbe çağrışımı yapan yazı, eleştiri dozajını artırma, hükümete profesyonelce imalı ve şifreli ya da üstü kapalı hakaretler yağdırma’ cümleleriyle suç olarak tarif etmiş. İddianamenin 27. sayfasında “Örgütün medyadaki en temel faaliyeti, örgüt amacı ve stratejisi doğrultusunda algı operasyonu yapmaktır.” diyor. Gazetecilik mesleğinin ne anlama geldiğini bilmediği gibi düşünce ve fikir açıklamayı; olmayan ama velev ki olsa algı oluşturmayı terör suçu olarak kabul ediyor.

SAVCININ SUBLİMİNAL TAKINTISI

Muhyiddin-i İbn Arabî’den darbe söylemi!

Fethullah Gülen’in birçok sohbetini, Samanyolu TV’nin Şefkat Tepe isimli dizisini Zaman’ın yönetici ve yazarlarıyla hiç alakası olmadığı halde iddianamenin dört bir yanına serpiştiren Savcı Bozkurt, subliminal darbe mesajları ve çağrışımlarına örnekler de koymuş.

Mesela 20 Ekim 2013 tarihli herkul.org adresinde yayınlanan ‘Girdili Çıktılı Aktarmalar Suizan Virüsü’ başlıklı sohbeti 17-25 Aralık Yolsuzluk Operasyonunun talimatı olarak değerlendiriyor. Gülen’in Muhyiddin-i İbn Arabî’ye ait bir menkıbeyi anlatırken kullandığı ‘altın vuruş’ sözcüklerini kendi tabiriyle cımbızlayıp, talimat olarak yorumluyor. Gülen, 40 dakikayı aşan o sohbetinde Muhyiddin-i İbn Arabî’nin Şam’da vefatından önce ‘sizin taptığınız benim ayağımın altında’ sözlerini izah ediyor. Menkibeye göre Muhyiddin-i İbn Arabî bu sözleri nedeniyle ‘Allah benim ayağımın altında’ dediği suçlaması ve iftirasıyla vefat eder. Şam’ın Osmanlı tarafından fethinden (Yavuz Sultan Selim Han devri) sonra hem Muhyiddin-i İbn Arabî’nin defnedildiği mezarı bulunur, hem de vefatından önce ayağını yere vurarak, “Sizin taptığınız, benim ayağımın altındadır” buyurduğu yeri tespit ettirip, orası kazdırılır. Orada küp içinde altınlar çıkar. Bundan, “Siz, Allahü teâlâya değil de, paraya tapıyorsunuz” demek istediği anlaşılır. Savcı Bozkurt, Gülen’in bu menkıbeyi anlattığı o sohbetin 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarını yapan polislere verdiği talimat olduğuna inanıyor. O sohbetteki ‘altın vuruş’ sözü Reza Zarrab’lara ve AKP hükümetine operasyon talimatıymış. Şaka değil! Savcı iddianamesine de böyle yazmış.

Muhyiddin-i İbn Arabî menkibesi 22. dakikadan itibaren izlenebilir.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin