Uyanmanız için iktidar size daha ne yapsın?

Yorum | Erhan Başyurt

Seçimlerin ‘özgür, adil ve şeffaf’ olması halkın iradesinin sandığa yansıması ve demokrasi için ‘olmazsa olmaz’ şartlardır.

Türkiye, 24 Haziran’da tarihinin en kritik oylamalarından birini yaşayacak.

Ne var ki, Türkiye’de ciddi bir çoğunluk ‘özgürlük varmış’, ‘adil ve şeffaf bir seçim olacakmış’ davranıyor.

***

Seçimlerin özgür olması, her bireyin korku veya baskı olmadan oy kullanabilmesi veya aday olabilmesi demektir.

Adil olması, her partinin ve adayın eşit şartlarda yarışması, eşit propaganda fırsatı ve hakkına sahip olması demektir.

Şeffaf olması ise, gizli kullanılan oyların hile yapılması ihtimalini yok edecek şekilde açıktan sayımı demektir… Seçimde parti ve adayların kampanya gelir ve giderlerini kamuoyuna açmayı da içerir.

***

Yönetimdekilerin meşruiyetini, sandıktan çıkan oy oranları değil, demokratik bir seçimle iktidara gelip gelmedikleri belirler.

Bir lider, şayet bu 3 temel özellikten yoksun seçilmişse, yüzde 90 oy alsa bile itibarı sıfırdır.

Herkes bilir ki, halkın iradesini sandıkta çalarak, silah zoruyla iktidardadır.

O yüzden ‘diktatör’, ‘otokrat’, ‘tiran’ gibi ünvanlar ile anılır bu şekilde seçilenler.

Esed, Saddam, Kaddafi, Hitler, Stalin… hepsi seçimleri düzenli aralıklarla yenileyen liderlerdi.

Halkını ve dünyayı aldatmaya çalışan, gerçekte ülkenin yönetimini gasp eden tek adamlardı…

***

Peki 24 Haziran’da seçimler ‘özgür, adil ve şeffaf’ olacak mı?

Bu soruya hiç duraksamadan ‘evet’ diyebilen aklı başında tek bir kişi bulamazsanız.

‘’Türkiye’de seçimler özgür, adil ve şeffaf oluyor’’ denilse, kargalar bile güler…

***

Cumhurbaşkanı adaylarından birisi Selahattin Demirtaş henüz hiçbir cezası olmadığı halde aylardır hapiste tutuluyor. Seçmenle bulaşamıyor. Kampanya yürütemiyor…

Fikir versin diye belirtiyorum, 28 Şubat darbesi nedeniyle ceza alan generaller, hapis cezası aldıkları halde, yargıtay süreci tamamlanana kadar tutuklanmamalarına karar verildi.

***

Demirtaş, seçimde yarışan partilerden birisi HDP’nin eş genel başkanıydı tutuklandığında. İstifa etmek zorunda bırakıldı.

HDP’nin 10 vekili daha tutuklu. Sürekli, parti üyelerine operasyonlar yapılıyor.

100’e yakın HDP’li belediye başkanı tutuklu, yerlerine kayyım atandı…

***

Bir başka Cumhurbaşkanı adayı, daha doğrusu aday olmaya niyetlenen ve kendisine siyasi partilerden gelen teklife sıcak bakan Abdullah Gül, ‘muhtıra’ verilerek aday olmaktan vazgeçirildi.

Düşünün Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, yanında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözcüsü İbrahim Kalın olduğu halde Gül’ün bulunduğu köşkün bahçesine askeri helikopter ile iniyor. Bir süre kalıp sonra ayrılıyor. Ardından Gül, aday olmaktan vazgeçtiğini açıklıyor…

Kalın’a göre, ‘dost’ ziyaretiymiş bu… Muhtıra vermemişlermiş… Aday olup olmayacağını öğrenmek istemişler…

İyi de, Genelkurmay Başkanı ne hakla askeri bir helikopteri ‘dost’ ziyareti için kullanır? Asker, siyaset üstüdür. Onu ne ilgilendirir aday olup olmayacağı? Adı geçen başka bir adayı daha askeri helikopterle ziyaret etmiş midir Orgeneral Akar? Akar’a bir adayı vazgeçirme görevini kim vermiştir? Kimden gelirse gelsin bu apaçık bir siyasi müdahaledir, muhtıradır…

***

İktidar, bir taraftan HDP’yi baraj altında bırakmak diğer taraftan da kendi partisinde oyları bölecek bir aday çıkmasını önlemek için, Demirtaş’ı tutuklamış, Erdoğan’ın ‘kardeşim’ diye hitap ettiği Gül’e de muhtıra verdirmiştir.

***

Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’nin ziyareti sonrası bir dekan görevden alınmıştır. Bürokrasi ve akademi çevresine gözdağı verilmiştir. Genelkurmay Başkanı ‘muhtıra’ verebilir ama bir dekan muhalefetin adayını nezaket ziyareti için kabul bile edemez?

Buna karşılık, ‘’asker siyasete bulaşmasın’’ söylemiyle iktidara gelen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şimdi muhalefetin adayı Muharrem İnce’yi eleştirirken görevdeki komutanlara da alkışlatıyor…

Yine tarafsız kalması gereken Danıştay üyesi, iktidar tarafından atanan başörtülü bayan bir hakim çıkıp, açıktan Muharrem İnce ve CHP’ye hakaret ediyor…

İnce’nin ziyaret ettiği dekan alınıyor, ama iktidara alkış tutan ve muhalefete hakaret edenler ise baş tacı yapılıyor… Adil yarış bunun neresinde?

***

Cumhurbaşkanı adayı Meral Akşener’in lideri bulunduğu İYİ Parti’nin seçimlere girmesini önlemek için çok büyük çaba gösterildi. Üniversite imtihanlarının tarihi bile değiştirildi ama plan tutmadı.

Halen de Akşener’e yönelik ciddi ‘görmezden gelme’, ‘yok sayma’ çabası var iktidarın…

Akşener’in son olarak kampanya amaçlı gittiği Gaziantep’te yolu, ilkel bir şekilde iktidar partisinin belediye başkanı tarafından çöp kamyonlarıyla kesildi.

Yine İYİ Parti ve SP seçim stantlarına yapılan saldırılar ve HDP parti merkezlerine ‘sokak çeteleri’nin baskınları söz konusu…

***

İktidarı rahatsız edecek sloganlar veya eylemlerle protesto edenler tutuklanıyor.

Üniversiteleri savaş karşıtı açıklamaları nedeniyle ‘terörist’ denilerek hapse atılıyor.

Polis otobüslerinde herkesin gözü önünde genç muhaliflere işkence ediliyor.

Sosyal medyadan atılan mesajlara bile ‘hakaret’ ve benzeri bahanelerle sansür uygulanıyor, insanlar tutuklanıyor.

Özgürlük bunun neresinde?

***

Seçimlerin adil şartlarda geçmediğinin bir diğer göstergesi de, partilerin medyada yer bulabilme oranları.

Baskı ve el koymalarla medya yüzde 90 oranında ‘yandaş’ haline getirilince, iktidarın kontrolündeki TRT ile birlikte Erdoğan medyada tek başına tüm muhalefetin toplamından daha fazla görünüyor.

Bazı yandaş kanallar ve gazeteler ise, muhalefet haberine değil, muhalefeti karalama ve iftira haberlerine ‘muhalefet’ kontenjanından yer veriyorlar. Muhalefete cevap hakkı da tanımıyorlar.

***

İktidarın Hazine’den tüm muhalif partilerin toplamından fazla yardım almasının dışında, devletin imkanlarını seçim için kendi malıymış gibi kullanmasını da bu çarpıklıklara eklediğinizde, adil bir seçim yarışının mümkün olmayacağı büsbütün pekişiyor.

Seçime kadar benzinde ÖTV’nin sabitlenmesi, yaşlılık maaşı ve emekli maaşlarının artırılması, faizler artarken konut kredilerinin seçime kadar düşük faizle verilmesinin sağlanması…

Sadece emeklilere verilen iki ikramiyenin hazineye yükü, yıllık 25 milyar lira.

Devletin kasası, iktidarın seçim yatırımlarının aracı haline getirilmiş durumda.

Tüm bunların ekonomik maliyeti ekonomisi başağı giden Türkiye’nin belini bükecek cinsten…

***

Özgür değil, adil değil, peki seçimler şeffaf geçer mi?

Yani sandıkta hile yapılmasını engelleyecek bir mekanizma mevcut mu? Maalesef bu sorunun da cevabı; Hayır!

Oyları yüksek çıkan Ankara Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın, iki bakanın seçim merkezine girmesinin ardından nasıl kaybettiğini, hile yapıldığını ispatladığı halde Melih Gökçek’in o koltuğa oturduğunu hatırlayın!

Referandumda, YSK’nın son anda oyunun kurulanı hukuksuzca değiştirip mühürsüz oyları kabul ederek, nasıl ‘evet’ çıkmasını sağladığını hatırlayın!

Delilleriyle ispat edilen bu seçim hilelerine ne YSK ne de Anayasa Mahkemesi müdahale etmedi.

İktidar için ‘’Atı alan Üsküdar’ı geçti…’’ seçim geceleri için artık bir slogan oldu.

24 Haziran gecesi de, sandıkta hile yapılmasını engelleyecek, ispatlandığı takdirde hileyi bozacak bir üst mekanizma bulunmuyor.

***

Türkiye, ileri demokrasiden uzaklaşıp ‘Tek Adam’ rejimine geçerken, halen uyanmayan ve ‘’Türkiye’de özgür, adil ve şeffaf seçim varmış gibi’’ davrananlara sormak istiyorum;

Uyanmanız için iktidar size daha ne yapsın?

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. Allah, uyanmaya istidadı olanlara, hidayet kabil olanlara hidayet etsin; hidayet kabil olmayanları da kıyamete kadar öylesi bir uykuyla uyutsun ki, milleti daha fazla rahatsız edemesinler…

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin