Türkiye’nin uçan kuşa borcu var

HABER-ANALİZ | SEMİH ARDIÇ

Döviz en basit hâdiseden bile nem kapıyor. Dolar bir ayda 50 kuruşa yakın kıymet kazandı ve 3,90 TL’nin eşiğine geldi. Euro 4,50 TL’yi aştı. Hazine’nin iki senelik vadeli borçlanma tahvilinin faizi yüzde 13,55’e tırmandı. Hükûmetin moral pompa istasyonuna dönen Borsa İstanbul bile peşi sıra üç gün ekside kapandı. Londra’dan gelen destek giderek azalıyor.

Dövizi yeniden hareketlendirecek krizlerin ardı arkası kesilmiyor. Reza Zarrab ve Mehmet Hakan Atilla, 27 Kasım’da ABD/New York Eyalet Mahkemesi’nde büyük jürinin önünde kara para aklama ve İran ambargosunu Halkbank üzerinden delme gibi ithamlara cevap vermeye başlayacak.

Piyasa Zarrab davasından çıkacak muhtemel malî cezaları ve diğer riskleri tam mânâsıyla henüz fiyatlandırmadı. İstanbul ve Ankara’da Saray’a yakın isimler, bankaların Hazine müdürleri ile Borsa brokerlarının kulağına Zarrab’ın tahliye edileceğini fısıldayıp duruyor.

BİNALİ YILDIRIM ZARRAB’I ALIP GELECEKTİ!

Hatta aynı çevrelere göre Başbakan Binali Yıldırım’ın ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence ile görüşebilmek için iki gün Washington DC’de park ve bahçeleri gezmesi sebepsiz değildi. Güya “işler yetişmediği için buluşma tarihi iki gün sarkmıştı, neticede Başbakan, Zarrab’ı alıp gelecekti. Herşey kontrol altındaydı.”

Saray dedikodusunun içinin boş olduğu Pence-Yıldırım görüşmesinden müşahhas bir karar çıkmayınca Saray’ın Zarrab dedikodusunun ne kadar afakî olduğu anlaşıldı. 13 Kasım Pazartesi günü başlayacak yeni işlem haftasında yatırımcılar, öyle ya da böyle Zarrab davası ve akabinde yaşanacaklarla yüzleşecek.

Başbakan Yıldırım’ın memlekete ayak basar basmaz, 11 Eylül 2001 gibi tarihin en trajik saldırılarına dair yürütülen tahkikatı kast ederek, “Biz 11 Eylül’de delil sorduk mu?” diyerek ABD’yi hedef alması ziyaretten murad ettikleri neticeyi alamadıklarını kâfi derecede ispat ediyor. “Zarrab’ı vermiyorsanız biz de çirkefleşiriz.” demek istiyorlar.

Şahsî ihtirasları muhakemelerini de esir aldı.

BÜTÜN GÖSTERGELERDE KIRMIZI LAMBA YANIYOR

Türkiye’nin yolsuzluk, rüşvet, kara para gibi yüz kızartıcı suçlarla yan yana telaffuz edildiği dönemde özel sektörün dış borcu 216 milyar dolar. Hafife alınamayacak kadar yüksek.

Siyasî, hukukî ve malî tablo hiç bu kadar aleyhimize dönmemişti. Ekonomi inişe geçse bile demokrasi ve hukuk reformları bir nevi sigorta vazifesi görüyordu. Dünyada para bolluğu da açıklarımızı daha düşük maliyetle kapatmamızı sağlıyordu. Hal-i hazırda bütün göstergelerde kırmızı lamba yanıyor. Dövizi dizginlemek için Hazine ve Merkez Bankası, Türk Lirası’nda kalan yatırımcıya daha fazla faiz vermek mecburiyetinde kalacak. Son iki ayda yüzde 3 puan arttı borçlanma maliyeti. Kredilere de aksediyor maliyet artışı.

AKP’YE YAKIN İSİMLER İÇİN HAZİNE BORÇLANIYOR

Dış borcun teferruatına inelim… Türkiye’nin döviz nevinden dış borçları 432,4 milyar doları buldu. Millî gelirin (GSYH) yüzde 51,8’ine tekabül eden tutarın içinde malî kuruluşlar haricindeki şirketlerin borç tutarı ise 216 milyar dolar. Kamunun dış borcu ise 87 milyar doları buldu.

Devletin dışarıdan aldığı borçların içinde Hazine garantili borç tutarı 13,2 milyar dolara ulaştı. Birkaç sene evveline kadar Hazine garantili borçlanma yapılamıyordu. Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) gözde işadamlarına verdiği ballı ihalelere kredi bulamayınca Hazine garantisini yeniden cari hale getirdi.

2001 krizinin sebeplerinden biriyle batık firmaları kurtarmaya teşebbüs edildi. Birkaç senede 13,2 milyar dolar gibi yüksek bir tutarda borç ‘yandaş’ diye tabir edilen AKP’li müteahhit ve işadamlarına altın tepside takdim edildi. Yarın bu borçlar ödenmediğinde alacaklılar Hazine’nin kapısını çalacak.

ŞİRKETLER NERELERDEN BORÇ ALMIŞ?

Uçan kuşa borçlu Türkiye’nin özel sektörün borç aldığı kıtalar içinde Avrupa ilk sırada. AKP lideri ve Reis-i Cumhur Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye düşmanı ilan ettiği Almanya, Hollanda ve Avusturya’nın da dahil olduğu Avrupa Birliği olmasa firmalarımız borç bulamayacak.

Bu üç memleketten alınan borç tutarı 47 milyar doları geçiyor. Kıta olarak Avrupa’yı Amerika takip ediyor. Okyanus ötesinde en fazla borç (19,9 milyar dolar) ABD’den alınmış. Hem paralarını alıyoruz hem de kavga etmekten geri durmuyoruz.

KATAR’IN ELİ SIKI ÇIKTI

Asya kıtasında ise manidar bir tablo var. Erdoğan’ın iki ayda bir ziyaret ettiği Katar’dan 1 dolar bile borç alamamışız. En azından Hazine ve Merkez Bankası’nın kayıtlarında böyle bir borç görünmüyor. Şayan-ı dikkat!

Suudi Arabistan’ın öncülük ettiği tecrite mukabil Erdoğan’ın imdadına koştuğu Katar özel sektöre borç vermezken, Kazakistan bile 100 milyon dolara yakın kredi tahsis etmiş. En fazla borç veren Bahreyn ve Birleşik Arap Emirlikleri ile ikili münasebetlerin eski günlerin çok uzağında kaldığını not edelim.

BUGÜN BORÇ ALAN YARIN EMİR ALIR

Şirketlerin 216 milyar dolar borcunun tamamı kredi değil. 40,6 milyar dolar tahvil ihraç ederek alının paraların hem döviz kuru hem de faiz riski mevcut.

IMF’ye 27 milyar dolar borcu kapatmanın tam mânâsıyla başarı sayılabilmesi için özel sektör ve kamunun dış borcunun da 15 senede gerilemesi icap ederdi. 131 milyar dolardan 432,4 milyar dolara tırmanan borçluluğun Türkiye’yi bugün sıcak parayı nasıl mahkum ettiğini esefle müşahade ediyoruz.

Fransa’nın borç talebine nasıl cevap vereceklerini suâl eden Veziriazâm’a Kanunî Sultan Süleyman’ın verdiği o cevabı hatırlayalım: “Ver Paşa ver! Bugün borç alan, yarın emir alır.”

Bütün o hamasî nutuklara rağmen Türkiye’nin her sahada mevzi kaybediyor olmasında dış borçların payı muhakkak hesaba dahil edilmeli.

 

Özel sektörün yurtdışında hangi devlete, ne kadar borcu var?

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin