Yeni başlayanlar için Facebook skandalı (4)

FOTO | AFP -JOSH EDELSON

Yorum | Naci Karadağ

Çıkan kısmın özeti: Facebook’un hayatımıza girmesiyle beraber mahremimizi başkasıyla paylaşmanın tadına vardık. Ancak, yaptığımız her paylaşım, hatta attığımız her ‘like’ın bir bedeli olabileceğini öğrenmek için biraz zaman geçmesi gerekiyordu. Brexit ve ABD Başkanlık seçimleri sosyal medya üzerinden manipülasyon yapılan ilk seçimler olarak tarihe geçmişti bile. Lakin mesele bu kadar basit değildi.

İşin içinde üçkâğıt olur da biz olmaz mıyız?

Yanlış anlaşılmasın nasıl bir ırkın ahfadı olduğumuzu son birkaç yıldır alenen görüyoruz. Lakin üçkâğıt ve dalavere işinde eskiden çok daha iyi olduğumuzun göstergesidir Mekanik Türk Otomatı! Şimdikiler doğrudan zarf ve mühür dalaveresi yapıp YSK odaklı seçim sonucu belirliyorlar ama eskiler daha nezih, zeki ve ince gören yeteneklermiş, en azından bu sektörde nam salmışlar ki başka dolandırıcılar bile bizimkilerin unvanını kullanarak bir yere gelmeyi denemişler.

Nedir bu Türk Otomatı?

Mekanik Türk, bir masa ve bir insan modelinden oluşan sahte bir mekanik satranç oyuncusu (otomat). 1769 yılında 6 ay kadar bir sürede yapılıp 1770’de ilk kez İmparatoriçe Maria Theresa için sergilendiğinden beri bu konu tartışılmıştır. Otomatın Viyana’da İmparatoriçe Maria Theresa’nın hizmetinde çalışan mekanikçi Wolfgang von Kempelen tarafından yapıldığı söylenir.

Neden bu ismi aldığını ise tahmin etmek güç değildir; bu sahte bir satranç “makinası” Türk kıyafetli, nargile için bir kukla, kutunun içindeki bir adam tarafından yönetilerek satranç oynuyordu. Kutunun dışındakiler ise, bunu mekanik bir aksam sanıyorlardı. Dümen çözülene kadar epey kitleleri hatta kralları, kraliçeleri dolandırmıştı bu otomatın sahipleri!

Gelelim bizim olayla olan ilgisine. 18. yüzyılda yapılan bir üçkağıtçı makinasının tarihin en büyük üçkağıt işinde ne işi olabilirdi ki?

Bir önceki yazımızda Aleksandr Kogan isimli bir açıkgöz akademisyenden bahsetmiştik hani. Karanlık bir kişilikti ve dümeni anlaşılınca ortadan kaybolmuş, Singapur’a taşınmış, evlenmiş ve ismini Dr. Sectre olarak değiştirmişti.

Bu arada kurulan şirketin adı Cambridge Analytica ama bu da insanlarda bir güven oluştursun diye tercih edilmiş, yoksa meşhur Cambridge Üniversitesi ile uzaktan yakından alakası yok. ismi teklif eden ise enteresan biri: Steve Bannon. Hatırlarsınız canım, hani Breitbart denen aşırı sağ (alt-right) medya organının editörü ve Trump’ın överek işe aldığı, söverek kovduğu eski danışmanı.

Daha sonra bu kurumun yani Breitbart’ın da SCL’nin en büyük finansörü olduğu ortaya çıkmakla kalmadı aynı zamanda ABD’li bir yazılım milyarderi olan Mercer’in, Koch Kardeşler benzeri, her türlü muhafazakar oluşumu finanse eden biri olduğu anlaşıldı.

Türk otomatına doğru geliyoruz meraklanmayın…

Kosinski, Kogan’a uyuz olup, pimpiriklenince hemen başka çözüm arıyor dümenciler ve 800 bin dolar karşılığında (iyi para) SCL için yeni bir model geliştiriyor. Tahmin edileceği üzere tamamı Kosinski modelinden apartma ama test edilmesi gerekiyor. Bunun için ise işin içine başka bir dev Amazon giriyor…

Hani senaryo yazacak olsanız bu kadar karmaşık entrikayı bir araya getiremezsiniz emin olun.

Biz devam edelim…

Mechanical Turk isimli bir Amazon platformu var. Aslında postmodern bir amele pazarı diyebiliriz buna. Diyelim ki elinizde yapılacak bir işiniz var buraya girip işçi kiralıyorsunuz. Açıkgöz Kogan yaptığı programı test etmek içi bu platformu şahane bir alan olarak görüyor ve geliştirdiği anketi Facebook uygulaması olarak kullanıcılara yükletmek istiyor. Lakin Facebook bu tür şeylere artık tabiri caizse ‘kıllanarak’ bakıyor. Kogan oldukça dikkatli ve insan zaaflarını bilen biri ve oturup milletin kendi anketine gelmesini beklemek yerine çok basit bir şey yapıyor; anketini cevaplayana para ödüyor. Cem Uzan’ın mitingine gelene tavuklu pilav yedirmesi gibi bir şey. Mechanical Turk üzerinden 1-2 dolara anket için herkes indirmeye başlıyor ve kısa sürede 300 bine yakın kullanıcı anketi cevaplamış oluyor.

Aslında anket ve sorular hikaye. Kogan’ın esas derdi erişim yetkisi almak. Yani anketi cevaplayan kullanıcıların ve arkadaşlarının bilgilerinin peşinde esas. Uygulamayı yükleyen herkes tereddütsüz onayı vermiş oluyor zaten. 1-2 dolara hayatımızı ve tercihlerimizi satmış oluyoruz, ne kadar enteresan değil mi?

Kogan isimli sosyal medya çakalı, zehir gibi kullandığı zekası sayesinde kısa sürede 30 ile 50 milyon arasında Amerikalının her türlü mahrem bilgisini bilgisayarına indirmiş oluyor. Bu bilgiler şunlar; kim kimi takip ediyor, ne yorumlar yapıyor, neyi beğeniyor, kimle takılıyor, nereleri geziyor, hangi saatlerde medyayı izliyor, hangi eğilimleri var. Hatta Facebook’un sözde iki yıl önce fark edip kapattığı ‘timeline’ geçmişini bile çekebiliyor Kogan’ın anket yazılımı.

Adam nasıl bir hazineye sahip olduğunu bildiği için tüm bilgileri SCL’ye, yani Cambridge Analytica’ya satmakta hiç zorlanmıyor. Şirket de bu verileri daha sonra hazırladıkları psikometrik modeli (Kosinski’nin algoritmasının benzerini yani) optimize etmek için kullanıyor. Yalnız bu aşamaya kadar Trump’un bu alemle ilgili hiçbir fikri yok muhtemelen ‘makara kukara’ diye alay ediyor sosyal medya ile.

Bunu nereden biliyoruz?

Amerikalıların Ali Ağaoğlu’su diyebileceğimiz Donald Trump her anlamıyla bir teknoloji yabanisi bir zengindi. Siz bakmayın şimdi akıllı telefonunu elinden düşürmeyip habire tweet atıp tutmasına, masasında bilgisayar bile olmadığını hatta 70 yaşına kadar e-mail bile kullanmadığını bizzat asistanı açıkladı. Amerikan başkanlığı için adaylığını açıklarken bile sanal alemi çok önemsemiyordu portakal kafalı bu adam! O kadar ki başkanlık kampanyası için açılmaya ikna edildiği web sitesi için 1500 dolar ödemiş ve bunu ikide bir yardımcısının başına kakıp durmuştu. Son derece ilkel bir web sayfası vardı ve sanal alem ekibi toplam 3 kişiden oluşuyordu.

Ancak rakibi Hillary Hanım öyle değildi. En azından halef-selef ilişkisine bakıldığında muazzam bir orantısızlık söz konusuydu. Trump’un rakibi Hillary Clinton, ilk “sosyal medya başkanı” Barack Obama’ya inanıyordu. Demokrat Parti’nin adres listesine sahipti, BlueLab’den en ileri “Büyük Veri” analisti ile çalışıyordu, üstelik Google ve DreamWorks’den (evet bildiğiniz film şirketi) destek alıyordu.

Her klasik tüccar gibi Trump da rakibinin bu işe para yatırması dolayısıyla işin önemini kavramış gibi görünüyordu. İnanmasa bile, ‘madem lazım, olsun o halde’ diyerek Cambridge Analytica ile anlaştığında tarih 2016 idi ve Washington’daki rakipleri onla kafa bulmaya başlamışlardı.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin