Zalimin düşmanlığı onurdur, peki ya mazlumların? [Veysel Ayhan, yazdı – 3]

Hz. Bediüzzaman 15-16 yaşlarındadır. Siirt’te medresede bir yandan ders alırken diğer yandan kendinden büyük mollalara ders vermektedir.

Tartışılmaz zekası ve ilmi seviyesi diğer mollaların kıskançlığını celbeder. Çekemezler. Atacak iftira, uyduracak yalan ararlar. Bir sabah ‘Molla Said’ sabah namazında medresenin mescidine gelmez. Hemen ‘Molla Said namaz kılmıyor’ yalanını uydurur, yayarlar. Vakit ikindiyi bulduğunda fitne yeterince yayılmıştır. ‘Molla Said’ bunlardan habersiz ikindi için dereden abdest almaktadır ki bir arkadaşı yaklaşır,

“Seyda, sen abdest mi alıyorsun, senin için namazı bıraktı diyorlar” der.

Molla Said, bunu duyunca ürperir ama tepki vermez, düşünceye dalar. Gece ders tekrarı yaparken yorgunluktan bir ara başını rahleye dayamış, uyuyakalmıştır. Sabah namazı vaktinin çıkmasına az kala uyanmış hemen abdest alıp namazı odasında kılmıştır. Bunları düşündükten sonra başını kaldırır medrese arkadaşına şunu der:

“Evet, temelsiz bir şey, insanlar içinde çabuk yayılmaz. Hata bendedir. Onun için iki cezaya uğradım: Birisi Allah’ın itabı, diğeri insanların kınaması. Bunun esas sebebi ise geceleyin adet edindiğim vird-i şerifi okumadan uyuyakalmış olmamdır. İşte insanların ruhu buna temas etmişse de, tamamını kavrayamayıp namazı bırakmakla beni itham etmişler.”

ATILAN HER TAŞI ALELACELE GERİ SAVURMAK

Bu, her şeyden önce bir mümin refleksi. Önce ‘itham’ın kaderi bir yönü var mı ona bakma, sonra muhasebe yapmak. ‘Molla Said’, itham edenleri muhatap almıyor. ‘Vay yalancılar, vay şunlar vay bunlar… demiyor.’ Her türlü durumda önce nefsini tevbih edip ırgalıyor.

Akıllı insan böyle davranır. Kendisine atılan her taşı alelacele geri savurmaz. Düşünür. Acaba taşı atan haklı mı? Ben bu taşı hak ettim mi? Eğer karşı tarafta yüzde on bile hak payı görürse, “ben bunu hak ettim” der, muhasebesini yapar.

Havuz medyasının hizmete attığı binlerce iftirayı, yalan manşetleri yukarıdaki örnekle kıyaslayamayız ama onun dışındaki ciddi ithamları, atılan her taşı özenle almalı, “hak payı var mı yok mu diye” araştırmalı, eğer yüzde on bile karşı taraf haklı ise özür dilemesini bilmelidir.

mazlum spot1

MAĞDUR, MAZLUM VE KİTLELER

İç muhasebeden kimseye zarar gelmez. Hatta ibadet bile sayılabilir. Her insan, her grup, her cemaat elinde kontrol kalemiyle gezmeli. Acaba ne hata yaptık? Hizmet Hareketi de tabi ki bunu yapmalı. Hiç kimse hatadan âri değil. Acaba ne hata yaptık? Kimi kırdık?

HER ŞEYİ DÜŞÜNÜP, MUHASEBESİNİ YAPMAK

Sürekli aşağılanan, ezilen ve rencide edilen Aleviler var.

İnsani haklardan mahrum edilen, evleri yakılan, yurtları yıkılan Kürtler var. (Konumuz PKK değil) Evet, bunların kırgınlığı var.

Acaba mazlum kitlelere yeterince sahip çıkmadık mı?

Acaba pek çok şey yaptık da yeterli olmadı mı?

Acaba acılarına bîgâne mi kaldık?

Acaba milliyetçiliğin dozajını mı kaçırdık?

Acaba bir kısım insanları hakir mi gördük?

Acaba bir kısım insanlara imkanları az diye uzak mı durduk?

Acaba seküler kesimlere ve partilere soğuk mu davrandık?

Acaba dini sembollere aldanıp yanlış angajmanlara mı girdik?

Acaba bazı abartılı ve komik yayınlarla bir kısım insanı rencide mi ettik?

Acaba mağdur ve mazlum kitlelerin acılarını kendi acımız sayarak kafi derecede omuz vermedik mi?

Kasti yapılmamış olsa da bu aldanışlar, hata ve yanlışlar tevbe ve özür gerektiren fiillerdir.

AKP çevresinin ve medyasının düşmanlıklarıyla iftihar edilir ama mazlum ve mağdurların kırgınlığıyla Allah huzurunu gitmekten kaçınmak lazım.

Her kim olursa olsun hakkına girmemek lazım. Ama bilhassa hak ve hukuka saygılı, titizlikle yaşayan, haram helal kaygısıyla hayat süren, rüşvetten ve yolsuzluklardan kaçan, ülkesini ve insanını seven dürüst ve onurlu insanların ve masum kitlelerin kırgınlığı için önce Allah’tan af dilenmeli, sonra muhataplara denk geldikçe, vesile yakaladıkça, fırsatını buldukça -bir şov olarak değil- samimi olarak özür dilenmeli.

Ve açılacak her yeni fasılda bu acı tecrübeler göz önüne alınmalı, kılı kırk yararak adım atılmalıdır.

Hizmet; pırıl pırıl, nurani bir temsil libasıdır. Eğer iyi niyetli birilerinin gözlüklerinden kötü görünüyorsa, bir şekilde silmek boynumuzun borcudur.

Veya sui ihtiyarımızla o libasa sıçrattığımız pek çok zifos o görüntünün sebebi ise temizlemek ihmal edilmez bir vecibedir.

mazlum spot

NE ÇOK DÜŞMANINIZ VAR ! (1)

PEKİ CEMAATE DÜŞMANLIK BESLEYENLER KİMLER? (2)

YOL ARKADAŞLIĞI HUKUKU VE TENKİT (4)

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

2 YORUMLAR

  1. Böylesi güzel bir makaleyle kendimizi bir daha hesaba davet ettiğiniz için teşekkürler Veysel Bey… Mümkünse, hesaba çekme sürecinde yapılması ve yapılmaması gereken şeyleri konu alan bir makaleyi de kaleme alsanız. Siz, “kendimizi hesaba çekelim” dediğinizde bile, ben ve benim gibi bazılarının nefsi: “yazdıklarınızın hepsinin gerçeklik payı var. Ben zamanında şuna, şuna demiştim zaten” demeye başlıyor. Herhalde kastettiğiniz bu değil de, “herkes kendi yaptığı hataları ya da yapması gerekip de hiç/yeterince yapamadığı güzellikleri düşünmeli” olmalı. Yoksa birileri yazınızdan yola çıkıp, zaten zalimlerin hedefi haline gelmiş güzel insanları suçlayarak ve “insanlar zulmetse de kader adalet eder; her şey kendi say’inizin neticesidir” deyip, mühim hakikatleri yanlış yerde kullanarak hata edebilirler. Aslında ölçü basit: “kendinin savcısı, kardeşinin avukatı ol” ama ah nefsim…

  2. Kıymetli yazar emeğiniz için teşekkür eder saygılar sunarım.
    Bir çok katıldığım yer var yazınızda ancak işin Canalıcı yerini es geçiyor yada işin o kısmına bir hakimiyetiniz yok yada orası mayınlı tarla girince devreler yanıyor acaba tenkitemi girerim diye
    çünkü yıllardır böyle programlanmış Kişiler.
    Bahsettiğim konu ne? Sıralıyorum

    Yalan?
    Riya?
    Şeksiz şüphesiz itaat?
    Devletlerin çıkarı gibi hizmet çıkarı varsa çok kolay yalan ve riya tedbir adı altında varmıydı ?
    İtaat mi adaletmi?
    Sizce hangisi uygulandı?
    lokal değil genelden bahsediyorum

    Hizmet’i imaniye ve kur’aniye sizce kur’aniye kısmı varmıydı?Genel olarak

    Bence sizin yazdığınız şeyler tali meseleler burada bir genel karakter kayması yaşandı.
    Detayları uzun.
    İşin başındaki insanların dürüstlük ve bağlılığı yetmedi.

    Belki ifade edemiyorum hislerimi ancak temennim şu İnşAllah bu meseleler trenin tekrar raya girme gürültüleridir.
    Yoksa yazık.
    Siz bu işleri kimin yaptığını zannediyorsunuz?

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin