Yazmayı bıraksak mı

HABER-YORUM | TARIK TOROS | @TarikToros

AK Parti olarak başlayan, 2011’den itibaren AKP’leşen, son yıllarda kendine biat etmeyen herkesi terörist sayan iktidar böyle yürümez, yürüyemez.

Saray saltanatı mutlak değil.

İki nedenden:

Birincisi, zulmü gören fakat sineye çeken taban kaynıyor.

İkincisi, zulüm saltanatı kendine siyasi ortak bulmadan yürüyemiyor, MHP, Ulusalcılar, vs.

Tansu Çiller ve Devlet Bahçeli gibi isimlerin “cumhurbaşkanı yardımcısı” olarak ortaya atılması bundan.

 

***

AKP, fiili olarak iki parça: Reisçiler ve Hocacılar.

Mustafa Karaalioğlu’nun kızının düğününde verilen fotoğraflara bakın, saflaşmayı görün.

“Reis” ve “Hoca” tanımları bizim değil.

Davutoğlu’nun seçildiği kongrede gösterilen klipte yapıldı bu tanım.

Hoş, al birini vur ötekine.

Bugünlerin taşlarını birlikte döşediler.

Ahmet Davutoğlu ve Bülent Arınç’ın üyesi olduğu kabineler yasaları yaptı, Abdullah Gül de onayladı.

Ne yaptıklarını, niye yaptıklarını, neden onayladıklarını, kime yaradığını ve nelere mal olacağını çok iyi biliyorlardı, anlatmasınlar!

Destek veren, ekranlarda günler gecelerce bunları savunan gazeteci takımı da hiç yakınmasın.

Bilerek, isteyerek, gönülden desteklediler, işin içinde oldular.

Köprüden önceki son çıkış geçileli çok oluyor.

Haliyle, referandumdan sonra “uyarı” yazıları yazmanın faydası yok, kimseyi kurtaracağı da.

***

“Yazmayı bıraksak mı”dan kastım da o.

Bunlar ülkenin kirişlerini kolanlarını keserken, düzenin çivisi çıkarken dilimizde tüy bitti.

Binlerce yazı yazdık.

Binlerce saat ekranlarda anlattık.

Anlatanlara sayfalar, programlar açtık.

Olmadı.

Gidişatın yönünü değiştiremedik.

Sadece tarihe kayıt düştük, safımızı belirledik.

Şimdi ulusalcısı, solcusu, milliyetçisi, liberali, AKP’lisi, Milli Görüşçüsü sızlanıyor.

4-5 sene gecikmeyle aynı tespitleri yapıyor.

O yüzden diyorum, dönüp dolaşıp aynı şeylerin üstünden geçmenin manası kalmadı.

 

***

Hakan Albayrak mesela.

Yayında konuk ettiği Erdoğan’a soru soracağım derken övgünün dozunu kaçırınca videosu dolaşıma girmişti de sosyal medyanın diline düşmüştü.

Youtube’a girin, arama kutusuna bu ismi yazmaya başlayın, “Hakan Albayrak ve soru soramamak” diye otomatik olarak geliyor zaten.

Halen kulaklarımdadır. 4 dakikayı aşan sorusuna şöyle giriyordu:

“Benim en büyük sorunlarımdan bir tanesi zaten, sizin başbakan olduğunuz ülkede köşe yazarı olmak. Çünkü bazen daha hayalini bile kurmayı bitirmeden siz o işi yapmış oluyorsunuz. Ben de böyle ortada kalıyorum ve yeni bir dava bulmaya çalışıyorum.”

 

***

Şimdi bu Hakan Albayrak, dün Karar gazetesinde Erdoğan’ı bombalamış, mealen değil birebir alıntılıyorum:

-Bugün AK Parti iktidarında adalet fena halde yaralı.

-Terörle mücadelede kantarın topuzu fazlasıyla kaçtı, haksız yere tutuklanan insanların haddi hesabı yok.

-Rantiyecilik bitecekti, bugün iltimas ve adam kayırmacılığı ayyuka çıkmış vaziyette.

-Erdoğan daima “gurur kibir bize yakışmaz” diyor. Ne var ki “sen kimsin”i, “haddini bil”i dilinden düşürmüyor.

-Erdoğan faizin yüksekliğinden Ali Babacan’ı sorumlu tutuyordu. Babacan gideli yıllar oldu, faiz daha da yükseldi. Ekonomi dengede tutulamıyor.

-Erdoğan, doğrudan doğruya kendi tarz-ı siyasetinden kaynaklanan asıl sorunları görmezden geliyor. Onları sorun olarak görmeyi reddediyor. (Hakan Albayrak, Karar, 11 Eylül 2017)

 

***

Dikkat edin; kelamlarında özgürlük, hukuk, insan hakları vurgusu yok.

İktidarın el değiştireceğini yine kendilerine verileceğini zannediyorlar.

Kavga o.

Bırakın Hakan Albayrak’ı… Siyasete şöyle bir uğrayıp geçen bile farkında olmadan kirliliğe dikkat çekiyor.

7 Haziran seçimlerinden sonra 5 ayı tatilde geçiren Meclis’te uyuklarken fotoğraflanınca tekrar aday gösterilmeyen Uğur Işılak mesela.

Pazar günü Hürriyet’e verdiği söyleşide, farklı sorularda dahi, lafı dönüp dolaştırıp “hırsızlığa” getiriyor:

-Biri çıksın desin ki, şu ihalenin ortağı sensin.

-Bugüne kadar ne ihale işine girdim ne de bir akrabamın üzerinden böyle bir şey yaptım.

-Hırsız olarak gündeme gelebilirdim, uyku kadar masum bir şeyle anıldım. (9 Eylül 2017, Hürriyet Kelebek)

 

***

Tüm bunları, nedenlerini, çözüm ve çıkış yollarını konuştuğumuz için başımıza olmadık şey geldi.

Gazetecilik yapmamız engellendi, kurumlarımıza çöküldü, itibarsızlaştırılmaya çalışıldık.

Halen de devam ediyor bu.

Sonra diyorlar ki, “gel burada konuş!”

Biz orada bu ahkâmı kestiğimiz için bugün buradayız.

Orada konuşturulmayacağımız için de burada yazıp çizmeye, konuşmaya devam ediyoruz.

Bugün görünüşte konuşan azaldı belki ama yüreklerden yükselen itirazlar hissediliyor.

Yazmayı bıraksak mı?

Yooo, hayır.

Başbakan’a yaltaklanırken “Ben hayalini bile kurmayı bitirmeden siz o işi yapmış oluyorsunuz” diyenlere bırakılmayacak kadar mühim bir iş bu.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

2 YORUMLAR

  1. Okurlarınızın çoğu köşe yazılarınızı takip ediyordur.Sizinle aynı fikri paylaşanlarda vardır, sizinle aynı fikirde olmayanlarda,

    Şu vecizeyi herkes biliyor, tekrar anımsatayım müsadenizle,

    “Fikirlerinize katılmıyorum ama fikirlerinizi ifade edebilmeniz için canımı bile veririm”

    vecizenin sahibesi” Evelyn Beatrice Hall” (vecizenin sahibi Voltaire değildir.)

    Sizinle aynı fikri paylaşmayanlar fakat sizin fikrinizi savunmanıza kendi fikirlerini savunma hakkı tanıyan sistemde sizin fikirlerinizi savunmanıza kendi hakkı kadar sizinde hakkınız olduğunu savunan meslektaşlarınız ,okurlarınız en önemlisi hak koruyucular olmadığı müddetçe alicenap muharrirlerimiz, özgürlüğünü ve kimliğini kazanamamış ülkemizin kanayan yarası olmaya devam edecektir.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin