Türkiye Musul’a girer! [Haber-Yorum: Deniz Ayhan]

Hatırlanacağı üzere geçtiğimiz günlerde Irak başbakanı Haydar El Abadi Musul’a gelmiş ve şehirde bir zafer konuşması yaparak, Musul’un Irak güvenlik güçleri tarafından IŞİD’den tamamen temizlendiğini duyurmuştu. Bu açıklamanın hemen ardından gerek Irak’ta gerekse de Kuzey Irak Kürt Federe yönetiminde bir dizi tartışma başlamış, Musul’un geleceğine dair son derece ümit-var ve pembe tablolar çizilmişti. Hakikaten, Musul’un IŞİD’den temizlenmesi gerek şehir için ve gerekse de bölge için umutlanmamızı gerektiriyor mu? Yoksa, bu yeni durum tam aksine yeni çatışmaların ve ihtilafların kapısını mı aralayacak?

IŞİD GİTTİ AMA ‘TABANI’ HÂLÂ ORADA

Bu soruları cevaplamaya öncelikle Haydar El Abadi’nin Musul ve IŞİD’e dair açıklamalarından başlayalım. Evet, Abadi’nin de ifade ettiği gibi Irak merkezi hükümetinin güçleri, ABD ve Kuzey Irak Federe Kürt yönetimi güvenlik güçlerince dokuz aydan bu tarafa yapılan operasyonlar sonucu IŞİD Musul’dan çıkmak zorunda kaldı. Fakat belirtilmesi gereken bir husus var ki, IŞİD’in Musul’a son derece hızlı girmesi, nüfuz etmesi ve şehirde uzun bir süre kaldıktan sonra güç bela şehirden çıkarılabilmesinin altında yatan temel neden, Musul’da hatırı sayılır bir Sünni kitlenin kalben ve ideolojik olarak IŞİD’i hala desteklemesi ile ilintili. Hatta kimi uzmanlara göre bu toplumsal destek, IŞİD ya da benzeri radikal grupların önümüzdeki dönemde şehre saldırmaları durumunda, şehirdeki Sünni Arap toplumdan destek alabileceği yönünde.

BARZANİ’NİN BEKLENTİSİ

Diğer taraftan, Kuzey Irak Federe Yönetimi’nin başkenti olan Erbil’deki tartışmalara baktığımızda ise karşımıza bambaşka bir denklem çıkmakta. Erbil’deki birçok yetkili, dokuz aydır süren Musul operasyonunda Peşmerge’nin canla başla mücadele verdiğini ve şehrin IŞİD’dEn temizlenmesinin arkasındaki gerçek gücün Kürtler olduğunu ifade etmekteler. Bu bağlamdan hareketle, 25 Eylül 2017’de Barzani tarafından okunması beklenen bağımsızlık deklarasyonu ve Musul’un IŞİD’dEn temizlenmesi arasında bir illiyet bağı kurularak, gerek Irak merkezi hüKümetinin gerekse de bölge ülkelerinin desteği alınmaya çalışılmakta. Hatta, Barzani yönetimi bu desteği daha da sağlamlaştırma adına Rusya’nın Rosnef şirketi ile cömert bir anlaşma yaparak Kerkük petrollerinin hatırı sayılır bir kısmının kullanım hakkını Rusya’ya devretmeye hazır olduğunu gösterdi. Diğer taraftan, bu hafta başında Mesud Barzani Washinton Post’a gerekçeleri gayet makul şekilde sıralanmış bir makale yazarak neden bağımsızlık ilanının Irak Kürdistan’ı için bir zorunluluk olduğunun altını çizdi. Ardından, Barzani Belçika Savunma Bakanlığı ve Avrupa Birliği kurumları olmak üzere Brüksel’de bir dizi temas gerçekleştirdikten sonra, Avrupa’nın da nabzını ölçme şansının yakaladı.

YENİ ÇATIŞMALAR DOĞABİLİR

Bağımsızlık ilanına dair tüm bu çabalar ve tartışmalar devam ederken, birçok uzmanın ağız birliği yapmışçasına üzerinde durduğu önemli noktalardan biri de, IŞİD sonrası Musul’un bölgedeki birçok aktör için yeni çatışma alanları yaratma ihtimali. IŞİD sonrası Musul’da oluşmuş görece güven ortamından dolayı daha önce şehrin özellikle batı yakasını terk etmiş 650 binden fazla Arap’ın şehre dönmesi beklenmekte. Böyle bir geri dönüşün, daha önce boşaltılan bu bölgelere yerleşmiş IŞİD yanlısı Araplarla, evlerine tekrar dönen Araplar arasında nasıl bir ihtilaf doğuracağı son derece hassas ve önümüzdeki günlerde çok sık bir şekilde duyacağımız hususlar arasında.

MEZHEP ÇATIŞMASI İHTİMALİ

Belirtilmesi gereken kritik noktalardan biri diğeri ise, an itibariyle Musul’da çok sayıda Irak merkezi hükümetinin güvenlik güçlerinin olduğu bilinmekte. Irak ordusunun kompozisyonuna baktığımızda, ordunun bel kemiğini Şii Arapların oluşturduğu son derece açık. Son günlerde özellikle Irak tandanslı haber merkezlerine bakıldığında, Irak ordusunun Musul’un kuzeyinde yer alan Talafer şehrine doğru hareket etmek ve bu şehirdeki IŞİD yanlısı Türkmen gerillalarla savaşmak istediği sık bir şekilde yazılıp çizilmekte. Talafer şehri bilindiği üzere gerek Şii gerekse de Sünni Türkmenlerin yoğun olarak yaşadığı bir bölgede yer almakta. Şehirdeki Sünni Türkmenler IŞİD ile birlikte hareket ederken, Şii Türkmenler ise özellikle Sünni Türkmenler ve IŞİD’in saldırılarından ötürü şehri uzun zaman önce terk etmek durumunda kaldılar. Musul’da bulunan ve çoğunluğunu Şiilerin oluşturduğu Irak merkezi hükümetinin ordusunun Talefer’e doğru yürümesi ve Sünni Türkmenlere saldırması şüphesiz birçok yeni çatışma alanlarının doğmasına sebep olacaktır. Evvela, Irak ordusunun Talefer’deki Sünni ve IŞİD ile beraber hareket eden Sünni Türkmenlerin üzerine yürümesi daha önce yerlerinden edilen Şii Türkmenlerin Irak ordusuna destek vermesi neticesini doğurabilir ve bu durum yeni bir Sünni-Şii geriliminin fitilini ateşleme potansiyeline sahip.

TÜRKİYE DENKLEME DÂHİL OLMAK İSTER

Benzer şekilde, Irak ordusunun Talafer’e yürümesi ve orada yaşayan Sünni Türkmenlere saldırması büyük ihtimalle Türkiye’nin soydaşlarına yardım etmek için Talafer’e asker göndermesi ile sonuçlanabilir. İşte böyle bir durumda, IŞİD’dEn temizlenmiş Musul şehri üzerinden Irak merkezi hükümeti ve KuzEy Irak KÜrdistanı arasında birçok sorun oluşacağı gibi; Talafer üzerinden ise Türkiye ve Irak Merkezi hükümeti son derece ciddi ihtilaflar yaşayabilir ve hatta sıcak temasların yaşanması dahi gündeme gelebilir. Bel kemiğini Şii askerlerin oluşturduğu Bağdat ordusunun Türkiye ile karşı karşıya gelmesi durumunda bu çatışmalar yumağına İran’ın da eklemleneceğini şimdiden ifade edebiliriz.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin