Yandaş medya gizledi: Gül’ün başdanışmanı, Babacan ve Davutoğlu’nun özel kaleminin davasında neler yaşandı?

Gülen cemaati üyesi olduğu suçlamasıyla 26 aydır tutuklu bulunan eski Büyükelçi Gürcan Balık terör örgütü üyeliğiyle yargılandığı davasının geçen hafta görülen ilk duruşmasında “İhraç kararımı öğrenince Müsteşar Sinirloğlu’na ‘Ne oluyor?” diye sordum. ‘Benim siyasi boyum yetmedi’ dedi. Yargı dışında bir çevre, 7 Şubat’tan sonra çok yakın çalıştığım Hakan Fidan’a karşı tahrik yaratmaya çalışıyor.” dedi.

Davanın ikinci gününde Balık,  hakkındaki ‘terör suçlamasını’ ‘ne zaman terörist oldum’ diyerek cevap verdi. Balık, “Davos’ta ‘One minute’ olayından sonraki basın açıklamasını Ahmet Davutoğlu ile birlikte kaleme alırken mi?.. Mavi Marmara olayındaki açıklamaları hazırlarken mi?.. Davutoğlu’nun, Esad’la son görüşmesine katılırken mi?.. Afrin, Zeytindalı operasyonlarının temeli olan 2012 Suriye tezkeresini hazırlarken mi?.. TBMM’nin gizli oturumlarına katılmasına izin verilen ender bir kişiyken mi?.. Gezi olaylarında, herkes bir kenara çekilirken -şimdi herkes farklı hikaye anlatsa da- yabancı medya kuruluşlarına gönderilen açıklama ve makaleleri kaleme alırken mi?.. Mısır’daki darbeyle ilgili Davutoğlu adına açıklama yapıp, makaleler yazarken mi?” diye sordu?

Odatv yazarı Müyesser Yıldız Balık’ın yargılandığı davada yaşananları iki gün boyunca kaleme aldı. Yıldız’ın yazılarına göre, Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu’nun Dışişleri Bakanlığı döneminde Özel Kalem Müdürlüğü görevinde bulunan, Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı döneminde de dış politika başdanışmanlığı yapan Balık için 7 yıl 6 aydan 15 yıla kadar hapsi isteniyor.

Müyeser Yıldız dava izlenimlerini aktardığı  Büyükelçi Gürcan Balık’ın mahkemedeki savunmasında yaşananlara dair yazılarında şunları kaleme aldı:

“Davutoğlu’nun Pensilvanya ziyaretini ayarlayıp, Fetullah Gülen’le görüşmesini sağlamak… Akın İpek’in otelinde kalmak… Melek İpek’in birtakım vize işlemlerini halletmek… Dışişlerinde “F…ö kadrolaşmasını” sağlamak… 2000’li yıllarda Gürcistan Büyükelçiliği’ndeyken yaptığı faaliyetler hakkında eski “F…’cü” olarak bilinen Hayati Küçük’ün anlattıkları… Dışişleri kariyerindeki hızlı yükselme… İsmin vermek istemeyen bir kişinin 17 Ağustos 2016’da, “Ali Fındık, Tuncay Babalı ve Gürcan Balık adlı eski büyükelçiler Dışişleri’nin F..’cüleridir ve imam seviyesindedirler. Yurtdışına kaçacaklar, elinizi çabuk tutun” şeklindeki ihbarı… Bir de telefonunda Bylock olup olmadığı; 7 kez bakılmış, bulunamamış. Araştırmaya devam ediliyor…”

Davutoğlu ve Babacan’ın özel kalem müdürlüğünü, Gül’ün başdanışmanlığını yapan eski Büyükelçi Gürcan Balık, Akit Yazarı Mehtap Yılmaz’ın yazılarından sonra tekrar tutuklanmıştı.

BÜYÜKELÇİ GÜRCAN BALIK NELER ANLATTI?

“Gürcan Balık’ın duruşmasına geçelim.

Önce avukatlarının istediği iki tanık dinlendi. Bunlardan ilki, Akın İpek’e ait olan Marmaris’teki Angel’s Peninsula Oteli’nin o dönemki müdürüydü. Özetle şunları anlattı:

“Melek İpek Umre programı düzenleyecekti. Vize için başvuruda problem oldu. O dönem Dışişleri Bakanı olan kişi ile görüştü. Kendisini Gürcan Balık’a yönlendirdi ve ona talimat verdiğini söyledi. Vize işlemi hallolduktan sonra Melek İpek, Gürcan Balık’ı yazın otelde ağırlamak istedi. O tarihe kadar tanışmışlığımız yoktu. Telefonunu alıp, davet ettik. İlk sene müsait değildi. İkinci yıl misafirimiz olduğu halde ücretini ödemek istedi. Hiçbir indirim, özel oda vs. talebinde de bulunmadı. Bizim o zamanlar tüm bürokratlara uyguladığımız indirim paketi vardı. Bunu uyguladık, ücretini de kredi kartıyla ödedi. Akın İpek’le de sadece otelde tanıştı. Melek İpek’in tanıştırdığını hatırlıyorum.”

İkinci tanık, 1998-2002 yılları arasındaki Gürcistan Büyükelçi’mizdi. Balık’ın çok çalışkan birisi olduğunu, yükselişinin tümüyle kendi çalışkanlığından kaynaklandığını belirten eski Büyükelçi, şu açıklamayı yaptı:

“O zaman Hayati Küçük ve Mesut Bozkır, Fetullahçı bilinen kişilerdi. Büyükelçiliğimize duhul etmek isterlerdi. Sık sık gelirlerdi. Hayati Küçük, Türkiye’den gelen Cumhurbaşkanı, Başbakan gibi devlet adamlarını karşılayacak heyetlere girmek istiyordu. Gürcan Balık ise buna karşı çıkıyordu. Benim de bu yönde talimatım vardı. Aralarında birkaç konuda husumet yaşandı.”

Sıra kendisine geldiğinde Gürcan Balık, savunmasına şu sözlerle başladı:

“Devlette herhangi bir kişinin emrinde çalışıyorsanız, o kişinin bilgisi dışında kimseyle görüşemezsiniz. Görüştüklerinize tavrınızı da mahiyetinde çalıştığınız kişilerin tavrına göre belirlersiniz. Cumhurbaşkanı, Dışişleri Bakanı birisine yakınsa, birisiyle görüşüyorsa, siz karşı tavır gösteremezsiniz. Sonradan bu kişilerin F…/PDY mensubu olduğu ortaya çıksa da bu durum değişmez. 17 Temmuz’daki tahliye kararından sonra yaşadıklarım var. Bir şeyin farkındayız ki, yargı dışında bir çevre, verdikleri görevleri yaptığım ve mahiyetinde çalıştığım kişilere, 7 Şubat’tan sonra çok yakın çalıştığım Hakan Fidan’a karşı tahrik yaratmaya çalışıyor. Beni hiç görmeyen, tanımayan bir gazeteci bir yazı yazıyor. Birtakım makamlar devreye giriyor ve yeniden tutuklanıyorum. Mehtap Yılmaz’ı tanımıyorum, bilmiyorum. İstihbarat örgütünde mi çalışıyor ki, benim için nasıl tanıklık yapacak? Heyetinizi töhmet altında bırakıyor, tehdit ediyor. Böyle birisi nasıl tanıklık vasfını kazanıyor? Büyük yankı yaratacağını bilmeme rağmen sesiz kaldım. Devlet sorumluluğum, devlet bilincim ve büyük sadakatimin bazı etkili odaklarca dikkate alınmadığını düşünüyorum. Beni belli bir mecraya yönlendirmek istiyorlar, ama o mecraya girmeyeceğim. Siyasi ayak deniyor, yapacağım açıklamaların çok ses getireceğini tahmin ediyorum. Bana verilen talimatlardan yargılanıyorum, ama o talimatları veren hiç kimse ortada yok. Ben örgüt üyesi olarak yargılanıyorsam, bugün benim hakkımda gayrı resmi verilen talimatlarla raporlar hazırlayanlar nasıl hesap verecek merak ediyorum. O iğrençlikleri bir gün hepinizin duyacağına eminim.”

MÜSTEŞAR, “BENİM SİYASİ BOYUM YETMEDİ” DEDİ

Savunmasının devamında hakkındaki suçlamalara sırasıyla cevap veren Balık, MASAK raporunda kendisiyle irtibatlı gösterilen 5 kişiden hiçbirisinin “F.. şüphelisi” olmadığını, telefonuna 7 kez bakılıp, ByLock bulunamamasına rağmen aramaya devam edildiğini, yeniden tutuklanmasına sebep gösterilen, “Akın İpek’le irtibatını kabul etti” şeklindeki iddianın gerçeği yansıtmadığını, kendisinin hiçbir zaman böyle bir beyanda bulunmadığını öne süren Balık, “Devletin bu belgelerinin gerçeklik ve doğruluk testine tabi tutulması lâzım” dedi.

Balık, hakkındaki iddianamenin boş olduğu imasında bulunurken de şu iddiaları gündeme getirdi:

“AİHM’e Rusya’dan sonra en çok Türkiye’den dava gidince dönemin Adalet Bakanı Sadullah Ergin ve Ahmet Davutoğlu’yla birlikte oturup, çalıştık. Davaların sebebi, hep uzun tutukluluk ve kararların şablon gerekçelerle olmasıydı. Buna ilişkin kararlar alındı. Şimdi ben tam da bu şekilde tutuklandım ve tutukluluğum devam ettiriliyor. Yurtdışındaki suçluların iadesi dosyalarına da ben baktım. Şöyle bir tespitim var; Benimle ilgili bu dosya gitse, hiçbir ülke, üçüncü dünya ülkesi bile olsa bu dosyanın kapağını açmaz, iade ederdi. Böyle dosyalarla, yurtdışından kimseyi alamazsınız. Hakkımda, Bakanlık’ta kadrolaşma yapma iddiası var. Peki bu konuda bir araştırma yapılmış, Bakanlığa yazılıp, sorulmuş mu? Hiçbir veri yok. KHK ile ihraç edildikten sonra OHAL Komisyonu’na başvurma hakkım olmadığı için idari yargıda dava açtım. Dosya Danıştay’da. Danıştay, Bakanlık’tan bilgi istedi. Beklenir ki, ‘Hakkında şu şu bilgiler var’ densin. Hayır, sadece ihraç kararım gönderilmiş. Beni en iyi tanıyan Müsteşar Feridun Sinirloğlu’dur. İhraç kararını öğrenince arayıp, ‘Ne oluyor?” diye sordum. ‘Benim siyasi boyum yetmedi’ dedi. İddia edilen bir dönem var; Kimileri selefleriyle siyasi hesaplarını veya sorumluluklarını başkalarına yüklemek istiyor olabilir, ama ‘Davutoğlu’nun prensi’ olarak bilinen bir kişi olarak o döneme ait tasarruflarla ilgili notlarımı vermeye hazırım.”

Balık’ın bu son sözleri üzerine Mahkeme Başkanı, “Takdir sizin. Verebilirsiniz veya başka bir iddianız varsa bununla ilgili savcılığa şikayette bulunun. Burada sadece üzerinize atılı suça ilişkin savunma yapın” dedi.

AKIN İPEK’İN EVİNDEN AYRILMAYAN BAKANLAR

Gürcan Balık, Melek İpek’in Umre organizasyonunda vize sorununu halletmesi ve Akın İpek’in otelinde kalması konusunu açıklamadan önce de şunları anlattı:

“Özel Kalem başka vatandaşların da vize sorununu çözdü mü denebilir. Evet. Mesela Menzil Şeyhi’nin müritleri Almanya’ya gitmiş. Vizeleri olmasına rağmen kapıdan çevrilmişler. Konu bize intikal edince, ‘Olmaz’ dedik. Ahmet Davutoğlu ilgilileri aradı, sordu. Halloldu. Sonra şehylerinden bize ahiret için selam geldi. Bir başka olay; AKP’nin çok popüler bir milletvekili Şubat-Mart 2012’de Bakan ile görüşmek istedi. Afrikalı bir devlet adamı ülkemizi ziyaret etmek istiyormuş. Bu şahıs hakkında halkına karşı soykırım suçu işlediği iddiasıyla Fransa ve İspanya’da davaları devam ediyordu. Arap Baharı’nın yaşandığı dönemdi. ‘Adı soykırımla anılan bir kişiyi getirmek yanlış olur. Özel turist olarak gelirse olur, ama devlet adına ziyaret olmaz’ dedim. Bakan da aynı görüşteydi. Bunu milletvekiline söyledim. 10-15 gün sonra Davutoğlu’nun turistik ziyareti de engellediği söylentisi çıktı. Bunun üzerine Davutoğlu, ‘Akın İpek’le konuş. Onun misafiriymiş. Misafir olarak gelebilir’ dedi. Akın İpek’e söyledim. Kendisi bizzat Konut’a geldi. Sarıldılar, kucaklaştılar. O devlet başkanı da misafir olarak geldi. Olay budur. Ben bu görüşmeden yargılanıyorum. Ben bunlar için görüşürken, bakanlar Akın İpek’in evinden ayrılmıyordu. Bir başka olay; Resmi bir toplantı için ABD’ye gidecektik. O zaman bu kadar uçak yoktu, kiralanıyordu. Akın İpek’in uçağını kiraladık, bununla gidip, döndük. Ücretini ödemek istediğimizde , ‘Devletin işinden para almam’ diyerek, kabul etmedi. Peki ücreti Ahmet Davutoğlu F…. üyesi olduğu için mi almadı, Dışişleri Bakanı olduğu için mi?”

YANDAŞLARIN SAKLADIĞI DURUŞMANIN İKİNCİ GÜNÜNDE  NELER OLDU?

Müyesser Yıldız ikinci günkü yazısında da şunları kaleme aldı:

“…eski büyükelçi Gürcan Balık’ın mahkemede kendisini savunurken yaptığı açıklamaları aktarmaya devam edelim.

Aleyhinde ifade veren, eski “F..’cü” olarak bilinen Hayati Küçük hakkında, “Bu adam F…’cü. ‘Ben Fetullah Gülen’i özel temsilcisisiyim. Bana özel davranmanız gerekir’ diyordu. Haddini bilmeyen biriydi. Haddini bildirdim” diyen Balık, Fatih Koleji’nde okuması konusunda ise şunları söyledi:

“Evet, ben Fatih Koleji’nden mezunum. Bunu gizlemedim ki!.. Bu okuldan mezun olmam, çekirdekten F…’cü olduğumun göstergesiyse, tüm Fatih Koleji mezunlarını çıkaralım. Şu anda çok gözde yerlerde oldukları görülecektir.”

Balık, sosyal medyada Akıp İpek’le takipleştiği yönündeki suçlamaya karşılık olarak da kabinenin yarısı ile takipleştiğini bildirip, “Ömer Çelik, İbrahim Kalın dahil” diye vurguladı.

VIP UMRE’YE KİMLER GİTTİ

Gürcan Balık’a yöneltilen suçlamalardan birisinin, Akın İpek’in annesi Melek İpek’in 2011’de organize ettiği Umre programına katılacakların vize problemini çözmesi, bunun sonrasında da Akın İpek’in otelinde kalması olduğunu belirtmiştik.

Balık’ın bu suçlamalara ilişkin savunmasından önce arşivlerden bir “VIP Umre” haberini hatırlatalım.

Şubat 2009’da medyada yer alan haberlerde özetle; “Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in eşi Şahsenem Çelik’le yakınlığıyla bilinen Koza İpek Holding Yönetim Kurulu Üyesi Melek İpek’in organizasyonu ile aralarında bakan eşleri ve sosyetenin tanınmış simalarının da bulunduğu 180 kadının Suudi yönetiminin özel izni ile umreye gideceği, kadınlara özel umreye Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in eşi Gülten Çiçek ile yeni evlenen kızı İclal Cicioğlu ile kayınvalidesi Fatma Sevil Cicioğlu, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in eşi Şahsenem Çelik, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler’in eşi Mehtap Güler ile Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın eşi Semiha Yıldırım’ın da katılacağı, TBMM Başkanı Köksal Toptan’ın eşi Saime Toptan ile Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın eşi Şeyma Akdağ’ın ise umreye katılmayacağı” duyurulmuştu.

Sözkonusu haberlerde, “Umre ziyaretine Cumhurbaşkanı Gül’ün eşi Hayrünnisa Gül’ün de davet edildiği, ancak önemli bir programını gerekçe göstererek katılmadığı”, ayrıca “VIP Umre ziyareti için devreye giren Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, Suudi Arabistan Kralı Abdullah ile görüştüğü, Kral Abdullah’ın özel izniyle VIP konuk statüsünde gerçekleşecek 10 günlük Umre gezisinde kadınların Mekke’deki Hilton Oteli’nde konaklayacağı” şeklinde bilgiler de yer almıştı.

2009’daki bu program için 180 kişiden söz edilirken, Gürcan Balık davasında, sene 2011 ve 600 kişi gözüküyor. Ya bir karışıklık var ya da Melek İpek iki farklı Umre organizasyonu yapmış.

İPEK’İN OTELİNE CUMHURBAŞKANI GÜL DE GİTTİ

Her neyse, Gürcan Balık’ın savunmasına dönelim. Şunları söyledi:

“600 kişiydi. Hüseyin Çelik, Cemil Çiçek’in eşleri, yakınları, çocukları vardı. Vize sorununu ben çözmedim. Ahmet Davutoğlu, Suudi mevkidaşına söyledi, öyle çözüldü. Konuyu Bakana ben mi getirdim? 2011 yılında otele ben gitmemişim, ama herkes gitmiş. Cumhurbaşkanı Gül dahil. 2012’de tekrar çağırdılar. ‘Ücretsiz kalmam. Beleş tatile ihtiyacım yok’ dedim. O otelde kalanları getirmeye kimsenin gücü yetmez. O zaman, otelde kalanların hepsi F.. üyeliği ile suçlansın. Peki Akın İpek’in uçağı ile para ödemeden Hacca gidenler ne olacak?”

DAVUTOĞLU, ESAD’LA GÖRÜŞÜRKEN DE TERÖRİST MİYDİM?

Gürcan Balık, “2 senedir kendime şunu soruyorum; Ben ne zaman terörist oldum?” dedikten sonra da savunmasına şöyle devam etti:

“Davos’ta ‘One minute’ olayından sonraki basın açıklamasını Ahmet Davutoğlu ile birlikte kaleme alırken mi?.. Mavi Marmara olayındaki açıklamaları hazırlarken mi?.. Davutoğlu’nun, Esad’la son görüşmesine katılırken mi?.. Afrin, Zeytindalı operasyonlarının temeli olan 2012 Suriye tezkeresini hazırlarken mi?.. TBMM’nin gizli oturumlarına katılmasına izin verilen ender bir kişiyken mi?.. Gezi olaylarında, herkes bir kenara çekilirken -şimdi herkes farklı hikaye anlatsa da- yabancı medya kuruluşlarına gönderilen açıklama ve makaleleri kaleme alırken mi?.. Mısır’daki darbeyle ilgili Davutoğlu adına açıklama yapıp, makaleler yazarken mi?.. Hakan Fidan ve Ahmet Davutoğlu ile çok kritik temasları yürütürken mi?.. Ben hiçbir zaman terörist olmadım, asla da olmayacağım.”

Savunmasının sonunda, “Tüm bunların birinci tanığı” olduğunu vurguladığı Ahmet Davutoğlu ve Feridun Sinirlioğlu’nun mahkemede dinlenmesini isteyen Balık, 17 Temmuz’daki duruşmada mal varlığı üzerindeki tedbirin kaldırılması kararı verildiği halde bunun uygulanmadığını da kaydedip, tahliye talebinde bulundu.

Duruşmanın sonunda, 17 Temmuz’daki celsede Balık’ın tahliyesine karar veren heyet, bu defa tutukluluğunun devamı yönünde karar aldı… Daha önce verilen Hayati Küçük’ün dinlenmesi kararından vazgeçildi… Gelecek celsede Mehtap Yılmaz’ın dinlenmesi ve Gürcan Balık’ın Bank Asya hesaplarının sorulması kararlaştırıldı… Bu aşamada sonuca bir etkisi olmayacağından, Ahmet Davutoğlu ve Feridun Sinirlioğlu’nun dinlenmesi talebi ise reddedilip, duruşma 9 Kasım’a ertelendi.”

 

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin