Uydur uydur ipe diz, adına iddianame desinler [Mehmet Yıldız, yazdı -1]

İstanbul Cumhuriyet Savcılarından Can Tuncay’ın ‘15 Temmuz darbe girişimine iştirak eden medya unsurları’ hakkında hazırladığı iddianame, İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. Aralarında Ahmet ve Mehmet Altan kardeşler ile gazeteci Nazlı Ilıcak ve kapatılan Zaman gazetesinin eski genel yayın yönetmeni Ekrem Dumanlı’nın da bulunduğu 16 şüpheli hakkında 3’er kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istendi. İlk duruşma 19 Haziran’da yapılacak.

İddianamenin yazım tekniği açısından bakıldığında diğer iddianameler gibi bu da bir takım sorunları içinde barındırıyor. Cumhuriyet savcısının görev ve yetkilerini düzenleyen CMK’nın 160/2 maddesinde Cumhuriyet savcısının şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlü olduğu belirtilmiş, kamu davası açma görevini düzenleyen CMK’nın 170/4 maddesinde ise iddianamede, yüklenen suçu oluşturan olayların, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanacağı belirtilmiştir.

İddianame hukuk dili ile değil sanki bir film senaryosu yazar gibi soyut, fantastik ve hayal ürünü bir şekilde yazılmıştır. “FETÖ/PDY” olarak isimlendirilen sözde örgüt anlatılırken hiçbir somut veriye ve delile dayanılmadan, istihbarat raporlarından ve  tanık ifadelerinden yola çıkılmış. Örgütü delillendirme adına soruşturmada elde edilen belgeler nelerdir, bu ve bunun gibi sayısız soruya yanıt verilmeden hikaye anlatılır gibi hiçbir delillendirme olmadan tek taraflı olarak anlatım yapılmış.

İddianameyi düzenleyen Cumhuriyet savcısı kendisinden önce yapılan bir kısım sorusturmalardaki (MİT Tırları Operasyonu, Selam Tevhid-Kudüs Ordusu ve 17-25 Aralık soruşturmalarındaki) beyan ve değerlendirmeleri sanki kendi delil toplamış gibi bu iddianamede yazmış.

341 sayfadan oluşan iddianame 9 bölümden oluşuyor.

İlk bölümde ‘suçtan zarar görenler’ başlığı altında Recep Tayyip Erdoğan, TBMM Başkanlığı ve 65’nci Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti yer almış.

İkinci bölümde İddianamenin 6’sı tutuklu, 10’u haklarında yakalama kararı, 1’i tutuksuz yargılanacak olan 17 şüphelinin kimlik bilgileri var. Bu isimlerin hangi gerekçeyle bu iddianamede yer aldıklarını ileride ele alacağız. Savcı şüphelileri üç kategoride değerlendirmiş.

  • Silahlı Terör Örgütü Yöneticisi Olan Şüpheliler: Ekrem Dumanlı, Tuncay Opçin ve Emre Uslu
  • Örgüt Üyesi Olan Şüpheliler: Abdülkerim Balcı, Şemseddin Efe, Osman Özsoy, Faruk Kardıç, Fevzi Yazıcı, Mehmet Kamış, Tuğrul Özşengül, Yakup Şimşek, Bülent Keneş ve Ali Çolak
  • Örgüt Adına Suç İşlediği Anlaşılan Şüpheliler: Ahmet Altan, Mehmet Altan, Nazlı Ilıcak

Adı geçenlerin 9’u Zaman gazetesi çalışanı, 1’i Zaman’ın reklam filmini hazırlatan Marka Direktörü, diğerleri Samanyolu TV ve Can Erzincan TV’de program yapan veya konuşmacı olarak katılan gazeteciler.

Üçüncü bölüm iddianamenin en geniş kısmı. Neredeyse 200 sayfadan oluşan bu bölümde sözde örgüt hakkında genel bilgiler verilmiş. Son dönemde Cemaat aleyhinde hazırlanan bütün iddianamelerin girişine konulan emniyet istihbarat raporundan alınmış (ihtimal bir akademisyenin kaleminden çıkmış) bilgiler bunlar.

Özellikle örgütle ilgili anlatılan kısımda yazılan metin bütünlük arzetmiyor, dil olarak aynı üslüpla yazılmamış, bu da metni yazan kişinin ya farklı bir yerde hazırlanan ve kendisine verilen metni iddianameye aktardığını ya da farklı illerde benzer nitelikte örgütle ilgili açılan davalardaki iddianamelerden alıntı yapıldığını göstermektedir.

CHP milletvekili Mahmut Tanal, 15 Temmuz öncesi katıldığı bir TV programında polislerle ilgili farklı illerde düzenlenen iddianamelerin bire bir aynı olduğunu, bunun da iddianamenin soruşturmayı yürüten Cumhuriyet savcısı tarafından değil de tek bir yerden hazırlanarak flash bellekle verilip iddianameye dönüştürüldüğünü gösterdiğini belirtmiştir.

Benzer davalardaki farklı iddianameler incelenebilse kuvvetle muhtemel bu iddianamede de aynı durum söz konusu olacaktır. Bu da soruşturmanın bağımsız ve tarafsız olduğu iddia edilen yargı organları tarafından değil tek bir yerden yürütüldüğünü ortaya koyacaktır.

Dördüncü bölümde 15 Temmuz darbe girişiminde medyanın rolü anlatılmış. Twitter’da kime ait olduğu belli olmayan ama Savcıya göre ‘örgüt abisi’ olan kullanıcılar tarafından atılan twit mesajlarına yer verilmiş.

Beşinci bölümde yaklaşık 45 sayfa boyunca darbe girişimine iştirak eden (!) şüphelilerin eylemlerine yer verilmiş. Bu bölümde yer alan iddiaları ayrıca ele alacağız.

Altıncı bölümde ‘şüphelilerin örgütsel konum ve bağlarına ilişkin tespitler’ başlığı altında, şüphelinin çalıştığı işyeri, ev araması yapılmışsa nelerin bulunduğu, Bankasya’da kaç parasının bulunduğu gibi bilgiler yer almış.

Yedinci bölümde sözde örgütün üst yöneticilerinin isimleri ve konumları anlatılmış. Bu isimler Ankara Çatı davada yer alan isimler. O isimlerle bu iddianamenin şüphelilerinin irtibatlı olduğu bilgisine yer verilmiş. Ama kimin kiminle ne zaman nerede irtibatının olduğu bilgisinin detayı yok. Ek delil klasörlerinde bu konuda belki bir şeyler olabilir.

Sekizinci bölümde sözde örgütün medya faaliyetlerinin darbeye hazırlık dönemindeki yeri anlatılmış. Bu bölüm, Ankara C.Başsavcılığının hazırladığı Akıncı Üssü iddianamesinin ‘Darbeye Hazırlık Faaliyetleri’ başlıklı kısımdan kopyalanıp yapıştırılmış. Bizzat Akıncı Üssünde bulunarak darbeye iştirak eden sivillerin yakınlarının telefon irtibatları verilmiş. Ama bu isimler arasında gazeteciler yok. Sanki savcı bu bölümü yanlışlıkla kopyalamış gibi.

Dokuzuncu bölümde İddianamenin kısa bir özeti verilmiş ve şüpheliler hakkında istenen cezalar yer almış.

Savcı Can Tuncay sözde örgütün eylemlerini şöyle sıralamış:

  1. 07 Şubat 2012 tarihli MİT Müsteşarı Hakan Fidan‘a yönelik kurgu delillerle ve usule aykırı yöntemle soruşturmaya girişilerek tutuklanmaya çalışılması,
  2. 2013 yılı Haziran ayında gerçekleşen ve kamu düzenini tehdit eden Gezi Parkı eylemlerinin provoke edilmesi ve şiddetinin arttırılması,
  3. Güvenlik ve istihbarat birimlerini hedef alan ve kamuoyunda (sözde) “Selam Tevhid Örgütü” adıyla bilinen soruşturma süreci,
  4. Doğrudan hükümet görevlilerini hedef alan 17-25 Aralık 2013 tarihli sözde yolsuzluk soruşturmalarında etkin rol oynadığı,
  5. 15 Temmuz darbe girişimi.

Sonuç bölümüne iddianamenin önceki sayfalarında geçtiği halde savcı yazmayı unutmuş ama biz ekleyelim. ‘Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, İzmir Askeri Casusluk, Taşhiye (Tahşiye olacak) ve MİT Tırları isimleriyle bilinen kurgu ve kumpas soruşturmalar‘ da cemaatin idamlık günahlarından.

***

Bugüne kadar gazeteciler hakkında düzenlenen bütün iddianameler gibi bu iddianamede de delil yok diyebiliriz. Silahlı terör örgütü yöneticiliği veya üyeliği için en azından bir yerlerde silah olması lazım değil mi? Öyle bir şey yok tabii ki. Bütün deliller, ‘konuştu, yazdı, twit attı’dan ibaret.

15 Temmuz’da birileri darbe girişiminde bulunmuş. O birileriyle hiç bir irtibatı bulunmadığı halde 50 bine yakın kişi örgüte üye olmak ve darbeye iştirakten tutuklanmış. Gazeteciler için hazırlanan iddianameler de öyle. Cumhuriyet Gazetesi iddianamesinde de gördük, Cumhuriyet yazarlarının görüştüğü kişilerin bir kısmının Bylock kullanıcısı olması örgüt üyeliğine delil sayılmış. Bylock kullanıcısı olmak suç değil ayrı mesele ama biriyle telefon görüşmesi yapmadan önce telefonunda hangi uygulamaların yüklendiğini nereden bilebilirsiniz ki! Savcı Can Tuncay kim bilir kaç Bylock kullanıcısıyla görüştü. Bir gün Saray’ın gözünden düşerse, aynı suçlamalara maruz kaldığı zaman öğreniri o irtibatlarını.

Savcıların bu yaklaşımıyla, Türkiye’de tutuklanmayacak kimse tanımıyorum. En başta Erdoğan sonra AKP’li bakanlar, milletvekilleri ve bürokratlar…

Belki de iddianameleri hazırlayanların asıl hedefi bu. Bugün onayladığınız hukuk dışı yöntemler yarın size karşı kullanıldığında söyleyecek tek sözünüz olmaz.

SONRAKİ YAZI: Saray yargısı böyle kumpas kurdu

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin