Üç Küçükler [Barbaros J. Kartal, yazdı]

On binlerce insan delilsiz ve suçsuz bir şekilde hapishanelerde, çoğunun hakında daha iddianame bile yok. Yüz binlerce insan işsiz kaldı. Aileleri ile birlikte milyonlarca insan bir zulmün mağduru. Güneydoğu yakın zamanda dümdüz edildi. Şimdi eğer referandumda evet çıkmazsa diye tehdit ediliyor. Ülkede düşünce hürriyeti adına bir şey kalmadı. 200’e yakın muhalif medya kuruluşunun kapısına kilit vuruldu. Çatlak bir ses çıkmasına izin verilmiyor. Şimdilik yaşamasına izin verilen gazete ve televizyonlar da bugün nasıl Saray’a yaranırız diyerek iğrenç yayınlarına devam ediyor. Bu adamların yarın öbür gün gazeteci diye yine ortalıklarda dolaşacağından kimsenin şüphesi olmasın. Tahliye olan insanlar sevinçle ailelerine kavuşmayı beklerken birkaç saat sonra tekrar içeri alınıyorlar. Bunun örneğine en zalim yönetimlerde bile zor denk gelirsiniz.

Bir ülkede diktatörlük olup olmadığının başka bir sağlaması da yukarıdaki büyük hayati olayların yanında hayata dair küçük ayrıntılar.  Eğer tek  kişi en ufak ayrıntılarla dahi meşgul oluyorsa ve her şeye karışıyor benim dediğim olacak diyorsa iş işten geçmiş demektir. Televizyonların alt yazısına sinirlenip yurt dışından arıyor ve fırça atıyorsa, benden habersiz kimseye bir arazi verilmeyecek diye memurlara fırça atıyorsa, yüzlerce yere adı verilen adam köprüye bakın kendi adımı vermedim diyebiliyorsa…

KOSKOCAAAAA GALATASARAY CAMİASI…

Geçtiğimiz günlerde yaşanan bir olay bunlara başka bir örnek. Malumunuz Galatasaray kulübüne genel kurulda başta Hakan, Arif, İsmail ve bazı bürokratları ihraç etmesi için günler öncesinden tehditkar bir kampanya başlatıldı. Genel Kurul da Hakan ve Arif hariç bu talebi yerine getirdi. Ama Hakan ile Arif’e vicdanları yetmedi.

Neden? Birincisi Galatasaray’ın efsane başarılarına imza atan kadronun değişmezleriydiler. Bir de Kral Hakan Şükür istatistikleri ile algıyı ezdi geçti. Galatasaray’ın yapısını herkes bilir. Üyelerin neredeyse tamamının Hakan ve Arif’le dünya görüşü tamamen zıt olsa da vicdanları o kadarına izin vermedi ve vefa gereği efsanelerine kıyamadılar. Ve kıyamet koptu. Her yerde milli irade diye tepinen adamlar Galatasaray genel kurulunu hiçe sayarak tehditler savurmaya başladı. Erdoğan’ın sırtında yazı yazdığı dün Yusuf Kaplan dengesizinin de fırça attığı Küçük Enişte’den tutun neredeyse bütün kabine Galatasaray’a “Bedelini öderler” diyerek üstü açık kapalı şantaja başladılar.

Galatasaray yönetim kurulu “Siz kimsiniz koskoca Galatasaray’ı tehdit ediyorsunuz, haddiniz bilin” diyemedi, acilen toplandı ve işi kılıfına uydurarak bu futbolcuları kulüpten attı. Bu kılıf bile yetmedi en tepeden yine dayak yemeye başladılar. Sonra yok ondan atmadık bundan attık diye başka bir gerekçe uydurdular. Kendi genel kurullarının iradesine saygısızlık ederek.

BEŞİKTAŞ’IN BAŞINA GELENLER ÖRNEK

Peki atmasalardı ne olurdu? Esas mesele burada. Koskoca Galatasaray camiası bu kadar hakareti neden sineye çekti? Öncelikle Galatasaray’ın vergi borcunda yapılan yüzde 90’a varan indirim iptal edilirdi. Yönetim kurulunun hepsi iş adamlarından oluşuyor, ertesi gün maliye kapılarına dayanır astronomik cezalar ile karşı karşıya kalırlardı. Kulübün kamu ve yandaş sponsorları anlaşmalarını iptal ederdi. Kulübün önüne her mecrada engeller çıkardı. Bütün projeleri neredeyse askıya alınırdı. Riva miva hayal olurdu. Saray’a biat etmemenin bedelini gerçekten ödetirlerdi.

Gezi zamanında göstericilere Çarşı Grubu destek verince Beşiktaş’a yapılanlar hala akıllarda. Taraftar tepkisinden dolayı krala özel açılış yapılmasının sebebi bu biliyorsunuz. Fikret Orman’ın o zaman yaşadıklarımı kitap yapacağım demesi hala kulislerde biliniyor. Şimdi Beşiktaş da korku iklimine teslim olmuş, adı havuzda yazılıp çizilen yargısız infaz yapılan üyelerini biz zaten onları attık genel kurulda yeniden gündeme gelmeyecek diye şimdiden ön alıyor.

Fenerbahçe başkanı hakkındaki tapeler nasıl unutulur? Aziz Yıldırım’a karşı bir aday çıkartıp desteklediklerini, Bilal’in bile olaylara müdahil olduğunu camia çok iyi bilir ama korkularından ağızlarını açamazlar.

Kulüplerden atılan ya da atılacağı söylenen isimlerle ilgili herhangi bir mahkeme kararı var mı? Nerede masuniyet karinesi? Kendilerini bile savunamayan insanları yargısız infaz edip, kendinizi kurtaracaksınız sonra “kokutmaz bizleri musalla taşı deyip” tribünde kendinizi avutacaksınız öyle mi?

DEVLETE TESLİM OLMUŞLUK, AZ DERT DEĞİL

İşin gerçeği bütün kulüpler devlete teslim olmuşlardır. Kamu şirketleri ile spor finanse edilir. Spor-Toto ve Ziraat Bankası bugün bir çok kulübün gelir kapısı. Fikret Orman, Saray’ın bakan damadının abisi Serhat’ın kanalının maçlarını verdiği Ziraat kupası ile ilgili bir kaç cümle etti, Havuz’da ertesi gün karakter suikastına başladılar. Özel hayatından Beşiktaş’a kadar. Digitürk’ün yeni sahibi gerçekten o şirket mi bilinmez ama ekonomik gerçeklere pek uymayan bir ihale ile futbola para akıtılır. Kulüplerin yeni statları devlet yapar ağızlarını açamazlar.

Özellikle üç büyük kulüp bu korku iklimine ve piyasa düzenine teslim olurlarsa yakında yaşayacakları şudur; başkanları bile tayin ile atanır. Beyefendi’nin olur vermediği kimse yönetici bile olamaz. Örnek, bugünkü bir çok Anadolu kulübünün yaşadıklarıdır. Yarın ifşaatlar başlayınca en çok şimdiki yöneticilerin anlatacakları olacak.

Üç büyükler bir an önce tribünlerden yükselen seslere kulak vermeli. Yoksa işin sonu Kaddafi döneminde olduğu gibi tribünlerde protesto başlayınca tribünlerin taranmasına kadar varacak. Milyonlarca destekçisi olan kulüplerin bu kadar zavallı duruma düşmeleri inanılır gibi değil.

Babasını telefonda hüngür hüngür ağlatıp rezil eden adamın talimatı ile Yıldırım Demirören’in federasyon başkanı olduğu, futbolun en kirli isimlerinden Emine Erdoğan’ın akrabası Göksel Gümüşdağ’ın Kulüpler Birliği başkanı olduğu, Fatih Terim’in bir emirle hiçbir Avrupalı meslektaşının almadığı bir ücretle Milli Takım hocası olduğu bir ülkede futbol konuşuyor olmak da yeteri kadar ahmakça.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin