Vicdanınız kalsın, hukuku uygulayın yeter

YORUM | Av. NURULLAH ALBAYRAK

‘2017/1350E’. Bu rakamlar, hâkim ve savcı için sadece bir dosya adı iken bazı kişiler için hayat anlamına geliyor. Hâkim için dosyadan ibaret olan bu rakamlar insanlar için gelecektir, umuttur, beklentidir. Baba, anne, çocuk, kardeş, evlat, eş, arkadaş hayatıdır gerçekte olan. Ne yazık ki bu hayatların farkında değildir hâkim ve savcılarımız. Onlar, bu rakamları sadece dosyadan ibaret görür ve düşündükleri de dosyanın bitirilerek arşive gönderilmesidir. Bu arada, yitirilen hayatlar, çekilen ızdıraplar, yaşatılan mağduriyetler ve akıtılan gözyaşlarının hiçbir önemi yoktur.

DOSYA NUMARALARI ADALET BEKLENTİSİ

Yargılanan insanlarla birlikte geride kalan anne, baba, eş, kardeş herkes hakimlerden adalet bekler. Adalet beklentisi içerisinde istedikleri merhamet değil, sadece adil ve insaflı olmalarıdır. İnsaf beklentisi, haktan, adaletten, doğruluktan ayrılmadan yargılama yapılması isteğidir. Anayasanın 138. maddesine göre, hakimler, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler. Anayasada yer alan bu düzenlemeye göre hakimlerden istenen, merhamet değil, makul olmaları, adil olmaları ve hukuku uygulamalarıdır. Başta kendileri olmak üzere tüm muhataplarını ikna edebilmeleridir. Yoksa, istenen ve beklenen vicdanı olup olmadığı belli olmayan hakimlerden merhamet değildir.

Hamile kadınları yasaları hiçe sayarak tutuklayan, kucağında bebeğiyle masum ve mazlum şekilde insaf bekleyen kadınları çocuklarıyla cezaevine gönderen, çocuklarının ne olacağını düşünme ihtiyacı hissetmeden anne ve babayı birlikte tutuklayan, 80 yaşındaki insanları cezalandırma amacıyla tutsak eden hâkim ve savcılardan vicdan ve merhamet beklenmez. Adalet için değil siyaset için yargılama yapan ve siyasetçiler adına intikam almaya çalışan kişi hâkim olmayacağı gibi bu insanlardan da merhamet beklemek insafsızlık olur.

Mecelle’ye göre düşünceli, kederli, tasalı, uykulu, yorgun ve hatta karnı aç iken sağlıklı değerlendirme yapamayacağı düşüncesiyle karar vermemesi gerektiği belirtilen hâkimin intikam alma amacıyla hareket ettiği bir ortamda vicdandan bahsetmek zaten sadece hayal olurdu.

HÂKİM, HUKUKU UYGULAMAZSA…

Kim nasıl ifade ederse etsin, şu an yapılmaya çalışılan şudur: Başta iktidar partisi mensupları olmak üzere, bir zamanlar herkesin yaptığı davranışlar Cemaat mensupları tarafından yapıldığında suç kabul edilmekte fakat aynı eylemler iktidar mensupları tarafından yapıldığında görülmemektedir. Böylece, bir hukuk değil intikam süreci işletilmektedir.

John Locke tarafından 17. yüzyılda dile getirilen, “Demokratik sivil toplumun en önemli avantajı, yerleşmiş ve herkesin bildiği ve eşit olarak uygulanan hukuku garanti etmesidir. Bu hukuk, herkesçe tanınan, hiç kimseye ayrıcalık tanımayan bir hâkim tarafından uygulanan hukuktur. Bu hâkimin kararları kişilere göre değişmeyecek, aksine zengin için de fakir için de mahkemenin gözünde değerli bir kişi için de pulluk süren köylü için de aynı ve eşit şekilde uygulanan hukuk olacaktır” ilkeleri ne yazık ki 21. yüzyılda başka bir hal alarak, iktidar mensupları tarafından yapıldığında suç olmayan davranışlar iktidar muhalifleri tarafından yapıldığında suç olarak kabul edilmektedir. Bu anlayış da ne yazık ki hukuk beklentisini boşa çıkartmaktadır.

RAHATSIZ YARGIÇLAR ‘DUR’ DEMELİ

Medyaya açıklama yaparak Yargıtay kararını eleştiren ve ‘biz bu kararı uygulamayacağız’ diyen siyasetin savcıları, Twitter hesabından yargı mensuplarını mücadele etmeye çağıran hukukçu müsveddeleri, ‘biz okçular tepesinde mücadele etmeye devam ediyoruz’ diyen ‘cihatçılar’ ve yargı siyasetin köpeğidir sözüne itirazda bulunmayan işbirlikçilerin olduğu yargı sisteminden hukukun uygulanmasını beklemek doğru olmaz. İnsafı olmayanın vicdanı da olmaz adaleti de. Ancak, adaletin kestiği parmak artık acıtıyor. Bu acının devam etmesi adaletin iflası olacaktır. Yargı içinde ki hukukçu müsveddelerinden rahatsız olan gerçek hukukçulara düşen, yaşanan hukuksuzluklara dur diyerek yargının tekrar rayına oturtulması olmalıdır.

Yargı mensuplarına düşen görev bu. Mağduriyet yaşayan insanların da haksızlıklar karşısında boyun eğmeyip, ‘ne kadar çaba sarf edersem edeyim, yaşanılan hukuksuzlukları değiştiremeyeceğim’ düşüncesinden sıyrılarak hukuki mücadeleye yılmadan devam etmeleri gerekir. Umarım ki, yapılacak mücadele ve gerçek hukukçuların hukuksuzluklara dur demesiyle yaşanan ve yaşatılan hukuksuzluklar sona erecektir.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. Sayın hocam.Yazdıklarınızı inşallah siyasi gözlüklerini çıkarıp da okuyan hukukçular olur.

    Benim en çok garibime giden şey ise; bu asil ve necip mllet bildiğimiz toplumumuzun bu kadar korkak ve basiretsiz olmasıdır. Zaman zaman Çanakkale’de,Dumlupınar’da gerçekten mücadele edildi mi? diye düşünüyorum.7 düvele meydan okuyan cesaretli asil Türk milleti; mukaddesine bunca saldırıyı nasıl sinesine çekebiliyor? Ve o hakimler,savcılar evlerinde eşlerine-çocuklarına utanmadan gerçekten bakabiliyorlar mı? Bir masanın etrafında hergün akşam yemeğinde bir araya geldiğinde onlar eşlerinin,oğlunun-kızının,anadi-babasının gözlerinin içine bakabiliyorlar mı,ypksa gözlerini kaçırıyorlar mı? Gece rahat uyuyabiliyorlar mı?

    Aynı şekilde cezaevlerindeki müdürler,gardiyanlar bunca zulme nasıl vicdanları tahammül ediyor? Dünyanın çeşitli ülkelerindeki doğal afetlerde mağdur olanlar için üzülenlerin bu zulumler karşısında sessiz kalmaları sadece yaşayan cenazeleri andırmaları belki şimdi içlerindeki Rabbimizin hediyesi olan vicdanlarını duymasa da mutlaka o sesi bastırmak için yaptıklarının hem dünyalarını,hem de ahiretlerini mahvettiklerini biliyorlardır.
    Hiçbir insanın vicdanının kabul etmeyeceği masum bebeklerin,yaşlı ve hastaların hicranlı iniltilerini bir ney gibi dinlediklerini zannetmiyorum.Ancak cesaretsizliklerinden dolayı zalimlerin zulümlerinin sürdüğü kanaatindeyim.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin