Yeşil sahalardan ifade özgürlüğü dersleri

YORUM | ADEM YAVUZ ARSLAN

 

Türkiye’den bakıp ‘Acaba Amerika Kürdistan Referandumu için ne düşünüyor?’ ya da ‘Erdoğan’ın Trump’la görüşmesi sonrası Zarrab davası veya Fethullah Gülen ile ilgili bir gelişme oldu mu?’ diye merak ediyorsanız peşinen söyleyeyim ‘suyun bu yakasında’ gündem tamamen farklı.

Sıraladığım başlıklar sadece ilgili bürokratların ajandasında yer alan konular. Yoksa siyasetin ya da medyanın gündemine girebilmiş değil.

ERDOĞAN FATURAYLA DÖNDÜ

Kürdistan Referandumu meselesinde ABD’nin tavrı Türkiye’den farklı.

ABD temel olarak zamanlamaya itiraz ediyor. Yoksa Kürdistan referandumuna teorik olarak Türkiye gibi alerjik değil.

ABD’nin önceliği IŞİD ile mücadele ve referandum tartışmalarının bu mücadeleye zarar vermesinden endişe ediyorlar. Kaldı ki Kürtler Washington’da çok popüler ve ‘sadık müttefik’ olarak tanımlanıyorlar.

Ayrıca Erdoğan’ın her fırsatta dile getirdiği ABD yönetiminin YPG’ye silah vermesi eleştirilerine kulak asan yok Washington’da.

Zarrab meselesine gelince…

Erdoğan için Zarrab her şeyden önemli. Bunun içinde kelimenin tam anlamıyla ‘her şeyi’ yapıyor. Fakat ABD’de işler Türkiye’deki gibi yürümüyor.

Yani yargı doğrudan siyasetin emrinde değil. O yüzden Zarrab uzunca bir süre daha Erdoğan’ın kâbusu olmaya devam edecek.

Gülen meselesinde de durum aynı. ABD tarafı hala ‘Gülen’in darbeyle ilişkisine dair delil’ bekliyor.

Kısacası Erdoğan’ın son ABD seferinden geriye iki şey kaldı. Korumalarının neden olduğu şiddet ve THY’nin imzaladığı 11 milyar dolarlık anlaşma.

TRUMP BİLDİĞİNİZ GİBİ

Bugünlerde Amerika yine Trump’ı tartışıyor.

Gerçi, Trump daha adaylığı döneminden itibaren tartışılıyordu fakat şimdilerde durum biraz daha farklı.

Çünkü Trump artık kendi partisinden bile sert eleştiriler alıyor. Başkanlık koltuğuna oturduğu günden bu yana her hareketi olay olan Trump, geçtiğimiz Cuma akşamı öyle bir skandala imza attı ki artık katı destekçileri bile ‘yok artık Trump’ demeye başladı.

Trump, ırkçılık tartışmaları ile ünlü Alabama’da ‘beyazlara’ hitaben konuşurken siyahilere yönelik şiddeti protesto eden Amerikan Futbol Ligi (NFL) oyuncularına ‘o… çocuğu’ dedi.

Televizyonlardan canlı yayınlanan konuşmada küfreden Trump bununla da yetinmeyip ırkçılık tartışmalarını körükleyen başka ifadeler de kullandı.

ABD medyası, özellikle de sosyal medya, günlerdir ABD Başkanı’nın küfrü ve ırkçılık tartışmaları ile meşgul. Tartışmayı öncekilerden farklı kılan ise tüm spor camiasının Trump’a karşı birleşmiş olması.

TÜM SPORCULAR ‘DİZ ÇÖKMEYE’ BAŞLADI

Şöyle ki…

Amerikan Futbol Ligi (NFL) takımlarından San Fransisco 49ers’in oyuncularından Colin Kaepernick siyahlara yönelik şiddeti, ABD milli marşı çalınırken tek dizi üzerine çökerek protesto ediyordu.

Kaepernick’in sessiz başlayan eylemi Black Lives Matter (Siyah Hayatlar Önemlidir) protestolarıyla birlikte yayıldı.

Yine de ulusal çapta manşetlere çıkmamıştı.

Fakat Trump’ın bu eylemi yapan sporculara canlı yayında küfretmesi olayı gündemin birinci sırasına taşıdı.

Tartışmaya sadece futbolcular değil, basketbol ve beyzbol oyuncuları da katıldı.

Trump ile sporcular arasındaki polemiğe basketbol dünyasının starları da katılınca mesele bir anda ABD’nin bir numaralı gündemi haline geldi.

Geçen sezonun NBA şampiyonu Golden State Warriors’un yıldızı Stephen Curry’nin, Trump’ın Beyaz Saray davetine katılmayacağını açıklamasına Trump çok sinirlendi ve Twitter’dan yaptığı açıklama ile Warriors’un ‘artık davetli olmadığını’ ilan etti.

Curry ise karşı tweet’inde ‘Trump, farklı görüşteki Amerikan sporcuları ile tek tek kavgaya girerek makamının saygınlığını tahrip ediyor’ dedi.

Çok geçmeden NBA’in efsane isimlerinden LeBron James de polemiğe katıldı. James, Trump’ın açıklamasının ‘ahmakça’ olduğunu söyledi.

James ‘Beyaz Saray’a gitmek her zaman bir onurdu. Sen oraya taşınana kadar’ diye yazdı. James ayrıca Trump için ‘sorumsuz’ ‘lüzumsuz’ anlamına gelen ‘bum’ sözcüğünü kullandı.

James’in tweet’i yaklaşık 700 bin kez RT, 1,5 milyon kez de ‘like’ aldı.

Trump, NFL takımlarının patronlarından bu protestoya katılan oyuncuları kovmasını istemişti fakat tam tersi oldu. Hatfa sonu yapılan maçlarda protestolar yayılırken bazı takımların patronları bizzat sahaya inerek protestolara katıldı.

KULÜPLERDEN ‘İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ’ HATIRLATMASI

Üstelik protestolar sadece futbol liginde değil.

Beyzbol takımlarından Oakland Athletics oyuncularından Bruce Maxwell hafta sonu çıktığı maçta milli marş sırasında diz çökerek protestoya katılan ilk beyzbol oyuncusu oldu.

Trump kulüplerden protestoya katılan oyuncuları cezalandırmasını isterken Oakland takımından ifade özgürlüğüne vurgu yapan bir açıklama geldi.

Kulüp ‘Bütün oyuncularımızın anayasal haklarına ve ifade özgürlüklerine saygı duyar, destekleriz’ dedi.

Düşünsenize ülkenin başkanı kulüp sahiplerinden sporcuları cezalandırmasını istiyor. Kulüp ise resmî açıklamayla ‘biz sporcularımızın ifade özgürlüklerine saygı duyarız’ cevabını veriyor.

Peki Amerika’da giderek yayılan ve Trump’ın başını çok ağrıtacağa benzeyen ‘diz çökme’ protestoları biz Türkleri neden ilgilendirsin?

Aslında bu tartışma doğrudan bizi ilgilendiriyor.

Çünkü mesele her ne kadar Trump’ın küfrü ve spor camiasının tepkisi gibi gözükse de meselenin özü ifade özgürlüğü.

Hani demokrasinin temel şartı olan fakat Türkiye’de hiç olmayan ifade özgürlüğü.

Trump bir sporcuya küfrettiği zaman kimse kenara çekilip susmuyor. Hiçbir sporcu ‘acaba hapse atılır mıyım, kontratım iptal olur mu?’ endişesi yaşamadan fikirlerini söyleyebiliyor.

Dünyanın en büyük, en güçlü ülkesinin başkanı, spor kulüplerinden protestocu oyuncuları cezalandırmasını istiyor fakat kulüplerin cevabı ‘ifade özgürlüğüne saygılıyız’ oluyor. Medya, Başkan’ı acımasızca eleştirebiliyor.

Erdoğan’ın bir talepte bulunduğunu ve Fenerbahçe’nin hayır dediğini düşünsenize! Ya da Türkiye’de bir sporcunun ‘başkanı’ eleştiren bir tweet attığını…

Bir fikir ve ifade özgürlüğü dersi olarak Trump ile ABD’li sporcular arasındaki polemiği izlemekte fayda var.

ABD’li sporculardan alınacak dersler olduğu kanaatindeyim.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. Zavallı Sayın Başkan Trump! Amerikan halkı bizim halkımıza benzemiyor ki, adamcağıza ağız tadıyla bir Başkanlık bile yaptırmıyorlar. Colin Bey, milli marşı diz çökerek dinleme protestosu başlatacağına “anasını da alıp gitseymiş”. Neyse ki, Türkiye’de kendisine “Reis” dediğimiz için Amerika’ya gidince kendini “Büyük Reis” zannedip öyle davranan ve kendilerine Sayın Trump’ın “dostum” demesi “müdahaneci” (bu kelimeyi “yalaka” kelimesinden daha estetik buluyorum) gazeteciler tarafından manşetlerden duyurulan şahıs, “Alo Fatih” hattından bahsetmiştir herhalde. Böylesi küfürler uluorta edilmez, “işten atın” önerisi kamuoyu önünde getirilmez ki…

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin